Ekran Haber'in edindiği bilgilere göre, Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesinde 11 ve 12 yaşlarındaki iki kız çocuğunun, yaşları 12-15 olan iki erkek çocuğu tarafından iddiaya göre 'sarkıntılık yapmak suretiyle çocuğun cinsel istismarı' suçundan devam eden soruşturmaları hakimlik ile savcılığı karşı karşıya getirdi. 

HAKİMLİK REDDETTİ!

Akçakale Cumhuriyet Başsavcılığı söz konusu olayda, L.E.H. (11) ile N.A.'ya (12) 'cinsel istismarda bulunulduğu' gerekçesiyle 12-15 yaşlarındaki A.Y. ve A.M.'nin tutuklanmasını talep etti. Ancak soruşturma dosyasını inceleyen Akçakale Sulh Ceza Hakimliği, söz konusu olayda mağdur L.E.H. ile N.A.'nın reşit olmadıkları için şikayetçi olamadıkları ve anne-babalarının da şikayetçi olmaması nedeniyle cinsel istismarla suçlanan A.Y. ve A.M.'nin tutuklanma talebini reddetti.

MESLEK EĞİTİMİ TALEBİ

Hakimlik, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na (HSK) çağrıda bulunurken Savcı F.Y’nin TCK'nın 102, 103, 104 ve 105'inci maddeleri yönünden mesleki eğitime alınmasını talep etti.

HSK İNCELEME BAŞLATTI 

Kararın tartışılan ikinci kısmı itiraz üzerine karardan çıkartıldı. Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun da olayla ilgili inceleme başlattığı öğrenildi. Hukukçular ise söz konusu olay ile ilgili Ekran Haber'e özel açıklamalarda bulundu.

Av. Tuğba Talu:

“KARAR HUKUKA UYGUN DEĞİL”

TCK 103. maddesinde çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan, sekiz yıla kadar hapis cezasına çarpıtılır. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza, istismar durumunda on yıldan, sarkıntılık durumunda ise beş yıldan az olamaz. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır. Dolayısıyla savcılık toplanan delile göre; çocuğa yönelik cinsel yönelimli bir eylemi delil ve yüksek yargı kararlarını gözeterek TCK: 103. maddesine uyar. Ancak önüne gelen talep içinde, taleple sınırlı değerlendirme yapmaktan yani işin esasına dair olumlu ya da olumsuz karar vermekle sorumlu ve görevli olarak yetkili olan sulh ceza hakimi, görev mevzu olmayan mesleki yeterlilik ve bunun ikmaline dair tavsiye veya emir niteliğinde karar ve hüküm oluşturması pozitif hukuka uygun değildir. Kendisi için 2802. sayılı hakimler ve savcılar kanunu uyarınca meslek onur ve vakarıyla bağdaşmayan tutum ve davranış olarak disiplin hükümlerinin uygulanması ve idari soruşturmanın başlatılmasına sebebiyet verir. 

Av. Abdullah Adır:

“MEVCUT SİSTEMDE HUKUKUN DURUMU VAHİM”

Tutukluluğun reddine ilişkin (1) nolu ara karar tabii ki doğru. Ancak karar içeriğinden de anlaşıldığına üzere mağdurların velileri şikayetçi olmamıştır. Ancak Yargıtay 5. ceza dairesinin içtihatlarına göre bu da yeterli olmaz. Mağdur çocuğunun iyiyi kötüyü ayırt edebilecek kapasitede olup olmadığının tespiti halinde, onların da şikayetten vazgeçip, geçmediğinin belirlenmesi gerekir. Eğer vazgeçmezse velilerin vazgeçmeleri geçerli sayılamaz. Aynı zamanda şu hususta unutulmamalı ki şikayetten vazgeçmenin de kabul edilmesi gerekiyor. Bu yanıyla bakıldığında hakim (2) nolu kararı yani eğitim alması gerektiği hususunu hak ediyor diyebiliriz .Savcı F.Y için istemiş olduğu eğitimi aslında kendisi de alması gerekiyor denilse haksız çıkmış olmayız diye düşünüyorum. Bu konu, hukukun deryalar dolusu sorunlarından yalnızca biri. (2) nolu ara kararı sadece savcıya değil onu sınava tabii tutanlara ve olumlu not verenlere saygısızlık olduğu gibi, stajına olumlu görüş bildirenlere de bir suçlamayı ifade eder. Bu etik olarak saygısız bir davranış olarak algılanır. Savcının hiçbir hukuk bilgisine sahip olmadığı kabul edilse bile, bunun aleni olan bir karara yazılması disiplin soruşturmasını gerektiren kötü niyetli bir davranıştır. HSK’ye haricen yazılacak bir yazı olabilirdi. Bu durumda da görüyoruz ki, mevcut sistemin geldiği durum maalesef vahim durumda.

Av. Ecenur Işın:

“KARAR ZABITLARI HAKİM VE SAVCILARIN KAVGA YERİ OLMAMALIDIR”

Türk Ceza Kanunu 102, 103, 104 ve 105. maddeleri cinsel saldırı suçlarını konu edinmektedir. İlgili maddelerde mağdurun yetişkin olması halinde suç, şikayete tabidir. TCK 103. maddeye göre "Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. ... Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır" denilmektedir. Söz konusu olayda da faillerin çocuk olması nedeniyle suç şikayete tabidir. Şikayet olmaması nedeniyle savcı, Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı'nı vermesi gerekirken; suça sürüklenen çocuklar hakkında tutuklama talep etmiştir. Mevzu bahis olan konuda savcının işbu talebi büyük bir hata içermektedir. Ancak ilgili hakimin, tutuklama talebinin reddine yönelik verilen kararda; cumhuriyet savcısını konu edinerek ağır şekilde itham etmektedir. Karar zabıtları hakim ve savcıların kavga yeri olmamalıdır. Savcılık ve hakimlik adaletin tesis edileceği makamlardır. Bu nedenle aralarındaki sorunları bu makamlara yaraşır şekilde halletmelidirler. Söz konusu olayda taraf olan 4 çocuk vardır. Bu meselede en korunması gereken kişiler o çocuklardır. İlgili hakimin tavrı nedeniyle, bütün ülke ilgili olay ve çocuklar hakkında bilgi sahibi oldu. En korunması gereken çocukların gizliliği ihlal edilmiştir.

Editör: TE Bilisim