Sivri Dil

Sivri Dil

LAWRENCE OF ARABIA..

LAWRENCE OF ARABIA filmi gelmiş Netflix'e. Bizi çok göstermiyor ama, yine de beğendim.

Fakat, bu eleman, kendi başına buyruk bir tip ve Araplar'a büyük bir DON biçmeye kalkıyor, fakat tutturamıyor.

Hatta, bir ara İngiltere'nin aksine Arap Kongresi falan toplamaya kalkıyor.

Yazının Devamı

Dayan yüreğim dayan..

Akaryakıt zamları almış başını gidiyor tüm tüketim maddelerine yansımalarını takip edemiyoruz.. Pazar tezgahlarındaki, marketlerin manav tezgahlarındaki sebze meyvelerin yanından bile geçemiyoruz.. Her hafta yirmi liralar civarındaki domates-hıyar borsası artık takip edilir gibi değil. Benim en çok tükettiğim sebzelerden biri olan domatesi, hıyarı artık gönül rahatlığıyla satın alamaz durumdayım.

Üç beş gün öncesinde 17-18 liraya satın aldığım domatesleri dün birkaç büyük marketi dolaştıktan sonra en uygun fiyat olarak gördüğüm bir yerde 24,90 liradan satın alabildim. Satın aldığım bu markette yine en çok tercih ettiğim ve kahvaltıda mutlaka tükettiğim kokteyl dpmatesin kilosu 34 lira, pembe domates ise 40 lira idi. Bana yenmeyecek ucuz çürük domates fiyatlarıyla gelmeyin. Yoksa çürük çarık 15 liraya domatesler de vardı. Düşünün memleketin halini. Çöpe gidecek domates bile 15 TL. Varın anlayın hayatın zorluğunu ülkenin. Vatandaşlarına cehennem yabancılara cennet olan paryalattığımız ülkemiz.

Bizde yaşanan bu fiyat istikrarsızlıklarını anlatan mazeretleri hazır gibi. Öncelikli neden; elektrik faturlarına yansıyanların üzerimize bıraktığı yıkıntılar. Doğal gaz, elektrik ve akaryakıta yapılan zamlar, benzin, mazot fiyatları ülkenin her köşesinde yirmi lirayı aşmış durumda. Çarşı pazarda dolaşırken satıcılar bile yaşananlardan ve yapılan zamlardan bizden çok şikayetçiler. Bu durumdan ençok etkilenlerin biz tüketiciler olduklarını içtenlikle dile getiriyorlar.

Yazının Devamı

Acı ilaç içilecek 2 sene dişinizi sıkacaksınız diyen daha görmedim.

Muhalefetin mülteci sınırdışı etmek, çiftçiye bedava elektrik vermek haricinde ekonomik yol haritası nedir bilen var mı? Bir şey üretelim, bir değer oluşturalım diyen tek 1 kişi yok. Hep bir şeyler satma, devletten nemalanma üzerine kurgulu herşey... Muhalefeti dinleyince sanki sınırsız bir harcama kapasitesi var ama şuan bunu harcamıyorlar gibi algılıyorum. Ona destek buna destek her meslek grubuna kadro sözü.

Acı ilaç içilecek 2 sene dişinizi sıkacaksınız diyen daha görmedim.

Şok tedavi uygulanmazsa ekonomik olarak en az 4 yıl kürek mahkumuyuz. İktidar veya muhalefet hiç farketmez bunu halka açıkça söylemeyen halkı kandırıyor şu an. Bu kadar basit.. Eğer muhalefet bu kafayla gelip ülkeyi yönetmeye başlarsa yolsuzluklara son verse bile tamamen ülke yine iflah olmaz. Üretimi, verimliliği, çalışmayı ve fiyat istikrarını yani enflasyonsuz bir dünyayı teşvik etmeyen hiçbir sistem adil ve yaşanabilir bir yaşam modeli sunamaz toplumuna.

Yazının Devamı

Yoksulluk ağır çekim soykırımdır..

Güzel ve yalnız ülkemde, canım Türkiye’de barınma, kira, gıda fiyatları doludizgin almış başını giderken arşa doğru; yoksulluk trend haline gelmişken, fakirlik toplumun artık %80 inin deneyimlediği bir hale dönüşmüşken, insanlar sabırla sokaklarda isyan etmeden sandığı beklerken, gençlerin artık gelecek yaşamlarında ev, araba alma ve evlenme ihtimalleri kalmamışken bakın milletin iktidarı neler yumurtluyor yeni. Haber yeni resmî gazetede yayımlanan değişikliğe dayanıyor.

Millet ev bulamazken kiracılar perişanken bizimkiler zaten fiyatları arşa çıkmış konutları hala yabancılara satmak peşinde. Zaten yabancılar için cennet Türkiye. Yabancılar blok halde kapatıyor daireleri: sonra konut rantı yaratırken hükümet yetmez devam diyen bir karar aldı.

Cumhurbaşkanı kararı ile emlakçılara Türkiye'deki gayrimenkulleri yurt dışında pazarlayıp satması için Ticaret Bakanlığı tarafından devlet desteği verilecek.

Yazının Devamı

Milli güvenlik sorunudur kontrolsüz göç..

Halk çok tepkili.

Şu anda BAM BAM BAM vuracak siyasetçi de lazım. (Özalvari siyasetçi kontenjanını İmamoğlu doldurdu.)

Sert söylemler, arkası da doldurulursa, sağlam MİLLİYETÇİ OY çeker.

Yazının Devamı

Peynirin lüks olduğu bir dönem..

Peynir fakir yiyeceğidir. Ekmekle katık edilir. Peynirin lüks olduğu bir dönem hatırlamıyorum ben. AKP'nin 2023 vizyonu sayesinde, çok şükür!

Geçen gün markete alışverişe gittiğimde gördüğüm fiyatlar dudak uçuklatıcıydı; bir markanın Ezine peynirinin kilosu 107.14 TL’ye satılırken aynı markanın İzmir Tulum peynirinin kilosu ise 114.14 TL’ye satılıyor. Bir başka markanın TOPİ peynir ürününün ise 250 gramı 14,45 TL’ye satılırken bu ürünün kilo fiyatı ise 69,8 TL’ye denk gelmekte. Akıl işi değil.

Market reyonunda peynir bölümüne geldiğinizde peynirlere uzun uzun bakan ve hayatı sorgulayan dalmış insanlar görüyorsanız evet "peynir artık lüks" olmuştur. Hiçbir şey bulamazsak peynir ekmek yeriz demek zengin cümlesi artık. Sadece peynir değil maalesef bir çok sağlıklı gıda ve hizmet te lüks oldu artık güzel ve yalnız ülkemde 2022 senesinde. Tanrı affetse insanlar affetmez bu hale koyanları, bu halin sorumlularını..

Yazının Devamı

Muhalefetin karnından değil, açık seçik konuşması lazım..

Adına "emerging market" denen kalkınamayan, gelişemeyen ülkelerin çoğunda mekanizma şöyle işler: Kamu malları önce yerli taşeronlara devredilir, yerli taşeronlar yağmaladıkları kamu malları ile zengin olurlar. Ancak o zenginliği sürdürecek bilgileri, görgüleri, kültürleri yoktur. En fazla bir nesil boyunca bu zenginliklerin keyfini sürerler.

Zenginliğe o kadar kısa yoldan ve kolay ulaşmışlardır ki, modern kapitalist dünyada o zenginliği çoğaltmanın, sürdürmenin, sigortalamanın yol ve yönetimini öğrenecek zaman bile bulamazlar. Har vurup harman savururlar. Sonra yerli taşeronlar, bu işi biraz daha iyi bilen, profesyonel çalıştıran, profesyonel yöntemler kullanan orta büyüklükteki (yerli veya yabancı) taşeronlara devrederler. (Mesela emlak devirleri yapılırken, mahalle komisyoncularının yerini profesyonel emlak brokerleri alır.)

Ancak kapitalizm doğası gereği tekelci bir sistemdir. "Birbiriyle yarışan rasyonel oyuncular" saftirik liberalin fantezisidir. Kapitalizmde zenginlik hep daha güçlüye, daha acımasız olana, daha gayrı-insani davranana geçme eğilimindedir. Bu da eninde sonunda tekelleşmeyi yaratır. Büyük balık küçük balığı yutar, büyür ve en sonunda balina olur. Merak eden araştırsın; günümüzde neredeyse bütün sektörler dünyadaki kaç tekelin hakimiyetindedir. Tekellerin anlaşamadığı yerde savaşlar patlak verir. Bu savaşlar da özgürlük/insan hakları/demokrasi diye yürütülür.

Yazının Devamı

Ekonomi bu kadar kötü iken iktidar bloğunun oy oranı..

Muhalefet sanıyor ki ekonomi çok kötü, iktidar seçime gidemez. Tamamen hayal görüyorlar. Ekonomi bu kadar kötü iken iktidar bloğunun oy oranı bütün anketlerde %35-40 bandında. Daha %10-15 civarında da kararsız görünüyor. Muhalefet hiçbir somut çözüm önerisi ortaya koyamıyor. 2019 yerel seçimlerinden beri iktidar bloğunun oylarında hiçbir anlamlı düşüş yok. Ekonominin yıllardır kötü olması halkın iktidarı bırakıp hemen muhalefete kayacağı anlamını taşımıyor. Nitekim de o geçiş hiç gerçekleşmedi.

Yani halk muhalefetin ülkeyi yönetip düze çıkarabileceğine inanmıyor. Buna ben de dahilim. Muhalefet iktidara gelmek istiyorsa populist söylemleri bırakıp neyi nasıl yapacağını maddeler halinde bir manifesto şeklinde halka açıklamalı. Örneğin muhalefet enflasyonu nasıl düşürmeyi planlıyor? Veya düşürmeyi planlıyor mu?

Bana kalırsa muhalefetin enflasyonu düşürmek için hiçbir somut eylem planı yok. Sadece devlete daha fazla memur alıp, emekliye zam yapma derdindeler. Bunlar enflasyonu daha da artıracak adımlar. Mülteci konusu kapandı bitti. Muhalefet buradan oy geleceğini sanıyorsa hayal aleminde yaşıyor. Gelecek olsa gelirdi şu ana kadar. Kemal bey yıllardır aynı teraneyi okuyor. Mülteciler yarın gitse sanayi tamamen durur. Onlar çalışıyor en ağır işlerde.Türk vatandaşları da KPSS'ye giriyor.

Yazının Devamı

Enflasyon halkın cebinden para çalmaktır ve en ahlaksız vergi zulmüdür!

Ramazan Kurtoğlu hocam yüksek gelen ABD enflasyonu ve ÜFE verisi sonrası (sırayla %8.5 ve 11.2) şunları söylemiş: ABD enflasyonu son 41 yılın en yükseği ile %8.5.

Enflasyon ile servetler eritilecek varlıklar el değiştirecek.Gıda ve su ile kitleler terbiye edilecek.Şok -düzensiz göçlerle Milli/ulus devler Demografik dönüşüm ve istikrarsızlığa itilecek…Herşey Büyük Sıfırlama ve 3.Savaş için. ABD Dolar’ının yani küresel para sisteminin üç dönemi:

Altına güven:1944-15 Ağustos 1971

Yazının Devamı

Türkiye dibi ne zaman görür?

Son enflasyondan sonra Türkiye biraz daha fukaralık çukuruna doğru düşmeye başladı.

Türkiye dibi ne zaman görür diye soruyorlar?

Türkiye hiçbir zaman dibi göremez. Çünkü fakirliğin dibi yok. Fakirlik sonsuzdur.

Yazının Devamı

Üniversiteler bu seviyeye düşürülmemeliydi!

Üniversiteler iyice, NİTELİKSİZLERİN gittiği bir yer olmaya başladı.

Üniversiteler bu seviyeye düşürülmemeliydi.

Herhangi bir okulda, ortalamada soruların %70'ini çözemeyen birisinin, okula sokulmaması, mezun edilmemesi gerekir.

Yazının Devamı

Evimin fiyatı 4 kat arttı diye sevinen beyinsizler...

Doğalgaza konutlarda %35, elektrik üretiminde %45, sanayide %50 zam yapılmış. Bu artçı zamları da tetikleyecek. Yeni bir elektrik zammı yolda demek yani... Evimin fiyatı 4 kat arttı diye sevinen beyinsizler o evde soğukta ve karanlıkta oturunca belki acı gerçeği anlar. Keza arabamın fiyatı şu kadar arttı diyenlerin hepsinin arabası park halinde yatıp duruyor. Sanal bir zenginleşme yaşanıyor bu ülkede. Enflasyonla zenginleşme değil fakirleşme yaşandığını bu millet farkettiğinde çok geç olacak.

Pek sanmıyorum ama savaş uzarsa ve Türkiye turizmden beklediği geliri bu yıl da elde edemezse, dolar kurunu nasıl durdurabilirler bilmiyorum. Dolayısıyla bu gelen zamlar belki de hiçbir şey daha. Kış gelmeden doğalgaza yeni bir zam daha kaçınılmaz. Savaş yarın bitse bile hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Ta ki Putin geberip yerine ılımlı birisi gelene dek.. Şu anda Türkiye 1000 m3 doğalgazı yaklaşık 900$'a alıyor. Yani konutlar için 1 TL gelen fatura yeni yapılan zamdan sonra bile aslında 3 TL. 2 TL'yi devlet karşılıyor. Bu sürdürülebilir değil. O bakımdan ağustos gibi konutlara %30-40 zam daha bekliyorum.

TÜİK'in son açıkladığı TÜFE'ye göre %50.5'lik asgari ücret zammı Mart 2022'de tamamen eridi. Asgari ücretin TÜFE'de arındırılmış reel değeri Temmuz 2021'in altına indi. Dahası Mart 2022'deki reel asgari ücret Mart 2021'in %6.6 altında. Mart 2020'in %2.3 altında.

Yazının Devamı

Kamuoyu yoklamaları..

Bir sonraki parlamento seçimleri için yapılan kamuoyu yoklamaları, 2022 başı itibarıyla şöyle bir tablo ortaya koyuyor:

AK Parti: %30, MHP: %8 (Cumhur İttifakı : %38 +/- %3)

CHP: %28, İYİP: %13, SP: %1 (Millet İttifakı: %42 +/-%3)

Yazının Devamı

Birden fazla konutu olanlara artan oranlı sağlam vergi ve çocuk kadınlar.

Halkın önemli bir kısmının evi yokken (demografik yapımız hızla yaşlanırken, gençlerin tek neden bu olmasa da fahiş kiralar ve astronomik konut fiyatları nedeniyle evlenmekte tereddüt ettiği ortamda) birden fazla konutu olanlara ve özellikle değerli konutlara artan oranlı ciddi vergiler getirilip buradan gelecek parayla TOKi aracılığıyla dar ve düşük sabit gelirlilere, dezavantajlı kesimlere sosyal konut yapılsa milletimizin önemli sorunlarından birisi çözülmüş olur ve devlet daha anlamlı hale gelir. Hiçbir mazeret başarının yerinin tutamaz. Bu arada konut ve yükselen kira konularına siyaseten ilgisizliğe anlam veremiyorum. Sanki böyle bir sorun yokmuş gibi. Partilerin salı grup konuşmalarında bile gündeme getirilmiyor. Herkes seyirci ilginç bir şekilde.

Biraz da magazin ya da hayatın haz yönünü veya halkın konusunu konuşalım. Bir hanımefendi haklı bir şekilde tv de istan etmiş: Çocuk gelinlere karşıyız ama bekaret yaşı 13 e indi; ortalık çocuk kadınlarla dolu.

Yüzde yüz katılıyorum. Ve fakat sevişme eylemi güzel bir şey. Yeterki karşılıklı rıza olsun ve kızlar hamile kalmasın. Neticede su akıp yatağını buluyor. Erken cinsellik iyi değil tamam ama bizim nesil gibi 28-30 larda ilk sevişmede normal ve sağlıklı değil. Sonra ilk kıçını sallayanı iki derin dekolteye avrat boşar durumda oluyor muhafazakar kesim. Sekreteriyle yatmayan ya da evlenmeyen ya da ev açmayan orta yaşlı sayısı sınırlı. Hamile kalmadıkları ve suyunu çıkarmadıkları sürece irade varsa sevişmek sevişmemekten hayırlıdır, görüşündeyim. İş bitmiş şimdi herkes konuşuyor. Macun tüpten çıktı. Kadınları zaptetmek artık mümkün değil. Sevişmenin ve özgürlüğün tadına vardılar, hem de hamile kalmadan. Şimdi anlatın durun Allah peygamber. Ha duvara söylemişsiniz ha kadınlara.

Yazının Devamı

Ülke her yönüyle çöküyor!

Usülünce aşama aşama sıralayalım:

1.Süte gelen %21 zammın üzerine ete de %48 zam geldi. Et ürünlerine %48 zam geldi. Et ve Süt Kurumu’nda 1 kilo kıyma 56 liradan 83 liraya çıktı. Gelişme çağındaki çocuk ve gençler nesil olarak çok zarar görecekler.

2. Gençlerin aldıkları eğitim son derece kalitesiz, alabilenlerin eğitim sonrası iş olanakları çok sınırlı. Bulabilecekleri işlerin hemen hepsinde açlık sınırı altında ücret öneriliyor.

Yazının Devamı

Salgınlar, savaşların, yoksulluğun on yılı olacak 2020'ler.

Dünyada her on yıl bir karakteristik özellik ile anılıyor:

*1910'lar savaşa hazırlık ve savaş yılları *1920'ler kükreyen 20'ler ve caz çağı * 1930'lar Büyük Buhran, faşizmin ve totalitarizmin yükselişi *1940'lar savaş ve yokluk yılları *1950'ler yeni dünya düzeninin kuruluşu *1960'lar cinsel devrim ve pop kültürün yükselişi *1970'ler enflasyonlu yıllar *1980'ler neo-liberalizmin doğuşu *1990'lar soğuk savaşın bitişi, küreselleşme *2000'ler AB genişlemesi ve ABD'nin yeni savaş doktrini *2010'lar neo-liberalizmin çöküşü, bankerlerin çağı, otoriterlik.

2020'lere kovid salgını ve yaygın sağlık endişeleri ile girdik. Dünya genelinde sadece iki sene içinde -bugün itibarıyla - 470 milyon kovid vakası, resmi rakamlara göre 6,1 milyon ölüm yaşandı. Kovid'le ilişkili ölüm sayısının 10 milyona yakın olduğu tahmin ediliyor. Aşı arayışları, aşı karşıtlığı, uzaktan çalışma, işyerlerinin yeniden düzenlenmesi, ülkelerarası turizmin sekteye uğraması, maske, sosyal mesafe, kucaklaşmanın, öpüşmenin, el sıkışmanın (önemli ölçüde) ortadan kalkması, hükümetlerin yardım paketleri açması sonucu yüksek enflasyon, Ev dışı faaliyetlerin azalması, kafe/restoran işletmesi, açık hava konserleri, tiyatrolar ve stadyumların gözden düşmesi, evde geçirilen zamanın yeniden artması, ekonomik krizlere de bağlı olarak gençlerin aileleri ile geçirdikleri sürenin uzaması, netflix, amazon prime, Apple TV.

Yazının Devamı

Tam adıyla Non-Fungible Token olan NFT..

Tam adıyla Non-Fungible Token olan NFT, karşılıksız token anlamına gelir; bu, temel olarak, yalnızca size ait olan, türünün tek örneği bir dijital varlık olduğunu gösteriyor. Hem finans hem de sanat dünyasında popüler hale gelen NFT, dijital ürünlerin sahipliğini kanıtlayabilen benzersiz bir tanımlayıcıdır.

NFT teknolojisi, müzik, oyun, film ve benzeri sanat eserlerinin değiştirilmesini ya da taklit edilmesini zorlaştırması bakımından daha da popüler bir hale geldi. Blok zincirindeki bir para birimini ifade eden token, Ethereum ya da Bitcoin gibi kripto para birimlerinde takas edilebilirken NFT Coin edilemez. Çünkü NFT, kopyalanması mümkün olmayan dijital bir imzaya sahiptir.

Her blok zincirinin pazar yeri ve cüzdan hizmeti farklıdır. Bundan dolayı da kullanım ağı geniş olan ve güvenilir bir blok zinciri seçmek odlukça önemlidir. Tüm bunlara sahip olduktan sonra da cüzdanınızı bağlamanıza ve NFT’ye çevirmek istediğiniz dosya ya da resmi yüklemenize izin veren bir platforma üye olmanız gerekir. Daha sonraysa NFT’ye çevirmek istediğiniz eserleri platforma yükleyebilirsiniz.

Yazının Devamı

Şimdi bana kaybolan oylarımı verseler..

Her şey ters gitmeye başlamışsa işler hal yoluna giriyor demektir diye bir söz vardır. Mevcut iktidar freni patlamış kamyon gibi ekonomiyi darmadağın ederken siyasi arenaya da ayar vermeye devam ediyor. Şimdi bana kaybolan oylarımı verseler modunda seçim yasasında değişikliği meclise sundu son olarak.

Seçim yasası değişikliği ile tek bir hedef vardır: Daha az oyla nasıl haksızca daha çok sandalye kaparım. Sandalye demişken Meclis sandalyesi. Sanki Ak Parti Başkanlık seçimini çoktan kaybetmiş bari Mecliste yüce divana götürecek ya da anayasa değiştirecek güce millet ittifakı ulaşmasın amacında.

Yok demokrasiymiş, yok temsilde adaletmiş, yok katılımcılıkmış, vs.vs bunların hepsi mevcut kafaların doğasına aykırıdır. Hikayedir gerisi.Çünkü yeni teklifte ittifak yok. Ak Parti'den ayrılan küçük partilerin saf dışı bırakıp, onların oyunu etkisizleştirip kendi lehine çevirme derdi var. Mhp'nin sıkıştığı yerde oy desteği verebilir, Mhp %7 altına düşürülmez. Amaç saadet, deva, gelecek vs partilerini yok etmek.

Yazının Devamı

Yeni Soğuk Savaşın Piyasa Etkileri Üzerine sade düşünceler..

Ukrayna krizi ile beraber Rusya ve Çin çok hızlı bir şekilde satılıyor. Çin 16 Mart 2022 tarihi yani bugün % 10’a yakın sert bir şekilde yükseldi gerçi. Kayıplarını az da olsa telafi etti. Fakat ne kadar sürdürülebilir bekleyip göreceğiz. Yatırımcı yüzünü kalıcı döner mi Çin’e zaman gösterecek.

Çin o kadar anormal bir şekilde satılıyor ki, MSCI Çin endeksi 1992'de, endeksin ilk kez oluşturulduğu seviyeye kadar geriliyor. Oysa 1992-2022 arasındaki 30 sene boyunca Çin tam 40 kat büyüyor.

Şu andaki görüntüyü yorumlamak gerekirse, hisse senedi yatırımları bir gösterge ise, uluslararası yatırımcılar Çin ve Rusya'dan palas pandıras kaçıyorlar. Dünya sanki ortadan ikiye bölünüyor. Bir tarafta 40 katlık büyümesine rağmen 30 senedir piyasa değerleri yerinde sayan Çin, Diğer tarafta anormalin de ötesinde, absürd piyasa değerlemesiyle, mesela Tesla'yı da içeren Amerikan şirketleri. Türev piyasalarını, kripto para piyasalarını, borçlanma piyasalarını da sayarsak, bütün tarihi rekorları fersah fersah kıran "gelişmiş dünya" para/sermaye piyasaları.

Yazının Devamı

Savaşın, acının ve açlığın gölgesinde not defterimden yansıyanlar..

Öncelikle bugün 14 Mart Tıp bayramı. Doktorundan hemşiresine, hasta bakıcısından hademesine kadar tüm vatanperver sağlık emekçilerinin tıp kutlarım. Güven içinde, emek hakkınızı alabildiğiniz, saygı gördüğünüz bir Türkiye'de mesleğinizi icra edebilmenizi dilerim.

14 Mart tıbbiyelilerin bayramıdır sağlık çalışanlarının değil, Önce neyi kimi kutlayacağınızı biliniz diyen doktor arkadaşlara nazikçe şöyle söyleyeyim; Hep dediğim gibi, "diplomalar meslekler için, insan olmak içinse başka bir şeyler lazım..." Nezaket gibi... Lütfen nezaket. Beraber çalıştığınız arkadaşlarınıza daha nazik olun. İnsanlıktan kimse ölmez..

Not 1:Bir oda dolusu insan içerisinde bir mevzuda konuşmak deveye hendek atlatmaktan çok daha zordur. Adeta düz duvara tırmanmak, İtalyan çukurundan geçmek ve engelli koşuyu aşmak zorundasınızdır. Herkes her şeyi herkesten iyi bildiğini sanmaktadır. Sözü kapan kimseye pas vermeden karşı kaleye gol atma peşindedir hep

Yazının Devamı

Ukrayna halkı savaşın kurbanı ve mağdurudur!

Ukrayna halkı - elbette ve hiç tartışma götürmez bir şekilde - savaşın kurbanı ve mağdurudur. İnsanlık değerlerini üstün tutanlar için yapılması gereken Ukraynalılarla dayanışmaktır. Ancak aynı şekilde Iraklılar, Suriyeliler, Filistinliler ve daha pek çok halk da bunu hak ediyor. Profile sarı-mavi bayrak koyup, Ukrayna halkı ile dayanışma görüntüsü ile Suriyeli, Afgan, Ortadoğulu düşmanlığı yapmayı, Ruslara karşı ırkçı yaklaşımları ikiyüzlülük ve çifte standart olarak görüyorum. Toparlamak gerekirse, artık sloganlarla, klişelerle, ABD'nin, AB'nin neo-liberal tekelci ve tek sesli medyası ile anlaşılacak bir çağda değiliz. Bu savaşı bir emperyalist savaş olarak görmüyorum. Rusya'nın yayılmacı siyasetinin sonucu olduğunu da düşünmüyorum.

Tarihin her döneminde olduğu gibi, bir kez daha yeni bir dünya düzeni kuruluyor ve her seferinde olduğu gibi bu düzen çatışmalar ve savaşlarla, güç mücadelesi ile kuruluyor. Konuyu Hollywood filmi izler gibi, Amerikan klişeleriyle izlemek bence doğru değil. İki konuya daha dikkat çekmek isterim: 1)Rusların tarihinde (elbette diğer sovyet halkları ile beraber) dünyayı faşizm belasından kurtarma onuru vardır Soğuk Savaşta eski Nazileri istihdam edenlerin özgürlükçülük söylemine sadece bu perspektiften bile temkinli yaklaşmak gerekir. 2) Rus oligarkları olarak kodlanan yeni yetme Rus zenginleri ile Batı'nın bankerleri, demokrasiyi yozlaştıran lobileri, vergi cennetlerine park etmiş hırsızları, insanlığı Mars'a götürme iddiasındaki devlet geçinmeli şarlatanların - en azından şekilsel olarak- bir farkı yok.

Ukrayna halkı ile dayanışırken kimlerle aynı trene bindirilmek istendiğimizi dikkatle sorgulamamız gerekiyor. Renkli devrim adını Stalinist ve Putinist propaganda makinesi takmadı. 2003 Gürcistan, 2004 Ukrayna, 2005 Lübnan renkli devrimleri diktatörlere karşı değil, meşru seçimlerle gelen hükümetlere karşı yapıldı. Tamamı, "özgürlük, demokrasi, sivil toplum" adına yurtdışından fonlandı. Renkli devrimlerin lider kadrolarının AB ve ABD ile doğrudan bağları olduğu da bilinmeyen bir sır da değil. Örneğin Gürcistan Gül Devrimi'nin lideri Saakaşvili, Gürcistan'dan kovulduktan sonra, Ukrayna vatandaşlığına geçirilip Odesa valisi atandı ve maaşı ABD tarafından ödendi. Saakashvili'nin ABD'den aldığı maaş, ABD'deki eyalet valilerinin maaşından daha fazlaydı (Yanlış hatırlamıyorsam 200.000$/ay). Renkli devrim denen devrimler böyle bir şey. Adında devrim olduğuna bakmayın, hepsi ABD ve AB yanlısı darbeler.

Yazının Devamı

Eşitlik yoksa barış da yoktur.

Savaşmak insan doğasına mı, yoksa eşitsiz toplumların yapısına mı içkindir? Yani biz insanlar, içinde yaşadığımız toplumların ve bizi yöneten sistemlerin yapısından bağımsız olarak hep savaşmaya mı eğilimliyiz? Yoksa bizi savaşa zorlayan eşitsizlikler mi? Haçlı seferlerinin doğunun zenginliğini, Moğol istilalarının Çin'in (ve daha sonra Hazar bölgesinin, Moğolların genişlediği diğer coğrafyaların) zenginliklerini yağmalamak üzere başladığını biliyoruz. Bu coğrafyalar daha zengin olmasa Haçlı ve Moğol istilaları olur muydu?

1. Dünya Savaşı "The war to end all wars" (bütün savaşları bitirecek savaş) olacağına inanılarak kitleleri sürükledi. 2020 yılında Rusya da Ukrayna'ya "bir savaşı başlatmak için değil, bitirmek için" saldırdığını söyleyerek girdi. Barış getirmek iddiasında olmayan savaş meşru olabilir mi? Eğer amaç yeni bir denge ve barış durumu yaratmak değilse, savaş kan içiciliktir ve hiçbir ahlaki iddiası olamaz. Carl von Clausewitz'in dediği gibi, savaş politikanın başka araçlarla devamıdır.

Diplomasinin bittiği yerde savaş başlar. Masada anlaşamayanlar, sorunu savaşla çözmeye girişir. Diğer taraflar toplumların eşitsiz gelişim yasası diye bir yasa var. Bütün toplumlar (uluslar, sınıflar, meslekler) aynı hızla gelişmiyor. Bazıları daha hızlı, bazıları daha yavaş. Tarihin herhangi bir anında bir toplum diğerinden daha iyi konumdadır. Bu konuma nasıl ulaştığı da önemli değil; mesela yaşadığımız çağda Hollanda diyelim. Mevcut zenginliğinin tarihsel geçmişi, "altın çağındaki" zihinsel dönüşüme, ticaret devrimine ve sömürgeciliğe dayanıyor. Hollanda'nın altın çağında dünyanın en zengin ülkesi Hindistan bugün yokluk ve yoksulluk içinde. Acaba 2020 yılındaki Hindistan'ın Hollanda gibi mi davranmasını bekliyoruz? (17. yüzyıl Hollanda'sı, o günün Hindistan'ını yağmaya girişirken, bugünün Hollandası gibi mi davrandı?)

Yazının Devamı

Rusya'nın Ukrayna'yı işgali..

2. Dünya Savaşı öncesinde Hitler'in meşhur Kavgam kitabını okumayanlar onun barışçıl bir devlet adamı olduğunu sanıyorlardı. Aniden Polonya'yı işgal edince herkes şok olmuştu. Halbuki Hitler neler yapmak istediğini orada tek tek anlatmış. Putin de geçen yaz kaleme aldığı gazete makalesinde Ukrayna'nın tarihi olarak Rusya'nın parçası olduğunu uzun uzadıya anlatmıştı. Anlayanlara tabi. Anlamayanlara da silah dayadı sonunda.

Bu arada Hitler, sanıldığı gibi Berlin'deki sığınağında intihar etmedi. Cesedi hiçbir zaman bulunamamıştır. Arjantin'e kaçıp uzun yıllar daha orada bir köyde yaşamıştır. O tür insanlar asla intihar etmez.

Düşmanını dostundan iyi tanıyacaksın.. Putin'i de sürekli takım elbise giyiyor diye barışcıl bir devlet adamı sananlar var. Daha 2 gün önce bizim tv kanallarında Rusya yanlısı propaganda yapılıyordu. SSCB'yi tekrar kurmak isteyen eski bir KGB ajanından başka bir şey değil. Hitler nasıl Polonya'yı Prusya yani Almanya'nın parçası olarak görüyor idiyse, Putin de Ukrayna'yı tarihi olarak Rusya'nın parçası olarak görüyor. İdeolojik saplantıları olan insanların pragmatik hareket etmesi bekleniyor. Yaptırımlar isterse 10 yıl sürsün. Umurunda bile değil.

Yazının Devamı

Başka ülkede yaşama hayali..

Başka ülkede yaşama hayali, bu ülkeleri görmeden yaşatılıyor. Türkiye'de sadece 8 milyon kişinin pasaportu var; bunların da önemli bir kısmı Hac ziyareti için alınmış pasaportlar. Pasaport sahibi Z oranı muhtemelen %3-5 bile değil. Z'ler dünyayı görmedikleri için bilmiyorlar. "Yurtdışı" onlar için dizilerden, filmlerden gördükleri, internetten kırık dökük takip ettikleri bilinmeyen diyarlardan ibaret. Eğitim sistemi onlara dış dünyayı epeyce çarpıtılmış ve saptırılmış biçimde anlatıyor. Yerli diziler benzer şekilde, dünyanın "Türk'e düşman", kin ve nefret duyguları içindeki canavarlarla dolu olduğu, dünyada herkesin kafa kafaya verip bizim kötülüğümüze kafa yorduğu, bize karşı "şer ittifakları kurduğu" palavralarına dayanıyor.

Böyle yetişen insanlara yıllar boyunca dünyanın en güzel coğrafyasında yaşadığımız, etinden, sütüne, yemişinden tabiatına, cennet vatanın dünyada eşi benzeri olmadığı, İstanbul'un dünyanın en güzel şehri olduğu, üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizi herkesin kıskandığı anlatıldı. Ülkenin yarısının hızla çölleşmekte olduğu, ovalarının çoraklaştığı, nehirlerinin kuruduğu, ormanlarının hızla yok olduğu, Marmara'nın bir ölü denize dönüşmekte olduğu, İstanbul'un beton yığınlarıyla dünyanın en çirkin şehirlerinden biri olduğu anlatılmadı. Z'ler ister Avrupa'ya, ister Asya'ya gitsinler, orada insanların burada bizim yediklerimizden çok daha taze, doğal ve iyi yiyecekler yediklerini, doğal çevrelerini ve tarih miraslarını gözbebekleri gibi koruduklarını, trafik ve hava kirliliği sorununu önemli ölçüde çözdüklerini,

Bırakalım fiziksel saldırıyı, kötü söz söylemenin, fiziksel görünümle, konuşma biçimiyle alay etmenin, birine ters bakmanın, yürürken önüne çıkmanın bile ayıp ve etik dışı kabul edildiğini, kamu malına göz dikmenin, vergi kaçırmanın hinliğin, cinliğin, kurnazlığın dışlandığını, Trafik kurallarına uymamanın, kamusal alanda ölçüsüz davranmanın sevilmediğini, hatta cezalandırıldığını görecekler. Kentlerin müzelerine, parklarına, tarihi binalarına, anıtlarına, sanata, kültüre, mutfağına, yerel içkisine sahip çıktığını, birbirleriyle yarıştığını görecekler.

Yazının Devamı