2024 yılında Türkiye’de 406 kadın cinayeti yaşanmış, 6284 sayılı kanunun uygulanmayışı ve İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasıyla kadınların savunmasız kaldığı gündem olmuştu. “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” kapsamında Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Sözleşmesi’ne atıfta bulunarak “Sözleşme değil, kanunlar yaşatır” dedi.

“SOYKIRIMIN EN BÜYÜK MAĞDURU KADINLAR VE ÇOCUKLAR”

Sözlerine tüm kadınların yaşama haklarını korumada yanında olacağını belirterek başlayan Erdoğan Filistin’deki soykırıma vurgu yaparak, “50 bine yakın Filistinli kardeşimiz şehit oldu. Lübnan'a uzanan saldırıların en büyük mağduru yine kadın ve çocuklar. Gözü dönmüş Netanyahu hükümeti, çocukları, bebekleri, kadınları katlediyor. Filistin'in onurlu kadınları bombaların altında imanlı yürekleriyle tüm dünyaya tüm kadınlara örnek oluyorlar. Şiddete uğrayan tüm kadınlarla olduğu gibi sizinle de dayanışma halindeyiz. Türkiye olarak sizlerin yanındayız” sözlerini kullandı.

“KADINA ŞİDDET İNSANLIĞA İHANETTİR”

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın kadına yönelik şiddete karşı müsaadesini tebrik eden Cumhurbaşkanı, “Kadına yönelik mücadeleye destek veren tüm kardeşlerime en kalbi duygularımı sunuyorum. Daha önce konuşulması dahi mümkün olmayan, nice meseleyi el birliğine koyduk. Kadına yönelik şiddet insanlığa ihanettir. Kadına yönelik şiddet kabul edilemez, vandallıktır. Göreve geldiğimiz ilk günden beri devrim niteliğinde pek çok adım attık. 2012'de ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun hukuki düzenlemenin en önemlisiydi” dedi.

"6284 SAYILI KANUN KADINLARI KORUYOR"

"Ülkemiz kadınla yönelik şiddetle mücadelede çok güçlü bir hukuki zemine kavuşmuş oldu. 6284 sayılı kanun başka hiçbir belgeye ihtiyaç hissettirmeyecek şekilde kesin ve kati olarak çizmiştir. Muhalefetin İstanbul Sözleşmesi ile ilgili sözlerinin hiçbir dayanağı yoktur. Sözleşme yaşatır sloganını atanlar Batı'daki tabloyu bilmiyor ya da görmek istemiyor. Türkiye 6284 sayılı kanunla konuyu kapsamlı ele alan, bu mücadeledeki eksiklerini tamamlamış yegâne ülkedir. Avrupa'da Türkiye dışında bu hususta müstakil kanun yapan ülke bulunmuyor. Muhalefetin iddialarının aksine, sözleşmeden çekilme ile kadına yönelik şiddetle mücadeleden çekilmenin hiçbir bağı yoktur. 

"AK PARTİ HÜKÜMETİYLE NİTELİKLİ SUÇ OLDU"

Türkiye 2020'den sonra yasal düzenlemeleri yapmıştır. Bize bu iftiraları atanlar, hükümetlerimizin her biri bir dönüm noktası olan gerçekleri gizlemektedir. Ceza kanunda kadına yönelik şiddet suç tanımlı değildir. Kadına yönelik şiddet AK Parti hükümetiyle nitelikli suç hale getirildi. 

“SÖZLEŞME DEĞİL KANUNLAR YAŞATIR”

Sözleşme değil kanunlar yaşatır. Şiddet önleme ve izleme merkezlerimizle, sosyal hizmet merkezlerimizle, kadın konukevlerimizle bu alanda takdir edilen bir yere geldik. Yine bu süreçte kadınlara yönelik dini ve kültürel yanlış davranış biçimleriyle de mücadele ettik. Kadınların eğitimleriyle arasına giren yasakların ortadan kaldırılmasıdır. Başörtüsü nedeniyle okulların kapısından çevrilen kızlarımızın mağduriyetini biz giderdik. CHP'lilerin safsata dediği zulümlere biz son verdik. Kıyafeti sebebiyle okulundan, memuriyetinden atılan 28 Şubat mağdurlarının haklarını tekrar iade ettik. CHP'nin kadın düşmanı politikalarına rağmen bunları elde ettik. Kadınların 28 Şubat'taki gibi benzer zorbalığa maruz kalmamaları için her türlü tedbiri aldık, alacağız. 

“BÜYÜK BİR İKİYÜZLÜLÜK VAR”

Kadına şiddetin konuşulduğu her platformda, genç kızlarımızı zorla dağa kaçıranlarla, tek bir cümle kurulmuyorsa büyük bir ikiyüzlülük var demektir. CHP lideri Özel, yüreği yanan Diyarbakır annelerinden bir selamı niye esirgiyor. Eski genel başkanı parti içi darbeyle emekliye sevki CHP'nin helalleşme tiyatrosu da tümden rafa kaldırıldı. Kadın ve çocuk katili bölücü terör örgütünün arkasında duranları biz de milletimiz gibi kale almıyoruz. 

“HER İNSANIMIZ ANAYASANIN GÜVENCESİNDE”

Toplumsal huzurumuzun altını oyan alkol, uyuşturucu ve kumarın önüne geçmedikçe, kadına yönelik şiddetin önüne geçemeyiz. Bugün karşı karşıya olduğumuz aile içi şiddetin içki ve kumar bağımlılığı ile derinleştiği bir gerçektir. 31 Mart sonrası el değiştiren belediyelerin alkol tüketimini özendirici olmasını asla iyi niyetli bulmuyoruz. Muhalefet zihniyet itibarıyla 1940'larda takılıp kalmışlardır. Her insanımızın hayat tarzı anayasamızın güvencesi altındadır. 

“SİNEMA SEKTÖRÜNDE ÇEKİDÜZEN GEREK”

Kadına şiddet konusunda sinema ve dizi sektörümüzün kendine bir çekidüzen vermesi gerektiğine inanıyorum. KADEM'in yaptığı kapsamlı inceleme reyting uğruna kadına yönelik şiddetin normalleştirildiğini gösteriyor. Diziler şiddeti teşvik eden, meşrulaştıran kötü bir rol oynuyor. Yapımcılara, senaristlere ve RTÜK'e sorumluluk düşmektedir."