Mevsim normallerinin üzerinde seyreden sıcaklıklar deniz suyu sıcaklıklarının da yükselmesine neden oldu. Deniz suyundaki sıcaklık artışının büyük problemleri de beraberinde getirdiğini ifade eden Boğaziçi Üniversitesi İklim Politikaları Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz, Türkiye'nin karşılaşabileceği sorunları tek tek sıraladı.

"FIRTINALAR DAHA ŞİDDETLİ OLACAK"

Prof. Dr. Kurnaz, “Deniz sularının sıcaklığına baktığımızda, balıklar kuzeye daha soğuk bölgelere kaçıyorlar. Özellikle hamside, Karadeniz'de baktığımızda balık kalmayacak. Tüm bunlar bizim açımızdan çok ciddi problemler. Bir de üzerine yabancı balıklar gelmeye başlıyor. Balon balığı falan konuşuluyor balıkçılıkta. Deniz suyu sıcaklığının artması herkes açısından ürkütücü olmak zorunda. Bir de, deniz sıcaklığı ne kadar sıcak olursa, o kadar fazla buhar verebiliyor havaya ve fırtınaları o derece güçlendiriyor. Dolayısıyla da, bizim Karadeniz kıyılarında, Ege kıyılarında, Akdeniz kıyılarındaki fırtınalar da daha şiddetli olacak deniz suyu sıcaklığının artmasıyla" diye konuştu.

"HAMSİNİN SONU GELİYOR"

Prof. Dr. Kurnaz, “Hamsi, Karadeniz kıyısından Ukrayna kıyısına kaçıyor. Ukrayna kıyısında sular biraz daha serin olduğu için orada mutlu mesut yaşıyor. Deniz suyu sıcaklıkları biraz daha arttığı zaman, hamsinin kaçacak yeri kalmayacak. O zaman da hamsinin sonu geliyor. Bütün canlılar, kaçabilecekleri bir yer varsa kaçıyorlar ama kaçamayacakları kadar sıcak olduğu bir durumda, bizim gibi karaya çıkıp gidemedikleri için, Karadeniz'in en kuzeyine vardıklarında su yine de sıcaksa, hamsinin sonu oluyor" dedi.

11-6

"MAYIS BAŞI GİBİ MÜSİLAJLA MÜCADELE ETMEYE BAŞLIYOR OLABİLİRİZ"

Müsilaj tehlikesine vurgu yapan Kurnaz, “Müsilaj, birkaç şeyin birleşiminden oluşuyor. Yani kendi başına bir problem değil. Bir tanesi deniz suyunun sıcak olması. Ondan sonra, denizin dalgasız olması, yani çok fazla rüzgar olmaması kıymetli. Üçüncü olarak da, yağışlarla çok fazla tarımdan gübre gelmesi. Yani şu anda yağışlar böyle devam edecek olursa ve bütün mart ayı boyunca tarımda kullanılan gübre denize akacak olursa, bu üçünün birleşimi ile biz yine nisan sonu mayıs başı gibi müsilajla mücadele etmeye başlıyor olabiliriz" şeklinde konuştu. "TARIMSAL

ÜRETİMDE BAŞIMIZ BELADA"

İnsan kaynaklı israfın artmasıyla beraber bazı doğal kaynakların tükenme riski ile karşı karşıya kaldığını hatırlatan Kurnaz, “Bir tarafta iklim başımıza büyük bir bela getiriyor ama öbür tarafta da çok çeşitli doğal kaynaklar var. Bir tarafta bizim yediğimiz buğday, içtiğimiz su ama öbür tarafta araba üretiminde kullanılan kurşun var. Kurşun gibi doğal kaynaklara bakacak olursak, bunların 10-20 senesi kaldı en fazla. Bizim başka teknolojiler bulabilmemiz gerekiyor. Su kolay kolay tükenmez. Biz düzgün kullandığımız müddetçe ve insanların sayısı da çok artmadığı müddetçe su bizi idare eder ama bu iklim değişikliği ile birlikte buğday, bunda sorunlu. Onların suya ihtiyacı var ve gökten düşen suya ihtiyacı var. Yağış rejimi değişecek olursa her tarafta aynı buğday yetişmeyebilir, aynı miktarda yetişmeyebilir. Bunları topladığımız zaman özellikle tarımsal üretimde, başımız belada. Yani şu anda belada, çok geleceğe gitmeye gerek yok" ifadelerini kullandı.

"50 DERECEYİ GÖRME İHTİMALİMİZ ÇOK YÜKSEK"

Yaşanılan her mevsimin beklentilerden daha sıcak olacağına dikkat çeken Prof. Dr. Kurnaz, “Yaşadığımız her mevsim beklentilerden biraz sıcak olacak. Bu kışı böyle geçirdik. İstanbul'da çok fazla kar göremedik, hatta hiç göremedik. Bundan sonra da kar görür müyüz, Türkiye'nin batısında şüphelidir. Eğer böyle devam edecek olursak temmuz ayının ortası civarında Türkiye'de bir yerlerde 50 dereceyi görüyor olma ihtimalimiz çok yüksek. O bir yerler de muhtemelen Cizre olacak" dedi.

Kaynak: DHA