Sivri Dil

Sivri Dil

Maliyeti kim ödeyecek..

Karar alıcılar aldıkları kararların bedelinden doğrudan etkilenmezlerse diğer insanların hayatını tehlikeye atabilecek kararları çok rahat alabiliyorlar. Bu yüzden Kant, seçimle iktidara gelen hükûmetlerin savaş kararlarını alırken olabildiğince temkinli davrandığından bahseder. Zira, savaş yokluk ve acı demektir. Kendisine bunları yaşatan hükûmet ise halk tarafından bir sonraki seçimlerde mutlaka cezalandırılacaktır. O yüzden, seçimle iktidara gelen lider savaş kararı alırken daha temkinli davranır, çünkü ödeyeceği bir maliyet vardır. Öte yandan, iktidarı atadan miras kalan ve halkın tepeden gören hükümdarlar savaş kararlarını daha kolay ve hızlı alır.

Burada karar alıcının rasyonalitesine maliyet değişkeni eklenmiştir. Akademisyenler de, haklı olarak, halkın dahil edilmediği ve altı siyasi parti genel başkanının iki dudağı arasına sıkışmış karar alma sürecinin rasyonalitesini anlamak için başarısızlık durumunda ödeyeceği maliyetleri sormaktalar. Oy oranları yüzde 1 civarında seyreden 4 parti için herhangi bir riskli kararı almak, oy oranı yüzde 25 olan bir partiden daha kolaydır. Kaybedilecek olan şey çok azdır. Bunun karşılığında kazanılacak olan ise mecliste temsil ve yürütmeye ortak olmaktır. Dolayısıyla, kendi partilerinin kazançlarını en fazla maksimize edecek adaya meyletmeleri daha muhtemeldir.

Seçimlerin kaybedilmesi durumunda bile bu partilerin elitleri parlamentoda olacak ve kendilerini otokrasinin gadrinden korumayı başaracaklardır. Yani bu parti elitlerinin, kendilerine daha az çıkar sağlayacak ancak seçilme ihtimali yüksek bir başkan adayına mı yoksa kendilerine daha fazla çıkar sağlayacak ancak seçilme ihtimali düşük bir adaya mı yönelecekleri sorusu gerçekten çok önemlidir. Seçimlerin kaybedilmesi durumunda oluşacak maliyetleri üstlenmek istemeyen ve kaybedilen seçimlerden kendisi adına maksimum kazançla çıkan aktörlerin, tüm muhalefet adına aldığı kararların rasyonalitesi dünyanın her yerinde sorgulanır.

Yazının Devamı

Grup yönetimi, Vasiyet ve Kemal Kılıçdaroğlu..

“Çok başlı yönetim yürümez” görüşü herkesin dilinde.

En fazla da iktidar cephesinin…

AK Parti ve MHP liderleri bulundukları her ortamda bu konuyu muhalefetin aleyhine kullanıyorlar. Saklayacak değilim, çoklu devlet yönetiminin nasıl yürüyeceği konusunda benim de kuşkularım var. Ancak yürüyüp yürümediği ancak seçimden sonra ve sandıktan destek alındığı takdirde uygulamaya konulunca ortaya çıkabilecek bir ihtimale karşılık, daha iyi olacağı ve ülkeyi kanatlandıracağı iddiasıyla gerçekleştirilmiş, yetkilerin tek bir kişide toplandığı yeni sistemin yürümediği ve ülkenin bu sebeple ciddi bir türbülasyona girdiği ise elle tutulur bir gerçeklik… İç ve dış politikada yaşanan sarsıntılar ortada.

Yazının Devamı

FIRSAT EŞİTLİĞİ ve HAKARET SUÇU..

YTU Okulları. Galiba Yıldız Teknik Üniversitesi'ne ait vakfın okulları. İlkokul 2023-2024 eğitim öğretim ücreti yemek ve KDV hariç 350 bin TL, KDV dahil 378 bin TL. Türkiye'de en pahalı üniversite/bölüm Koç tıp olabilir, 2022-2023 dönemi ücreti KDV dahil 382 bin TL.

Anlaması zor olan, tüm kamu kaynaklarını kullanan devlet üniversitelerinin vakıf kurup millet imkanlarıyla ülkenin elit azgın azınlığına seçkin eğitim vermek için birbiriyle yarışması. Sonra da yöneticiler dahil herkes fırsat eşitliği diyor. Anasının kalçalarının arasından çıktığında zaten başlangıç avantajıyla 10-0 önde başlayan varsılların çocuklarıyla, okulda öğle yemeğini denk getirmek için kara kara düşünen yeterli protein alamayan beslenmesi yetersiz yoksul çocukları kıyaslandığında nasıl fırsat eşitliği oluyor gülmemek elde değil. Proje evlilik yapan üst yüzde 3 lük grubun çocukları ister istemez bir de doğuştan biraz yüksek IQ ile doğduğunu kesin farzedersek, beslenme ve sosyal şartlarla birlikte zengin ve fakir çocukları arasındaki zeka makası iyice açılacak. Ve sen işçisin işçi kal paradigması bu gidişle kast sistemi gibi yerleşecek. İşin en ilginç olanı da tüm bunların demokrasi denilen bir oyun aracılığıyla toplumun geniş yoksul kesimlerinin, okumuşlarının ve sabit gelirlilerin rıza onayı üretilerek yapılması. Gerçekten enteresan zamanlar.

Hakaret suçu:

Yazının Devamı

ÇİN-TAYVAN-ABD SAVAŞI…

ABD, şimdiden Çin ile savaş simülasyonlarına başlamış!

Eğer Çin, 2026'da Taywan'a saldırırsa, çatışma 3.5 gün sürecekmiş. Bu savaşta, ABD, 11 uçak gemisinden 2 ya da 4 adetini kaybedecekmiş.

Savaşı ABD & Japonya kazanacak.

Yazının Devamı

REHAVET ve FLASH CRASH...

Türkiye'de sizce, iktidar değişimi SANCISIZ mı olacak?

Şimdiden bir Ülkü Ocakları Başkanı, resmen KATLEDİLDİ.

Ya bu bir başlangıç ise?

Yazının Devamı

Top tüfek alıp sokağa mı çıkacaksınız?

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin son grup toplantısında, İBB ye kayyum atama durumu olursa, bunu "terörizm" olarak göreceğiz demiş. Ardındanda, vu durumda kimse Bay Kemal'den sabır beklemesin diye de eklemiş.

Top tüfek alıp sokağa mı çıkacaksınız?

Aslında burada, Kemal Kılıçdaroğlu'na şu soruyu yöneltmek lazım: Diyelim ki, "terörizm olarak gördüğünüz kayyum ataması gerçekleşti. O zaman bu "terörizm ile" nasıl mücadele edeceksiniz? Yoksa top tüfek alıp sokağa mı çıkacaksınız? Hani böyle bir erkekliğiniz ya da cesaretiniz varsa 2017 referandumunda 2.5 milyon geçersiz oy geçerli sayılıp Üsküdar geçilirken neredeydiniz!

Yazının Devamı

ÖZEL OKUL ÜCRETLERİ, ZAMCIKLAR, ORTA SINIF ve ENFLASYON..

“Özel okul ücretlerine yüzde 65, memura yüzde 30 zam… Bu nasıl iş? Memur çocuğu kaliteli eğitimi hak etmiyor mu? O zaman devlet okullarında eğitim kalitesini yükseltin; vatandaş boğazından kesip çocuğunu özel okula göndermesin… Neresinden tutarsan elinde kalıyor! Ya sabır…” diye serzenişte bulunmuş Bülent Aydemir.

Özel okul ücretleri yılda bir, memur maaşları ise yılda iki kez artıyor. Fiyatlamalar böyle karışıyor. Enflasyonun düşme olasılığı da maalesef yok. Epistemolojik kopuş yerine para ve maliye politikalarına dönülmezse bence %60 üzeri kalıcı enflasyon yapışacak. Artık eğitimde fırsat eşitliği yok. Parası olan sonradan görme elitlerin çocukları iyi okullarda okuyacak. Esnafın işçinin memurun köyünün çocukları okul denen toplanma alanlarında zaman öldürecek.

İşin daha da üzücü yanı; çevresel faktörler zeka üzerinde etkili olduğu için fakirlerin çocukları karınlarını bile doyuramazken IQ ları gittikçe düşerken, zengin çocuklarının zeka seviyeleri yükselecek aldıkları eğitimin kalitesiyle doğru orantılı olarak. Neticede zaten başlangıç avantajı ile hayata 3-0 önde başlamış zengin bebeleri arayı iyice açacaklar. Ve fakir çocuğu ne kadar çalışırsa çalışsın karnını bile zor doyurabilecek ve iyi üniversitelere giremeyecek. Geliri yükse işi olmayacak. Yoksulluk yapışkan bir hal alacak halkın gariban evlatları için. Fakir doğup fakir kalacak ve yoksul ölecek. İstisnalar hariç yaşama yenik başlayanların hayatlarının sonuna kadar mağlup yaşayıp, mağlup ölmeleri kader olmaya başladı ve bu daha da keskin hale gelecek.

Yazının Devamı

Nerede bu insanlar, nerede bu millet, nerede bu devlet, nerede?

İnsanlar, “Akşam eve geldiğimde neden en az yarım saat park yeri arıyorum? Temiz, sağlıklı içme suyuna neden para ödüyorum, evimdeki musluktan neden su içemiyorum? Allah’ın yolunun kenarına neden otopark ücreti ödüyorum? Asgari ücretle nasıl geçinebilirim? Neden herkes kiracı olmak zorunda, devletim bana küçücük bir ev ayarlayamaz mı? Tavuk kümesi kadar evlere binlerce lira nasıl istenebiliyor?” gibi soruları sormayı bırakırsa emin olun çok daha kötü şartlar gelmeye başlar.

Türkülerle büyümek güzel, şarkılar söylemek, muhabbet etmek güzel ama bir yere kadar. Geçmişi anmak, eski güzel günleri hatırlamak, hatıralarla yaşamak güzel ama bir yere kadar. Fakire destek olmak, ihtiyacı olana yardımcı olmak, bir garibin elinden tutmak güzel ama bir yere kadar. Şöyle bir deniz havası almak, biraz yürüyüş yapmak, iş yerine bisikletle gitmek güzel ama bir yere kadar. Bakkaldan alışveriş yapmak, soğanı kırıp ekmek arası yapmak, makarnayı salçalı yemek güzel ama bir yere kadar. Her şeyin, her garibanlığın, her sabrın, her tevazuun, her merhametin bir sınırı olmalı. Bu fakirlik, bu zulüm, bu zorbalık, bu adaletsizlik, bu ahlâksızlık nedir arkadaş. Bu kendini bilmezlik, bu vurdumduymazlık, bu ahmaklık, bu şaşkınlık nedir arkadaş. Bu nasıl bir düzendir, bu nasıl bir yönetimdir, bu nasıl bir sistemdir, bu nasıl bir dünyadır, bu nasıl bir hayattır arkadaş.

Güzel olan her şey kitaplardan mı okunmalı, hep tarihe bakıp, geriye mi dönmeliyiz yüzümüzü, hep mi gözümüzü kapatmalıyız, hep mi hayal kurmalıyız, nerede bu yaşanmışlıklar, nerede bu gerçek, nerede bu hakikat. Nerede bu devlet?

Yazının Devamı

Kakistokrasi...

Kakistokrasi.En liyakatsiz/beceriksiz üyeleri tarafından yönetilen toplumlarda geçerli olan sisteme verilen isim.

Almancada böyle toplumlara verilen isim ise Ellbogengesellschaft. Bilgisi, başarısı ve yeteneği olmayan kişilerin elinde güç bulunduran kişilerle yalakalık yaparak ve başka insanları ezmekten çekinmeyerek ilerlediği toplum.

Kakistokrasi kelimesi 1644'e gitse de bir terim olarak kullanımı ilk kez 1829'da Thomas Love Peacock'un 'Elphin'in Talihsizlikleri' adlı romanındadır: "Bizimki, halk tarafından halk için bir halk hükümeti mi, yoksa aptallar pahasına düzenbazların yararına bir Kakistokrasi mi?".

Yazının Devamı

KAMU, EYT ve TALAN..

Bir ülkenin kalkınması ancak özel sektörün verimliliği ve üretkenliği ile gerçekleşir. Tarihte bugüne kadar kamu yoluyla gelişen ve yüksek kamu maaşlarıyla gelişen bir ulus olmamıştır. Bu nedenle Özel sektör maaşlarını yüksek tutmak lazım ki; en nitelikliler ve en iyiler özel sektörde tüm potansiyellerini ortaya koyup katma değer yaratsınlar. Özel sektörde katma değeri yüksek olanları bırakın, az biraz yetenekli olanlar bile en az 2-3 asgari ücrete maaşlarını eşitlemiş durumda. Bizde hatırlarsanız 90 lar da böyleydi. Özel sektörde çalışmak revaçtı. Son dönemde kamu devlet tekrar revaç kazanmıştı. Muhtemelen devlette çalışmanın cazibesi azaltılacak ve özel sektör ve onların çalışanları parasal havuç yoluyla desteklenmeye devam edilecek.

Yeryüzünde kamu çalışanlarıyla gelişen bir millet yoktur. Kamu ontolojik olarak verimsizdir ve konforludur. Konfor hem sistemi ve hem de içindekileri çürütür. Bu yaşıma kadar başında devlet, kamu geçen hiçbir kurumun düzgün ve verimli çalıştığını ve faydalı olduklarını görmedim. Kamuda çalışmak gittikçe cazip olmaktan çıkacak. Hele de gerçekten çalışan ve üretenler için.

En son bak yaşanan olaylara. Doktorlar maaşımız az dedi. Neredeyse % 50 zam aldı en az alan, bazıları %100 . Sonuç. Hala sağlık sistemi göçmüş durumda. Bırak polikliniği, acilde yaşananlara bak yeter. Gerçekten acil bir hasta olsan kesin ölürsün acil kapılarında. Devlette yüksek ücrette versen çalışmıyorlar. Garanti para vaat edilen hiçbir iş ve garanti getiri vaat eden hiçbir sistem ayakta kalamaz ve çöker. Sovyetler’i hatırlayın. Herkesin doktor mühendis olduğu, uzaya mekik gönderen, nükleer füzeli Sovyetler.

Yazının Devamı

ENFLASYON, EVRENSEL GELİR, İSRAF ve İŞSİZLİK..

Asgari Ücret 8500 TL açıklanmış.

Bence çok fazla.

6 ayda enflasyon arayı kapatır.

Yazının Devamı

2023 yılına girerken kafamda deli sorular..

Önceki senelerde, her yıl sonunda bir sonraki yılda yaşanması muhtemel gelişmelerle ilgili tahminlerimi paylaşıyordum. Bu sene paylaşmayacağım, çünkü 2023'le ilgili hiçbir tahminim yok. Benim görebildiğim kadarıyla dünyada ve ülkemizde öngörülmesi en güç seneye giriyoruz. Örneğin yatırım dünyasında neler olabileceğini tahmin etmek çok güç; son birkaç senedir - özellikle Türkiye'de yatırımcılar kafası kesik tavuk gibi bir o piyasaya, bir bu piyasaya saldırıyor: Döviz, emlak/yazlık/ikinci el oto, kripto paralar, nft/metaverse, borsa...

Rakamların nerelere kadar yükselip düşebileceği bir yana; daha temel sorular var: Dövizin değerini kim belirleyecek? Hangi piyasaya ilave vergi gelecek? Piyasalar sıkı denetim altına alınacak mı? Fiyat narhı konacak mı? Fiyat artışları veya alışveriş büyüklükleri sınırlanacak mı? Seçimlere 6 ay kaldı, kimler seçime girebilecek? Sandığa giren oylar girdiği gibi çıkacak mı? Taraflar sandık sonuçları konusunda uzlaşacak mı? Sandıktan çıkanlar koltukları devralabilecek mi? Devralsalar bile hareket alanı ne olacak? Sandık sonuçları seçmenin içine sinecek mi?

Yeni bir pandemi, deprem, orman yangını, sıcak hava dalgası, seller yaşanacak mı? Göçmen/mültecilerin durumu/statüsü değişecek mi? Önümüzdeki sene özel okullara para yetecek mi? Borçlar, kiralar, emekli maaşları ödenebilecek mi? İşyerleri faaliyete devam edebilecek mi?

Yazının Devamı

Başkanlık Sistemi…

Türkiye'ye BAŞKANLIK SİSTEMİ gerekiyor. (Şu anki değil. Böyle bir başkanlık yok. Türk tipi diye bir model yok. Uydurma.)

PARLAMENTER SİSTEM, 1994-2001 dönemi gibi olur. Hiç bir şey düzelmez. Daha da kötü olur.

Gerçek BAŞKANLIK SİSTEMİ, kuvvetler ayrılığını içerir.

Yazının Devamı

Borsa İstanbul..

Tilkinin 40 hikayesi var, hepsi de kümesten tavuk çalmak üzerinedir.

Döviz kurunu sabitle, borsayı kendi ellerinle şişir. Yabancı kaymaklı karı kaçırmaz, döndüre döndüre öper. 2001 krizi öncesi aynı film vardı, filmde değişik hiçbir kare yok. 22 sene değil, 50 sene de geçse aynı film çakılabilir.

Borsa İstanbul ile herkes çalışmayı bırakacak, milyarder olacak. Üniversitelerde şark kurnazlığı finansı bölümleri kurulup, tüm bölümler kapatılacak. Borsa İstanbul'un ülkemizi zenginleştirmesi ile artık üretmeyip, sadece ithal edeğiz. Herkes köşeyi dönecekse neden çalışsın?

Yazının Devamı

Ey efendiler, yarın öğretmen maaşını asgari ücrete eşitleyeceğiz..

Türkiye'de asgari ücretle istihdam eden işletmelerin çoğu az sayıda eleman istihdam eden KOBİ'ler ve bunların bugün belirlenen ücreti bile verme imkanı yok. Bugünün koşullarında net 8500 TL asgari ücret, nominal olarak da, $ bazında da gayet yeterli bir ücrettir.

Yeterli derken, iyi yaşam koşulları elde etmek için yeterli anlamında kullanmıyorum; Türkiye'de çalışanların iyi yaşam koşulları elde edebilmesi için asgari ücretin artması değil, ekonomik yapının temelden ve kökten değişmesi gerekir. Türkiye'de de dünyada da o dillere destan "astronomik" kazançlar ücretleri düşük tutarak değil, finansal enstrümanlarla kazanılıyor. Asgari ücret seviyesi "büyük patronların", "finans kapitalin" değil, çoğu 1 ila 3 çalışan istihdam edebilen küçük işletmelerin sorunudur.

Mevcut ekonomik düzen içinde asgari ücretteki son %55 artış, çok kısa bir süre sonra, hepimize fiyatlardaki artış olarak geri dönecek. Buna hiç şüphe olmasın. Dahası, asgari ücrete daha yüksek artış yapılsaydı, birkaç ay içinde on binlerce küçük işletme kilidi vurup gidecekti.

Yazının Devamı

Okumanın ve diplomanın anlamını yitirdiği bir Türkiye..

Batıda iyi eğitim almış birisi, evini arabasını alabilirken (bizde de öyleydi bir zamanlar), türkiye'de maaşlar ancak karın doyurduğu için, sermaye sahipleri, okuyanları küçümsemektedir.

Eskiden, okumuş birisini çalıştırmak, iyi bütçe isterdi ve iyi ücret ödemek zorunda olan sermaye sahipleri, çalıştırdıkları kişiyi küçümseyemezdi. fakat, şimdi 3 kuruşa bir sürü eğitim almış, nitelikli birisini çalıştıran bir hanzo, elbette onu da, emeğini de küçümseyecektir.

Daha kötüsü, nitelikli kişilerin okuması gerekirken, okumanın değeri azaltıldığı için, bu kişiler eğitimli nüfusa daha az katılacaklar. bu da neye sebep olacak? ülkede eğitimlinin de kalitesinin düşmesine...

Yazının Devamı

Hiçbir şeye cesaret etmeyenin, hiçbir şeyi umut etmeye hakkı yoktur...

William Blake, “Hakikat’in haddi vardır da / Yanılgı’nın yoktur...” der. Çok doğru bir tespittir bu. Belki de hakikatin dile gelmiş halidir. Sürekli olarak yanılgıların yanında hizalanmak da bunun bir tezahürüdür. Yanılgılar içinde oluşan hadsizlik her şeyin dengesini bozmaktadır.

Sahtenin büyüsü herkesi irili ufaklı birer trol zihniyetine mahkûm etmiştir. Buradan bir verim elde edilemeyeceği gibi ümit ettirecek bir ışıltı da maalesef ortada görülmemektedir. Hakikati eksilterek ya da eğip bükerek hiçbir yere varılmayacağı çok açıktır. Bundan dolayı da söylemler etkisini yitirmekte, toplumsal olarak da irtifa kaybına neden olmaktadır. Her şeyden önemlisi ‘emanet ve ehliyet’, ‘güvenirlik ve doğruluk’ ortadan kaybolmuş hesapların içerisinde yok edilmiştir.

Herkesin ve her şeyin sürekli nitelikten kaybettiği bir süreçte örnek olarak ortaya konabilecek hiçbir unsur kalmadığından tarihin tozlu sayfalarında ne varsa onlar bugünün iktidarının ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde bozularak, gerçekliklerinden soyutlanarak bir iletişim biçimine dönüştürülmektedir.

Yazının Devamı

HAKARET SUÇU..

Önce son ekonomik verilerine biraz göz gezdirelim. Sonra gireriz tımarhane günlüklerine hakaret etmeden. Malum bazıları çok alıngan hele yargı mensupları.

KKM'de Kasım ayında kur artışı 2,57% de kalınca ödeme olmamış

Dolayısıyla KKM'de stok 17,3 Milyar TL düştü

Yazının Devamı

Baz Etkisi ve Ekrem İmamoğlu..

Enflasyon sorununun baz etkisi ve fiyat kontrolleri ile çözüleceği sanılıyor.

Venezuela 2018'de fiyat kontrolleri devreye aldığında bir süre sonra üretim durur, hiperenflasyona varılır (%344 bin).

Venezuela'da bugün bile resmi enflasyon %155. Baz etkisini üzerinden enflasyon sorununun çözüldüğünü iddia etmenin sonu fiyat kontrolleri.

Yazının Devamı

Tek yol devrim: Zenginlerin oturmadıkları evler mülksüzlere devredilmeli.

Bir gecede, bir kararname ile herkesin oturduğu ev kendisinin olacak.

Tapu, doğalgaz, elektrik, internet, su dahil.

İkinci gece çıkacak kararname ile ev eşyalarının bedava olması dahil edilecek. Garip tarafı, halk meclisinde karar almıyor, kararname çıkarıyor. Niye kararname? Üç kuruşluk ya da beş kuruşluk çıkar uğruna milletin ali menfaatlerini zenginlere ve akrabalarına peşkeş çeken ilkesiz ahlaksız vekillerle devrim olmaz da onun için. Teşekkürler Erkan Başkanım. Hayırlı! olsun!

Yazının Devamı

Rifkin J.

J. Rifkin'in 1973-2022 arasında yayımlanmış 24 kitabı varmış. Bunlardan sadece biri Türkçeye çevrilmiş. Kitapların konularından bazıları:

* Kurumsal zorbalığa karşı sağduyu

* Yaşamın yapay olarak yeniden yaratımı

Yazının Devamı

LİSELİ..

Konya’da bir lisede eğitim gören G.A., kasım ayı başında derslerinde başarılı olduğu için ‘MİT’e memur olarak’ alınacağı vaadiyle kandırılıp, hayatı karartıldı.

Başından geçenleri anlatan G.A., her şeyin okul müdürü H.A.’nın vaatleriyle başladığını öne sürdü. G.A. şunları söyledi: Okul müdürüm H.A., derslerimde başarılı olduğu için ‘Seni MİT’e memur olarak alalım’ dedi. Daha sonra müdürüm, yanında bizim okuldan bir kız arkadaşım ve ismini Ahmet Mandal olduğunu belirten kişiyle birlikte, beni evden aldılar. ‘Seni MİT’e uygun gördük’ dediler. Ben de tamam dedim. Bu sırada Ahmet Mandal da gösterdiği kurum kimliğiyle MİT’te çalıştığını söyledi. Sonraki günlerde bana ‘Seni MİT’e aldık’ dediler. Sonra ‘Okuldan birine seni 1 ay takip ettirdik ve MİT, senin yanlışını görmüş. Bla bla.. …

İddialar veryansın adlı sitede geniş olarak dile getirilmiş. Gerçi habere yayın yasağı gelmiş. Yargının uğraştığı işlere bak. Ülkenin geldiği acınası hali görüyorsunuz değil mi? Okullar kızlarımız için emniyet değil değil de nasıl riskler taşıyor.

Yazının Devamı

Gösteriş ırmağında yıkananlar ve teşhirin dayanılmaz cazibesi..

Malum son dönemde yaşadığımız her şeyi sosyal medyada paylaşmak moda oldu. Moda olmasını da geçtim, eğer paylaşılmazsa yaşanmasının da bir anlamı kalmadı. Hatta gösteremiyorsan sosyal medyada deneyimlediklerin yok hükmünde. Bu rüzgar herkesi esir almış durumda.

Zannedilmesinki en fazla gösterme merakında olanlar avam yani halk tabakası ya da z kuşağı gençler. Tamam gençler bu işte öncülüğü çekiyorlar ama esas teşhirciler makam sahibi devlet erkanı siyasetçiler, yaşı 55 i geçmiş azgın yaşlı kadınlar, yerel derebeyleri olan belediye başkanları. Bunlara son dönemde bir güruh eklendi: Kayyım belediye başkanı olarak atanan vali, kaymakamlar ve z kuşağı çağdaşları yeni atanmış muhafazakar kaymakamlar yani mülki idare amirleri.

Anlayacağınız devletin temelindeki en bozulmamış tuğlalarda paranın ve şöhretin cazibesine öyle bir kapıldılar ki; tutana aşk olsun. Kayyım atanan belediye başkanı kaymakamların ve valilerin tuvalete gittikleri hal dışındaki her şeyi görmeye başladık; aynı politikacılar ve derebeyi belediye başkanları gibi.

Yazının Devamı

Üç harfliler ve kapitalizm

TARIM KREDİ mağaza sayısı 1.400.

BİM mağaza sayısı, FİLE dahil 9.611.

A101 mağaza sayısı 11.000+.

Yazının Devamı