Sivri Dil

Sivri Dil

Atatürk’e vefa..

Osmanlı kitapsız ve hukuksuz bir devletti. Tarihi boyunca güçlü yasalara ve mahkemelere sahip olmadı. Yirminci Yüzyılın başında okuma yazma oranı yüzde üç civarındaydı. Zorunlu eğitim, Almanya’da 16’ncı yüzyılda başladı. Wuerttemberg Dukalığı 1559’da erkekler için zorunlu eğitim getirdi (Kanuni’nin sağlığında). Bir başka Alman dukalığı olan Palatinate-Zweibrücken 1592’de eğitimi erkekler ve kızlar için zorunlu yaptı. Onları 1598’de Strasburg izledi. Türkiye’de sekiz yıllık zorunlu ve kesintisiz eğitimin ilk adımı 1938’de atıldı. Wuerttemberg Dukalığı’ndan neredeyse dört yüz yıl sonra. Türk Dil Kurumu’nun kuruluşu, dünya klasiklerinin Türkçeye çevirme programı, ilk Türk ansiklopedisinin yazılmaya başlanması, cumhuriyetin ilk döneminde oldu. Medeni hukuk, ceza hukuku, borçlar hukuku, ticaret hukuku, modern mahkemeler, yargıç yetiştirmek için fakülteler de Mustafa Kemal ve arkadaşlarının işidir. Atatürk, Türkiye’yi gerilik yolundan çevirdi. Aklınıza gelebilecek her konuda Avrupa ve Amerika’nın gerisinde olan Türkiye’ye atlet elbisesi giydirip medeniyet yarışına soktu. Ne yazık ki reform kazanının altındaki ateş çabuk söndü. Atatürk’ün en yakınındakiler, daha o hayatta iken üzerine su dökmeye başladılar o ateşin. Kuzey küredeki en cahil insanlar olan Türkleri eğitme projesi yürümedi. Halk evlerini kapattılar, klasik eserleri çevirme projesini sonlandırdılar, ansiklopedi yazma girişimleri çöpe atıldı.

Cumhuriyeti kuranların ideallerine vefasızlık, Türkiye’yi bu zaman dilimine getirdi.

Türkiye Yirminci Yüzyılın başında olduğu gibi büyük bir tehlikenin eşiğindedir. Osmanlıyı dış baskılar çökertmişti. Bu defa değişik, iç baskıların getirdiği bir çöküntüye doğru gidilmekte. Buna bir ülkenin intiharı da denebilir.

Yazının Devamı

Serçe..

Serçe..

Serçe dünyadaki en yaygın kuştur. Kırk üç değişik cinsi vardır.

Vatanı, Avrupa ve Akdeniz’dir ama insanlar onları yanlarında götürdükleri için hemen hemen her ülkede serçe görülür.

Yazının Devamı

Hoşgeldin kaos..

Trump’ın Başkanlığı hayırlı olsun hem ABD'ye hem dünyaya.

Dolar dünyada değerlenecek. Euro 1-1'e kadar iner büyük ihtimal. Dolar euro paritesi 1'e yaklaşır, hatta 0.98 olabilir. Doların, euroya karşı %99 değerleneceğini söyleyebilirim. Kazancın dolar, kredin euro ise şanslısın demektir.

Ama TL, doları Türk Merkez Bankası tarafından en az 6 ay sabit ya da sabite yakın tutulabilir. Dolar, TL'ye karşı en az 6 ay reel olarak değer kazanamayabilir, enflasyonu dikkate alırsak. Dolar dünyada güçlenirken Türkiye’de sabit kalabilir.

Yazının Devamı

Ölürsek ardımızdan gözyaşı dökecek ve özleyenimiz olacak mı?

Kâinatın en güzel ve belki de canlı barındıran tek gezegeninde yaşıyor olabiliriz.

Eşsiz bir gezegende, muazzam bir canlı çeşitliliği ve insana ulvi şeyler düşündüren güzellikler içinde yaşıyoruz.

Bunlar için gece gündüz şükredeceğimize her şeyi yok ediyoruz. Suçlarımızın listesi buradan aya kadar gider.

Yazının Devamı

Millet evine ekmek götüremezken şarkıcılara ödenen milyonlar, tasarruf tedbirlerini hiçbir belediyenin ciddiye almaması

CHP’li Konak Belediyesi, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları için Şevval Sam ile anlaşmaya varmış. Kesenin ağzını açan belediyenin 2 saatlik konser için şarkıcı Sam’a 5 milyon 300 bin lira ödeyeceği ortaya çıkınca ortalık karıştı.

Konak Belediyesi, “Mali disiplin adımlarımızın meyvelerini toplayıp, ekonomik sıkıntılarımızı aştığımız günlerde komşularımızı yeniden kültürel ve sanatsal etkinliklerimizle buluşturacağız” açıklamasıyla konseri iptal ettiğini duyurdu, ama tartışma bitmedi.

Ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Cumhuriyet Bayramı konserlerinde sahne alacak Hadise’ye 4 milyon lira ödeneceği haberleri çıktı. Hadise’nin, İBB’den alacağı paraya dair taraflardan bir yalanlama gelmedi. Milli bayramların bazı şarkıcılar için iyi para kazandıran etkinliklere dönüşmesi tartışmalarını da beraberinde getirdi.

Yazının Devamı

Yaşasın Cumhuriyet..

Cumhuriyet haftasındayız. Cumhuriyetimiz Yüzüncü Yılında! Pazar günü 101’inci Cumhuriyet Bayramı… Devletimiz ve milletimiz için bu gururlu ve şerefli günde hançerelerimiz patlayıncaya kadar bağırmalıyız: Yaşasın Cumhuriyet!

Bilindiği üzere Birinci Dünya Savaşı'nın ardından yurdumuzun dört bir yanı İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmiş, milletimizin özgürlüğü elinden alınmıştı. Bu vahim durum karşısında Ulu Önder Atatürk vatanımızı düşmanlardan kurtarmak için 19 Mayıs 1919`da Samsun'a çıkarak Milli Mücadeleyi başlatmıştır. Genciyle yaşlısıyla, kadınıyla erkeğiyle tek vücut tek yürek olan Türk Milleti tüm imkansızlıklara rağmen destansı bir mücadeleyle vatan topraklarını düşmanlardan temizlemiş ve özgürlüğüne kavuşmuştur.

Verilen bu büyük mücadelenin ardından, Türk Milletinin karakterine ve geleneklerine en uygun yönetim biçimi olan Cumhuriyet yeni Türk Devleti'nin yönetim biçimi olarak ilan edilmiştir. Tam bağımsızlık ve millet egemenliğine dayanan Cumhuriyet rejimi demokrasinin, özgürlüklerin ve eşitliğin teminatıdır. Cumhuriyet Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk tarafından bizlere bırakılan en kıymetli ve en büyük mirastır. Bugün ülkemiz büyük atılımlar gerçekleştiren, dünya politikasında ve ekonomisinde söz sahibi olan, sürekli büyüyen ve gelişen bir ülke konumundadır. Geçmişte olduğu gibi bugün de ülkemizin gelişmesinden ve güçlenmesinden rahatsız olan, ülkemizi bölmek ve yok etmek isteyen güç ve şer odakları hain eylemler gerçekleştirmektedirler. Bu eylemler bizi hiçbir zaman yıldırmayacak; aksine vatanınıza daha bir tutkuyla bağlanacak ve ebediyete taşımak için daha fazla gayret edeceğiz.

Yazının Devamı

Karşıdan güzel görünen her şey, kendi içinde felaket barındırır..

“Bir gün gelir, Açmaz dediğin çiçekler açar. Gitmez dediğin dertler gider. Bitmez dediğin zaman geçer. Hayat öyle bir sır ki; Önce şükür, Sonra sabır, Sonra da inanmak gerek.” (Hz. Mevlana)

İnsanlık olarak ağır zamanlardan geçiyoruz. Modern hayatin kavurucu etkisi ile beraber küresel sistemin aktörlerinin ortaya koyduğu uygulamalar ve yeni problem alanları hayatımızı tek düze ve belirlenmiş belli ödevleri yerine getirecek şekilde dizayn ediliyor. İnsanlar oldukları yerde oldukları kapta mutsuzlar. Hatta birçok insan umutsuz ve vazgeçmiş bir halde sadece yaşaması gereken zamanı tüketiyor gibi yaşıyor. Ve birçok insan yaşadığı hayatın gerçek bir hayat olduğunu bile düşünemiyor. Herkes değişmek yeni biri olmak için adeta her şeye saldırıyor. Ama bu öyle bir saplantı haline geliyor ki neredeyse insani derin bir bilinç kaybına sevk ediyor.

Bu çaba da aslında sistemin amaçlarına hizmet ediyor. İnsanı sanki sistem içindeki rakipleri arasında yarışa daha elverişli bir kişilik haline getiriyor. Adeta bu arayış bile sadece update/güncelleme mesafesinde bir şey oluyor. Çünkü aslında insana bakışta ve insanıele alışta problem var. İnsanların her bir tekini diğerine rakip gibi gösteren bu zihniyet insanlığa huzur getirmek bir yana her geçen gün insanların problemlerini derinleştiriyor. Toplumsal hayatı daha da karmaşık hale sokuyor. Haliyle insanın kendini dinlemesi etrafına derinlemesine bakabilmesine imkân kalmıyor. Çünkü her şeyi madde ile ölçen bir düzen de mananın bir anlamı kalmıyor.

Yazının Devamı

Bırak arkanda hüzün deltalarını..

Bazen sevdiğin dostlarlaysan Gönlün de rahatsa Üstüne adadaysan Yaşıyorsan cennetten bir gün Değme keyfine o zaman..

Kaybolup gitmeye bak zevk okyanusunda Bırak arkanda hüzün deltalarını Tatlı suyun beslediği umutları da Carpe diem de bir kez olsun Zamanın ruhunu yakalayamasan ömrün boyunca Günü yakalarsın..

Yaşa gitsin be dostum Kaybol denize dökülen ırmağın alüvyonlarında.. Verimli bitkilere gebelik yapamasan da Özünden çıkmasa da ağızlara layık tat Olsun be gözüm Acı patlıcanı kırağı çalmaz nasıl olsa!

Yazının Devamı

Ölülerin cüzdanı yoktur

Dünyanın düzeni basittir aslında, eğer sadece insanları düşünecek olursak.

Mal ve hizmet üretenler var, bunları satın alanlar var ve görevi bu alışverişin düzgün gitmesini sağlamak olan hükûmetler var.

Bu düzenin lokomotifi büyümedir. Üretenler daha çok mal ve hizmet üretecek, tüketiciler ihtiyaçları olsun olmasın bunları satın alacaklar.

Yazının Devamı

Yaşa ki neler göresin!

“Abi kendisine şiir yazdıran kadın kaldı mı sizce…” diye sordu umutsuzca yaşı otuzuna doğru yaklaşmış olan. “Vardır. Şanslıysan denk gelir. Ne kadınlar var zaten yoktular değil gardaş; varlar! Şiir gibi kadınlar vardır dizlerinin dibinden ayrılmak istemezsin gizemli bir ağaç altında denk geldiğinde.” diye cevapladı saçlarını hüzün değirmeninde ağartmış adam..

“Abi öyle birisi varsa bende hiç kaçırmayayım. Radarlar açık. Ama yoklar abi…” diyerek üsteledi sorusuna istemediği cevabı alınca. “Sen aramaya devam et. Her arayan bulamaz. Ve fakat bulanlar kesinlikle arayanlardır. Armut piş ağzıma düş olmaz gönül işlerinde..” sermayesi hüzün olan. Bunun üzerine soruyu soran boynunu büküp sessizliğe kucak açtı bilge adamın bakışlarından süzülen karanlık aydınlığın girdaplarında..

750 Lira ve vatan hainliği Meselesi:

Yazının Devamı

Sayıların başlangıcı..

İlkel toplumlarda sayı yoktu.

Saymak "bir, birkaç, çok," gibi kelimelerle sınırlı idi.

Mesela bir Amazon kabilesinde "küçük bir miktar", "biraz daha büyük bir miktar" ve "çok" gibi üç deyim rakam ihtiyaçlarını karşılıyordu. Nedeni (sanıyorum) onların hayatlarında sayılacak veya sayılmasını önemli gördükleri şeyler olmaması idi. Üyesi olduğunuz kabiledeki insanların sayısı yüzü bile bulmuyorsa, malınız mülkünüz yoksa ve bir şey alıp satmıyorsanız sayıya ne gerek var? Sayılar ticaret, mülk, sınır, ürün, vergi, ordu, kent, bilim gibi şeyler insan hayatına girince gerekli oldu. Ve ortaya çıktı. Belki, kısaca, "ticaret, insan hayatının bir parçası olunca sayılar geldi," demek daha özet olurdu.

Yazının Devamı

Aldatma..

Aldatmalarda inanılmaz artışlar varmış..

Aslında şaşılacak bir şey yok. Yazılım böyle. İnsanoğlu doyumsuzdur ve sahip olduğu şeye uzun süre sahip olunca sıkılır. Cennet bile sıkar bir noktadan sonra. Yenilik şart. Eskiden erkek ya da kadın 40'a varmadan ölürmüş. 25'inin geçmiş kadın yaşlı sayılırmış. Şimdi biz 40'lı kadınlarımızla sevişmeye çalışıyoruz. Bu ne büyük çiledir!

Öte yandan iletim teknolojisi, sosyal medya, günlük kiralık evlerin bolluğu, Z kuşağının rahatlığı, internetin yarattığı yapay hayat sendromu ve ulaşım kolaylığı daha da tetikledi. Zevkperestlik zirve yaptı. Öbür taraf inancı da kalmayınca gelsin pompa demeye başladı kadınlar ve erkekler.

Yazının Devamı

Ülke yangın yeri olmuşken kaybedersem ben kaybederim arsızlığı

“26 milyon oy almış cumhurbaşkanı geldiğinde seçmene hürmeten ayağa kalkmışız, alkış yapmamışız, bir şey yapmamışız; ne kaybediyoruz, kaybediyorsak ben kaybediyorum, bedeli ben ödeyeceğim, hesabı ben vereceğim.” diyor sınıf başkanı edasıyla CHP Genel Başkanı Özgür Özel. İfadeye bakar mısınız! Yani kaybedersem ben kaybederim; lafa bak.

Özgür bey sizi o koltuğa CHP’nin içindeki delegeler getirdi; yani kaybedeceğiniz sizin kendi iş yeriniz eczanız değil, bu sizin kurduğunuz bir iş yeri değil bu bir siyasi parti ve o siyasi parti de sizin bir sorumluluğunuz var. Kaybedersem ben kaybederim dediğiniz şey milyonları ilgilendiriyor, böylesi bir şuursuzluk böylesi bir yani açıklama olamaz.

Herhalde danışmanlarınız metin yazarlarınız kimse size bunu söylemiyor veya önden bir bilgi notu vermiyor veya sözlerinizin nereye gittiğini çalışmıyorsunuz ama bu işin abc’si şudur: Sen o koltukta oturuyorsan benim için oturuyorsun, kendin için oturmuyorsun, kaybedersen ben kaybederim dediğin şeyi söyleyemezsin. Kaybettiğinde CHP’ye oy veren milyonlara kaybettiriyorsun. Böyle bir laf edilebilir mi ya böyle bir akıl tutulması olabilir mi? Sorumluluk sahibi zorundasın; yani kazanırsan ne oluyor o zaman da ben kazandım kardeşim ben paylaştırırım, böyle bir mafya ağzı olur mu!

Yazının Devamı

Retro saplantısına gömülen dünya..

Hepimiz belli bir yaşı geçtikten sonra; bu yaş genellikle kırk olur ortalama, geçmişe özlem duymaya başlarız. Eğip bükülen istenilen formata şekil verilen geçmiş kötü anılarla bezenmiş olsa bile bir şekilde hatırlatıldığında yüze tebessüm verdirecek ve hasret duyulacak bir hale getirilir hele de yaşanılan mevcut zaman hüsranlarla sıkıntılarla harmanlanmış enteresan kötü iğrenç zamanlara denk geldiyse..

Pek çok insanda bir neşesizlik hali var, gördüğüm bu.

Dünya yeterince sıkıcı. İnsanların nefes alıp vermesi lazım. Sığınacak yer arar insan. Evine, dostlarına, ülkesine sığınır, orada şefkat arar.

Yazının Devamı

Litani Nehri ve Rubicon...

Bu günlerde İngiliz yazar Tom Holland’ın Roma İmparatorluğunun tarihini anlatan “Rubicon” adlı kitabını okuyorum ve eski çağlarla ilgili birçok kitaptan öğrendiğim bir gerçeği yeniden öğreniyorum.

Bu gerçek, özde hiçbir şeyin değişmediğidir.

Binlerce yıl önce tarih yazanlar ve o yazılanlarda büyük veya küçük oyuncu olanlar bugünkülerden farklı değildi. Musevilik, Hristiyanlık ve Müslümanlık gibi tek tanrılı dinler hiçbir şeyi değiştirmedi.

Yazının Devamı

Yumuşamanın bedeli ve Manisa sokaklarında dilden dile dolaşan kırık ayak hikayesi...

ORC 25-29 Eylül 2024 tarihleri arası gerçekleştirdiği anketin sonuçlarını paylaştı. Ak Parti tekrar birincilik koltuğu oturmuş görünüyor. CHP ve Ak Parti yüzde 30'lar bandında. Ak Parti kıl payı ile önde. Daha önceki anketleri baz alırsak chp birinciliği kaybetmiş görünüyor.

Normalleşmenin bedeli... Özgür Özel, amacına ulaşıyor, CHP eriyor. Muhalif seçmenin ucuz şovlara ve yumuşaklığa karnı tok.

Muhalif seçmen Kemal beyden şikayetçiyken gelen gideni arattı ve şimdiden Kemal bey aranır oldu. Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş olmasa muhalif seçmen çoktan darmadağın olmuştu Özgür Özel'in Sinan Oğan tarzı siyasetine şahit oldukça.

Yazının Devamı

Her ömrün bir eylülü vardır..

Kendimden çekilmiş bir şehir gibiyim Ve ortasında yalnızlık girdabının Yapayalnız biriyim Başına karlar yağmış dumanlı dağlar gibiyim Kimsesi kalmamış çocuklar gibiyim Hasreti özlemi gel bana sor Ne yalan söyleyeyim iyi değilim..

Şair yazar Mustafa Akgülün kaleminden damlayan beyitlerine köşemizi açtık. Kalemine ve yüreğine sağlık diyoruz.

Sonbaharı kucaklarken bu dörtlükler ruhumuzdaki hüzne eşlik etti karşılıksızca ve umarsızca. Yaprak dökümü döngüsü bir kez daha devrede.

Yazının Devamı

Başarının sırları..

Ruth Gotian, full time çalışır, annelik yaparken çağımızın en başarılı bilim insanlarının nasıl muvaffak olduğu konusunda, 43 yaşında doktora yapmaya karar verdi.

Öğrendiklerini kısa bir süre önce Başarı Faktörü (The Success Factor) adlı kitapta yayımladı. Olağanüstü başarı yakalamış kişilerin davranışlarında, kafa yapılarında, hayat tarzlarında, aynı düzeyi yakalamak isteyen kişiler tarafından ders alınacak özellikler var mı idi? Gotian bu sorunun cevabını öğrenmeye yönelik çalışmalarını başlangıçta Nobel ve Amerika’nın ünlü ödüllerini kazanmış bilimciler üzerinde yoğunlaştırdı.

Daha sonra onların arasına başka sahalarda üst düzey başarı kazanmış kişileri de kattı. İlk gözlemlediği şeylerden biri; Nobel ödülü kazanmış olsun, Olimpiyat şampiyonu veya astronot olsun, bunların zihin yapısının (mindset) birbirine çok benzediği oldu. Buna dayanarak, aynı zihniyet birden çok sahada geçerli ise o zaman “başarı tekrarlanabilecek bir maharet olabilir” sonucuna vardı.

Yazının Devamı

Gerçeği aramak..

Everett misyonerdi. Pirahãca öğrenecek ve İncil’in havariler tarafından yazılan bölümlerinden birini, avlayarak ve toplayarak yaşam süren bu insanların diline çevirecekti.

Tanrı kendi oğlunu, İsa’yı, insanların selameti için dünyaya yollamıştı, o da çarmıhta can vererek insanları kurtarma uğruna en büyük fedakârlığı yapmıştı. Pirahãlar bu öyküyü kendi dillerinde okuyunca selamete kavuşmak için Hristiyan olacaklardı. Pirahãların ne dini ne tanrısı vardı. En büyük özellikleri günü yaşamalarıydı. Geçmiş ve gelecek, hesaplarında yer almıyordu. Sadece gördükleri şeylere inanıyorlardı. Bazen de başkalarının anlattıklarına, ama anlatanın anlattığı şeyleri kişisel olarak yaşamış olması koşuluyla.

Everett, Havariler’den bir bölümü çevirdikten sonra Piiohatai adlı bir yerliye okutup banda aldı. Küçük bir teyip alıp komşularına dinletti. Anladınız mı, diye sorduğunda, anladık cevabını aldı. Anladıklarını kanıtlamak için dinlediklerini özetlediler.

Yazının Devamı

Evlatlarımızın can emniyeti...

Fidan gibi bir insan evladı, mikrop bir aile tarafından yetiştirilmiş virüs psikopat tarafından hunharca öldürülüyor. Şehit polis memuru Şeyda Yılmaz'dan bahsediyorum. Yüreğim kanıyor canım yanıyor. Böyle canilerin olduğu sokaklara evlatlarımızı nasıl gönül rahatlığıyla salacağız bilmiyorum. Türkiye de ailelerin çoğu şu an çocuklarını çok saygısız terbiyesiz ve psikopatça hak hukuk tanımayan şizofrenik şekilde yetiştiriyorlar.

Dün bir okulda (özel kolejde) öğrenciye müdür şiddeti diye haber vardı. İçeriğe bakınca kendi aralarında ahlaksızca şakalaşan ve etraflarına mobbing (baskı) yapan bir pislik öğrencinin kafasına müdür eliyle hafiften dokunup adam olun diyor. Aileler hemen devrede: Çocuklarımızı müdür darp etti.

Her aile iyi değildir. Her insan da iyi değildir. Bu toplumda çocuklarını adeta insanlığa zararlı bir virüs gibi yetiştiren binlerce aile var. Bu cani çocuklar bu kötü zihniyetin mikrop ailelerin eseri. Allah hepsini kahhar sıfatıyla kahretsin..

Yazının Devamı

Sağlıklı yaşamak ve diyet palavrası..

Diyetle ilgili pek çok önerinin bilimsel temeli yoktur. Bunun klasik örneği sudur. Hemen hemen herkes sağlıklı yaşamak için günde en az 2,5 litre su tüketilmesi gerektiğine inanır.

Bu tamamen palavradır.

Elinde su şişesi ile dolaşan insanlar çağında yaşıyoruz. Doğru bir iş yaptıklarından emin, gözleri ışıldayarak “Günde en az iki buçuk litre su içerim” diyen birçok arkadaşım var.

Yazının Devamı

Kadın faşizmi..

Kadın gizli kamerayı yerleştirmiş sonra da soyunup kendine bir pizza siparişi vermiş. Kurye zile basınca kapıyı anadan üryan açıyor hanım abla, para üstünü falan o halde verip kapıyı kapatıyor sonunda da kahkaha atarak “ayyhh çok eğlendim” diyor. Benzer içerikler dönüp duruyor. Genelde eskortluk yapan kadınlar reklamlarını yapmak adına bu tarz videolar çekip paylaşıyorlar, kadında ahlak zaten yok da ben işin bu boyutunda değilim.

İşin kadın faşizmi boyutu daha tehlikeli bana göre.

Aynı şeyi bir erkek yapsaydı ne olacaktı mesela?

Yazının Devamı

Hayat bir ziyafet masasında oturmak, bir ağacın altında öğle vakti mola vermek gibi

Eski bir arkadaşımla uzun zamandan beri temasım olmaması kafama takılmıştı.

Geçen hafta ona bir telegram mesajı yolladım ve hatırını sordum, "Nedir durumların? Annen, çocuklar..." diye.

Cevap aldım. Kendisi ve çocukları iyiymiş ama annesini birkaç ay önce babasının yanına uğurlamış:

Yazının Devamı

İran karpuzu, İdil Bilgen ve Kemal'in askerleri..

Her ana kutsal değildir. Her ana kutsal olmadığını göre, her kadın da güzel değildir. Her kadın çiçek falan da değildir. Güzellik yarışması Miss Türkiye 2024 yazmadan edemeyeceğim.

İdil Hanım diye genç bir kız kazanmış, babası büyükelçi imiş. Adı güzellik yarışması ya. Ve bu yarışmanın en güzeli seçilir ve birinci olur ya. Bu kız, diğer kızdan daha güzel, diğeri daha da güzel diyebiliriz değil mi? Ya da bu kızdan daha güzeli vardı, esas hak onundu diyebiliriz. Güzellik görecelidir ama, bir yarışma olduğunda, o güzellik yarışmasının bazı net kavramları olur değil mi?

İdil güzel değil demiyorum. Ama. İdil'den daha güzel kızlar var orada. Kızın torpili var, bu çok açık ve net. İyi eğitimli uzun bacaklı, yabancı dili iyi bilen bir genç kız yarışması değil ki bu.

Yazının Devamı