Sivri Dil

Sivri Dil

Nerede bu insanlar, nerede bu millet, nerede bu devlet, nerede?

İnsanlar, “Akşam eve geldiğimde neden en az yarım saat park yeri arıyorum? Temiz, sağlıklı içme suyuna neden para ödüyorum, evimdeki musluktan neden su içemiyorum? Allah’ın yolunun kenarına neden otopark ücreti ödüyorum? Asgari ücretle nasıl geçinebilirim? Neden herkes kiracı olmak zorunda, devletim bana küçücük bir ev ayarlayamaz mı? Tavuk kümesi kadar evlere binlerce lira nasıl istenebiliyor?” gibi soruları sormayı bırakırsa emin olun çok daha kötü şartlar gelmeye başlar.

Türkülerle büyümek güzel, şarkılar söylemek, muhabbet etmek güzel ama bir yere kadar. Geçmişi anmak, eski güzel günleri hatırlamak, hatıralarla yaşamak güzel ama bir yere kadar. Fakire destek olmak, ihtiyacı olana yardımcı olmak, bir garibin elinden tutmak güzel ama bir yere kadar. Şöyle bir deniz havası almak, biraz yürüyüş yapmak, iş yerine bisikletle gitmek güzel ama bir yere kadar. Bakkaldan alışveriş yapmak, soğanı kırıp ekmek arası yapmak, makarnayı salçalı yemek güzel ama bir yere kadar. Her şeyin, her garibanlığın, her sabrın, her tevazuun, her merhametin bir sınırı olmalı. Bu fakirlik, bu zulüm, bu zorbalık, bu adaletsizlik, bu ahlâksızlık nedir arkadaş. Bu kendini bilmezlik, bu vurdumduymazlık, bu ahmaklık, bu şaşkınlık nedir arkadaş. Bu nasıl bir düzendir, bu nasıl bir yönetimdir, bu nasıl bir sistemdir, bu nasıl bir dünyadır, bu nasıl bir hayattır arkadaş.

Güzel olan her şey kitaplardan mı okunmalı, hep tarihe bakıp, geriye mi dönmeliyiz yüzümüzü, hep mi gözümüzü kapatmalıyız, hep mi hayal kurmalıyız, nerede bu yaşanmışlıklar, nerede bu gerçek, nerede bu hakikat. Nerede bu devlet?

Yazının Devamı

Kakistokrasi...

Kakistokrasi.En liyakatsiz/beceriksiz üyeleri tarafından yönetilen toplumlarda geçerli olan sisteme verilen isim.

Almancada böyle toplumlara verilen isim ise Ellbogengesellschaft. Bilgisi, başarısı ve yeteneği olmayan kişilerin elinde güç bulunduran kişilerle yalakalık yaparak ve başka insanları ezmekten çekinmeyerek ilerlediği toplum.

Kakistokrasi kelimesi 1644'e gitse de bir terim olarak kullanımı ilk kez 1829'da Thomas Love Peacock'un 'Elphin'in Talihsizlikleri' adlı romanındadır: "Bizimki, halk tarafından halk için bir halk hükümeti mi, yoksa aptallar pahasına düzenbazların yararına bir Kakistokrasi mi?".

Yazının Devamı

KAMU, EYT ve TALAN..

Bir ülkenin kalkınması ancak özel sektörün verimliliği ve üretkenliği ile gerçekleşir. Tarihte bugüne kadar kamu yoluyla gelişen ve yüksek kamu maaşlarıyla gelişen bir ulus olmamıştır. Bu nedenle Özel sektör maaşlarını yüksek tutmak lazım ki; en nitelikliler ve en iyiler özel sektörde tüm potansiyellerini ortaya koyup katma değer yaratsınlar. Özel sektörde katma değeri yüksek olanları bırakın, az biraz yetenekli olanlar bile en az 2-3 asgari ücrete maaşlarını eşitlemiş durumda. Bizde hatırlarsanız 90 lar da böyleydi. Özel sektörde çalışmak revaçtı. Son dönemde kamu devlet tekrar revaç kazanmıştı. Muhtemelen devlette çalışmanın cazibesi azaltılacak ve özel sektör ve onların çalışanları parasal havuç yoluyla desteklenmeye devam edilecek.

Yeryüzünde kamu çalışanlarıyla gelişen bir millet yoktur. Kamu ontolojik olarak verimsizdir ve konforludur. Konfor hem sistemi ve hem de içindekileri çürütür. Bu yaşıma kadar başında devlet, kamu geçen hiçbir kurumun düzgün ve verimli çalıştığını ve faydalı olduklarını görmedim. Kamuda çalışmak gittikçe cazip olmaktan çıkacak. Hele de gerçekten çalışan ve üretenler için.

En son bak yaşanan olaylara. Doktorlar maaşımız az dedi. Neredeyse % 50 zam aldı en az alan, bazıları %100 . Sonuç. Hala sağlık sistemi göçmüş durumda. Bırak polikliniği, acilde yaşananlara bak yeter. Gerçekten acil bir hasta olsan kesin ölürsün acil kapılarında. Devlette yüksek ücrette versen çalışmıyorlar. Garanti para vaat edilen hiçbir iş ve garanti getiri vaat eden hiçbir sistem ayakta kalamaz ve çöker. Sovyetler’i hatırlayın. Herkesin doktor mühendis olduğu, uzaya mekik gönderen, nükleer füzeli Sovyetler.

Yazının Devamı

ENFLASYON, EVRENSEL GELİR, İSRAF ve İŞSİZLİK..

Asgari Ücret 8500 TL açıklanmış.

Bence çok fazla.

6 ayda enflasyon arayı kapatır.

Yazının Devamı

2023 yılına girerken kafamda deli sorular..

Önceki senelerde, her yıl sonunda bir sonraki yılda yaşanması muhtemel gelişmelerle ilgili tahminlerimi paylaşıyordum. Bu sene paylaşmayacağım, çünkü 2023'le ilgili hiçbir tahminim yok. Benim görebildiğim kadarıyla dünyada ve ülkemizde öngörülmesi en güç seneye giriyoruz. Örneğin yatırım dünyasında neler olabileceğini tahmin etmek çok güç; son birkaç senedir - özellikle Türkiye'de yatırımcılar kafası kesik tavuk gibi bir o piyasaya, bir bu piyasaya saldırıyor: Döviz, emlak/yazlık/ikinci el oto, kripto paralar, nft/metaverse, borsa...

Rakamların nerelere kadar yükselip düşebileceği bir yana; daha temel sorular var: Dövizin değerini kim belirleyecek? Hangi piyasaya ilave vergi gelecek? Piyasalar sıkı denetim altına alınacak mı? Fiyat narhı konacak mı? Fiyat artışları veya alışveriş büyüklükleri sınırlanacak mı? Seçimlere 6 ay kaldı, kimler seçime girebilecek? Sandığa giren oylar girdiği gibi çıkacak mı? Taraflar sandık sonuçları konusunda uzlaşacak mı? Sandıktan çıkanlar koltukları devralabilecek mi? Devralsalar bile hareket alanı ne olacak? Sandık sonuçları seçmenin içine sinecek mi?

Yeni bir pandemi, deprem, orman yangını, sıcak hava dalgası, seller yaşanacak mı? Göçmen/mültecilerin durumu/statüsü değişecek mi? Önümüzdeki sene özel okullara para yetecek mi? Borçlar, kiralar, emekli maaşları ödenebilecek mi? İşyerleri faaliyete devam edebilecek mi?

Yazının Devamı

Başkanlık Sistemi…

Türkiye'ye BAŞKANLIK SİSTEMİ gerekiyor. (Şu anki değil. Böyle bir başkanlık yok. Türk tipi diye bir model yok. Uydurma.)

PARLAMENTER SİSTEM, 1994-2001 dönemi gibi olur. Hiç bir şey düzelmez. Daha da kötü olur.

Gerçek BAŞKANLIK SİSTEMİ, kuvvetler ayrılığını içerir.

Yazının Devamı

Borsa İstanbul..

Tilkinin 40 hikayesi var, hepsi de kümesten tavuk çalmak üzerinedir.

Döviz kurunu sabitle, borsayı kendi ellerinle şişir. Yabancı kaymaklı karı kaçırmaz, döndüre döndüre öper. 2001 krizi öncesi aynı film vardı, filmde değişik hiçbir kare yok. 22 sene değil, 50 sene de geçse aynı film çakılabilir.

Borsa İstanbul ile herkes çalışmayı bırakacak, milyarder olacak. Üniversitelerde şark kurnazlığı finansı bölümleri kurulup, tüm bölümler kapatılacak. Borsa İstanbul'un ülkemizi zenginleştirmesi ile artık üretmeyip, sadece ithal edeğiz. Herkes köşeyi dönecekse neden çalışsın?

Yazının Devamı

Ey efendiler, yarın öğretmen maaşını asgari ücrete eşitleyeceğiz..

Türkiye'de asgari ücretle istihdam eden işletmelerin çoğu az sayıda eleman istihdam eden KOBİ'ler ve bunların bugün belirlenen ücreti bile verme imkanı yok. Bugünün koşullarında net 8500 TL asgari ücret, nominal olarak da, $ bazında da gayet yeterli bir ücrettir.

Yeterli derken, iyi yaşam koşulları elde etmek için yeterli anlamında kullanmıyorum; Türkiye'de çalışanların iyi yaşam koşulları elde edebilmesi için asgari ücretin artması değil, ekonomik yapının temelden ve kökten değişmesi gerekir. Türkiye'de de dünyada da o dillere destan "astronomik" kazançlar ücretleri düşük tutarak değil, finansal enstrümanlarla kazanılıyor. Asgari ücret seviyesi "büyük patronların", "finans kapitalin" değil, çoğu 1 ila 3 çalışan istihdam edebilen küçük işletmelerin sorunudur.

Mevcut ekonomik düzen içinde asgari ücretteki son %55 artış, çok kısa bir süre sonra, hepimize fiyatlardaki artış olarak geri dönecek. Buna hiç şüphe olmasın. Dahası, asgari ücrete daha yüksek artış yapılsaydı, birkaç ay içinde on binlerce küçük işletme kilidi vurup gidecekti.

Yazının Devamı

Okumanın ve diplomanın anlamını yitirdiği bir Türkiye..

Batıda iyi eğitim almış birisi, evini arabasını alabilirken (bizde de öyleydi bir zamanlar), türkiye'de maaşlar ancak karın doyurduğu için, sermaye sahipleri, okuyanları küçümsemektedir.

Eskiden, okumuş birisini çalıştırmak, iyi bütçe isterdi ve iyi ücret ödemek zorunda olan sermaye sahipleri, çalıştırdıkları kişiyi küçümseyemezdi. fakat, şimdi 3 kuruşa bir sürü eğitim almış, nitelikli birisini çalıştıran bir hanzo, elbette onu da, emeğini de küçümseyecektir.

Daha kötüsü, nitelikli kişilerin okuması gerekirken, okumanın değeri azaltıldığı için, bu kişiler eğitimli nüfusa daha az katılacaklar. bu da neye sebep olacak? ülkede eğitimlinin de kalitesinin düşmesine...

Yazının Devamı

Hiçbir şeye cesaret etmeyenin, hiçbir şeyi umut etmeye hakkı yoktur...

William Blake, “Hakikat’in haddi vardır da / Yanılgı’nın yoktur...” der. Çok doğru bir tespittir bu. Belki de hakikatin dile gelmiş halidir. Sürekli olarak yanılgıların yanında hizalanmak da bunun bir tezahürüdür. Yanılgılar içinde oluşan hadsizlik her şeyin dengesini bozmaktadır.

Sahtenin büyüsü herkesi irili ufaklı birer trol zihniyetine mahkûm etmiştir. Buradan bir verim elde edilemeyeceği gibi ümit ettirecek bir ışıltı da maalesef ortada görülmemektedir. Hakikati eksilterek ya da eğip bükerek hiçbir yere varılmayacağı çok açıktır. Bundan dolayı da söylemler etkisini yitirmekte, toplumsal olarak da irtifa kaybına neden olmaktadır. Her şeyden önemlisi ‘emanet ve ehliyet’, ‘güvenirlik ve doğruluk’ ortadan kaybolmuş hesapların içerisinde yok edilmiştir.

Herkesin ve her şeyin sürekli nitelikten kaybettiği bir süreçte örnek olarak ortaya konabilecek hiçbir unsur kalmadığından tarihin tozlu sayfalarında ne varsa onlar bugünün iktidarının ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde bozularak, gerçekliklerinden soyutlanarak bir iletişim biçimine dönüştürülmektedir.

Yazının Devamı

HAKARET SUÇU..

Önce son ekonomik verilerine biraz göz gezdirelim. Sonra gireriz tımarhane günlüklerine hakaret etmeden. Malum bazıları çok alıngan hele yargı mensupları.

KKM'de Kasım ayında kur artışı 2,57% de kalınca ödeme olmamış

Dolayısıyla KKM'de stok 17,3 Milyar TL düştü

Yazının Devamı

Baz Etkisi ve Ekrem İmamoğlu..

Enflasyon sorununun baz etkisi ve fiyat kontrolleri ile çözüleceği sanılıyor.

Venezuela 2018'de fiyat kontrolleri devreye aldığında bir süre sonra üretim durur, hiperenflasyona varılır (%344 bin).

Venezuela'da bugün bile resmi enflasyon %155. Baz etkisini üzerinden enflasyon sorununun çözüldüğünü iddia etmenin sonu fiyat kontrolleri.

Yazının Devamı

Tek yol devrim: Zenginlerin oturmadıkları evler mülksüzlere devredilmeli.

Bir gecede, bir kararname ile herkesin oturduğu ev kendisinin olacak.

Tapu, doğalgaz, elektrik, internet, su dahil.

İkinci gece çıkacak kararname ile ev eşyalarının bedava olması dahil edilecek. Garip tarafı, halk meclisinde karar almıyor, kararname çıkarıyor. Niye kararname? Üç kuruşluk ya da beş kuruşluk çıkar uğruna milletin ali menfaatlerini zenginlere ve akrabalarına peşkeş çeken ilkesiz ahlaksız vekillerle devrim olmaz da onun için. Teşekkürler Erkan Başkanım. Hayırlı! olsun!

Yazının Devamı

Rifkin J.

J. Rifkin'in 1973-2022 arasında yayımlanmış 24 kitabı varmış. Bunlardan sadece biri Türkçeye çevrilmiş. Kitapların konularından bazıları:

* Kurumsal zorbalığa karşı sağduyu

* Yaşamın yapay olarak yeniden yaratımı

Yazının Devamı

LİSELİ..

Konya’da bir lisede eğitim gören G.A., kasım ayı başında derslerinde başarılı olduğu için ‘MİT’e memur olarak’ alınacağı vaadiyle kandırılıp, hayatı karartıldı.

Başından geçenleri anlatan G.A., her şeyin okul müdürü H.A.’nın vaatleriyle başladığını öne sürdü. G.A. şunları söyledi: Okul müdürüm H.A., derslerimde başarılı olduğu için ‘Seni MİT’e memur olarak alalım’ dedi. Daha sonra müdürüm, yanında bizim okuldan bir kız arkadaşım ve ismini Ahmet Mandal olduğunu belirten kişiyle birlikte, beni evden aldılar. ‘Seni MİT’e uygun gördük’ dediler. Ben de tamam dedim. Bu sırada Ahmet Mandal da gösterdiği kurum kimliğiyle MİT’te çalıştığını söyledi. Sonraki günlerde bana ‘Seni MİT’e aldık’ dediler. Sonra ‘Okuldan birine seni 1 ay takip ettirdik ve MİT, senin yanlışını görmüş. Bla bla.. …

İddialar veryansın adlı sitede geniş olarak dile getirilmiş. Gerçi habere yayın yasağı gelmiş. Yargının uğraştığı işlere bak. Ülkenin geldiği acınası hali görüyorsunuz değil mi? Okullar kızlarımız için emniyet değil değil de nasıl riskler taşıyor.

Yazının Devamı

Gösteriş ırmağında yıkananlar ve teşhirin dayanılmaz cazibesi..

Malum son dönemde yaşadığımız her şeyi sosyal medyada paylaşmak moda oldu. Moda olmasını da geçtim, eğer paylaşılmazsa yaşanmasının da bir anlamı kalmadı. Hatta gösteremiyorsan sosyal medyada deneyimlediklerin yok hükmünde. Bu rüzgar herkesi esir almış durumda.

Zannedilmesinki en fazla gösterme merakında olanlar avam yani halk tabakası ya da z kuşağı gençler. Tamam gençler bu işte öncülüğü çekiyorlar ama esas teşhirciler makam sahibi devlet erkanı siyasetçiler, yaşı 55 i geçmiş azgın yaşlı kadınlar, yerel derebeyleri olan belediye başkanları. Bunlara son dönemde bir güruh eklendi: Kayyım belediye başkanı olarak atanan vali, kaymakamlar ve z kuşağı çağdaşları yeni atanmış muhafazakar kaymakamlar yani mülki idare amirleri.

Anlayacağınız devletin temelindeki en bozulmamış tuğlalarda paranın ve şöhretin cazibesine öyle bir kapıldılar ki; tutana aşk olsun. Kayyım atanan belediye başkanı kaymakamların ve valilerin tuvalete gittikleri hal dışındaki her şeyi görmeye başladık; aynı politikacılar ve derebeyi belediye başkanları gibi.

Yazının Devamı

Üç harfliler ve kapitalizm

TARIM KREDİ mağaza sayısı 1.400.

BİM mağaza sayısı, FİLE dahil 9.611.

A101 mağaza sayısı 11.000+.

Yazının Devamı

Betonlara gelesin..

Hükümet konut sektörünü canlandırmak için düşük faizli konut kredisi üzerinde çalışmalarını sürdürüyormuş. Edinilen bilgilere göre;

5 milyona kadar konutlar için % 0.79,

5-10 milyon arası konutlar için % 0.89,

Yazının Devamı

Çin’in sıfır vaka politikası..

Çin’in sıfır vaka politikasına mantıklı bir açıklama bulabilen var mı?

Komplo teorileri de dahil onlarca yazı okudum. Batı basınının “otoriter yönetim, gözetim toplumu” propagandasının ciddiye alınır bir tarafı yok. Hayatı Captain Amerika, Temel Reis, Batman perspektifinden algılayabilen beyinlere hitap ediyor. Komplo teorileri de aşırı spekülatif. Çin gibi çok uzun vadeli planlar yapan, uygulayan, kendi tarihini didik didik edip dersler çıkartan, kılı kırk yararak karar veren bir ülkenin dünyada hiç bir ülkenin uygulamadığı bir politikayı ısrarla ve her türlü riski göze alarak uygularken çok rasyonal bir nedeni olmalı.

2020’de veya daha öldürücü delta baskın varyasyon iken 2021’de bir anlamı olabilirdi. Omicron veya öldürücü olmayan 2022 varyasyonlarında halen bu politikada ısrar neden?

Yazının Devamı

Ancient Apocalypse, Göbeklitepe, Büyük Tufanlar, Great Reset ve Yaratıcı Yıkım..

Netflix'de geçen hafta gösterime giren Ancient Apocalypse 1970'lerde çok moda olan astronot tanrılar teorilerinin yeni bir versiyonu; bilinen tarihe "meydan okuyan", bilimsel hiç bir kanıt olmadığı halde spekülatif değerlendirmelerle "anaakım" arkeoloji ve tarihi "yargılıyor".

Graham Hancock, dizinin birinci bölümünde bir arkeolog veya bilim adamı değil, gazeteci olduğunu ve "anaakım" akademinin bilinen tarihin öncesinde hüküm sürmüş "çok ileri bir uygarlık" fikrini küstahça reddettiğini söylüyor. Ancak ileri sürdüğü tezler çok zayıf. Dahası, dizide konu edilen tezler yeni de değil. Mit ve efsanelerin hayali olayları değil, unutulmuş anıları anlattığı düşüncesi daha önce de savunulmuştu. Bu görüş elbette dikkate alınır, ancak tek bir koşulla: Bilimin muhtelif disiplinlerinin bulguları ile desteklenirse.

Herhangi bir fikrin çok mantıklı, ya da akla yakın olması bilimsel kabul edilmesi için yeterli değildir. Ayın bir gökcismi değil, bir kaç kilometre ötedeki bir "lamba" olması fikri de mantıklı ve akla yakındır, ancak gerçeklikle bir ilgisi yoktur. Geçmişte su seviyesinin ani ve dramatik bir şekilde yükselmesi sonucu yaşanan bir felaket sonucu "çok ileri" bir uygarlığın yok olduğu, az sayıda insanın da o dönemde çayırlarda, ormanlarda gezinen ilkellere astronomi, mimarlık, matematik öğrettiği tezi en azından bilimsel değil.

Yazının Devamı

Yenilerken durmadan bir örtü gibi birden açan dünyamızı..

Şeref abi, “Gelenin gideni aratmadığı tek yer Victoria’da Secret defilesidir” demiş. İlk başta katılmamak mümkün değil. Az irdelerseniz bu söz insanı öğrenilmiş çaresizliğe götürür ki; değişimin her daim vuku bulduğu bu dünyada öğrenilmiş çaresizlik sadece ölülere ve ruhları çoktan ölmüşlere özgüdür.

Yeni genel anlamda şarttır. Her yenilik pozitif gelişme sağlamaz şüphesiz. O nedenle selektif yenilik, inovasyon olması şart. Ve fakat yaşlanan beden ve ruhların ve vakti gelmiş olgun çürümeye yüz tutmuş meyvelerin, arkalarından gelenin pozitif ya da negatif olmasından bağımsız olarak, terki diyar yapmaları, bir daha dönmemecesine gitmeleri evrenin değişmez yasasıdır. Gelecek olanın iyi ya da kötü olacağını tahmin etmek şüphesiz zor olsa da; şu nettir.i: İyi olanın gelmesi için olmazsa olmazsa şartı iyi olanlara yer açılmasıdır, bu da evrenin mevcut düzeninin aktörlerinin belli vakitlerde değişmesini zorunlu kılar. Nasıl 66 milyon yıl önce kuyruklu Yıldız çarpması ile dinazorlar yok oldu ise; ayrıca nasıl 12.800 yıl önce bir tufanla, selle insanların büyük kısmının köküne kibrit suyu dökülmüşse, değişim isteniyorsa ki değişmeyen tek şey değişimdir; vakti gelen gidecek. Tanrının buyruğu da evrenin ruhu da bunu emreder.

Hayat denilen kısır döngü öyle bir genişler ki başladığın yeri unutursun. Onun için yaşlıların gözleri bozulur; aynı yerden tekrar geçtiklerini anlamasınlar diye. Kısır döngüye karşı doğal bir savunmadır aslında; körleşme.” diye yazmış ‘Daha’ kitabında Hakan Günday.

Yazının Devamı

TEKRAR KAMUOYU YOKLAMALARI, SEÇİM, KÜRTLER Ve HDP..

Seçimler yaklaşıyor. Bundan tam bir sene önce Hükümetin seçmen nezdindeki yeri sallantıda gibiydi. Dolar kurunun hızla yükselmesi KKM hesabının ihdası ile durdurulmuş, buna mukabil pandemi sürecinden kalan firma borçları, yüksek işsizlik can yakmaktaydı. Üstüne üstlük enflasyon canavarı da 20 yıl sonra yeniden başını kaldırmıştı. Vatandaşlar genel anlamda Hükümetten ve ekonomik durumdan şikayetçiydi ve bundan da muhalefet gayet memnundu. Muhalif medyada öyle bir hava oluşmuştu ki, seçimlerin çantada keklik olduğuna emin olunmuştu, muhalefetin Cumhurbaşkanı adayları yarıştırılıyordu, 20 yıllık AK Parti iktidarının sanki sonuna gelinmişti. Bu atmosferde meşhur “altılı masa” toplanmaya başladı. Evet, siyasette ekonomik problemler muhalefet için bir imkân yaratır ancak imkânlar eğer kullanılırsa sonuç doğurur.

Bir yıl önce oluşmuş olan havada muhalefeti oluşturan partilerin vatandaşın en can yakan problemlerine ortak çözüm önerilerini sür’atle getirmeleri, bunu en anlaşılır ve basit bir dille anlatmaları, doğru seçilmiş sloganları sürekli tekrar etmeleri, belli bir program ve adayla önerilerini ete kemiğe büründürmeleri gerekiyordu. Siyaset tam da budur. Yani ekonomik durum ve Hükümetin politikaları muhalefete gollük pas şeklindeydi. Muhalefetin yapması gereken de bu pası değerlendirip doksandan gol atmaktı. Bunun için ortak bir program etrafında kampanya planlanıp gerçekleştirilmeli, yani siyaset yapılmalıydı. Ancak bırakın gol atmayı, top taca bile çıkmadı. Muhalefet topu kaptırdı ve İktidar hızla kontratağa çıktı.

Şu anda durumu özetleyeyim: Birçok kamuoyu araştırmasının ortalaması bize AK Parti’nin yüzde 30-35 bandında, CHP’nin yüzde 20-25 bandında, İYİ Parti’nin yüzde 10-15 bandında, HDP’nin yüzde 10-15 bandında ve MHP’nin yüzde 5-10 bandında seyrettiğini bildirmektedir. Yani Cumhur İttifakı yüzde 35-45 arası, Millet İttifakı yüzde 30-40 arası oy oranındadırlar. Görünen köy kılavuz istemez; Cumhur İttifakı Millet İttifakından en az 5 puan öndedir. Meclis aritmetiğinin (HDP dahil) muhalefetin çoğunlukta olacağı bir tablo üretmesi büyük ihtimaldir. Cumhurbaşkanlığı Seçiminde Birinci Tur’dan sonuç çıkmayacaktır ve İkinci Tur’da kilit parti HDP’dir.

Yazının Devamı

Kombi Tamiri

Sanayide ilkokul mezunu ustalar paranın dibine koyuyor.

Eleman MAKİNE okumuş, asgariye talim ediyor.

MAKİNE okuduysan, git makine tamir et, para kazan. İhtiyaç bu yönde.

Yazının Devamı

DOKTOR KRİZİ..

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Devlet üniversitelerinde tıp ve diş hekimliği fakültelerinin son sınıf öğrencilerine asgari ücret tutarı kadar ödeme yapılacak." şeklinde açıklama yaptı ayağının tozuyla Kasımı ikinci yarısını duyumsarken.

DOKTOR KRİZİ sürüyor demektir bu.

Bir kere yurtdışı kapısı açıldı... Gidenin döndüğü nerede görülmüş, dönmüşse ölümü gelmiştir, toprak çekiyordur. Sadece hekimler değil nitelikli fırsatını bulan hiçbir insan durmaz bu ülkede bu saatten sonra.

Yazının Devamı