Siyasetçi profilleri içinde en olumsuz olanları, en kaba haliyle siyaseti zenginleşme aracı olarak görenlerdir. Bu grup, genelde etik sınırları olmayan, amaca ulaşmak için her şeyi detay olarak kabul eden profillerden oluşmaktadır. Bu tür siyasetçileri oturup inceleyecek olsanız, önemli bir kısmı eğitimi, zekası, mesleki becerisi vb. rasyonel kriterler ile bir iş mülakatına alınsa, bugün ortalama ücretin altında bir rakama işe alınabilecekken, siyasetin verdiği kamusal görevi sayesinde 500-600 milyonluk bütçeleri yönetebilmektedir. Bu aradaki devasa rakamsal fark, genelde bu profilleri “politik hayvan”a dönüştürmektedir. Zekası ve yeteneklerinin ona çizdiği tarihsel sınırın çok ötesine geçme imkanını siyaset sağladığı için, siyasal başarı adına yapılacak her şey mubahtır;

Gerekirse yolsuzluk…
Gerekirse adam kayırma…
Gerekirse yalan…
Gerekirse üstlere insan onuruna yakışmayacak bir yalakalık hali…
Özetle ne gerekirse…

Belki bu durumdan daha olumsuz olanın, verili halin toplumun önemli bir grubu tarafından kanıksanmış olduğunu ifade etmek isterim. Toplumda söylem düzeyinde itiraz yüksek olmakla birlikte, siyasetçilerin yolsuzlukları ne oy tercihini etkilemektedir ne de siyasetçilere olan gönül bağında bir zayıflama, bakışında bir olumsuzluk yaratmaktadır. Buna dair en çarpıcı örneklerden biri, geçmiş yıllarda yapılan milletvekillerine bakışı anlamaya çalışan bir araştırmadır. Araştırmada “milletvekili deyince aklınıza ne geliyor?” sorusu açık uçlu olarak sorulmuştur. Yanıtlar arasında rüşvet, yolsuzluk, adam kayırma, yalan vb. birçok olumsuz ifade ilk sıralarda çıkmakta. Fakat araştırmanın devamında, “kızınızın bir milletvekili ile evlenmesini ister misiniz?” sorusuna önemli bir kısmı evet yanıtını vermekte.

Görüldüğü üzere siyasetten temel beklenti, siyasete girenin zenginleşeceği yönünde. Toplumun yüzde 88’i siyasete girenin zenginleşeceğini düşünüyor. 

Gelişmekte olan ülkelerde siyasetin siyasetçilere sağladığı güç, gelişmiş ülkelerin siyasetçilerine sağladığı gücün çok üzerinde. Üstelik bu gücünden kaynaklı dokunulmazlık hali sadece siyasetteyken değil görevinden ayrıldıktan sonra da devam etmektedir. Örneğin, bir belediye başkanı görev süresi bitince yeni dönem için aday gösterilmiyor. Herkes neden gösterilmediğini soruyor. Alınan yanıt, “yolsuzluk yaptığı için gösterilmedi”, oluyor. Fakat aynı kişinin ne görevdeyken ne de görevini bıraktıktan sonra herhangi bir incelemeye veya hukuki sürece tabi olmadığını görüyorsunuz. Tabi bu dokunulmazlık hali yolsuzluklar konusunda geçerli. Aynı kişinin yolsuzluk yapmayıp, siyasi rakibine diktatör demesi ise, onu iktidarın savcılarının mahkeme salonlarında, iktidarın gazetecilerinin ise köşelerinde yargılamasına yol açıyor. Türkiye siyasal tarihinde düşünce suçu ekonomik suçlardan daima büyük oldu. Toplum da bunu bildiği için yolsuzluk yapanın yanına kalacağına inanıyor.

Daha da fenası yolsuzluk yapanın kanunlara uymamanın herhangi bir yaptırımı olmayınca; yani atı alan Üsküdar’ı geçince, toplum öyle bir çürüyor ki; insanların derdi hırsızlık olmuyor, tek dertleri “ O niye çalıyor, ben niye çalamıyorum” oluyor. Selden kütük kapmaya çalışanlarla dolanıyor ortalık sonunda.

Seçim sonucu ne olur?

Ortalık kamuoyu araştırması kaynıyor. 
Ben bilgilerimi dökeyim, siz zaten kazanacak olanı söylersiniz, zor olmaz bu.

Erdoğan yönetiminin olumsuz yanları;

Bir, 20 yılın getirdiği yorgunluk. Türkiye gibi çetrefilli bir ülkeyi 20 yıl yönetmek zorlu iş.
İki, devlet yönetiminde liyakâtin yara alması. Güveni sarsan bu.
Devletle Hükümetin iç içeliği, Hükümetteki liyakatsiz kadrolaşmadan devletin etkileniyor olması.
Liyakatsizlik dönüp Erdoğan’ın elini zayıflatıyor, zira “devlet” her zaman en iyileri kendisine seçerdi, kendi varlığını sürdürmesi için şarttır bu.
Üç, zor günlerini yaşayan ekonominin dümenine güven kazanmış isimleri getirmek yerine tam aksi atamalar yapılması.
Dört, yolsuzluklara tavır konmuyor algısı.
Beş, zengini daha zenginleştiren politikaların izlenmesi.

“6’lı masa”nın olumsuz yanları;

Bir, Türkiye’yi en zor döneminde “cumhurbaşkanı adayının kim olacağı” sorunundan ileriye taşıyamıyor olmaları.
İki, ittifaklarının adını bile “6’lı masa” gibi kapı numarasından öteye taşıyamayan bir vizyon sorunu.
Üç, adayı açıklamakta geç kalmaları, oy almak için sadece muhalif olmanın yeteceğini sanmaları.
Dört, liderlerinin güvenilirliği konusunda ciddi sorunların olması.
Beş, “seçecekleri cumhurbaşkanının 6 genel başkana da bağlı olacağını” söylemeleri. İki kişinin bile anlaşmasının zor olduğu günlerde altı kişinin oluşturacağı yönetim kaosu.

Altı, seçimi kazanacak gibi davranmalarına rağmen, “seçilince ilk iş durum tespiti yapacaklarını” söyleyerek hazırlıksız oldukları izlenimi vermesi.

21 yıldır bu mesleği icra eden kırklı yaşlardaki bir uzman olarak, ilerleyen aylarda Erdoğan ve AKP-MHP ittifakının sürekli oy kaybedeceğini öngörüyorum, çünkü ekonomide bozulma Ağustos ayında belirginleşti. Ama, iktidarın oy kaybı için çok basit bir gerekçe var:  Eylül başında konutlarda kullanılan elektrik ve doğal gaza %20 zam   geldi. Ve bu zamların devamı koş aylarında mecbur gelecek. Maaşlara yapılan zam enflasyonu hiçbir zaman yakalayamayacak. Ben, hane halkı bütçesinde en kritik payı olan bu iki maddeyi pahalılandırıp da oy kazanan iktidar görmedim. 

Ben tek kutsalı para olan, miras bölüşümünde zeytin ağacı sen de kaldı ben de kaldı meselesi için kardeşini öldüren bu toplumun cebine dokunup da iflah olan bir iktidar görmedim, göreceğimi düşünmüyorum. Politik hayvanlar ayağını denk alsın. Yaklaşıyor yaklaşmakta olan. Yaklaşanlar sorunları çözer mi bilinmez ve fakat yaşanan sorunların  mevcut politik iktidar gitmeden düzelmeyeceği kesin. Önce bunlar gidecek. Bunların gitmesi lazım. Sonrası mevla kerim.

Dijital Demokrasi ve İngiltere’nin muhafazakar kadınları..

İngiliz muhafazakarlarının yeni lideri, yeni başbakan Liz Truss, ülke tarihinin en sağcı siyasetçilerinden biri olarak görülüyor: Aşırı piyasacı, koşulsuz sermayeden yana, sertlik ve savaş yanlısı. Partisini İşçi Partisinin 10 puan gerisinde devralıyor. Bakalım ne halde bırakacak? 

Bir sağcı lider gidiyor, bir başkası geliyor. Dünya birbirinin klonu bu siyasetçilerden bir türlü kurtulamıyor. İnsanlık ve uygarlık bu sağcılık, piyasacılık, milliyetçilik, savaşçılık, sermayecilik kısır döngüsünü aşamıyor. 

Tek umudumuz yapay zekanın herşeyi ele geçirmesi olacak bu gidişle kurtuluş için. Eskiden olmaz derdim ama ben de aynı anlayışa geliyorum yavaş yavaş; toplumların, onları temsil eden siyasetçilerin, siyasi akımların, programların kalitesi ve çapı o kadar hızlı bir şekilde düşüyor ki, dijital demokrasi dışında bir seçenek kalmıyor. Yaşasın yapay zeka diyeceğimiz günler yaklaşıyor galiba.

Not 1: "Evet, insan neredeyse her şeye alışır ama bunun nasıl olduğunu bize sormayın."

İnsanın Anlam Arayışı, Viktor E. Frankl

Not 2: "Tok açın halinden anlamaz" derler. Ben, "Bazen aç olanlar da birbirini anlamaz" derim."

Ezilenler, Dostoyevski

Not 3: Dert bir kere gelmeye görsün insanın üstüne;
Tek tek değil taburla geliyor.

Hamlet, William Shakespeare

Not 4: Çığrından çıkmış bir zaman bu. Ey kör talihim benim!

Hamlet, William Shakespeare

Not 5: -Sen misin gelen?
-Benim, ama ne kaldıysa benden.

Hamlet, William Shakespeare

Not 6: Söz işe yarar mı bilemem ama " Insan denen varlık tamiri mümkün olmayan arızalı bir varlıktır" demiştim yine tekrarlıyayım..

Not 7: AİHM, bugün (6 Eylül 2022) açıkladığı 4 grup komite kararıyla darbeden sonra terör örgütü üyeliği iddiasıyla tutuklanan 230 yargı mensubunun daha özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğine hükmederek her bir başvurucuya 5 bin Euro ödenmesine, itiraz yolu kapalı, kesin şekilde karar verdi.

Bir gecede binlerce hakim savcının gözaltına alınıp tutuklanmasını hukuka uygun mu bulacaklardı?

Son yıllarda yapılan açık hukuk ihlalleri yakın gelecekte ülkemize on binlerce dosya ve tazminat olarak geri dönecek.

Bu tazminatların ihlali gerçekleştirenlere rücu edilmesi lazım.

Not 8: Tüfe bazlı reel efektif döviz kuru tarihin en düşük seviyelerinde.

Hesaplamada ülkelerin para birimleri arasındaki değişimle enflasyonları arasındaki değişim hesaplanıyor.

Resmi enflasyon %~80.

Eğer gerçek enflasyon %150 ise reel efektif döviz kuru çok daha yüksek olabilir.

Not 9: Seçim yatırımları başlasın.
Kamu bankalarından daha fazla zararına beton kredileri verilsin.

Hazine daha fazla nakit dışı borç yapıp kamu kağıdını bankalara versin.

Kitler daha fazla zararına ürün, emtia satsın.

Popülist harcamalara merhaba.

İlk 7 aylık dönemde bütçe fazlası 29.5 milyar TL.
Yılsonu bütçe açığı -461 milyar TL. öngörülmüş.

Soru: Yılın kalan 5 aylık döneminde bu para nereye harcanacak?

Cevap: Seçim Nisan 2023'de yapılacak. Seçim yatırımlarına 6 ay önce Ekim 2022'den itibaren başlanacak.

Not 10: 2002:
Nüfus:
65 milyon
Avukat sayısı:
32.686

2021:
Nüfus:
~85 milyon(Artış %~31)
Avukat sayısı:
160.651(Artış %391)

İşsiz, asgari ücrete talim eden, 100 liralık işler kovalayan hukukçulara merhaba.

Not 11: 2 ay sonra düğünü olacak arkadaşım nişanlısıyla ayrılmış. Aradı beni diyor ki nefes alamıyorum, ölüyorum vs.
Dedim neydi bu çocukta seni bu kadar etkileyen (ilgili, merhametli falan demesini bekliyorum)
Bana dedi ki, boyu benden uzundu, esmerdi ve doktordu.

Yapmayın böyle kızlar. Paralı ve yakışıklı adamlara bu kadar düşkün olmayın.

Not 12: Vergide gider gösterme olayını kaldırmadan ekonomi düzelmez hanımına aldığı elbiseyi bile gider gösterme eve aldığı eşyayı eşe dosta alınan bircok şeyi gider gösterme olayı varmış diye duyuyoruz böyle olmaz su istimal çok denetim hiç yok vergi oranı düşürüp gideri kaldırmak çözüm.

Not 13: Pandemi , Ukrayna Rusya savaşının ortaya çıkardığı  sonuçlar üzerinden fırsatçılık yaparak istisnai süper kârlar sağlayan şirketler ve finansal yapılara “süper kârların” vergilendirilmesini konuşmalıyız. Bir yandan dar gelirli emekli esnaf işçi kesimi mücadele ederken diğer tarafta  tamamen dönemsel dış şartlar sonucu ortaya çıkan sıradışı  zenginleşmede milletin her bir ferdinin HAKKI vardır.
Bunun vergilendirilmesi konuşulmalı.

Not 14: Bir gece ansızın gelebilirsen bir gece ansızın gelirsin. Her gün tekrar edince ansızın olmuyor.

Not: Eski kadınlar dayanıklıymış, kaldırırmış. Şimdinin kızı kahır çekmez. Bugünün kızının önüne para koyacaksın. Yoksa yüzüne bakmaz.