Sivri Dil

Sivri Dil

Taylor Swift mi, Elon Musk mı kazanacak!

Eğer Amerika Birleşik Devletleri başkanı adayları Kamala Haris ile Donald Trump arasındaki televizyon tartışmasına bir maç gibi bakarsak kazananın Harris olduğunu söyleyebiliriz; sigorta tabelası kesinlikle Demokrat Parti adayı Kamala Hars lehine ancak iş bu kadar basit ve tekdüze değil çünkü gelişigüzel konuşan ve 1,5 saatlik yayında onlarca hakikat dışı iddiada bulunan Donald Trump‘a inanan ve ona oy verecek milyonlarca Amerikalı var.

Bence tartışma gecesi asıl düşürülmesi gereken konu buydu. Durumun vehametine bakar mısınız? Birkaç ay sonra Beyaz Saray’da oturma ihtimali olan Trump, CNN doğrulama servisine göre 33 kez yalan söyledi.

Mesela mültecilerin Ohioda kedi ve köpekleri yediğini iddia etti, bunun yalan olduğunu yetkililer açıkladı ama kimin umurunda; söyleyip geçti, nasıl olacağını açıklamadı ama demokratların doğumdan sonra da kürtaj yapacağını iddia etti. Harisi Marksist olarak tanımlayan Trump Abdül diye bir taliban liderinden bahsetti ve onu aradığını anlattı. Taliban‘ın Abdül diye bir lideri olmadığı için herkes Google’da kim bu Abdül araştırmasına girişti.

Yazının Devamı

Bir toplum gölgesinde oturamayacağını bildiği ağacı diken adamın varlığıyla ihya olur

Evinin bahçesine ağaç dikmeyen kendini de komşularını da bir sıcaklık adasında yaşamaya mahkûm eder. Sıcaklık adaları yaz aylarında pik enerji talebine yol açar, klima kullanımının bedelini yükseltir, hava kirliliği ve sera gazı salınımını artırır ve sıcak bağlantılı hastalık ve ölümleri çoğaltır.

Sıcaklık adası fenomeni, genellikle şehirlerin onları çevreleyen taşradan daha sıcak olduğu şeklinde tarif edilirse de son zamanlarda bu tarif daha çok şehir içi alanlardaki ısı farkını anlatmak için kullanılmaya başlandı.

Yeni araştırmalar sıcak günlerde aynı şehrin değişik semtlerinde bu farkın 20 dereceye kadar ulaşabileceğini gösteriyor. Binalar, yollar, üstü açık araç park alanları ve endüstri bölgeleri çevredeki ısıyı artırırken, büyük parklar ve yeşil alanlar serinletici bir etki yaratır. Baltimore ve Washington gibi şehirlerde yapılan araştırmalarda en yüksek sıcaklık güneş enerjisini emen ve yayan evlerin ve asfaltın bol, ağaçların az bulunduğu semtlerde tespit edildi. Asfaltın sıcaklığı hapsetme yeteneği beton ve diğer sert yüzeylerden çok fazladır. Çimentodan yapılan kaldırımların pik yaz sıcaklığı 48 ila 67 dereceye kadar çıkabilir.

Yazının Devamı

Çocuk dünyanın en narin en temiz varlığıdır..

Kırmızı Pazartesi romanında yaşanılanlara benziyor masum ve melek Narinin öldürülmesi. Herkes her şeyi biliyor fakat görmezden geliyor köyde, beldede. Anlaşılan o ki Narin yakınlarından biri veya birkaçı tarafından katledildi, bir çok yakını ve tanıdığı tarafından cinayet örtbas edilmeye çalışıldı. Çok ahlar birikiyor çok güzel ve yalnız ülkemde..

Adı Narin… Kırılgan, ince yapılı… 8 yaşındaydı. Bugün okula gidecekti. 20 gün önce kayboldu. Küçücük köyde arandı, tarandı, bulunamadı. Kur’an öğrenmek için camiye gitmiş, eve dönmemişti. Önce aile sorgulandı. Sonra köyde herkesin ifadesi alındı. Bir ara yetkililer ‘Sonuca yaklaştık…’ dedi. Yüreklere bir ateş düştü, eyvah ‘acı haber mi geliyor’ diye.

Bütün ‘sır’ köydeydi. Aile ve köy ‘bir şeyler’ saklıyordu. Köyde herkes biliyor muydu, Narin’in başına neler geldiğini ve neden geldiğini? Galiba biliyordu. Bir küçük köyde sır saklanamazdı. Herkesin ağzına kilit vurulamazdı. Çocuklar konuşur, vicdan dile gelirdi. Beklendi, beklendi… Yüzlerce uzmanın aramasında hiçbir ize rastlanmadı.

Yazının Devamı

Peygamber olsam..

Peygamber olsam kutsal kitabımda üç cümle olurdu:

"Bütün canlılara saygılı olacaksın. İnsan, hayvan hiçbir yaratığa eziyet etmeyecek, karnını doyurmak için bile olsa öldürmeyeceksin. Dünyadaki tek bir hücreye dahi zarar vermeyeceksin."

Cennet varsa kesin gider dediğim, eli ayağı tutmaz oluncaya kadar her gün beş vakit namaz kılan rahmetli anam duysa "Sus melun," derdi, "Çarpılacaksın. Sen kim peygamberlik kim!"

Yazının Devamı

Gölgesini şeytana rehin verenler..

İçinden geçmekte olduğumuz bu acayip ve tehlikeli günlerde bunları düşünürken aklıma Goethe’nin (1749-1832) 1797’de yazdığı ünlü şiir, Büyücünün Çırağı "Der Zauberlehrling" geldi.

Ustası gidince büyücü çırağı biraz onun büyülerinin keyfine varmak ister. Dolaptaki süpürgeye nehirden su getirmesini buyurur. Süpürge büyük bir iştahla işe koyulur ve banyo küvetini doldurur ama durmaz, su getirmeye devam eder. Kısa zamanda bütün kap kacak dolmuştur ama çırak ne dese süpürgeyi durduramaz. Son çare olarak onu baltayla ikiye böler ama bu defa iki parçası da su getirmeye başlar. Ev sular altında kalınca çırak çığlık çığlığa ustasını çağırır. "Geri git süpürge," diye komut verir büyücü. "Eskiden olduğun gibi ol. Ta ki ben, gerçek efendin, seni tekrar hizmetime çağırıncaya kadar."

Bu hikâye insanlığa çok iyi uyuyor. Emrimize aldığımız sihirli süpürgeler kilerlerimizi ve ambarlarımızı ve dükkânlarımızı ağzına kadar doldurdu ve doldurmaya devam ediyor. Boğulmaya başladığımızın farkına varmaya başladık ama süpürgeleri durduracak sihirli kelimeyi bilmiyoruz.

Yazının Devamı

Teşhirciliğin çekiciliği sır ve gizem bırakmadı

Şimdi sır diye bir şey kalmadı. Örneğin ergenken ünlü yazarların hayatları, aşkları, ne düşündükleriyle ilgili pek çok şeyi merak ettiğimi, onları hayâllerimde idealleştirdiğimi hatırlıyorum. Şimdiyse yazarların kendileri sosyal medya ya da başka mecralarda kendi sırlarını deşifre ediyorlar ve farkında olmadan o büyüyü bozuyorlar. Aynı şey meslek gruplarıyla da ilgili. Pek çok meslek grubu, öğretmenler, doktorlar vs. eskisi gibi kendilerine saygı gösterilmediğine inanıyor. Başka etkenlerin yanında, öğretmenler ya da doktorlarla ilgili yapılan TV dizileri, sosyal medya ve diğer şeyler aracılığıyla artık sır diye bir şeyin kalmamasının saygı meselesini etkilediği söylenebilir.

Rousselle, "Sır artık sosyal gruba içsel değil, dışsaldır" diye yazmış. Eskiden, sosyolog, gazeteci, yazar, dedikoduları dinler, insanları röntgenler ve sırları ortaya çıkarırken, şimdi dedikodular ve röntgenlemek sıradan bir eyleme dönüştü. Artık sosyolog ya da gazeteciden sırları değil, bu sırların nedenini, kaynağını ve geleceği nasıl etkileyeceğini öğrenmek istiyoruz.

Kurallar ve sırlar, eski önemini kaybettiğinde, bu tekillikler çağında 'hakikatin bilgisi'ne dair çerçeve de ortadan kalkmış oldu. Örneğin eskiden bir şiirin iyi şiir olup olmadığını ortaya çıkaran bir sistem vardı, dergiler, editörler ve gelenekler üzerinden. Şimdi bu çerçeve ortadan kalkınca, iyi şiirin hakikati de dergiye ya da çevreye göre bütünüyle değişir oldu. Bunu siyasete, kültüre, akademiye de uyarlayabiliriz.

Yazının Devamı

Eskiye rağbet olsaydı bitpazarına nur yağardı

Ünlü çift Jennifer Lopez ve Ben Affleck, iki yıllık evliliklerini sona erdirme kararı aldı. Atalarımız boşuna söylememiş: Eskiye rağbet olsaydı bitpazarına nur yağardı. Herkes yeni şeyleri sever. Eski şeylerden kimse hoşlanmaz. Bir de zaten evlenmiş boşanmışsınız bir kere; ne alemi var ikinci kez evlenmenin. Olmuyorsa olmuyordur. Zorlamanın ne anlamı var! Aynısı Amerikan seçimlerinde de gerçekleşecek: Bir Trump'a bakın bir Kamala'ya. Kimin kazanacağı o kadar açık ki.. Tabii ki Kamala..

Zamanın ruhuna direnilmez. Boşandığınız eşinizle yıllar sonra bir araya gelip evleniyorsunuz. Ne o eski o ne siz eski sizsiniz! Köprünün altından çok sular akmış. Dağın yamacından suyun gözünden berrak sular denizin tuzlu sularına karışmış. Geçmiş geçmiştir ve geçmişte kalmalıdır. Mazinin içinizde kanattığı yarayı pıhtılaştıktan sonra tekrar açmanın alemi yok! Açarsanız sonuç yine değişmez. Ayrılık mukadderdir; ötesi zorlamadır..

Dediklerim sadece boşanmış evlenmiş çiftler için geçerli değil. İlkokul lise arkadaşlıkları içinde geçerli. Lisedeki arkadaşınızı 20 yıl olmuş görmemişsiniz. Ne konuşacaksınız! Zaman akan bir şey. Nostalji güzeldir; yani geçmiş onarılabildiği için güzel hatırlanır ama geçmişe dönülmez. Geçmiş geçtiği için güzeldir..

Yazının Devamı

Mehmet Şimşek’in istifası söylentisi..

Dedikodular bir türlü bitmek bilmiyor. Enflasyon lobisi de körüklüyor söylentiyi. Mehmet Şimşek istifa etti haberleri.

Mehmet Şimşek en az 2 sene görevde herkes planını ona göre yapsın! Sonrası da seçim süreci zaten!

Anadolu kaplanları kedi olup yoluna devam eder, sıkıntı olmaz.

Yazının Devamı

Maymun çiçeği virüsü; mpox..

Maymun çiçeği pox (Çiçek virüsü) ailesinden virüstür. Suçiçeği ile alakası yoktur. İnsan Çiçek virüsü %30-50 arasında ölümcüldür. İnsan Çiçek virüsü Âşık Veysel’i kör eden virüstür. Son 100 yılda 500.000 insanın ölümüne yol açmıştır. Ateş, kusma, döküntü (içi irinli) ile belirti verir. Kabuk bağlayıp iz bırakarak iyileşir. Maymun Çiçeği maymunlarda da görüldüğü için bu ad verilmiştir. Afrika’da evde beslenen maymunlarda görülebilmektedir. Orta ve Batı Afrika’da endemik (sık görülen) bölgeler (1960-1970’lerden beri) vardır. Demokratik Kongo Cumhuriyetinde hastalık endemiktir.Hastalık temel olarak kemirgenleri (sıçan, fare, tavşan, çayır köpeği-bir tür kemirgen) tutar. Kemirgenlerin Afrika’dan kaçak yolla Amerika’ya gönderilmesi ile 2003 te Amerika’da 71 kişilik salgın çıkmıştır.

Maymun çiçeğinin insandan insana geçişi solunum yolu damlacıkları, deri lezyonları ve cinsel temas ile olur. 3-20 gün kuluçka süresi vardır. Sonrasında ateş, boğaz ağrısı, bulantı, el-ayaklarda içi su ve irin dolu döküntü yapar. % 5-10 ölümcüllüğe sahiptir. Bağışıklık sorunu olan kanser hastalarında, HIV hastalarında, çocuklarda ve gebelerde ağır gidiş gösterir. Zatürre ve beyin tutulumu yapar. Ayrıca gebelikte anneden bebeğe geçip düşük ve bebekte gelişim bozukluklarına sebep olabilir.

Maymun çiçeğinden koruyan en iyi yöntem çiçek aşıdır. Çiçek aşısı bulaşıcı bir hastalığa karşı geliştirilen ilk aşıdır. Eski aşı İnek çiçeği kökenlidir. İnek çiçeği hafif seyreder ve aşı olarak kullanılması insan çiçeğine karşı bağışıklık sağlar. Günümüzdeki Modern Aşıların kaynağı ise Türkiye Hıfzıssıhha Enstitüsünde inekler ve eşekler üzerinde üretilen Değiştirilmiş Ankara çiçek hastalığı (MVA) aşısıdır. Bu aşı 1953 yılında Batı Almanya’ ya götürülmüştür.. Gelecekteki olası ve planlanan insan çiçek salgınına karşı Türkiye’nin harekete geçmesi ve kendi aşısını üretmesi gereklidir.

Yazının Devamı

Dilan Polat tahliyesi..

Dilan Polat’a tahliye kararı çıkmış. Kara para aklama ve vergi kaçırmanın yatarı 1 (bir) seneymiş anlaşılan. Sonra ceza alırsa tekrar yatmaya devam eder falan demesin kimse. Hepsi hikaye.

Dilan Polat tahliye kararından çıkan sonuç şudur: 1 yıl hapiste yatmayı göze alıyorsanız, ve utanmaz arlanmaz Allahtan korkmaz biriyseniz gönül rahatlığıyla kara para aklayabilir ve vergi kaçırabilirsiniz. Hayırlı olsun!

“O kadar vurgun iddiasının bedeli 1 yılmış demekki. keşke zamanında ben de bu işlere girip milleti tokatlasaydım da 1 yıl yatıp çıksaydım, en azından zengin olur rahatıma bakardım.” diyesi geliyor insanın. Sonra ölüm geliyor aklıma vazgeçiyorum.

Yazının Devamı

Kamala'yı dinliyorum gözlerim kapalı..

Kamala Harris’i dinliyorum gözü kapalı İngiliz BBC’de. Halka hitap ediyor. Hitap ne demek! Adeta cenneti vaat ediyor Amerikalılara. Orta sınıfı güçlendirecek, sağlığa ve ilaca herkesin ulaşımını sağlayacak, ilk defa ev alanlara 25 bin dolar başlangıç parası verecek. Sayın Başkan adayı sormazlar mı: Yahu 4 yıldır başkan yardımcısıydın; bu vaatlerin en azından bir kısmını yapsaydın bari?

Ev ile ilgili vaati bana bizim ülke ekonomisini uçurumdan aşağı atan Tansu Çiller'in vaatlerinden birine benziyor gibi geldi. Anlaşılan Amerika belasını bulacak: Ya Kamala ya Trump. Birisi sınırsız kahkahasıyla sınır kişiliği bozukluğu diğeri manik depresif halleriyle paranoyak şizofren şüphesiyle meydanda..

İzmir ve Çanakkale yangınları:

Yazının Devamı

Yemeyen ve yedirmeyen çok hasis ve açgözlü bir adamın göz çukuru…

Padişah, tebdil-i kıyafet halkın arasında dolaşırken, kayığının üzerinde oltasını denize atan yaşlı yoksul bir balıkçıya sorar:

“Bahtın açık ola beybaba!…Geçimin nasıldır?”

“Sağolasın! Oltamı denize atarım; 4 balık tutarsam, ikisini satar, ikisini eşime, çocuklarıma götürürüm. Eğer 2 balık tutarsam, satmaz ikisini de evime götürürüm. Her durumda rabbime şükrederim.”

Yazının Devamı

Toplum cinnet geçiriyor..

Eskişehir'de 18 yaşında biri 12 Ağustos'da rastgele insanları bıçaklamış. İnsan hayatı daha ne kadar ucuz olabilir, her gün aptalca sebeplerle bir sürü insan ölüyor; düşünsene çay bahçesinde huzurla oturuyorsun itin teki geliyor bıçaklıyor, neymiş oyundan etkilenmiş. Ruh hastası bir de kamera takmış üzerine insanları bıçaklarken. İngiltere’yi son günlerde sallayan bıçaklı saldırı olaylarının Eskişehir versiyonu. Toplumlar cinnet geçiriyor..

Böyle vahşi acımasız akıl yoksunu insan bozuntularına ömür boyu hapis cezası vermek için birini öldürmesi beklenmemeli. Gerçi böyle hayvandan aşağılarına hapis cezası da yetmez. Hapiste vergilerle beslemenin anlamı yok. Yakalamışken o bıçağı suçlunun bir tarafına sokmayan emniyet güçlerini de kınıyorum öte yandan. Böyle itleri etkisiz hale getirmeyeceksin, direkt itlaf edeceksin. Bunlar rehabilite olmaz, toplum zararlısı. Bunların gebermeleri toplum için daha sağlıklı. Samimiyetle, gerçekten bu insanlar iflah olmaz, yaşamaları zarar.

Yakın zamanda Bingöl'de madde kullanımı etkisi altında benzer bir vahşet yaşanmıştı. Bu konuda giderek Amerika'ya benziyoruz. İlerde seri katillerimiz de olur, daha büyük boyutlu piskopatlarımız da olur. 18 yaşında birinin 7 kişiyi bıçakladığını daha önce Norveç'te, Fransa'da veya bilmem nerde haberlerini görmüştük. Türkiye'de ya olmuyordu, ya haber olmuyordu. şimdi ise sürekli oluyor.

Yazının Devamı

Karacaoğlan’dan İsmet Özele..

Gelmiş geçmiş en büyük Türk şairi Karacaoğlandır zannımca. Bir de delikanlı adamdır. Herkes Farsça yazarken o Türkçe yazacak kadar milli ve yerli ve civanperttir. Tek zaafı genç güzel kadınlara düşkünlüğüdür. O da şairliğin aşıklığın şanındandır. Üryan geldim yine üryan giderimle başlayıp bir kız bana emmi diyerek şairliği noktalayan efsanedir Karacaoğlan; hakkını ödeyemeyiz..

Sonrasında Yunus Emre gelir. “Göçtü kervan kaldık dağlar başında” diyerek noktayı koymuştur.

Sonra efsane isimler Fuzuli, Mehmet Akif Ersoy, Arif Nihat Asyalı, Cahit Zarifoğlu, Abdurrahim Karakoç, Sezai Karakoç ve Edip Cansever vb gibi nice değerli şairlerimiz gelmiş geçmiştir.

Yazının Devamı

Herkes evindeki deliler dahil tüm evlatlarından sorumludur

Malatya’da 2 küçük çocuğun öldüğü 2 küçük yavrucağın ağır yaralandığı trafik faciasında; 11 yaşındaki çocuğuna traktörü verip kazaya sebep olan aynı zamanda 11 yaşındaki çocuğuna silah atışları yaptıran özellikle baba (herif bir de trafik polisiymiş) ve o çocuğun şımarık yetiştirilmesine sebep olan anne kesinlikle tutuklanmalıydı. Evlatlarını düzgünce yetiştiren sokaktaki kediye, yerdeki karıncaya dahi zarar vermeyecek şekilde yetiştiren biz ana babaların suçu nedir!

Herkes evindeki deli dahil tüm evlatlarından sorumludur. Herkes evindeki köpeğine sahip çıkacak. Şımarıkça mikropça terbiye vermeden toplumsal düzeni bozan, milletin evlatlarına kasteden çocukların ana babaları azmettirmekten yargılanıp tutuklanmalı. Hukuk, kötülerin şerefsizlerin uyuşturucu tacirlerinin ekin tarlası değildir, kızlarını oğlanlarını prens prenses gibi yetiştiren toplumun başına bela eden ebeveynlerin akarsu yatağı olmamalıdır.

Son söz: Hayırdır çok dertli görünüyorsun, diye seslendi saçları dökülmüş adam cam kenarındaki babayiğide.. “Yarin dudağından getirilmiş bir katre alev belki söndürür yüreğimdeki yangını..” diye cevapladı delikanlı.. “Hepimizden esirgenen nimet umarım seni bulur,” diyerek daldı adamcağız karanlığın dehlizlerinde dört nala giden otobüsün koltuğunda soruyu sorduğuna pişman..

Yazının Devamı

GENÇ MEMUR İSMAİL’E ÖĞÜTLER..

Mademki kapağı attın devlete Rahat ol kendini germe İsmail Vatan millet diye düşüp gaflete Sorunlu işlere girme İsmail

Yaşarsın sözümü dinlersen eğer Görürsün tecrübe bu imiş meğer Sıfırdır bilgiye verilen değer Her şeye kafanı yorma İsmail

Açılsın istersen meslekte önün Konjonktüre göre dönmeli yönün Bana benzemesin diyorsan sonun Sakın ha kimseyi kırma İsmail

Yazının Devamı

Müdürden kritik öğütler...

Bir bakanlığın emekliliği yaklaşmış, kaşar bir “merkez saymanlık müdürü,”mesleğe yeni başlayan çaylak muhasebe elemanlarına samimi bir ortamda öğüt veriyor:

-“Önünüze gelen ödeme evrakındaki ödenecek tutar, eğer maaşınızın üç katına kadar bir rakam ise, ödeme evrakını ve eklerini didik didik edin ve çok iyi inceleyin.

Yanlış ödeme yapar veya bir hata olursa sizi öttürürler. Müfettiş de en çok küçük rakamlı ödeme evrakındaki hatayı yakalar.

Yazının Devamı

Kanuni dendi mi deli oluyorum..

Babası Yavuzun doldurduğu hazineyi adeta talan eden israfçı, acımasız bir evlat katili, Osmanlı’nın zirvesindeyken 28 yaşında ölen Mareşal 4.Murat kadar kalibresi olmayan bir padişah Kanuni Sultan Süleyman. Oğlu Mustafa’yı ve Hürrem’den olan Bayazıdı öldürerek devletin kolunu kanadını kıran narsist bir kişilik ve Osmanlı’nın bitişini başlatan bir padişah.

O kadar imkan içerisinde bir Viyana işini çözememiş beceriksizlik timsali. Kendine bir de Şeyhülislam bulmuş kafasına göre Türk tarihinin akışını negatif anlamda değiştirmiş. Elinde Barbaros Hayrettin gibi bir maceraperest, Kolomba elli basacak teknik maharete sahip lider ufkuna sahip bir babayiğiti Akdeniz’e hapsetmiş.

Salsana uzaklara açılsın engin sulara, keşfetsin yeni dünyayı. Tüm bunları düşününce Kanuni dendi mi deli oluyorum.

Yazının Devamı

Vakt-i Şerifleriniz Hayrolsun

Yanakları saçları gözleri yanmış Zehirli gaz bombaları Yılan gibi sokmuş yalamış gövdelerini Ağızları, küçücük dilleri yanmış Bütün Beyrut sapsarı kalmış Sanki ağlamak imkansız Başları Paletlerle ezilmiş babaları Yahudi doğramış analarını Binlerce çocuk topların betonların altında

Beyrutun gözyaşları şimdi Kudüsün yanıbaşında Müslümanlarsa uzakta Sanki başka Gelinmez bir dünyada

Acın bir vadi Zehirli çiçekler bir ova gibi karşımda

Yazının Devamı

Gitsinler..

Bir zaman sonra; Şiirler seni yazar şarkılar seni anlatır gibi olursun Vuslata erenler onlar bu hikayenin dışında şanslıdır... Senin masanda Müslüm baba ile Cemal Süreya ile oturursun ve başlar baba konuşmaya "ah özledim" ve diğer taraftan da Süreya şöyle der "Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git. Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler...

Haniye suikasti:

Daha acımız taze. Hele biraz sağalsın, Aksa Tufanı'nın başından beri Heniye hakkında "Katar'da şu kadar mal varlığı var, çocukları ve torunları bilmem hangi ülkede yaşıyor" yalanlarını dolaştıran Siyonist destekçilerini tek tek afişe edeceğiz. Siyonizmle hesabımız bitmeyecek.

Yazının Devamı

İki arada derede yapılan hakim savcı zammı...

Temelle fadime çok yaşlanmışlar. Temel 85 fadime de 80 yaşındaymış. Evde yalnız oldukları birgün fadime temele; - Temel hadi ben odaya çıkıyom eskiden yaptımızı yapalım çok ozledim da demiş. Temelde tamam demiş. Az sonra fadime temele; -Ula temel gelmiyomusun da haçen bak şevkim kaçıyor ... Temel bunun üzerine; -Dur be Fadime sen orada mezar açmış bekliysin ben burda ölü dirilttim daa!!!

Hakim savcılara maaşlarına yapılan zam kıyağından sonra aklıma geldi bu fıkra..

Kamu çalışanlarına ve emeklilere zam yapılırken adeta ölü diriltmek gibi zor oluyor. Hakim savcıya gelince genç delikanlı libidosu gibi maşallah.

Yazının Devamı

Son gözlemlerim...

Ne zaman ki metroda, vapurda ya da sahilde sessizce gönülleri dinlediğimde… Asıl tehlike işte o zaman kendini gösteriyor.

Derin mutsuzluk… Derin yalnızlık… Derin değersizlik…

Bakışlar donuk, yürekler zaten matlaşmış. Çözümsüzlüğün dehlizlerinde debelenme hali…

Yazının Devamı

Sinesi ölenlere...

Bugün buradayız, yarın yokuz. Her şeyin hiç uzayıp kısalmayan bir ömrü var bu dünyada.

Parmak uçlarımdan serinliğini içtiğim bu masa, gün gelecek eski bir yalana dönüşecek.

Oturduğum sandalye yokluğa karışacak bir gün.

Yazının Devamı

Kerbela’nın dinmeyen acısı ve Yezid’in uşakları..

Tarihi olayların bazılarının acısı hâlâ dinmeyen yara olarak kalpleri dağlamaktadır. Kerbela katliamı ya da savaşı bunlardan biri, hatta en önemlisi. Etrafınıza baktığınızda her yer Kerbela, her gün Aşura ve aylar hep Muharrem maalesef.

Sünni kaynaklardan Kerbela’yı tüm yönleriyle öğrenmek neredeyse imkânsız; şehitlerin imamı Hüseyin’in mirası ve misyonu nedir? Tahtı babası Muaviye’den devralan Yezit Hazreti Hüseyin’e iki seçenek sundu; ya biat ya ölüm. Aslında bir hayat yaşamasına izin vermedi çünkü iktidar için tehdit görüyordu.

Ali Şeriati, “zalimin kılıçla parayla ya da aldatarak elde ettiği güç herkesi susturdu” der. “Hüseyin kendisini özgürlük yolunda kurban ederek zafer kazandı” der Bediüzzaman. Hazreti Hüseyin’in biat etmeyip harekete geçmesini hürriyeti şeriye kılıcını çekmesi olarak görür.

Yazının Devamı