Psikolog Mehmet Büyükçorak, Türkiye'nin Doğu, Güneydoğu, Akdeniz, İç Anadolu ve Karadeniz bölgeleri, Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesi merkezli 7.7 büyüklüğünde meydana gelen depremle ilgili, psikolojik olarak nasıl bir tutum sergilememiz gerektiği hakkında açıklamalarda bulundu.

“KİŞİNİN GERÇEKLİĞE BİR AN ÖNCE DÖNMESİ SAĞLANMALI"

Bütün ülkeye geçmiş olsun dileklerini ileten Büyükçorak, deprem sonrası uğranan psikolojik tahribata ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:

“Bu tür büyük olaylar kayıpları da beraberinde getiriyor ve duygusal bir yıkım yaşanıyor. Yaşanan şok etkisi, kısa süreli olmuyor. 1 veya 2 hafta gibi bir süreyi buluyor. Burada bizim için önemli olan nokta, kişinin gerçekliğine bir an önce dönebilmesini sağlamak. Gerçekliğe dönmesi derken, hayatına nasıl adapte olabileceğini sağlamaya çalışmak. Diğer türlü, yaşanan o yıkıntının üzerine birey, fizyolojik ve psikolojik rahatsızlığı atlatamıyor. Burada önemli olan, bireylerin fizyolojik ve psikolojik dayanıklılığını nasıl artırabiliriz düşüncesi ile hareket etmek. Kişi ölmediyse ve kaybettiği aile bireyleri de varsa, onun doğal döngüsüne tekrardan girmesini sağlamak. Kayıplarını ve yasını unutmadan, bu durumu da önemseyerek.” 

'BAMBAŞKA BİR HAYAT DÖNGÜSÜ'

Depremin yetişkinler için kayıpları barındırdığını, anne ve babasını kaybetmiş çocuklar için ise “bir gecede değişen bambaşka bir hayat döngüsü demek” olduğunu belirten Psikolog Mehmet Büyükçorak, “Bu tür kırılmalar anlık kırılmalardır ancak ömür boyu etkisini sürdürüyor” dedi. 

“YIKINTIYLA NASIL BAŞ EDİLEBİLİR?”

Türkiye’nin deprem ülkesi olduğunun bilinen bir gerçek olduğunu hatırlatan Büyükçorak, depremde yakınlarını kaybedenlerin yaşadığı yıkıntıyla nasıl baş edebileceğine ilişkin ise şunları dile getirdi: 
“Yıkıntıyla nasıl baş edilebilir? Ve bu yıkıntıdan sonra nasıl anlamlı bir hayat inşa edilebilir? Burada, travma sonrası stres bozukluğu ve kişinin sağlıklı yas tutmasını sağlamak çok önemli. Çok kuvvetli bir yıkıntı var ama yas sürecini kabul ederek ve ben bu sürecin içinden nasıl daha sağlam ve sağlıklı çıkarım diyerek hareket etmek gerek.”

“YAS TUTMA SÜRECİ SAĞLIKLI BİR ŞEKİLDE OLMALI”

“Hasarı kalacak mı? Kuvvetle ihtimal evet. Ama bununla birlikte yaşamayı öğrenmek gerek. Olayın olağan şiddeti, olağan kadar yaşanmalı. Olağandan daha katastrofik bir şekilde değil. Çünkü beynin böyle bir yapısı var. Gerçekliği daha karamsar ve kötümser göstermek. Bu tutumla yaşanırsa o yas süreci sürekli devam eder. Bizim isteğimiz süreklilik arz etmesi değil, 2 veya 3 hafta içerisinde yas tutma sürecinin artık sağlıklı bir halde sonlanmaya doğru geçmesi. Bireyin artık olağan yaşantıya adapte olabilmesi. Adaptasyon sağlayabilmesi. Fizyolojik sağlamlığı kadar, duygusal döngüde de sağlamlığını koruması gerekir. Bizimde, bireylerin yaşama adapte olabilecekleri stratejiler geliştirmemiz gerekir. “

Editör: TE Bilisim