Adın üç kere geçti netfliksde öylesine açıp izlediğim saçma sapan bir filmde
yalnız olsam çok ağlardım ama kızım bakıyordu
otoban dolusu gürültüyü sıkıştırıp beynime
kızım dedim, hadi çay koy da içelim...
Varsa bir  de biskrem koy tabağa
Ağzımın tatlansın biraz
Açlığımız yatışsın..

Son söz: Parasızlık tüm kötülüklerin anasıdır. Aşırı para da tüm şerefsizliklerin, bencilliklerin, sapkınlıkların ve ahlaksızlıkların babası.

Tadımlık: ‘Görülmemenin, fark edilmemenin, hep geride kalmanın acısıyla yaşadım’ diyor. Ona ‘bu yarış sana göre değil’ diyorum, ‘sadece yarışanlar mağlup olur. Bu yarıştan çekil’.

Not 1: Venedikli! Venedikli!... Son saatin yaklaştı.

Enis Behiç Koryürek

Not 2: Siz bana karamsar olduğumu söyleyeceksiniz. Ben de size iyimser olmanın işlenen suçlara işaret anlamına gelip gelmediğini soracağım.

İsmet Özel, Cuma Mektupları

Not 3: Türkiye aslında büyük ülke. Neden mi? Gelen yedi giden yedi, yedi sülale yiyenlerle doldu taştı, ama yine de hırsız ve yağmacıları doyurmaya gücü yetiyor. Yüzde bir geri kalanın sırtında kan emerek yaşamaya devam ediyor. Taşıyanlar itiraz etmedikçe de böyle gidecek...

Not 4: Bu ülkede eğitim, sağlık, hatta adalet ticari meta oldu. Devlet asli sorumluluklarından çekildi, bir grubun çıkarını ve gücünü koruma odaklı yapı haline geldi. 

Not 5: Hayatta müsabaka çok. Önemli olan her maça değil doğru maçlara odaklanmak. Toplum olarak bunu yapamadığımız için ligden düştük.

Not 6: 7 milyon memur/kamu vb çalışanı
16 milyon emekli
21 milyon öğrenci
7 milyon üniversite öğrencisi
8.5 milyon yaşlı (65+)
13 milyon (devlet imkânlarından faydalanan) yabancı (tahmini)

32 milyon resmi çalışan. 

Not 7: Faiz burada durmayacak. Dövize ihtiyacımız var. Bu döviz; yüksek faiz talep ediyor. Faizler olduğu yerde de duramayacak. Dünya indirim tartışmalarını sürdüredursun biz faizleri nasıl yüksek tutarız derdinde olacağız. Burada tek korkum, dışarının faiz indirme sürecinin gazına gelinerek bizim “NAS 2.0” hatasına düşmektir. Henüz faiz artışından umduğumuz faydaları temin etmeden böylesi bir “siyasi tercih” üzerinden Heterodoks 2.0’ı ve olası ekonomik faciaları yaşama riskimiz artacaktır.

Not 8: Konut satmak isteyenler için de konut almak isteyenler için de kolay olmayacak bir süreç yaşıyoruz. Hayalinin bile kurulmayacağı bir dönem. Sosyal konut projesi mi? Unutun gitsin. Ne böylesi konut üretecek müteahhit var, ne de TOKİ’de bunu gerçekleştirecek ekonomik kapasite… Kısaca konut fiyatları, erişilemez düzeylerini korumakla kalmayıp, yenisinin üretilmemesi halinde daha artabilir.

Not 9: Ötemize berimize baktığımızda herkes genişleyen aile olmaya başladı bile.
Kirasını ödeyemeyen annesinin evine koşuyor. Gençler yanlarına kahve termosu almadan dışarı çıkmıyor. Akşam pazarı artık rutin bekleyişlerin halini aldı. Zor bir süreç; daha zor günler kapıda. Küçülmeye gidiyoruz. Herkesin ayağını yorganına göre uzatması gerektiği konusunda uyarıyorum.
Aslında bazıları için ayağını uzatacağı yorgan dahi olmayacak. Hele ki emekliler, onları açlık sınırının altına gömen siyaset ile “bulabildiği en niteliksiz işte dahi” çalışmak zorunda kalacak. Hayatta kalabilmek için emekliyi bu duruma düşüren, ekonomideki tercihlerimiz oldu.
Bankada parası olanlar dolarla flörtleşmesin diye KKM’yi icat ettik ve bu bize yaklaşık 1 trilyon liraya mal oldu. Dar gelirlinin üzerinden çekip alınan yorgan, hali vakti yerinde olanların altında döşek olarak serildi. Emeklinin acıkabileceği unutuldu ama oy verebileceklerinin unutulması bence çok büyük hata.

Not 10: Tarihteki Ortaçağ; çöken Roma İmparatorluğu’nun doğurduğu küresel otorite boşluğunda oluşan çok merkezli ve karmaşalar dünyasını tanımlar. Hurafeler bolluğu içinde bilimin dışlandığı, savaş ve çatışmaların çoğaldığı, hayatta kalma mücadelesinin “ötekini” öldürmeyi meşrulaştırdığı(!) zamanlar.
Bugün dünya, benzer bir görünüm sergiliyor. Dünya jandarması ABD’nin; ekonomik, siyasi ve askeri gücünü kaybettiği ortamda, çatışma alanlarının çoğalmasının tanığıyız. Ukrayna/Rusya, İsrail/Filistin, Afganistan, Yemen, Suriye, Libya, Tayvan, Nijerya, Sudan, Etiyopya, Mali… Sürgit savaşan Dünya.

Bundan yarım asır önce 67 duvarlı ülke vardı. Şimdi ise 90 ülke, sınırlarını duvarlarla çevriliyor. Deniz Ülke’nin ifadesiyle 74 tanesi bunu tamamlamış durumda. Duvarların %56’sı Asya’da, %26’sı Avrupa’da, %16’sı Afrika’da... Korku, endişe, ötekileştirme, insandışılaştırma, öfke; yaygınlaşıyor.
Akli değil de nakli bilgiye olan ilgi ve artan enformasyon kirliliği, yeni inançlar, reforme edilmiş putperestlik, duvarların ardına hapsolmuş uluslar ve seçilmiş krallar dönemi… Yetmezmiş gibi yapay zekâ destekli algoritokrasi sayesinde seçmediklerimizin tercihlerimizi belirlediği asri(!) zamanlar…

Aslında daha yeni küresel krizler yüzyılına girdik. 11 Eylül terör saldırısı ile jeopolitik müdahale geldi. 2008-9 Küresel kriziyle ekopolitik müdahalelere tanık olduk. Pandemi ise biyopolitik hegemonyayı tetikledi. Şimdi de yapay zekâ ile dijipolitik müdahale geliyor. Üstelik bunların neticesinde devlet, insan hayatına daha derin katılma imkânı buluyor, ekonomide başat aktör haline geliyor.

Yerli-yabancı ayrımı, nesiller çatışması/uyuşması, modern gelenekselden dijital konvansiyonele geçiş, demokratlar (sivil) ile istikrarcılar (devlet) yanı sıra zenginler ve açlar arasındaki mücadelenin şekillendirdiği modern ortaçağa hoş geldiniz

Not 11: İnsanın en travmatik hali, evini kaybetmesidir.

Not 12: Şunu kabul edelim...
Milli eğitim artık çocukları okulda oyalamak üzerine kurulu...
Çocuklar hem ebeveynlerin hem de toplumun ayak altından uzak tutuluyor...
Özeller dışındaki olay budur, başka hiçbir şeydir, maalesef. Aslında özel okulların da çok farkı yok da en azından tamponları iyi görünüyor, caf caflı endamı var.

Ya öğretim diyeceksiniz?
Eh, "tarih öncesi"nden kalma bilgiler aktarılıyor elbette.
Eli öpülesi öğretmenler hâlâ var mı? Var.
Çocuklara hayrı dokunan şey sistem değil, bu öğretmenler...
Ancak günümüzde "bilgi"nin kaynağı çoktan okul dışına çıktı. Bazı araştırmalar, çocukların kullandıkları bilgilerin yüzde 67'sini okul dışında ve özellikle dijital ortamda edindiklerini ortaya koyuyor.

Not 13: Bana yaşamasını ya da ölmesini öğretecekti, sağlam ve sevimli elini benim kaskatı kesilmiş kalbime dokundurmalıydı ki, kalbim bu dokunuşla serpilip yeşersin ya da yanıp kül olsun. (HERMANN HESSE / Bozkırkurdu)

Not 14: Şimdilik sadece şu konuda düşündürtmek istiyorum...
Günümüz insanını tıp sektörü yoluyla nasıl paçasından yakaladılar ve bırakacak gibi de değiller, görüyorsunuz, değil mi?
Devletlerin düşmanları için orduları var.
Ama ya global sağlık düzeni düşmansa?..

Not 15: Belki de telepati denen şeyin tümü koku duyusundan geliyordur. Belki başkalarının düşüncelerini okumuyoruz da, kokluyoruz. (TOM ROBBINS / Parfümün Dansı)

Not 16: Birinci Dünya Paylaşım Savaşı'nı çıkaran Wilson, Lloyd George, II. Wilhelm, Enver Paşa falan mıydı?
Geçiniz, masal bunlar...
Bu savaşın hedeflerini o dönem kapitalizminin dinamikleri belirledi...
Büyük sermaye elitleri de tetiği çekti.
Yeni ekonomik sistemin ihtiyacı açıktı:
İradesi zayıf gevşek imparatorluklar yerine bölünmüş milletlerin kendini güçlü sanan ama sermaye karşısında güçsüz devletleri...
Öyle de oldu.

Tuzaktı...
Çünkü kapitalizmin gerçekte milletleri umursadığı falan yoktu.
İstediği devletleri kendi "iş"ine koşmaktı...
İtiraz edenler oldu.
Onlar için yeni bir savaş planladılar;
Almanya'yı ne yapıp edip Sovyetler Birliği'ne saldırttılar.
Sonrası bütün dünya için yıkıcı bir savaş ve yeni bir denge olarak geldi.
Gün geldi...
Yeni imparator ABD, dünya finans sistemini devletlerin prangası haline getirdi.
Artık karşı kutba ihtiyaç kalmamıştı; Berlin Duvarı yıkıldı.
Neo-liberal rüzgâr yeryüzünün en kuytu köşelerine kadar esti; insanlar ferahladıklarını sandıkça küçüldüler, köleleştiler.

Şimdi yeni bir virajdayız...
Artık milli devletlerin varlığı global sermaye elitleri için problem...
Kendileriyle işbirliği yapan "memur" devletler ve güçlü metropoller istiyorlar.
Önümüzdeki günlerde yaşayacaklarımızı bu dinamik belirleyecek.
Nasıl mı?
Devletleri daha çok ve daha küçük parçalara bölmek isteyecekler...
Ve finans sopasıyla halkları terbiyenin şiddetini yükseltecekler...

Not 17: Geçip gitmiş hiçbir şeye yazıklanmamak gerekiyordu. Yazıklanılacak tek şey şimdi'ydi, bugün'dü. (HERMANN HESSE / Bozkırkurdu)

Not 18: Bozkırkurdu gibiler iki çağ arasına sıkışıp kalanlar ve güvenlik duygusundan uzak düşenlerdendir. İnsan yaşamını kişisel cehenneme dönüştürüp yaşamak alınlarına yazılmıştır. (HERMANN HESSE / Bozkırkurdu)

Not 19: Hiç numara yapmadan söyleyeyim. Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde 9 askerimizi şehit eden örgüt “Kürtlerin hakkını savunan bir organizasyon” değil, Müslüman Kürt çocuklarını İsrail’in köpeği haline getiren bir Mossad organizasyonudur. Bu böyle olmasaydı, yani PKK isimli mayın eşekleri topluluğu İsrail’in köpeği değil de gerçekten Kürtlerin haklarını savunan bir organizasyon olsaydı Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hiçbir şey için olmasa bile “memleketin maslahatı” için bu organizasyonla barışmanın bir yolunu bulur, bu meseleyi bir şekilde hallederdi.
Daha önce yazdım, yine yazayım. Türkiye’de PKK terörünü bitirmeye en çok yaklaştığımız “çözüm süreci”ni bizatihi İsrail tarafından (da) sevk ve idare edilen iki örgüt, PKK ve FETÖ, el birliği ile dinamitledi.
Türkiye’nin “terörden arındırılmış bir coğrafya” olması en çok İsrail’in işine gelmez. Çünkü, sapkın itikatları gereği “Büyük İsrail” haritasını hayata geçirmenin kıyametin kopmasının tek yolu olduğunu düşünen Siyonistler, bizden talep ettikleri 22 şehir için teröre muhtaç şimdilik.

Not 20: Yapımında hiçbir katkımız olmayan, bize hiçbir katkısı olmayacak olan bir uzay gemisiyle bir Türk astronotu, uzay gemisinin sahiplerine 55 milyon dolar ödeyerek uzaya göndermekle neleri yapmaktan vaz geçtik sorusu alternatif maliyet kavramının iyi bir örneğidir..

Özellikle kamu yatırımları ya da işleri yapılırken asıl dikkat edilmesi gereken konu alternatif maliyet (tercih maliyeti, vazgeçme maliyeti) denilen maliyet kavramıdır. Maliyet, muhasebe açısından yapılan işin mal oluş bedelidir. Konu ekonomiye gelince ortaya bir de alternatif maliyet çıkar. Bu kavramı en basit şekilde açıklamak için bir soru sorabiliriz: Eğer bu işi yapmasaydık aynı maliyetle neler yapabilirdik? Uzay için faydalı yatırımlardan vazgeçildiği açıktır.

Not 21: Bir tarafta saat gibi işleyen bir teşkilat var, anonslarda bile Cumhur İttifakı’nın diğer parçası MHP İl Başkanı’nı da davet eden, saat gibi işleyen bir yapı var. Diğer tarafa baktığınız zaman nasıl sonuçlanacağını bilmediğiniz, iç tartışmaların sonuçlanmadığı bir muhalefet var.