Adına "emerging market" denen kalkınamayan, gelişemeyen ülkelerin çoğunda mekanizma şöyle işler: Kamu malları önce yerli taşeronlara devredilir, yerli taşeronlar yağmaladıkları kamu malları ile zengin olurlar. Ancak o zenginliği sürdürecek bilgileri, görgüleri, kültürleri yoktur. En fazla bir nesil boyunca bu zenginliklerin keyfini sürerler.
Zenginliğe o kadar kısa yoldan ve kolay ulaşmışlardır ki, modern kapitalist dünyada o zenginliği çoğaltmanın, sürdürmenin, sigortalamanın yol ve yönetimini öğrenecek zaman bile bulamazlar. Har vurup harman savururlar. Sonra yerli taşeronlar, bu işi biraz daha iyi bilen, profesyonel çalıştıran, profesyonel yöntemler kullanan orta büyüklükteki (yerli veya yabancı) taşeronlara devrederler. (Mesela emlak devirleri yapılırken, mahalle komisyoncularının yerini profesyonel emlak brokerleri alır.)
Ancak kapitalizm doğası gereği tekelci bir sistemdir. "Birbiriyle yarışan rasyonel oyuncular" saftirik liberalin fantezisidir. Kapitalizmde zenginlik hep daha güçlüye, daha acımasız olana, daha gayrı-insani davranana geçme eğilimindedir. Bu da eninde sonunda tekelleşmeyi yaratır. Büyük balık küçük balığı yutar, büyür ve en sonunda balina olur. Merak eden araştırsın; günümüzde neredeyse bütün sektörler dünyadaki kaç tekelin hakimiyetindedir. Tekellerin anlaşamadığı yerde savaşlar patlak verir. Bu savaşlar da özgürlük/insan hakları/demokrasi diye yürütülür.