Sivri Dil

Sivri Dil

Yer İsveç, Toblerone Davası ve maddiyat çukurundaki azgın doyumsuzlar..

Yer İsveç.. İsveç Sosyal Demokrat Parti Başkanı Mona Sahlin, birgün markette alışveriş yapıyordur. Alışverişini tamamladıktan sonra elinde poşetlerini aracının bagajına koyup eve gitmek üzere yola çıkar. Daha sonra ileride bir markete denk gelir. Toblerone çikolatayı çok seviyordur ve canı çeker. Az önce ise alışveriş yaptığı marketten çikolata almadığını anımsar. Arabasını bir köşeye park edip markete girer. Toblerone marka çikolataya gözü ilişir ve hemen alır. Çikolatanın fiyatı 6 dolardır. Çikolatayı aldıktan sonra evine gider.

Fakat sadece 1 hafta sonra maliye müfettişleri kapısına dayandılar. Soruşturma başlatıldı. Çünkü ikinci marketten aldığı çikolatayı devletin tahsil ettiği kredi kartı ile satın almıştı. 4 kez yargı önüne çıktı. Her mahkemesinde dava ertelendi. Savcı iddanameyi 3 ayda, sayfalarca hazırladı. Başkan Sahlin ise ''Devletin verdiği kredi kartını yanlışlık ile kullandığını, kendi kredi kartıyla yan yana durduğu için o anlık bir karışıklık olduğunu ve hiçbir zaman amacının devlet hazinesine zarar vermek olmadığını'' her duruşmada defalarca anlatmıştır. Tüm mal varlığı maliye bakanlığı tarafından incelemeye alındı, harcamalarının hepsinin dökümü çıkarıldı. Sonunda ise aklandı ve Dünya Siyasi Tarihine damga vuran ''Toblerone Davası'' sonuçlanmış oldu. Aklanan Sahlin, 1998 yılında siyasete döndü ve 2006 yılına değin kurulan kabinelerde çeşitli bakanlık görevleri üstlendi.

Devletin sağladığı imkanı kişisel menfaatleri için kullanmış olmanın bir sonucuydu Toblerone davası.

Yazının Devamı

MUALLİM..

MUALLİM filmini izleyin.

Netflix çekmiş.

Ama sanki, resmi tarihe yine haşırt diye geçirmişler gibi.

Yazının Devamı

LINCOLN LAWYER, Güneşin Karanlığında..

LINCOLN LAWYER izleyin de ABD'de hukuk sistemi nasıl görün.

ABD'de devlet adına SAVCI katılmıyor mahkemelere. DEVLET AVUKATI diye ayrı bir şey var ve hakimin yanında değil, karşısında oturuyor.

Jüri sadece rastgele atanmıyor, gelenler sırayla eleniyor. Tek tek.

Yazının Devamı

Doktorsuz hastaneler ve vasatlık..

Geçen cuma gecesi, annem talihsiz bir kaza geçirip kalçasını kırınca sağlık sistemimizin haline yakından tanıklık etmek zorunda kaldım.

Saat 02.00’de gelen ambulansta bir şöför, iki de genç kadın sağlık görevlisi vardı. Annemi taşımak için, apartmandan güçlü, kuvvetli 2-3 erkek istediklerinde ilk şoku yaşadım. Bunun mümkün olmadığını söylediğimde, biraz ötedeki tekel bayi önünde, güçlü kuvvetli gençleri çağırmamı istediler. Çağırdık, sağolsunlar gelip, 2 kat aşağıya taşıdılar.

Araba kullanmadığım için öndeki boş koltuğa binmek için rica ettim. Kurallara uygun değil, diyerek reddettiler. Gece yarısı, taksi bulmamın çok zor olacağını, ayrıca hastayı, konu komşuya taşıtmanın da kurallara çok uyumadığını anlatmaya çalışmanın da faydası olmadı. Gece saat 02.30 gibi eski Göztepe SGK, yeni Eğitim Araştırma Hastanesi’nin acil servisindeydik. Adeta bir acil servis fabrikası kurulmuş. Hepsine hakim olamadım ama, herhalde 40 yataklı filan bir acil servis. Dikkat çeken bir başka nokta, heryerin pırıl pırıl olması.

Yazının Devamı

Seçime gitmeden seçim ekonomisi uygulamak ekonomiyi batırır..

Seçim ekonomisi uyguluyorsan bir an önce seçime gideceksin. Seçime gitmeden seçim ekonomisi uygulamak ekonomiyi batırır.

Daha geçen hafta 2 TL artan benzinin litre fiyatına bugün 1,43 TL zam geliyor.

Motorine ise 1,38 TL zam.

Yazının Devamı

Dağ fare doğurmasın da..

“Biz ne konut sahibini ne de kiracıyı mağdur etmeyecek bir düzenleme yapacağız. Fırsatçılığa da asla müsaade etmeyeceğiz.” Sayın Bakan Murat Kurumun kangren haline gelmiş kira meselesi ile ilgili açıklaması. Açıklamayı okuyunca anlaşılan şu: Ne şiş yansın ne kebap. Yani hiçbir şey yapmayacağız, mülk ev sahipleri, kiracıları garibanları üfelemeye, ezmeye devam etsinler kiralarına kira evlerine ev katsınlar biz zenginlere birden fazla konutu olan sahiplere bir şey yapmayacağız minvalinde şeyler. Yahu arkadaş bu memleketi yönetenler bir kere fakirin kimsesizin yanında saf tutsa ne olur? Hep mi sermayenin zenginlerin yanında yer alır? Siyasetçiler ya da devleti yönetenler neden onları oraya taşıyan yoksullara en kritik meselelerde yüz çevirir, anlamak mümkün değil. Anlamak mümkün de neyse; tamamen duygusallaşıyorum bazen.

Genç değilim de hala gençliğe ait dirilik depreşiyor. Neyse dirliğimize budunumuza halel gelmesin de.. Dağ fare doğurmaya devam. El attığınız bir meseleyi de milletin lehine çözün be arkadaş. Azgın azınlıktan bu kadar korkmayın. Fakir mahallelerden gelip fakirlere sırtınızı dönmeyin.

Ümit edelim fare doğuran girişim sayın Cumhurbaşkanımızın gariban halkın feryatlarına kulak vermesiyle kiracılar rahat bir yüz görür. Umarım bu çarkın dişlileri devlet otoritesi ile tek tek kırılır. Kiracılar derin bir nefes alır, ev sahibi olmayı hayal edenler de önlerine bakarlar.

Yazının Devamı

Enflasyona endeksli tahvil (EET) çıkarsa kur balonu patlar mı bilemem ama ülke patlar.

Eet yani enflasyona endeksli tahvil çıkarsa kur balonu patlar mı patlamaz bilemem ama çıkarsa ülke batar. Faizlerin %60 bandına kredi faizlerinin %75 lere çıktığını görürüz. Bu reel sektörün ve tüm piyasanın özellikle borsa ve konut piyasasının çöküşü anlamına gelir.

Peki, işe yarayacak mı? Bir süreliğine evet… Tıpkı KKM’nın 4 ayda doları yavaşlatması gibi EET da birkaç ay dövizi tutar. Ancak ekonomiye yükleyeceği külfeti telaffuz dahi edemiyorum. Sonra? Sonrası şu; sırada TÜFE endeksli tahvil ve ÜFE endeksli süper bono gelecek. Ne yazık ki gidişat bu yönde…

Enflasyonla mücadelede başarı mümkün mü? Elbette mümkün. Bunun için niyet etmeniz ve gereğini yapmanız şart. Kayıp Yıllar 1990’larda, enflasyonla tıpkı bugünkü gibi, sözde mücadele ediyorduk. Enflasyonu;%3600 a varan; nasıl çözmüştü İsrail. Dönemin MB başkanı 3 başlıkta özetlemişti: 1-Öncelikle ekonomik paket açmaktan vazgeçtik. 2-Sonra enflasyon külfetini toplumun tüm kesimlerinin sırtına yıktık, müjde vermeyi bıraktık, enflasyona endeksli tüm uygulamaları terk ettik. 3-Toplumun bir kesiminin enflasyon yükünü başkasına devretmesini önledik.

Yazının Devamı

Ne olacak bu Z kuşağının hali?

"Z Kuşağı" övgüleri ya da bu kuşağa, Boomer kuşağıyla karşılaştırarak atfedilen özellikler öylesine fantastik biçimler alabiliyor ki, nesiller konusuna sosyonomik perspektiften bakan biri olarak iki kelam etmeden olmuyor. Türkiye'de demografik olarak da, iktisadi ya da kültürel olarak da boomer kuşağı denen bir kuşak olmadığını, boomer kuşağı denen yaş kuşağının (sadece) Amerika'ya özgü olduğunu ve onun da gereğinden fazla abartıldığını düşünüyorum.

Bütün dünyada savaş sonrası ile 1980'lerdeki neo-liberalizme kadar süren, 35 senelik kısacık bir dönem var. Bu dönem, sosyal demokrasinin, refah devletinin, sosyal devletin ve elbette bütün bunları doğrudan ya da dolaylı mümkün kılan sosyalizmin altın çağı. Bu dönemde dünyaya gelenler mücadeleler sonucu bazı haklar kazanıyorlar. Bu haklar genel oy hakkından (kadın, mülksüz, genç, siyah, vs..) haftalık sınırlı çalışma saatlerine, hafta sonu tatilinden yıllık izne, emeklilikten bedava sağlık ve eğitime kadar geniş bir yelpazedir. Bu haklar kimse tarafından bahşedilmemiş, çok büyük mücadeleler sonucu elde edilmiştir. 1945-1980 arasına sıkışan bu kısacık dönemde dünyaya gelenler de doğal olarak bu haklardan yararlanmıştır. Neo-liberalizmin hükmettiği 1980 sonrası bu haklar tırpanlanmaya başlar.

Sosyalizmin yenilgiye uğraması ve Sovyetler Birliğinin çökmesinden sonra da hak kayıpları hızlanır, dünya hızla vahşi bir kapitalist ormana döner. Sosyal devlet güç kaybeder, yurttaşlar müşterilere dönüşür. Eğitim, sağlık özelleşir. Kamu hizmetleri daralır, kamu yönetimi çözülür. X, Y ve Z olarak isimlendirilen kuşaklar, bu dönemde dünyaya gelir, bu dönemin vahşi ormanında büyür. Öncelikle "boomer'lar her şeye sahip, Y ve Z'ler ev sahibi bile olamıyor, boomer'lar sahip oldukları evlerde bunları kiracı haline getiriyor" yaklaşımına bakalım: Bu yaklaşım sınıfları yok sayan, aynı yaş kuşağına sahip bütün bireyler aynı ekonomik, sosyal güce sahipmiş gibi bir temel anlayışa dayanır. İstanbul'da plazalardan birinde üst düzey yönetici olarak çalışan 60 yaşındaki biri ve 60 yaşındaki güvencesiz mevsimlik işçi. Aynı mı?

Yazının Devamı

Bütün zevkleri bu Dünya’da tadacaksak, cennete ne kalacak?

Bezos Amazon’un patronu şu açıklamayı yapmış: In fact, the administration tried hard to inject even more stimulus into an already over-heated, inflationary economy and only Manchin saved them from themselves. Inflation is a regressive tax that most hurts the least affluent. Misdirection doesn’t help the country.

Enflasyon fakirleri ezen geri kalmış bir vergi şeklidir diyor. Dünyanın 2. en zengin adamı siyasilerin söyleyemediğini söylüyor. Karşılıksız para basmanın uzun vadede kimseye hayrının olmayacağını vurgulamış. Bizim zenginlere ve siyasilere iktidar muhalefet farketmez kapak olsun bu açıklamalar. Yüksek enflasyonla büyüme tamamen kandırmacadan ibaret. Enflasyon %2-3 seviyesine düşmeden gerçek büyümenin ne olduğu asla anlaşılamaz.

Niye Bezos’un açıklaması ile girdim yazıya. Seçimler yaklaşıyor. Muhalefet toplumu yakan bu hayat pahalılığı olmak üzere tüm ortak sorunlara geniş şekilde değinmeli ve net gerçekçi populizmden uzak çözümler geliştirilip kamuoyuna açıklamalı. Bütün bunlar eğitimde fırsat eşitsizliği, gelir ve servet dağılımda adaletsizlik, şehirlerin lümpenleşmesi ve benzeri sorunlarla birleşerek ülkenin geleceği hakkında güvensizlik duygusunun artmasına yol açmaktadır.

Yazının Devamı

Musa değil isen Nil’den uzak dur!

Dolar yükselince "mazot zamlanır", çiğ süt fiyatı artınca "peynir 100 lira olur", TürkŞeker, Çaykur zam yapınca "marketlere yansır" diyoruz. Hakikaten de öyle oluyor. Bir faydası olacaksa, beklentileri iyimserleştirmeye çalışalım. İşin diğer farklı bir boyutu ise toplumun geniş kesimleri peynire süte temel gıda ürünlerine ulaşmakta zorluk çekerken orta üst sınıf ve oranı %5 civarı olan en zengin azınlık zıvanasından çıkmışçasına görgüsüzce tüketmektedir.

Hatta bazen sıra olan dönerci dükkanları ve bazı mekanları görünce ülkede kriz var ekonomik zorluk var demeye insanın dili bile varmıyor. Belki de yanılıyorum hissiyatına kapılıyor. Belki sadece benim alım gücüm düşmüştür, sıkıntı demekki ben de diye düşünüyor insan. Yeter ki herkes iyi olsun şüphesiz. Umarım öyledir.

Veyahut da Ülkede Aylak Sınıfın teorisi, Veblen malları ile Giffen paradoksunu aynı anda yaşıyor, bilin bakalım sebebi ne?

Yazının Devamı

Sorun ne?

İsrail Merkez Başkanı Jacob Frenkel enflasyonla mücadelede önemli işler başarmış bir bürokrat. %3000’in üzerindeki enflasyonu tek haneye nasıl indirildiği sorusuna paket açıklamayı bıraktık cevabını vermişti. Çünkü açıklanan her paket (karşılıksız para basımı yoluyla özellikle zombi şirketlere ve bireylere hibe ve kredi vermek) insanlara yeni imkanlar verdiği için harcamaya teşvik ediyor. Dolayısıyla enflasyonu arttırıyor.

Kendi kendime düşünüyorum. Ülkenin sorunu ne? İşsizlik…Asgari ücretlilerin oranı…Enflasyonda Dünya 6.sı olmamız…sığınmacılar…%120 ÜFE… Liste uzar gider. Peki çözüm ne? Kısaca cevap vermek mümkün değil ama ben çözümün ne olmadığını söyleyeyim. Cumhurbaşkanı’nın açıkladığı paket değil mesela. Kamu bankaları her kredide yaklaşık %5 içerde olacak. Veya faizi düşürmek de değil.

Sorunları çözmek için önce sorun olduğunu kabul etmek birinci öncelik. Daha sonra bu sorunlar için gerçekçi ve bilimsel yöntemlerle çözüm üretmek lazım. Bunları yaparken de samimi olmak gerekiyor. İnsanlar bu ülkeyi yönetenlerin kabiliyetini sorgularken, ben asıl samimiyetini sorgulamaya davet ediyorum.

Yazının Devamı

Kimi soğan bulamaz kimi bal yutar..

Yüce hükümetimizin son açıkladığı “Ekmek bulamıyorsan beton ye” ya da “Ekmek alamıyorsan konut al” projesi açıklandı devlet reisi tarafından. Karşılıksız para basarak ultra gevşek para politikasıyla ekonomik sıkıntıları çözmeye devam eden iktidar barınaksız kalan halkın feryadı arşa ulaşınca bir paket de onlara açtı. Konut finansman paketi. Karşılıksız para basmaya hiper enflasyona devam anlaşılan.

Geçtiğimiz 8 aylık süreçte İstanbul’da konut fiyatları 2,44 kat artmıştır. Türkiye geneli de çok farklı değil. Ancak Konut Finansmanı Paketi açıklanmasından 24 saat geçmeden konut fiyatlarına %15-45 arasında zam yapıldı. Böyle olacağını da öngörmüş ve Sosyal medya paylaşımımda uyarı olarak sunmuştum. Sn. Nebati bu şekilde zam olmayacağını söylemişti ama… %0,99 faiz oranı; 10 yıl vade, 1 milyon TL’lik konut kredisi için finansman maliyeti yıllık %12,72 ve aylık 14.277 TL taksit ile toplamda 1.713.240 TL geri ödeme söz konusudur. Türkiye’nin 10 yıllık geleceğinde bunu karşılamak oldukça güçtür. Bu uygulama fiyatları korkunç yükseltir. Arz ve talep dengesizliği adaletsizlik doğurur. Konut yatırımı prim de yapamaz. Yeni bir konut krizi doğar ve ekonomik çöküş yaşanır. TÜİK’e göre, konut imkanı nüfus artışını karşılamıyor: Kendi evinde oturanlar 2002’de nüfusun %73’ü iken, 2017’de %57’ye geriledi. 2023 sonunda bu oran %30’un altına inecektir! Türk vatandaşları mülteciden beter halde sokakta çatırda yatacaktır. Evet, gerçekten böyle ve abartmıyorum! 21 yıllık mesleki deneyimim ve entellektüel kapasitem bunu net söylüyor. Bakın tekrar uyarıyorum: 2008 yılında ABD’de yaşanan konut finansmanı krizini mumla ararız! İki sene sonra bu paylaşımı yeniden paylaşmak zorunda kalmak istemiyorum! İnşaat şirketlerinin bazıları önce çok ciddi kar edip sonra iflas edecekler. Finansal deprem altında kalarak can verenler ise yine dar gelirli vatandaş olacak. Kur Korumalı Mevduat formülü tutmadığı için Konut Finansman Paketi sunularak bankadaki döviz ve yastık altındaki altınlara göz diktiler. Ancak millet mali politika yönetimine ve TL’ye güvenmiyor zira mevduatın %70’i döviz cinsinden! 2022 yılı bütçesine göre, tarıma 57 milyar TL ayrılırken önceden belli inşaat şirketlerine 20 milyar TL ayrıldı. Enflasyonu düşürmek için öncelikle tarım ve hayvancılık %100 yerli üretimle kendi kendine yeterli ve verimli düzeye çıkarılmalı.

Hükümetin gıda politikası ise “Ekmek bulamıyorsanız BETON yiyin!”

Yazının Devamı

Enflasyon her zaman her yerde yeniden dağıtım politikasıdır ve gizli soygundur..

Memur ve emekliye temmuzda %25-30 zam yapılacağı konuşuluyor. Eğer bu gerçekleşirse enflasyon %200'e kadar çıkar. Üretim olarak karşılığı olmayan maaş artışları enflasyonu telafi etmez. Olan enflasyonun üstüne ekler. Enflasyon düşecekse memur maaşları düşmeli. Eğer gerçekten enflasyonun düşmesi isteniyorsa maaş artışlarını değil üretim artışlarını konuşmamız gerekiyor. Örneğin son bir kaç yıldır Türkiye’de açılmış büyük ölçekli bir fabrika hiç duydunuz mu?

Muhalefet emekliye,memura,asgari ücrete zam yapılsın diyor iktidar da muhalefetin istediğini yapıyor. Ne muhalefet ne de iktidar ben bu enflasyonu düşüreceğim,alım gücünüzü artıracağım ama enflasyonu düşürmek için kemer sıkacağız acı reçete içeceğiz diyemiyor. nin kredi notu yatırım yapılabilir seviyeye tekrar çıkmadan hiçbir ekonomik sorunun çözümü yok. Herkes bunu kafasına koysun. Bunun için de Türkiye nin 2010'da Yunanistan'da uygulanan acı reçete içilecek. Her kim iktidar olursa olsun. Hiçbir kaçışı yok. Pembe hayallere son vermek şart.

Tüketilenden fazla üretilmedikçe enflasyon düşmez. Formül bu kadar basit. Pahalılık neden olur. Arz eksikliği ya da aşırı talepten.Hem pahalılıktan dem vurup hem de az çalışayım çok yiyeyim olmaz. Cari fazla vereceksin. Veremiyorsan kanaat etmeyi öğreneceksin. Başka kurtuluş yok. Tek kelimeyle ALINTERİ dökmeden enflasyon asla düşmez.

Yazının Devamı

Ulaşım temel bir hak!

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından belirlenen yeni tarifeyle toplu ulaşımda tam bilet 7 lira 10 kuruş yapıldı Mayıs ayında. Belediye her ay zam uygulamasının ÜFE oranında güncellenmesine karar vermiş. Beslenme, barınma, çalışma hakkı gibi ulaşım da emeğiyle geçinen her insan için temel bir haktır. Tüm bunlar yaşayabilmek için olmazsa olmazlarımız.

İzmir’de ulaşıma yine zam geldi! Ve belediyenin aldığı kararla bundan sonra her ay ÜFE’ye göre zam gelmeye de devam edecek. Mesele emekçi halkın temel hakları olduğunda, kentin CHP’li belediyesi de sermaye dostu diğer partilerden farklı bir şey söylemiyor. Kendi tabirleriyle birer “piyasa aktörü” olan belediye şirketlerinin kârlılığı, maliyet, hasılat, sürdürülebilirlik, TEFE, ÜFE gibi laflar havada uçuşuyor. İyi ya da kötü yöneticiler oldukları için değil, patron düzenini savundukları için böyle yapıyorlar.Öte yandan biz biliyoruz ki CHP’li belediyenin söylediğinin aksine ulaşım da dahil temel haklarımız birer maliyet kalemi değildir.Hasılat hesabı yapılamaz, kâr amacı güdülemez.

İzmir de CHP belediyesi halkın lehine karar alırken eli titriyor. Nasıl olsa İzmirli bana oy vermeye mecbur deyip zammı dayıyor halka. Bir de her ay zam yapacakmış bak sen. Sanki halk her ay ÜFE oranında zam alıyor. Sevsinler sizin belediyeciliğinizi. Böyle belediyeyi ilkokul çoçuğu bile yönetir.

Yazının Devamı

LAWRENCE OF ARABIA..

LAWRENCE OF ARABIA filmi gelmiş Netflix'e. Bizi çok göstermiyor ama, yine de beğendim.

Fakat, bu eleman, kendi başına buyruk bir tip ve Araplar'a büyük bir DON biçmeye kalkıyor, fakat tutturamıyor.

Hatta, bir ara İngiltere'nin aksine Arap Kongresi falan toplamaya kalkıyor.

Yazının Devamı

Dayan yüreğim dayan..

Akaryakıt zamları almış başını gidiyor tüm tüketim maddelerine yansımalarını takip edemiyoruz.. Pazar tezgahlarındaki, marketlerin manav tezgahlarındaki sebze meyvelerin yanından bile geçemiyoruz.. Her hafta yirmi liralar civarındaki domates-hıyar borsası artık takip edilir gibi değil. Benim en çok tükettiğim sebzelerden biri olan domatesi, hıyarı artık gönül rahatlığıyla satın alamaz durumdayım.

Üç beş gün öncesinde 17-18 liraya satın aldığım domatesleri dün birkaç büyük marketi dolaştıktan sonra en uygun fiyat olarak gördüğüm bir yerde 24,90 liradan satın alabildim. Satın aldığım bu markette yine en çok tercih ettiğim ve kahvaltıda mutlaka tükettiğim kokteyl dpmatesin kilosu 34 lira, pembe domates ise 40 lira idi. Bana yenmeyecek ucuz çürük domates fiyatlarıyla gelmeyin. Yoksa çürük çarık 15 liraya domatesler de vardı. Düşünün memleketin halini. Çöpe gidecek domates bile 15 TL. Varın anlayın hayatın zorluğunu ülkenin. Vatandaşlarına cehennem yabancılara cennet olan paryalattığımız ülkemiz.

Bizde yaşanan bu fiyat istikrarsızlıklarını anlatan mazeretleri hazır gibi. Öncelikli neden; elektrik faturlarına yansıyanların üzerimize bıraktığı yıkıntılar. Doğal gaz, elektrik ve akaryakıta yapılan zamlar, benzin, mazot fiyatları ülkenin her köşesinde yirmi lirayı aşmış durumda. Çarşı pazarda dolaşırken satıcılar bile yaşananlardan ve yapılan zamlardan bizden çok şikayetçiler. Bu durumdan ençok etkilenlerin biz tüketiciler olduklarını içtenlikle dile getiriyorlar.

Yazının Devamı

Acı ilaç içilecek 2 sene dişinizi sıkacaksınız diyen daha görmedim.

Muhalefetin mülteci sınırdışı etmek, çiftçiye bedava elektrik vermek haricinde ekonomik yol haritası nedir bilen var mı? Bir şey üretelim, bir değer oluşturalım diyen tek 1 kişi yok. Hep bir şeyler satma, devletten nemalanma üzerine kurgulu herşey... Muhalefeti dinleyince sanki sınırsız bir harcama kapasitesi var ama şuan bunu harcamıyorlar gibi algılıyorum. Ona destek buna destek her meslek grubuna kadro sözü.

Acı ilaç içilecek 2 sene dişinizi sıkacaksınız diyen daha görmedim.

Şok tedavi uygulanmazsa ekonomik olarak en az 4 yıl kürek mahkumuyuz. İktidar veya muhalefet hiç farketmez bunu halka açıkça söylemeyen halkı kandırıyor şu an. Bu kadar basit.. Eğer muhalefet bu kafayla gelip ülkeyi yönetmeye başlarsa yolsuzluklara son verse bile tamamen ülke yine iflah olmaz. Üretimi, verimliliği, çalışmayı ve fiyat istikrarını yani enflasyonsuz bir dünyayı teşvik etmeyen hiçbir sistem adil ve yaşanabilir bir yaşam modeli sunamaz toplumuna.

Yazının Devamı

Yoksulluk ağır çekim soykırımdır..

Güzel ve yalnız ülkemde, canım Türkiye’de barınma, kira, gıda fiyatları doludizgin almış başını giderken arşa doğru; yoksulluk trend haline gelmişken, fakirlik toplumun artık %80 inin deneyimlediği bir hale dönüşmüşken, insanlar sabırla sokaklarda isyan etmeden sandığı beklerken, gençlerin artık gelecek yaşamlarında ev, araba alma ve evlenme ihtimalleri kalmamışken bakın milletin iktidarı neler yumurtluyor yeni. Haber yeni resmî gazetede yayımlanan değişikliğe dayanıyor.

Millet ev bulamazken kiracılar perişanken bizimkiler zaten fiyatları arşa çıkmış konutları hala yabancılara satmak peşinde. Zaten yabancılar için cennet Türkiye. Yabancılar blok halde kapatıyor daireleri: sonra konut rantı yaratırken hükümet yetmez devam diyen bir karar aldı.

Cumhurbaşkanı kararı ile emlakçılara Türkiye'deki gayrimenkulleri yurt dışında pazarlayıp satması için Ticaret Bakanlığı tarafından devlet desteği verilecek.

Yazının Devamı

Milli güvenlik sorunudur kontrolsüz göç..

Halk çok tepkili.

Şu anda BAM BAM BAM vuracak siyasetçi de lazım. (Özalvari siyasetçi kontenjanını İmamoğlu doldurdu.)

Sert söylemler, arkası da doldurulursa, sağlam MİLLİYETÇİ OY çeker.

Yazının Devamı

Peynirin lüks olduğu bir dönem..

Peynir fakir yiyeceğidir. Ekmekle katık edilir. Peynirin lüks olduğu bir dönem hatırlamıyorum ben. AKP'nin 2023 vizyonu sayesinde, çok şükür!

Geçen gün markete alışverişe gittiğimde gördüğüm fiyatlar dudak uçuklatıcıydı; bir markanın Ezine peynirinin kilosu 107.14 TL’ye satılırken aynı markanın İzmir Tulum peynirinin kilosu ise 114.14 TL’ye satılıyor. Bir başka markanın TOPİ peynir ürününün ise 250 gramı 14,45 TL’ye satılırken bu ürünün kilo fiyatı ise 69,8 TL’ye denk gelmekte. Akıl işi değil.

Market reyonunda peynir bölümüne geldiğinizde peynirlere uzun uzun bakan ve hayatı sorgulayan dalmış insanlar görüyorsanız evet "peynir artık lüks" olmuştur. Hiçbir şey bulamazsak peynir ekmek yeriz demek zengin cümlesi artık. Sadece peynir değil maalesef bir çok sağlıklı gıda ve hizmet te lüks oldu artık güzel ve yalnız ülkemde 2022 senesinde. Tanrı affetse insanlar affetmez bu hale koyanları, bu halin sorumlularını..

Yazının Devamı

Muhalefetin karnından değil, açık seçik konuşması lazım..

Adına "emerging market" denen kalkınamayan, gelişemeyen ülkelerin çoğunda mekanizma şöyle işler: Kamu malları önce yerli taşeronlara devredilir, yerli taşeronlar yağmaladıkları kamu malları ile zengin olurlar. Ancak o zenginliği sürdürecek bilgileri, görgüleri, kültürleri yoktur. En fazla bir nesil boyunca bu zenginliklerin keyfini sürerler.

Zenginliğe o kadar kısa yoldan ve kolay ulaşmışlardır ki, modern kapitalist dünyada o zenginliği çoğaltmanın, sürdürmenin, sigortalamanın yol ve yönetimini öğrenecek zaman bile bulamazlar. Har vurup harman savururlar. Sonra yerli taşeronlar, bu işi biraz daha iyi bilen, profesyonel çalıştıran, profesyonel yöntemler kullanan orta büyüklükteki (yerli veya yabancı) taşeronlara devrederler. (Mesela emlak devirleri yapılırken, mahalle komisyoncularının yerini profesyonel emlak brokerleri alır.)

Ancak kapitalizm doğası gereği tekelci bir sistemdir. "Birbiriyle yarışan rasyonel oyuncular" saftirik liberalin fantezisidir. Kapitalizmde zenginlik hep daha güçlüye, daha acımasız olana, daha gayrı-insani davranana geçme eğilimindedir. Bu da eninde sonunda tekelleşmeyi yaratır. Büyük balık küçük balığı yutar, büyür ve en sonunda balina olur. Merak eden araştırsın; günümüzde neredeyse bütün sektörler dünyadaki kaç tekelin hakimiyetindedir. Tekellerin anlaşamadığı yerde savaşlar patlak verir. Bu savaşlar da özgürlük/insan hakları/demokrasi diye yürütülür.

Yazının Devamı

Ekonomi bu kadar kötü iken iktidar bloğunun oy oranı..

Muhalefet sanıyor ki ekonomi çok kötü, iktidar seçime gidemez. Tamamen hayal görüyorlar. Ekonomi bu kadar kötü iken iktidar bloğunun oy oranı bütün anketlerde %35-40 bandında. Daha %10-15 civarında da kararsız görünüyor. Muhalefet hiçbir somut çözüm önerisi ortaya koyamıyor. 2019 yerel seçimlerinden beri iktidar bloğunun oylarında hiçbir anlamlı düşüş yok. Ekonominin yıllardır kötü olması halkın iktidarı bırakıp hemen muhalefete kayacağı anlamını taşımıyor. Nitekim de o geçiş hiç gerçekleşmedi.

Yani halk muhalefetin ülkeyi yönetip düze çıkarabileceğine inanmıyor. Buna ben de dahilim. Muhalefet iktidara gelmek istiyorsa populist söylemleri bırakıp neyi nasıl yapacağını maddeler halinde bir manifesto şeklinde halka açıklamalı. Örneğin muhalefet enflasyonu nasıl düşürmeyi planlıyor? Veya düşürmeyi planlıyor mu?

Bana kalırsa muhalefetin enflasyonu düşürmek için hiçbir somut eylem planı yok. Sadece devlete daha fazla memur alıp, emekliye zam yapma derdindeler. Bunlar enflasyonu daha da artıracak adımlar. Mülteci konusu kapandı bitti. Muhalefet buradan oy geleceğini sanıyorsa hayal aleminde yaşıyor. Gelecek olsa gelirdi şu ana kadar. Kemal bey yıllardır aynı teraneyi okuyor. Mülteciler yarın gitse sanayi tamamen durur. Onlar çalışıyor en ağır işlerde.Türk vatandaşları da KPSS'ye giriyor.

Yazının Devamı

Enflasyon halkın cebinden para çalmaktır ve en ahlaksız vergi zulmüdür!

Ramazan Kurtoğlu hocam yüksek gelen ABD enflasyonu ve ÜFE verisi sonrası (sırayla %8.5 ve 11.2) şunları söylemiş: ABD enflasyonu son 41 yılın en yükseği ile %8.5.

Enflasyon ile servetler eritilecek varlıklar el değiştirecek.Gıda ve su ile kitleler terbiye edilecek.Şok -düzensiz göçlerle Milli/ulus devler Demografik dönüşüm ve istikrarsızlığa itilecek…Herşey Büyük Sıfırlama ve 3.Savaş için. ABD Dolar’ının yani küresel para sisteminin üç dönemi:

Altına güven:1944-15 Ağustos 1971

Yazının Devamı

Türkiye dibi ne zaman görür?

Son enflasyondan sonra Türkiye biraz daha fukaralık çukuruna doğru düşmeye başladı.

Türkiye dibi ne zaman görür diye soruyorlar?

Türkiye hiçbir zaman dibi göremez. Çünkü fakirliğin dibi yok. Fakirlik sonsuzdur.

Yazının Devamı