“Özel okul ücretlerine yüzde 65, memura yüzde 30 zam… Bu nasıl iş? Memur çocuğu kaliteli eğitimi hak etmiyor mu? O zaman devlet okullarında eğitim kalitesini yükseltin; vatandaş boğazından kesip çocuğunu özel okula göndermesin… Neresinden tutarsan elinde kalıyor! Ya sabır…” diye serzenişte bulunmuş Bülent Aydemir.

Özel okul ücretleri yılda bir, memur maaşları ise yılda iki kez artıyor. Fiyatlamalar böyle karışıyor. 
Enflasyonun düşme olasılığı da maalesef yok. Epistemolojik kopuş yerine para ve maliye politikalarına dönülmezse bence %60 üzeri kalıcı enflasyon yapışacak. Artık eğitimde fırsat eşitliği yok. Parası olan sonradan görme elitlerin çocukları iyi okullarda okuyacak. Esnafın işçinin memurun köyünün çocukları okul denen toplanma alanlarında zaman öldürecek.

İşin daha da üzücü yanı; çevresel faktörler zeka üzerinde etkili olduğu için fakirlerin çocukları karınlarını bile doyuramazken IQ ları gittikçe düşerken, zengin çocuklarının zeka seviyeleri yükselecek aldıkları eğitimin kalitesiyle doğru orantılı olarak. Neticede zaten başlangıç avantajı ile hayata 3-0 önde başlamış zengin bebeleri arayı iyice açacaklar. Ve fakir çocuğu ne kadar çalışırsa çalışsın karnını bile zor doyurabilecek ve iyi üniversitelere giremeyecek. Geliri yükse işi olmayacak. Yoksulluk yapışkan bir hal alacak halkın gariban evlatları için. Fakir doğup fakir kalacak ve yoksul ölecek. İstisnalar hariç yaşama yenik başlayanların hayatlarının sonuna kadar mağlup yaşayıp, mağlup ölmeleri kader olmaya başladı ve bu daha da keskin hale gelecek. 

Can yakan bu adaletsiz düzenin değişmesi için 3 yol görünüyor. 1.si devrim. Mümkün görünmüyor. 2.si büyük bir dünya savaşı. Taş üstünde taş bırakmayan türlerden. 3.sü Nuh tufanına benzer bir doğal felaket ya da bir kuyruklu yıldız veyahut meteor çarpması. Diğer deyişle bu seçenek Tanrının vicdanına kalmış. Azgın azınlığın gayretullaha dokunursa belki o zaman göklerden müdahele gelebilir. Bu da bizim elimizde değil. Fakat gerçek şu: Dünya mevcut haliyle devam edemeyecek kadar raydan çıkmış durumda. Elbette bir düzeltme gelecektir.

ORTA SINIF MI KALDI?

Ücretli çalışanların ortalama ücretinin asgari ücrete doğru yakınsadığı, diğer bir ifade ile herkesin hızlı bir biçimde yoksullaştığı bir dönemde iktidar, “orta gelir grubunda” olanlara yönelik yeni bir konut finansman modelini açıkladı. Bu modele göre orta sınıfa giren ve konut sahibi olmayanlara kamu kaynakları ile desteklenmiş düşük faizli kredi kullandırılacakmış.

Sahi kim bu orta sınıf? Hangi gelir grubu bu sınıflamaya giriyor? Bakan Nebati’nin açıklamasına göre aylık geliri İstanbul için 80 bin liraya kadar olanlar, Ankara ve İzmir için 65 bin ve diğer bölgeler için ise 45 bin liraya kadar olanlar orta sınıf sayılmış. Dikkat ettim bunlar üst limitler. Orta sınıfa girmek için alt limitin ne olduğu belirtilmemiş. Ben bunu manidar buldum. Eğer bir alt limit açıklasalardı bu gelir seviyesine ulaşamayanların oranına bakarak ülkede orta sınıf olmadığını rahatlıkla söyleyebilirdik. Sanırım iktidar bunun telaffuz edilmesini istemiyor. Zaten orta sınıf kavramını da bu proje hariç, pek kullanmıyorlar. Haklılar. Olmayan şeyden nasıl bahsetsinler?

Söz konusu finansman olanağı kapsamında kredi kullanılması durumunda aylık taksitleri ödeyecek gelire sahip çok fazla kişi de yoktur sanırım. “Kampanya” kapsamında alınmasını bekledikleri konut sayısının 100 bin civarında olmasını bekliyorlar olmaları bunun bir göstergesi olsa gerek.
Üstelik bunlar sadece birinci el konutlar olabilirmiş. Bu bile bize gösteriyor ki amaç vatandaşı konut sahibi yapmaktan ziyade hazırdaki konutların satılmasını sağlamak. Bakan Kurum, “Başta gayrimenkul sektörü olmak üzere tam 250 sektörün çarkları hızlanmaya başlayacak, şehirlerimizin ekonomisi güçlenecek, yüzbinlerce kardeşimiz de yeni iş imkânına erişecek” diyerek asıl amaçlarının ne olduğunu da ifade etmiş.

ZAMCIK:

Kamu çalışanlarına ve emekli aylıklarına yapılacak artışlar konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan iki farklı açıklamada bulundu. Pazartesi günü yaptığı açıklamada artış oranının yüzde 25 olacağını duyurmasının hemen ardından, Salı günü oranın yüzde 30’a çıkarıldığını söyledi. Bu yazı yazılırken yeni bir açıklama henüz gelmedi. Belki siz bu yazıyı okuduğunuz zaman yeni bir oran daha telaffuz etmiş olabilir. Etmemiş olsa bile bu konu haftaya Meclis gündemine gelmek durumunda. O zamana kadar vakit var. Dolayısıyla şimdiye kadar duyurulmuş olan yüzde 30’luk oranın yetersiz olduğunu ifade etmeye devam edin.

İster özel sektörde çalışsın ister kamuda ya da emekli olsun, insanlar ihtiyaçlarını karşılamak zorunda. Sokağa çıktıklarında maruz kaldıkları güçlükler ve fiyatlar hepsi için aynı. Durum bu olunca emekli aylıklarına yapılan artış oranının asgari ücrete yapılan artışın altında kalması nasıl açıklanabilir? Artış oranlarının farklılaştırılmasının gerekçesi ne olabilir?

İktidar emeklilerin mevcut gelirleriyle zaten iyi durumda olduklarını bu nedenle “fazla bir artışa gerek olmadığını” düşünüyor olabilir mi? Eğer böyle düşünüyorsa hali hazırda 5 bin lira alan bir emekliye durumunun ne olduğunu bir sorsunlar, bakalım ne yanıt alacaklar?

Son söz: Bir insan ki, dudakları mühürlenir, gözlerinde alev alev bir ifade belirir, onun içinde su katılmadık bir hakikat vardır, fakat söyleyemez. (SAFİYE EROL /Ülker Fırtınası)

Not 1: Ekonomiyi mantık zemininden çıkarttılar.

Saçma bir kredi-nakit yapısı kurdular.

Büyük ekonomik kriz frekansı 2 yılın altına indi.

Şu anda SWAPlar, havadan gelen borç ve borç ötelemeler ile batmış ekonomiyi sürdürmeye çalışıyorlar.

Damat dönemi gibi yine herkes kafasına gömdü.

Not 2: Mustafa Şentop’un oğlu İTÜ kadrosuna başvuruyor. Sınava girip atanamıyor. Sınavda usulsüzlük yapıldı diye kadro iptal ediliyor. Dekan/bölüm başkanları istifa ediyor. Kadro yeniden açılıyor. Kadro şartları Şentop’un oğlunu sınavda geçenlerin başvuramayacağı şekilde değiştiriliyor.

Not 3: Enflasyon ile piyasayı paraya boğdular. Borsayı şişirdiler.

Bu çarpık düzenden zengin olanlar parayı kaçırmasın diye yurt dışına gönderilmesini engelleyecekler.

Yakında çift para birimine geçilirse şaşırmam.

Turistler için ucuz Türkler için pahalı bir ekonomi isteyeceklerdir.

Not 4: Bir yalan seç:

-Devletin cebinden 5 kuruş çıkmıyor.
-Köprüyü Ak parti yaptı.
-Bizden önce köprü yoktu.
-Köprü büyük tasarruf sağlıyor.

Not 5: 2023 ya çok iyi bir yıl olacak ya da tarihimizin en kara yılı.

Arası yok.

Umarım iyi bir yıl olsun.

Not 6: EYT herkes için geçerli olmalı.

1999 yılından sonra işe girenler ile önce girenler arasında bir fark yok.

Eşitlik gerekiyor.

Herkese eşit emeklilik getirilmelidir.

Emeklilik şartı 1999 yılından önceki haliyle herkese eşit uygulanmalıdır.

Not 7: Son konut kampanyası 2010-20 arasında olsa birçok aileyi ev sahibi yapabilirdi. Ama son 2 yılda konut fiyatları gelirlerin o kadar üzerinde arttı ki bu şartlardaki kredinin bile aylık taksitinin ortalama geliri aştığını hesaplıyorum.

Ya fiyatın düşmesi ya gelirin artması lazım.

İkdarın son yıllarda suni olarak yaptığı faiz indirimleri emlak piyasasında suni balonlar oluşturdu.

İktidar sık sık, zararına kredi kampanyası düzenlediğinden balon inmedi ve şişmeye devam etti.

Şimdi insanlar krediyle bile ev alamayacak hale geldi.

Artık tek umut yabancılar.

Not 8: SANDIĞIN GÜCÜ…

Seçim olmasaydı % 16.47
Seçim var diye     % 30.00

Not 9: Hadi Özışık: ''Ben ne yaptım size? Kardeşim Süleyman Özışık ne yaptı da, 19 aydır kirasını ödeyemiyor? Bize reklam gelince kesmenizin sebebi ne kardeşim?''

İktidar seçimleri kaybettikten sonra büyük ölçüde kamu ve kamuyla ilişkili kurumların reklamlarından finanse edilen bu gibi medya kuruluşları(!) kısa sürede kapanmak zorunda kalır.

CHP'li bazılarının saçmaladığı gibi kapılarına kilit vurulmasına, kapatılmalarına gerek kalmaz.

Not 10: Fiyat sabitleyerek enflasyon düşürülmez.

İKTİSAT bilen birileri gelmeyecek mi ekonominin başına?

Not 11: Devlet kasasından 180 ay kredi çıkarılınca, konut fiyatlarının fırlayacağını öğrenemediler hala.

İNŞAAT KREDİSİ verilmeliydi müteahhitlere.

Yine yanlış kredi veriliyor.

Devlet arsa dağıtacak.

Arsa kazananlara çıkarılmalıydı bu kredi.

Niye her defasında yanlış yapılıyor?

KONUT ARZI artmalı önce. Talebi değil.

Arz zaten, talebini yaratır.

Not 12: Memur, emekli ve asgari ücretliye verilen maaş ve ücret artışlarının kısmi rahatlatıcı etkisi Mart sonu- Nisan başında bitecek. Nisan ayında bugünkü duruma dönecekler. Nisan sonunda iktidarın beklediği muhtemel destek minimum seviyeye düşecek, hatta yok olacak. Üretimde artış olmadan sadece maaş artışıyla er veya geç yine başladığınız noktaya dönersiniz.

Not 13: Özellikle bu anormal kuraklık aynı şekilde devam ederse gıda fiyatlarındaki artışı gestapo bile durduramaz. Kış geldi gidiyor, daha yağış görmedik.

Not 14: Cömert kişinin günahından hatasından uzak kalın. Zira, ne zaman düşse Allah-u Teala onun elinden tutar. Veren el,alan elden daha hayırlıdır.
Hz. Muhammed
 
Not 15: Uyuşturucu kuryesi bir tetikçi,onu cinayet mahalline götüren polis,tetikçiyi polise emanet eden yıllardır aranan bir katil,suçluları saklayan bir milletvekili... Pes valla...Bu senaryoyu bir senarist yazsa "Böyle şey olur mu canım?" diye kanaldan geri döner senaryo.

Not 16: bir dilim böreğe 50 lira verince fırıncıya kızdım içimden. sonra en az 10 eleman çalıştırdığını; her birine 12'şer bin liradan 120 bin lira verdiğini; kiradır, vergidir, faturadır derken ayakta kalmasının bile mucize olduğunu düşünüp haline acıdım. canına okudular küçük esnafın.

Not 17: “Anlamakta zorlandıkları bir kötülük karşısında, “Bu kadar kötülük olmaz” diye tepki gösterenler, kötülüğün kadarı var sanıyorlar. Yok.” Murathan Mungan (Twitter, 02.10.2022).

Not 18: Enflasyon parasal bir olgudur ve bugün paranın kapsamı çok daha geniş.
Bu nedenle enflasyon ile mücadelede doğru para ve destekleyici maliye politikaları ile başarıya ulaşılabilir.
Fiyat kontrolleri ve göstermelik fiyat sabitlemesi baz etkisi dönemi sonrası enflasyonu durdurmaz.