Ekran Haberden Fatma Nur Duman’ın haberine göre,  “Turkey Tribunal (Türkiye Tribünal Mahkemesi)” adı altında 20 ila 24 Eylül tarihlerinde İsviçre’nin Cenevre şehrinde yapılacağı ilan edilen etkinliğin ne olduğu merak ediliyor. Bu oluşum tarafından yapılan açıklamada; çok önemli isimlerden oluşan hakim, raportör ve gözlemci heyetinin mahkemede bizzat hazır bulunacağı ve Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşanan hukuksuzlukların mağdurları ile tanıklarının bu sözde mahkemede hukuka aykırılıkları anlatacakları ifade ediliyor. Konu ile ilgili Hukukçu Ersan Şen, Ekran Habere özel açıklamalarda bulundu.

Uluslararası Kamuoyunda Algı mı Oluşturuluyor

Prof. Dr. Ersan Şen: “Bu “duruşma” olarak nitelendirilen etkinlik nedir, kimler davacı olmuştur, kimler şikayetçi veya tanık olarak dinlenecek, hangi amaca hizmet edecek? Bu konularının üzerinde özellikle durulması gerekir. Belirtmeliyiz ki; hiçbir resmiyeti ve mahkeme niteliği olmayan bu girişimin, neden sadece Türkiye Cumhuriyeti’ni hedef aldığı ve Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşandığı iddia edilen hukuka aykırılıkları dile getirdiği, bu konuda uluslararası kamuoyunda algı oluşturmanın masum bir istekten ibaret olup olmadığı hususu dikkatle takip edilmelidir.

Hakikati Ortaya Çıkarmak İnsanlık Vazifesidir

Elbette dünyanın neresinde olursa olsun yaşanan tüm hukuksuzlukların ve suçların takibini yapmak, mümkünse bunları önlemek ve varsa haksızlıkları, bunların sorumluları ile birlikte maddi hakikati ortaya çıkarmak insanlık vazifesidir. Esas itibariyle cezalandırma yetkisi devletlere ait olup, yargılama yetkisi de bağımsız ve tarafsız ulusal ve uluslararası mahkemelere aittir. Çözülmesi gereken sorun, Türkiye Cumhuriyeti’nin 15 Temmuz 2016 tarihinde karşı karşıya kaldığı darbeye teşebbüs suçu sonrasında, buna sebebiyet veren ve bu teşebbüsün ana planlayıcısı ve destekleyicisi olduğu kabul edilen FETÖ/PDY ile ilgili gerçeklere ulaşmak, sorumluları bulmak, fakat bulurken de hukukun evrensel ilke ve esaslarına bağlı kalmaktır. Geçmişte Cemaat veya Hizmet Hareketi olarak nitelendirilen Fetullahçı Yapılanmanın varlığını uluslararası alanda devam ettirdiği bu dönemde, birçok etkinliğin, insan hak ve hürriyetlerinin ihlali adı altında destek kazanmaya yönelik olduğu bir gerçektir. Konvansiyonel, yani geleneksel olmayan bu illegal yapılanma, hem Türkiye Cumhuriyeti ile Türk Milleti ve hem de Dünya için tehdit niteliğini taşımayı sürdürmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Hedef Gösterilmekte

Bu yapının özellikle uluslararası alanda ve uluslararası mahkemelerde etkinlik kazanmaya çalıştığı bilinmektedir. Bu amaçla illegal yapının, yabancı devletlerle, bazı sivil toplum örgütleriyle ve diğer illegal yapılarla çalışmalar yaptığı, Türkiye Cumhuriyeti’ni deyim yerinde ise hedef göstermek suretiyle hukuka aykırılık iddialarını, ana maksatlarına hizmet edilmesi için kullandıklarına dair iddiaların yoğunlaştığı görülmektedir. Dünyanın bazı ülkelerinde, Türkiye Cumhuriyeti’nde ve Türk yargısında yaşandığı iddia edilen hukuka aykırılıklar üzerinden bu yapılanmanın güç devşirme faaliyetleri varlığını korumaktadır. Sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin değil, Dünyada bulunan diğer ülkelerde yaşandığı iddia edilen hukuka aykırılıklarla ilgili de farkındalık oluşturma çabaları gündeme gelse, elbette bu tür bir girişimin iyi niyetle karşılanması mümkündür. Ancak her nedense diğer devletlerde ve yargı sistemlerinde hiçbir hata yokmuşçasına hareket edilerek, yalnızca Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi hiçbir yanı olmayan ve adına “Halk Mahkemesi” denilen girişim ve faaliyetler ile bunların sonuçlarını, iyiniyetli görmek pek mümkün değildir. Bu gibi yerlerde gündeme getirilen konularda haklılık payı olsa bile, bir gerçek amaç sorunu yaşandığı ve niyetin sorgulandığı tartışmasızdır.

Kim Bunlar ve Gerçek Maksatları Ne

Gerçekten “Turkey Tribunal” ilginç bir yapı, maddi ve manevi desteğini tam olarak nereden aldığını tespit etmek pek mümkün değil. Resmi bir mahkeme değil ve kendisini “Halk Mahkemesi” olarak tanımlıyor. Bu oluşumu idare eden Belçikalı bir avukat. İyiniyetli olmayabilir, çünkü bir yapılanmadan bahsediyor, insan hak ve hürriyetleri ile ilgili ihlallerin ortaya koyulması konusunda çalıştıklarını söylüyor, ancak hedefinde sadece Türkiye Cumhuriyeti var. Bu Belçikalı avukatın neden öncü olduğu, bir kazancının olup olmadığı ise ayrı bir soru işaretidir. Esasen hak ihlalleri sadece bizde olmuyor. Görünürlük ile asıl maksat önemli. Kim bunlar ve gerçek maksatları ne, masum bir şekilde insan hak ve hürriyetlerine dair ihlalleri ortaya koymak ve bunları önlemek mi veya İHAM’ın yerine geçmek mi, amaçları nedir?

Sicillerinin iyi olmadığı ortada

Başta Belçika olmak üzere Avrupa memleketlerinin, insan hakları ile ilgili sicillerinin iyi olmadığı ortada. Neden o konuların üzerine eğilmedikleri düşündürücü. Elbette bir hata diğerini örtmez, fakat bir dengesizlik var. Zaten Avrupa memleketlerinin en iyi yaptığı da budur; kendi ülkelerinde sözde en iyiye ulaşmak, ama etrafta ne olduğu hususunu sadece çıkarlarına hizmet ettiğinde gündeme getirmek. Çünkü Batı’ya göre orada yaşayan insanlar eşit değil veya deyim yerinde ise o coğrafyalarda istedikleri gibi at koşturabilir ve o toprakları sömürebilirler. Bunu hak olarak görüyorlar. Sonra da gelip bize akıl veriyorlar. Ne zaman mağdur olduklarını iddia eden insanlar Avrupa coğrafyasına geliyor veya bir şekilde Avrupa ülkelerinin kendi menfaatleri söz konusu oluyorsa, çeyiz sandığında beklettikleri insan hak ve hürriyetlerini ortaya çıkarıyorlar.

İllegal Yapılanmaların Niyetleri Farklı

Türkiye Cumhuriyeti’nde mahkemeler olduğu gibi, Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası alanda tanıdığı mahkemeler de bulunmaktadır. Bunun dışında sivil dayanışma adı altında yalnızca Türkiye Cumhuriyeti’ni hedef alan girişimler iyiniyetli görülebilir mi? Gerçekten de insan hak ve hürriyetleri ile ilgili Avrupa Konseyi’ne üye ülkelerde yaşanan sorunların gündeme getirildiği etkinlikler, konferanslar, sempozyumlar, toplantı ve gösteriler yapılabilir. Türk Hukuku’nda da birçok sorunun yaşandığını biliyoruz, ancak ülkemizin iç hukukta Anayasa Mahkemesi ve dış hukukta da İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi ile bağlılığı devam ediyor. İnsan hak ve hürriyetleri ile ilgili ihlallerin dile getirilmesi başka, bazı illegal yapılanmaların bu tür konuları kullanarak hakimiyet elde etmeye çalışması çok başkadır.

Hukukun İyi İşlediğini Göstermeliyiz

“Turkey Tribunal” gibi etkinlikler iyi incelenmeli, nasıl kurulduğu, kimler tarafından desteklendiği, sivil inisiyatifin bu tür bir çalışmada ne kadar etkin olduğu ve hangi amaca hizmet ettiği değerlendirilmeli, buna göre bir sonuca ve yargıya varılmalıdır. Bu tür oluşumlara sebebiyet vermemek için, hukukun evrensel ilke ve esaslarına bağlı kalmamız gerekir. Bizim de çıkarmamız gereken sonuçlar var. Hangi uyuşmazlık ve dosya olursa olsun bağlı olduğumuz Anayasaya, kanunlara ve uluslararası sözleşmelere göre hareket etmek zorundayız. Aksi halde bunlar, farklı şekillerde ve olumsuz algılarla önümüze gelebiliyor. Elbette uluslararası alanda haksızlığa uğradığımızı ve bize karşı önyargılı olduklarını, yaşadığımız sorunlara duyarsız kaldıklarını söylüyoruz, fakat tüm bu hususlar, “hukuk devleti” ilkesinden sapmamızın ve hak ihlallerine sebebiyet vermemizin gerekçesi olamaz. Bu tür oluşumlar rahatsız edici olabilir. Biz de iç hukukumuzda hukukun evrensel ilke ve esaslarına uygun hareket ederek, hukukun iyi işlediğini göstermeliyiz.

Editör: TE Bilisim