Ahu Tuğba'nın cenazesi keşke Miami'de gömülseymiş
1 Eylül'de ABD'de hayatını kaybeden Yeşilçam'ın unutulmaz isimlerinden Ahu Tuğba için Atlas Sineması'nda bir veda töreni düzenlendi. Ardından ünlü sanatçı, Teşvikiye Camii'nde kılınan namazla son yolculuğuna uğurlandı. Cenazeye katılımın az olması tepkilere neden oldu.

Amerika’nın Miami kentindeki evinde 1 Eylül’de yaşamını yitiren ve cenazesi uzun uğraşların ardından Türkiye'ye getirilen Ahu Tuğba, son yolculuğuna uğurlandı. Sanatçı için ilk tören Beyoğlu Atlas’ta düzenlendi. Ardından Teşvikiye Camii'nde kılınan cenaze namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi. Cenazeye sanat dünyasından katılımın az olması dikkat çekti.
'Ahu Tuğba’yı yerinden alıp, layıkıyla getirip, usulünce uğurlayıp, adabıyla koyamadık toprağa' diyen Hürriyet yazarı Savaş Özbey Ahu Tuğba'nın cenazesine katılımın az olmasını sanat dünyasının vefasızlığını köşe yazısında kaleme aldı.
İşte o köşe yazısı;
"Keşke Miami’de gömülseymiş
Aksilikler zinciri hayata gözlerini yumduğu Miami’de başladı, Zincirlikuyu’ya kadar peşini bırakmadı. Ahu Tuğba’yı yerinden alıp, layıkıyla getirip, usulünce uğurlayıp, adabıyla koyamadık toprağa.
Varlıklı bir ailenin kızıydı; Robert Kolej sonrası Kanada’daki
Concordia’da İngiliz Dili okuyordu.
Daha ortaokul öğrencisiyken Beyoğlu’nda keşfedilip erken yaşta
sinema dünyasına girmiş ve bu yüzden de eğitimini yarım
bırakmıştı.
Fakat 70’li yılların ortalarıydı ve Yeşilçam artık eski Yeşilçam
değildi. Türkan’ları Türkan Şoray, Filiz’leri Filiz Akın yapan
dönem bitmişti.
Tarık Akan, Kadir İnanır, Cüneyt Arkın gibi isimlerle başrol
oynuyordu ama dönemin furyasına uygun olarak seks sembolü oldu.
Kariyerindeki karakterler gibi gerçek hayatta da gönül işleri pek
rast gitmedi, 10 evlilik yaptı.
İkinci eşinden bu son dönemde cenaze işlerinde tanıdığımız kızı
Anjelik doğdu.
Yıllardır ABD-Miami’de yaşıyordu ama Türkiye’yi çok seviyordu.
Mutlaka Türkiye’de gömülmek istiyordu, kızına da tek vasiyeti
buydu.
İşte o “tek vasiyet”, öldükten sonra bile yakasından düşmeyen
talihsizliklerin sebebine dönüştü.
Amerikan sistemindeki anlaşılmaz aksamalardan dolayı cenazesi 27
gün morgda kaldı, kızının deyişiyle “çürütüldü”.
Nihayet uçak, masraflar gibi ayrıntılar hallolduğunda Beyoğlu
Atlas’ta bir anma töreni düzenlendi ama salonu meslektaşlarından
çok vefasızlık doldurmuştu.
Zincirlikuyu’ya defnedilmeden önce Teşvikiye Camii’nde kılınan
namazı da nahoştu.
Cenazeye Ahu Tuğba’dan çok, hidayete erip dini kıyafetlerle katılan
Yaşar Alptekin ve Meriç Erkan damga vurdu. Birbirlerini gülerek
kucaklayıp havaya kaldırmaları o kadar konuşuldu ki, Meriç Erkan
Ahu Tuğba’nın acılı kızı Anjelik’ten özür dileyip helallik istemek
durumunda kaldı.
Yetmezmiş gibi, gazeteci Olcay Ünal Sert sanki tam yeri, tam
zamanıymış gibi Ahu Tuğba’yı kocasının Bülent Ersoy’la aldattığı
mevzusunu yumurtladı muhabirlere.
Eşzamanlı olarak Adana’da düzenlenen Altın Koza Film Festivali’nde
bu yıl kaybettiğimiz sanatçılar arasında Ahu Tuğba’nın adı
unutuluyordu.
Yok beceremedik...
Beğenelim-beğenmeyelim, bir dönem sinemamıza damga vurmuş bir
sanatçımızı yerinden alıp, layıkıyla getirip, usulünce uğurlayıp,
adabıyla koyamadık toprağa.
Keşke “Türkiye” diye vasiyet etmeseymiş de Miami’de mi
gömülseymiş..."