Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 09.05.2024 tarihinde düzenlediği Enflasyon Raporu toplantısı ile enflasyon tahminlerini güncelledi ve yeni politikalarını kamuoyu ile paylaştı. Merkez Bankası (TCMB), her yıl ekonomik tahminler yapar ve bu tahminlerde enflasyonun gelecek yıl ne kadar olacağını öngörür. Bu öngörüler hem iç ve dış piyasa için belirleyici olurken hem de yatırımcılar için bir anlam ifade etmektedir.

Enflasyon, fiyatların genel seviyesinin artması demektir ve bu durum, para biriminin alım gücünün düşmesine neden olur. Enflasyonun fazla artması, tüketicilerin satın alma gücünü düşürerek, insanların günlük yaşamlarında ihtiyaç duydukları temel mal ve hizmetlere daha fazla para ödemelerine neden olur. Ayrıca, yüksek enflasyon oranları, yatırımcıların geleceğe yönelik ekonomik belirsizlikler nedeniyle yatırım yapmaktan çekinmelerine yol açabilir, bu da ekonomik büyümenin yavaşlamasına sebep olabilir. Son olarak, sürekli yükselen fiyatlar, maaş ve gelir artışlarının enflasyon oranını takip edememesi durumunda toplumsal memnuniyetsizliği ve ekonomik istikrarsızlığı artırabilir.

Her zaman artan enflasyon değil aynı zamanda aşırı düşük enflasyonda ekonomi için iyi değildir. Enflasyonun aşırı düşük seviyelerde olması veya deflasyon (fiyatların genel düzeyinin düşmesi), tüketicilerin daha düşük fiyatlar beklentisiyle harcamalarını ertelemesine neden olarak ekonomik büyümeyi yavaşlatabilir. İşletmeler, ürün ve hizmetlerinin değerinin düşeceği beklentisiyle yatırım ve üretim kararlarını erteleyebilir, bu da işsizlik oranlarının artmasına yol açabilir. Ayrıca, sürekli düşen fiyatlar, borçların reel değerinin artmasına sebep olur, bu da hem tüketicilerin hem de işletmelerin borç yüklerini ağırlaştırarak finansal zorluklara yol açabilir. Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, önceki Başkan Hafize Gaye Erkan'ın belirlediği yılsonu enflasyon hedefini iki puan artırarak, piyasaları enflasyonun düşeceğine ikna etmeye çalıştı. Bu durum, sözel yönlendirme olarak bilinir; yani, faiz oranlarını değiştirmeden yapılan açıklamalarla piyasa üzerinde etki yaratmaya çalışmaktır.

Ekonomide sözel yönlendirme, merkez bankaları ve diğer politika yapıcılar tarafından kullanılan, piyasaları ve ekonomik aktörleri belirli bir davranışa teşvik etmek için yapılan açıklamalar ve yorumlardır. Bu yöntem, faiz oranları gibi somut politika araçlarına başvurmadan piyasalar üzerinde etkili olmayı amaçlar, örneğin enflasyon veya istihdam hedeflerine yönelik beklentileri şekillendirerek. Sözel yönlendirme, özellikle belirsizlik dönemlerinde, ekonomik karar vericilerin niyet ve planlarını açıkça ifade etmeleriyle piyasa güvenini artırabilir ve spekülasyonları azaltabilir. Bu aslında ekonomi otoritelerinin ellerindeki finansal araçlar tükendiğinde ya da daha güçlü bir etki yaratmak için müdahaleyi ötelediklerinde kullanılan bir yöntemdir. Ülkemizdeki en temel sorun hem iç piyasanın hem de dış piyasanın artık sözel teminatlara olan güveninin azalması ve etkisini kaybetmesidir. Bankanın yeni hedefi, yılsonunda enflasyonun %38-%40 olmasıdır.

TCMB, bu hedefle özellikle pandemi sonrası halkın üstünde ciddi bir yük oluşturan enflasyon etkisini azaltmayı hedeflemektedir. Ancak, gelen veriler bu hedefin pek makul bir seviyede olmadığını ve tutturulması konusunda beklentinin iyimser olmadığını göstermektedir. Çünkü 2024 yılının ilk dört ayında enflasyon seviyesi şimdiden yıllık bazda yüzde 20’ye yaklaşmış durumda. Bunun anlamı kalan sekiz ayda enflasyon artış etkisinin yüzde 20’yi geçmemesi gerekmektedir. Bu aylık bazda yüzde 2’lik bir artış etkisi demektir. Bu aslında baz etkisi ile açıklanabilmektedir.

Baz etkisi, geçmişteki fiyat düzeylerinin mevcut enflasyon oranları üzerindeki etkisidir. Yani, eğer geçen yılın aynı ayında enflasyon düşükse, bu yıl aynı ayda enflasyon oranı yüksek çıkabilir. Ancak, hatta baz etkisiyle enflasyonun toplamda 20-22 puan düşmesi beklenirse bile, her ay %2 oranında bir artış, yılsonu hedefinin tutturulamayacağını gösterir. Toplantıda alınan kararlara kısaca bakacak olursak; Para Politikası Kurulu Toplantı Özeti, bankanın para politikası kararlarını açıklar ve bu kararların ekonomi üzerindeki etkilerini değerlendirir. Bu rapor ile ülkenin ekonomi otoritelerinin parayı yönetme konusundaki görüşlerini öğrenmiş olmaktayız.

Özetle bakacak olursak, Merkez Bankası ve ekonomi yönetimi tarafından Mart ayında atılan adımların finansal koşulları sıkılaştırdığını, yani piyasadaki para arzının azaltılmasını ve kredi maliyetlerinin arttırılmasını sağladığını görmekteyiz. Bu sıkılaşma, tüketici harcamalarını ve kredi kullanımını azaltarak enflasyon üzerinde baskıyı düşürmeyi amaçlar. Çünkü para arzı aslında para biriminde değer kaybını ve enflasyonu hızlandıran bir etki göstermektedir. Para arzında yaşanan daralma özellikle üretim faktörlerinin finansmanını etkilemekte ve dolaylı yoldan maliyet enflasyonunu oluşturmaktadır. Bir diğer önemli rapor ise Nisan Ayı Fiyat Gelişmeleri Raporudur.

Bu raporda aylık enflasyon verileri ve fiyat artışlarının sektörel dağılımları incelenmektedir. Açıklanan raporda, genel anlamda temel mallarda ve hizmet sektöründe fiyat artışlarının hızla devam ettiği, özellikle gıda fiyatlarında ve ulaştırma hizmetlerinde belirgin artışlar olduğu gözlemlenmiştir. Bu artışların anlamı, yurt içinde var olan talebin devam ettiğini ve bu durumun enflasyon üzerinde yukarı yönlü bir baskı oluşturduğunu göstermektedir. Yani ülkemizde talep enflasyonu sert şekilde etkisini göstermektedir. Son olarak ülkemiz hem talep hem de maliyet enflasyonunun etkisindedir. Bu durum enflasyon ile mücadeleyi zorlaştırmakta ve atılan adımların daha güçlü olması gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır.

Bankanın yaptığı açıklamalar ve toplantı kararları bize temel politikanın enflasyonu kontrol altına almak ve finansal koşulları sıkılaştırmak olduğu görülmektedir. Bu adımların başarısı, piyasa tepkileri ve gerçekleşen enflasyon ile kontrol edilmelidir. Genel olarak ülkemizde, sıkılaşma politikaları sektörel bazda büyük bir etki yaratamamaktadır. Önlemler sadece tüketici harcamalarını azaltmaya yöneliktir ancak toplumumuzda oluşan tüketim alışkanlığı ne yazık ki önlenememektedir. Bunun yanında toplum üzerinde sıkılaşma baskısı yapılırken, devlet kademelerinde tasarruf görülememektedir.

Bu toplum bazında ekonomi politikalarına olan güveni sarsmaktadır. Bu sebeple milletimiz için önemli bir tehdit haline gelen enflasyon ve fiyatlar genel düzeyi makul seviyelere geri çekilmelidir. Milletimiz için yaşanılabilir koşullar yeniden tesis edilmeli ayrıca bu dönemden faydalanmak isteyerek fırsat enflasyonu yaratan art niyetli insanlarla da mücadele sonuna kadar devam etmelidir.