Dünya'nın hiç bir yerinde, elinizi kolunuzu sallayarak bir ülkeye girip, 5 yıl oturup, VATANDAŞLIK alamazsınız.

Türkiye'yi bu kadar ucuzlaştırmak...

Bu modelle zaten, yarın 200 Milyon oluruz.

Herkes girebiliyorsa, orası zaten VATAN da olmuyor ki?

Bu GÖÇ sürdükçe, evi olanlar zenginleşirken, olmayanlar fakirleşecek.

GÖÇ EKONOMİSİ basit işler.

GÖÇ alan yerde sabit varlığı olanlar, yani EV, ARSA...vb., ki şu anda konumuz ağırlıkla EV, göreceli zenginleşme yaşarlar.

Eğer bir yere NÜFUS yığılıyorsa, o yerde daha önce köşebaşını tutanlar zenginleşir.

İstanbul'da KİRA KAZANÇLARINDA olan budur.

Misal,eskiden İstanbul'da 1 asgari ücret ödeyerek,Ataşehir'de iyi bir kulede 1+1'de oturabilirken,şimdi 2 asgari ücret lazım buna.

Evin sahibi,EMEK bazında artık 2 misli kazanıyor.

Evin fiyatı ise reel olarak belki x3 yaptı.

GÖÇÜN temel sonucu budur.Daima GÖÇ ZENGİNLERİ oluşur..

Elbette,üretime dayanmayan zenginleşme,SIFIR TOPLAMLI bir oyunda,birilerinin fakirleşmesini gerektirir.

Mesela,2 asgari ücret alan ve evli olan iki kişinin evine 4 asgari ücret girmekteydi,1 asgari ücret KİRA ödüyorlardı.

Şimdi ise,sırf birileri göçtü diye,2 asgari ödeyecekler.

Yani neymiş?

GÖÇ, çalışan kesimi, ücretleri azaltmasa bile FAKİRLEŞTİRİRKEN, çalışmayan rantiyeyi zenginleştiriyormuş.

Aynı zamanda GÖÇ, orta sınıfı ortadan kaldıran bir olaymış.

Bunlar basit iktisat.

Durduk yere insan arzı artarsa, her şeyin maliyeti artar.

Sisteme sadece ek nüfus eklenince, mevcut nüfusun üretimden aldığı pay azaldı, sadece ev sahiplerinin payı arttı.

(Hoş, pandemideki kredileri almayanlar ÖKÜZDÜR, APTALDIR demiştik. Çabuk haklı çıktık. Kredileri alanlar köşe oldular.)

Tam tersi de mümkündür.

TERSİNE GÖÇ de bölgedeki insanların yaşam standartlarını arttırır.

Türkiye'nin göç alması değil, göç vermesi verekirken, tam tersi oluyor.

Peki, hükumetin politikası neden böyle?

Bütün yaşananlar bilinçli.

DİNCİLER parayı emlağa yatırır. Üretime değil.

Haliyle, ülkeye insan akarsa da, DİNCİLER hem sermaye olarak güçlenirler, hem de ceplerine 3 kuruş atıp sömürebilecekleri sınırsız bir kitle elde ederler.

Bu politikada ÜRETEN gıdım ileri gidemezken, sermayeyi FAİZE değil de BETONA yükleyen kazanır.

İyi de, FAİZE para yüklemek kötü müdür?

FAİZ demek, yeni FABRİKA demektir. O paralar, üreticiye kredi verilir.

Para FAİZ yerine, BETONA akarsa, bugün olduğu gibi halk fakirleşir.

Baktılar BETON EKONOMİSİ tıkandı, mevcut nüfus da oy vermeyecek artık, hemen kendilerine yeni nüfus getirdiler.

Bu yeni gelenler, ömrü boyunca AKP seçmenidir, tabandır artık.

Aynısını eskiden maalesef CHP de yaptı. Sürekli oy atanların çoğu göçmendir. CHP'nin getirdikleridir. Göçmen enflasyonu ayrı dert yarattığı hiperenflasyon ayrı bir dert.

Zannettiler ki faizi düşürürsek enflasyon düşer. Sandılar ki tüm sorun dolar / TL kurundaki psikolojiden kaynaklanıyor. Çıktılarla uğraşıp, nedenlere eğilmedikleri için günlük bir takım çözümlerle durumun tersine döneceğini zannettiler.
Elimize geçen tek şey ise ilk 20 ekonomiden düşen, vatandaşı satın alma gücünü yitirmiş, reel sektörü yatırım yapmaya korkar hale gelmiş, enflasyonla ve para ihtiyacıyla baş edemeyen bir debelenme…

Oysa bakın ilk çıktıkları noktayı hatırlayalım. Hani beton ekonomisi bir kenara bırakalım. Son 1 kaç yıla bakalım. Ne demişlerdi Çin modeli… O zaman da bunun hem ölçek, hem üretim yapısı, hem de rejim nedeniyle işlemeyeceğini söyledik ama dinlemediler. Model araya araya model girdabında çukurunda kaybolduk. Geldiğimiz yer içler acısı.

Tüm yapılan yanlışlıklar silsilesi son altı ay içinde nasıl bir tsunami gibi ekonomik durumu yerle bir ettiyse, önümüzdeki altı ayda da daha da ağır ekonomik şartlar yaratacak.

En geç Haziran 2023’te seçim olacağını düşünürsek, uyarılara kulak asmayarak yenen hurmalar günü geldiğinde iktidarı tırmalayacak.

Mutluluktan gözleri hazine ve maliye bakanı Nureddin Nebati gibi ışıldayanlarınız var mı hala aranızda!


Not 1: Yurtdışına göç eden insanlarla ilgili bir saptamam var.Onlar, ülkeyi değil insanları terk ediyor.

Eğitim ve kültürel nedenlerle başka insanların hayatlarını zorlaştırıyoruz.

Türk toplumunun sloganı “kolaylaştırmayınız, zorlaştırınız!”

Hadsizlik tabii var. Bir de iş bilmez “eğitimliler” var. Liyakatsizler ordusu.

Ya da olayı bir terkediş değil de 'vazgeçiş olarak yorumlamak lazım.
Uğruna verilen tüm emeklerin , çekilen tüm çilelelerin neticesinde duyulan hayal kırıklığı ile
-hayallerden , hedeflerden , amaçlardan ... herşeyden bir vazgeçiş.
Zihinde kurgulanan bir sistemin çöküşü.

Not 2: "Birini tedavi etmeden önce sor ona; onu hasta eden şeylerden vazgeçmeye istekli mi?" Hipokrat

Not 3: TUİK’e göre TÜFE’de 2022 yılı Haziran ayında bir önceki aya göre yüzde 4,95, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 42,35, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 78,62 çıktı. Defalarca yazıldı zaten bu oranlar da mesele ENAG (gerçek enflasyon yakınsamadık) verileri.

Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG)’da haziran ayı enflasyon verilerini açıkladı. Açıklanan verilere göre yıllık enflasyon yüzde 175.55 olurken,
ENAG ve TÜİK verileri arasındaki uçurum yine dikkat çekti:

-Eğer bu rakamlar doğruysa Türkiye, bir hiperenflasyona adım atıyor.
-Hiperenflasyonun sonu her zaman ve her yerde bir ekonomik krizdir
-Tükiye’de ekonomik kriz daima döviz kriziyle başlar.

Not 4: Gömleğin İlk Düğmesini Yanlış İliklersen, İki Yakan Hayatta Bir Araya Gelemez…

Not 5: Maliye Bakanı Nebati’nin şimdiye kadarki öngörüleri pek tutmamış olabilir ama aralık ayına ilişkin vaat kesinlikle tutacak.
Aralık ayındaki yıllık fiyat artışı, kasım ayındaki orandan daha düşük gerçekleşecek.
Çünkü bu yıl aralıkta yıllık oran hesaplanırken geçen yılın aralık ayındaki yüzde 13.58’lik rekor artış hesaplardan çıkacak. Bu yıl aralıktaki artış yüzde 13.57 bile olsa yıllık oran gerileyecek.
İki kere iki dört misali!
Bu çok basit bir matematik işlemi çünkü.
Maliye Bakanı Nebati’nin “Enflasyon aralıktan sonra düşecek” açıklaması da biraz malumun ilamı oluyor.

Not 6: KAPİTALİZMDE, hiç bir işin değeri aynı kalmaz.

Eğer alanınızda özelleşmediyseniz, standart işler gittikçe OTOMATİZE olur.

YAZILIM da bunun dışında değil.

İleride, %95 AÇ YAZILIMCILAR, %5 çok zengin yazılımcılar kalacak. Bu %5, işi ticarete çevirebilenler.

Not 7: ALTIN ons fiyat olarak dolar bazında HAŞIRTTTTT. Gram/TL sabit gibi göründüğüne aldanmayın. Dolar yükseliyor o nedenle. Dolar endeksi 106 olmuş maşallah.

Amerikan Piyasaları da öyle.

Fabrikalardan veriler kuvvetli gelince, FAİZ KORKUSU bugünü yarattı.

Not 8: KRİPTO PARA piyasalarında işlem yapanların %99'u ÇOMAR.

Geriye kalan %1'i gerçek ihtiyaçlardan işlem yapıyor.

Dolayısıyla bu %99'u piyasa yapıcı Üfelemesin mi?

PY aç mı kalsın?

Bu işler böyledir her zaman.

%1'in zaten dalgalanmalarla çok işi yok.Ödeme yapıyor,proje kullanıyor.

Not 9: Berat Bey yeniden Maliye Hazine bakanı olarak göreve dönecekmiş son kulislere göre. Çok iyi eder. Zaten hasretle ve özlemle bekliyorduk. Gözümüz yollarda kalmıştı.

Not 10: Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.

Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim.
(Tanpınar)

Not 11: Deliyi düğün evine göndermişler, burası bizim evden iyiymiş, demiş. Delilere selam olsun.

Not 12: Bir japon inanışıymış;
Şu anki yüzümüz önceki hayatta aşık olduğumuz kişinin yüzüymüş. 

Not 13: Futbol borsada değil arsa da güzel.

Not 14: CENNET gibi VATAN!

Çünkü; ÇOK UCUZ! Tabii yabancıya ve Almancılara.

İnsan dahil, her şey ucuz!

Not 15: Anadolu’da seçmen sayısının az olduğu bölgelerde AK parti hâlâ ayakta gibi görünebilir ama genel huzursuzluk ve mutsuzluk her tarafı öyle bir sarmış durumda ki, Erdoğan’ın seçilmesi neredeyse olanaksız görünüyor.

Not 16: Bir hisse aşırı değerlendiğinde, daha da yükseleceğini zanneden yani treni sonundan yakalayanlar, tahtadaki büyük oyuncular "exit" ya da amiyane tabirle hızla mal boşaltmaya başladığında, zarar eder ve satmazsa, uzun vadeli yatırımcı olur. Buna malı kucaklatmak/kucaklamak deriz.

Not 17: Film ve dizi zevklerimiz birbirine yakın bir dostum ısrarla BBC yapımı ‘Peaky Blinders’ dizisini izlememi teşvik edip duruyordu. Sonunda dayanamayıp Netflix’ten dizinin herbiri altı bölümlük altı sezonunun bütününü izledim.
İyi ki, dostumun teşviğini ciddiye almışım, 2013’te başlayıp bu yıl altıncı sezonuyla sona erdirilmiş diziyi iyi ki, baştan sona izlemişim.
Ne yalan söyleyeyim, 1880-1910 tarihleri arasında İrlanda’da faaliyet gösteren Peaky Blinders adlı çete üzerine oturan senaryodan hareketle çevrilen diziyi izleyip, öyle bir örgütün elleri ve kollarının nerelere kadar uzandığını ekranda görmemiş olsaydım, şu sıralarda ülkemizde mesajlara, sosyal medyaya konu olan iddiaları kavramakta zorlanırdım.

Son söz: Tüm okuyucularımın ve Türk İslam aleminin kurban bayramını kutlar, aileleriyle, sevdikleriyle bayram tadında huzurlu sağlıklı zamanlar geçirmelerini temenni ediyorum.