Kadınların daha anne karnındayken, cinsiyeti sebebiyle bile maruz kalabildiği şiddet, ne yazık ki köklü bir tarihe sahip. Uzak geçmişten yakın geçmişe her dönemde evrilerek ve şekil değiştirerek, var olduğunu hissettirmiştir. Esas olanın fiziksel değil, zihinsel güç olduğu unutulmuştur. 

Ataerkil toplumlarda iş nasıl yürüyor? Durum daha mı vahim? Yoksa durumun ataerkillikle bir ilgisi yok mu? Güç konusunda erkeğe bahşedilmiş olan fiziksel yetkinlik, içgüdüsel olarak onlara kendilerini üstün mü hissettiriyor? Bu bir güç zehirlenmesi mi? 

2022'DE 334 KADIN ERKEKLER TARAFINDAN ÖLDÜRÜLDÜ, 245'İNİN ÖLÜMÜ ŞÜPHELİ

Öldürülen kadınların faillerinin yüzde 14'ünün adli sicil kaydı vardı. Kadınların yüzde 41'inin kendi hayatına dair kararlar aldığı bahanesiyle, yüzde 5'inin ise ekonomik bahanelerle öldürüldüğü tespit edildi. Yüzde 54'ünün bahanesi ise tespit edilemedi.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, kadınlar öldürülürken, buna engel olmak isteyip onları kurtarmaya çalışan yakınlarının da hedef alındığına dikkat çekti. 

KADIN CİNAYETLERİ OCAK 2023 RAPORU

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Ocak 2023 Raporuna göre, erkekler tarafından 31 kadın öldürüldü, 25 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu. 12 kadın hayatına dair karar almak istemesi bahanesiyle öldürüldü.

Edinilen bilgiye göre ocak ayında, 31 kadın cinayeti işlendi. 25 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulundu. Öldürülen 31 kadından 12’si boşanmak istemek, barışmayı reddetmek, evlenmeyi reddetmek, ilişkiyi reddetmek gibi kendi hayatına dair karar almak istemesi bahanesi ile, 1’i ekonomik bahane ile, 1’i bakım altında olduğu için, 2’si anneleri boşanmak istediği için intikam alma bahanesi ile, 1’i nefret bahanesi ile öldürüldü. 14’ünün ise hangi bahaneyle öldürüldüğü tespit edilemedi. 

Konuyu, psikolojik ve hukuki anlamda değerlendirebilecek kişilere sorduk.

Psikolog Mehmet Büyükçorak

Psikolog Mehmet Büyükçorak, insanın özünde iyiliği de kötülüğü de barındıran bir varlık olduğunu belirterek, "İyiliğin mi yoksa kötülüğün mü etkin kılınacağı hem bireysel irade seçimiyle hem de yasaların sınırlarının insanı şekillendirmesi ile oluşur. Türkiye'de son yıllarda artan kadına şiddetle ilgili olgunun kökeninde ise bazı sorunlar vardır ve bunlar; erkek ve kadın cinsiyetlerinin birbirlerinden kültürel olarak keskin şekilde ayrıştırılıyor olması, kadının metalaştırılması ve belli kalıplar içinde yaşama sokulmaya çalışılması, erkekten iktidarlık ve sorumluluklarının çeşitlenip altından kalkamaması ile kendi içinde yaşadığı yetersizliğini 'aidiyetlik' kurduğu kadının üzerinden çıkarmaya çalışması. Öte taraftan, şiddetin artık duyarsızlaşma seviyesine vardıracak kadar ana akım medya ve sosyal medya kanalları üzerinden servis edilir olması da kadına yönelik şiddeti hem normalleştiren hem de bu tür şiddeterin karşısında duyarsızlaşan bir halk oluşmasına sebebiyet vermektedir. Kadına karşı öfke ve şiddet kültürel bir problemdir" ifadelerini kullandı.

'KADINA YÖNELİK ŞİDDET, SADECE KADINLARI ETKİLEMEKLE KALMIYOR'

Kadına yönelik şiddetin sadece kadını etkilemekle kalmadığını vurgulayan Büyükçorak, "Türk kültürünün yozlaşmasına, aile kurumunun zarar görmesine ve öte taraftan da duygusal olarak bugünün sorunlu erkek çocukları ama yarının patolojik erkeklerinin yetişmesine sebep olmaktadır" dedi.

Avukat Fatih Uzun

Avukat Fatih Uzun, insanın, sosyal bir varlık olma niteliği gereği, toplum içerisinde yaşama ihtiyacı duyduğunu belirterek, "Toplumu oluşturan bireylerin, bir arada bulunmasını temin etme amacıyla örf, adet, gelenek gibi sosyal kontrol araçları rol oynamaktadır. Hukuk kuralları da bu sosyal kontrol araçlarından biri olup, uyulmadığı takdirde yaptırıma maruz kalınma fonksiyonu gereği, diğer araçlardan ayrılmaktadır. Ancak yaptırım fonksiyonu, hukuk kurallarının da temelde toplumu dengede tutan ve bireylerin huzur içerisinde yaşamalarını sağlayan bir sosyal kontrol mekanizması olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Bu bağlamda, toplum içerisindeki farklı pek çok dinamiğin hukuk kurallarının gerek oluşturulması gerekse de yorumlanmasında dikkate alınacağı açıktır. Söz konusu dinamiklerden bir tanesi de, kadının toplum hayatındaki önem arz eden konumudur" dedi.

"KADINLAR VE ERKEKLER EŞİT HAKLARA SAHİPTİR"

Fatih Uzun açıklamalarına şu şekilde devam etti:

"5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 'Kasten öldürme' başlıklı m.81/1 hükmü uyarınca 'Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.' Suçun konusu, hükümde belirtildiği üzere 'insan' olup, kanun koyucu erkek-kadın şeklinde herhangi bir ayrım yapmadan suçu ihdas etmiştir. Bununla birlikte Türk toplumundaki kadının yerinin, hükmün yorumu ve uygulamasında dikkate alınması gerekmektedir. Anayasa m.10/2 hükmü uyarınca “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.” İşbu hüküm, kadına yönelik toplum nezdindeki değerin pozitif anayasal güvencesini teşkil etmektedir. Nitekim Türk toplumunun asırlardır devam eden gelenekleri, kültürü, mitolojisi uyarınca kadına verdiği önem gözler önündedir. Bu doğrultuda kadının konu olduğu öldürme suçlarında, titizlikle bir muhakeme süreci yürütülmesi elzem hale gelmektedir."

'TÜRK TOPLUMUNDA KADINA VERİLEN DEĞER'

Altay destanından örneklendirme yapan Uzun, "Tanrı Kayra Han yalnız başına suda uçarken, yeryüzünü nasıl yaratacağını bilememiştir. Bunun üzerine sulardan Akine (Beyaz anne) yükselmiş ve Kayra Han, ondan esinlenmek suretiyle kainatı yaratmıştır. Türk mitolojisi uyarınca yaratılışın temelinde dahi kadının verdiği ilham ve direktifler yatmaktadır. Keza ilk Türk devletlerinde imparator konumundaki Hakan’ın eşine Hatun dendiği ve Hatun’un devlet idaresinde Hakan kadar önemli olduğu herkesçe bilinmektedir. Keza hadis-i şerife göre 'Kadınların haklarını yerine getirme hususunda Allah’tan korkunuz! Zira siz onları Allah’ın bir emaneti olarak aldınız. (Sahih-i Müslim)' Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk 'Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın. Dünyada hiçbir milletin kadını ‘Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluş ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar himmet gösterdim’ diyemez.' ifadelerini kullanarak Türk toplumunda kadına verilen büyük değeri ortaya koymuştur" ifadelerini kullandı.

'TOPLUMSAL BİR SORUN'

Tüm bunlar ışığında, Avukat Fatih Uzun, "TCK kasten öldürme suçuna ilişkin ilgili hükümde her ne kadar açıkça kadınlara ilişkin özel hüküm bulunmasa da yeri geldiğinde hukuk kurallarında lafzi yorumun ötesine geçmek lazım gelir. Güncel durum itibariyle sosyal, ekonomik, genetik pek çok sebep ve farklı motivasyonlarla, kadın cinayetleri çoğalmakta ve toplumsal bir sorun haline gelmektedir. Hukuk kurallarının toplumun değer yargıları doğrultusunda yorumlanması ve uygulanması zaruridir. Sosyal, ekonomik, genetik pek çok farklı faktöre dayanan kadın cinayetlerinde, Türk toplumunun kadına verdiği önem dikkate alınmak suretiyle layıkıyla bir muhakeme süreci yürütülmesi lazım gelir. Suç şüphesinin akabinde, gerek soruşturma gerekse de kovuşturma sürecinde iddia ve yargılama makamlarının, maddi gerçeği ortaya çıkarma bakımından delillerin kaybolmaması ve suç şüphesi altında olan kimselerin kaçmasını engellemek amaçlarına matuf olarak hızlı bir şekilde davranması önem arz etmektedir" değerlendirmelerinde bulundu.



 

Editör: TE Bilisim