Siyaset bilimcilerin makul çoğunluğu ve demokrasi tarihi bize göstermiştir ki; demokrasileri ayakta tutan ve geliştiren ve aynı zamanda katma değeri yüksek ürünleri üretip ülkeleri gelişmiş ülke ligine sokanlar hep orta sınıf olmuştur.

Türkiye’de son 7-8 yılda önce orta sınıf zayıflamış, son 2-3 yılda da orta sınıf tamamen çöküp yok olmuştur. Tüm siyasi partiler sözleşmişçesine asgari ücreti yükseltmeyi vaat ederken hiçbir siyasi parti asgari ücrete oranla gerileyen öğretmen, mühendis, kamu ve özel sektörde çalışan üniversite mezunlarını hiçe saymışlardır. En düşük memur maaşını. 11.688 TL olduğunu hiçbir siyasi ağzına almamaktadır.

10 yıl önce bir öğretmen maaşı 3 asgari ücret, en düşük memur maaşı 2 asgari ücret iken şu bir öğretmen maaşı tam ek ders alsa bile 2 asgari ücret etmemektedir. Tüm politikacılar sözleşmişçesine topluma okumanın, nitelikli olmanın insan hayatının kalitesini arttırmadığını, bu nedenle okumanın anlamsızlığını subliminal mesaj olarak halka iletmektedirler.

21.yüzyılın yapay zeka, robotics ve uzay çağı olacağını düşündüğümüzde devleti yönetenlerin ve yönetmeye talip olanların çalışanlara, okuyup niteliklerini geliştirenlere ve nihai olarak katma değeri artıracak insanlara daha fazla gelir vaat etmesi gerekir. Yoksa orta gelir bataklığını bırakın alt gelir çöplüğünde Sovyetlerin 1990’lardaki hali gibi çöker ve ülkenin tüm okumuş elitleri zaten başlamış olan beyin göçünü derinleştirir ve beyinsizlik çölünde kavrulursunuz.

Demokrasi sayıların rejimi olsa da gelişmenin ve uzay çağının öncüsü olmanın yolu nitelikli nüfusun oransal olarak yüksekliğidir. Kaldı ki başkanlık seçiminde 3-5 oyun önemli olduğu bile aşikarken hiçbir siyasi partinin ve başkan adaylarının ağzını açıp; “En düşük öğretmen maaşı 3 asgari ücret olacak, ya da en düşük mühendis maaşı 3 asgari ücret olacak” dediğini duymadık. Öyle ya da böyle okumuş nitelikli kesime belli oransal olarak yüksek gelir vaat etmezsek gelişmek ve muasır medeniyet seviyesine ulaşmak mümkün olmayacaktır.

Siyasi partilerin ve başkan adaylarının tüm vaatleri toplumun en düşük gelirli kesimine veya üretimden çekilmiş emeklilerine ya da sosyal yardıma muhtaç çalışmayan ya da çalışmaya imtina eden kısımlarına yönelik olup üreten, çalışan sınıflara yönelik hiçbir vaatleri bulunmamaktadır. Demek ki hiçbir siyasi parti çöken orta sınıfı umursamamakta, ya da çökmüş orta sınıfın ve okumuşların oylarını cepte görmektedirler.

Başkan adaylarına ve siyasi partilere şunu hatırlatırım: Hiçbir kimsenin oyu cepte değildir. Yok olmuş orta sınıfı hatırlayın ve demokrasinin teminatı olan nitelikli kesimleri ayağa kaldırmaya çalışın. Toplumun en düşük gelirli sınıflarını yüksek gelir sahibi yapmak, şüphesiz hem insani hem de politik olarak doğrudur. Fakat bunu üretimle değil de; emeğiyle üretip geçinen kesimleri vergilendirerek ve onların pastasından çalarak yaparsanız güzel ve yalnız ülkemin geleceğine dinamit koymuş olursunuz. İlla kaynak transferi yapıp sosyal adalet sağlayacaksanız milletin iliklerini semiren % 10-15 lik azgın azınlığa servet vergisi getirerek yapın lütfen. Ve son olarak Allah rızası için çalışmayı teşvik edin, eli ayağı tutan insanları çalışmamaya ve tembelliğe özendirmeyin. Doğa üretmeyen atıl hiçbir canlıyı bünyesinde barındırmaz..