Suriye'de Asgari Ücret 50$.

Türkiye'de 400$+ şu anda.

Neden dönmek istesinler?

ZORLA göndermek dışında, hiç bir seçenek yok.

Savaş bitti sayılır.

Çoğu SURİYELİ için, burası bir tür ALMANYA.

Kalabalık şekilde bir apartman dairesinde yaşayıp, kazandıkları 400$'ın, atıyorum 200$'ını kenara atsalar, kendi memleketlerine göre, her ay 4 asgari ücret biriktirmiş oluyorlar.

Gitmemek istemeleri normal.

Konuya EKONOMİK olarak da bakmak lazım.

Suriye ile anlaşıp, Kuzey Suriye'de 100$ ile insan çalıştırsak, Suriye'deki taban ücretin 2 mislini ödemiş oluyoruz.

Elbette sanayi işçisi o rakamla kalmaz. Ama, Türkiye'dekinin en fazla yarısına çalışırlar.

Not 1: Resmi kur ile gerçek kur arasında şu anda 1 TL fark var.

KKM'cileri öpüyorlar.

Yarın bu fark, mesela 5 TL olursa?

KKM'ye bulaşmayın demiştim

Not 2: Yaklaşık 2 Milyon kişilik konut yapılacak depremzedelere.

Eğer 2 Milyon kişi, evsiz kaldıysa, kaç kişi öldü?

Açıklanan rakam hikaye.

Son söz: insan, geçimini bir düşmanla savaşarak sağlıyorsa, bu düşmanın ölmemesi onun çıkarı gereğidir.

Not 1: orucun sağlıkla ilişkisine dair tartışmalar var. bu konularda yetkin biri değilim ama benim tecrübem şöyle: ramazandan önce şişkinlik, hazımsızlık, mide ve bağırsak problemlerim vardı; oruca başlayınca hiçbirinden eser kalmadı. konuyla ilgili söyleyebileceklerim bundan ibarettir.

Not 2: siyaset, lanet bir alan hakikaten. 20-30 yıl boyunca bizi canımızdan bezdiren bir siyasetçiden kurtulunca seviniyoruz; oğlunu, kızını musallat ediyor başımıza bu sefer. alışmışlar yemeye, yedi sülale başımızda semirecekler illaki. ne bitmez çilemiz var arkadaş!

Not 3: ekonomide sıkıntı yok diyorlar ya; haklılar. üç-dört maaş birden alıyorlar. kupon arazilerle, ballı ihalelerle köşelik oluyorlar. yedikçe yiyorlar, semirdikçe semiriyorlar. ekonomileri tıkır tıkır işliyor gerçekten de.

Not 4: Muharrem ince’nin alacağı oy 1 puan. Partisi de 0.5 alacak. Kendisini eleştirmemin sebebi her fırsatta Kılıçdaroğlu’nu hedef alması

Ne zaman durur, o zaman dururum ki duracağını sanmıyorum, çünkü ona yüklenen misyon CHP’den oy tırtıklamak

Bu yüzden; güçlü olan kazansın

Not 5: Muharrem İnceyi en iyi tarif eden cümle: Yattıklarına adaylık, yatamadıklarına hakaret, küfür..

Not 6: O kadar çok gelmediler ki şimdi de ben istemiyorum.

Not 7: Mülkiyet, adaletsizliğin temelidir...

Not 8: Herkesin razı olduğu bir haksızlığa isyan etmek kolay değildir.

Not 9: Acılar gece çözülür..

Not 10: Dünya birbirini arayan ruhlarla dolu. İki satır konuşabileceğimiz, gülüşün ve hüznün kıvrımlarında birlikte kaybolacağımız sahici insana susamış durumdayız. Göğe aynı aşkla bakabileceğimiz, etten ve kemikten olduğu kadar acıdan ve gerçekten yapılma soylu ruh arkadaşları. Onunla yürürken ve ona yürürken kaybolmaktan korkmadığımız, kalplerini kendimize pusula bellediğimiz, maceramızı yüzlerinde seyrettiğimiz, hayatlarını birbirimize tanık kıldığımız dostlar. Şu kalabalık dünyada ancak birbirimize iltica etmekle serinlediğimiz yol ehli. 

Not 11: Aşk birbirinin gözlerinin içine kendinden geçmişcesine bakmak yerine, aynı omuz hizasında durarak ufka beraber bakmaktır.

Not 12: Dünya bir ezgiyle dönüyor ve vardığın her yerde soruyorsun : ‘Buraya kanatlarıyla gelmiş birisi var mı?’

Not 13: “Ruhunun diğer yarısı ortaya çıktığında başkalarıyla işlerin neden yürümediğini anlayacaksın.”

Lev Tolstoy, Anna Karenina

Not 14: “o gece gördüm, onun gözlerinde gördüm; 
gün ne güzel doğarmış meğer açık denizde!”
...

Not 15: Su ne söyler de çürür karanfiller vazoda..

Not 16: Var mı daha ağır yük zamanı çekmek kadar?
Yaşama sebebimsin; su kadar, ekmek kadar. 
Ayrılığın özlemin her şeyin bir hazzı var. 
Seni anmakta güzel seni beklemek kadar.

Ömer Hayyam

Not 17: “Seni kitap okuyan insanlarla tanıştıracağım.Hayat, ancak böyle insanlarla bir araya geliyorsan yaşanmaya değer.”

Martin Eden, Jack London

Not 18: Sonra bir nisan akşamı dedim ki;
Ay gülümseseydi eğer sana benzerdi..

Not 19: Haydi gel sevgilim;
Bir daha deneyelim,
Bir kere daha kesmek için yolunu kalabalıkların,
Yüreğimizden, gönlümüzün derinliğinden,
Vermek, hep vermek için,
Çünkü dağıttıkça çoğalır bizim zenginliğimiz.
Aşkın bir adı da berekettir.

Erdem Bayazıt

Not 20: " - .. bu tarladan her gün geçerim ama buraya hiç dikkat etmemişim..
+ Bir daha göremeyeceğini biliyorsan başka bir anlamı oluyor.." 

Andrei Rublev / Tarkovski

Not 21: Ben ona dedim ki, 
Suyun üç hali var, 
Dördüncüsü sensin.

Not 22: Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdesin.
Su olsan kimse içmez,
Yol olsan kimse geçmez,
Elin adamı ne anlar senden?
...
Çın çın ötüyor yüreğimin kökünde
şu dünyanın ıssızlığı.
Tanrı kimsenin başına vermesin
böyle bir yalnızlığı! 

Yaşar Kemal

Not 23: ERDEMLER KANTARLA TARTILMAZ 

göstere göstere fakir fukaraya, çoluk çocuğa para dağıtmak erdem değildir, çünkü bu gösteriş, parayı alanların değil, parayı dağıtanın kendi çıkarınadır; yani bu alışverişte parayı veren, parayı alanlardan daha çok kazanmaktadır; üstelik bu kazanç da maddidir, manevi değil.

Not 24: iktidara yürüyüş yürek (samimiyet) ile olur;
iktidarda kalış akıl (itidal) ile.
iktidardan düşüş küstahlık (kibir) ile.

Not 25: hak edilmemiş özgüvenin dışavurumu küstahlıktır.

Not 26: zayıf zekaların bir konu üzerinde yeniden düşünebilme becerileri yoktur, bu nedenle dogmatik olmaları kaçınılmazdır.

Not 27: “Dava” denilen şey eşten, dosttan, sevgiliden geçme fedakârlığıdır. Bir şeylerden geçmek yerine bir şeylere ulaşmak haline gelen bir dava anlayışı ancak arazi davası, kan davası, mal davası, mülk davası olabilir. Hâlbuki insanın sorumlu bir varlık olarak yeryüzünde bulunuş gayesi kendi egosunun etrafına çitler çekip müstahkem mevkiler inşa etmek değil Yunus’un vasıl olduğu seviyeye vasıl olmaktır: “Ben gelmedim dava için / Benim işim sevi işi / Dostun evi gönüllerdir / Gönüller yapmaya geldim.”

Not 28: Ananın rahmi seni dünyaya getirdiği için pişmanlıktan kıvranıyordur..

(Bir filmden replik)

Not 29: “Ben Anadoluyum…/Yıllar yılı susuz kaldım, yıllar yılı aç…/Şükrederek, kalktığım sofralarımda/
Ya soğan ekmek olur yahut bulamaç.” (Yavuz Bülent Bakiler- Harman-s. 41)

Not 30: Hakikat, kendisini arzu eden herkesin boynuna atlayan bir fahişe değildir. 
Bilakis hakikat öyle nazlı bir güzelliktir ki ona ulaşmak için çabalayarak kendisini ve neyi var neyi yoksa her şeyini feda edenler bile onun lütuflarına nail olabileceklerinden emin olamazlar.
İsteme ve Tasavvur Olarak Dünya, Schopenhauer

Not 31: Hakikatın partizanı olmaz. Tam tersine hakikat, bütün bu politik çekişmelerin ve hengamenin arasından sesizce ve göze çarpmadan yolunu bulur.

İsteme ve Tasavvur Olarak Dünya, Schopenhauer

Not 32: Korkak, yalnızlığın ne olduğunu bilmez: Sandalyesinin arkasında hep bir düşmanı vardır.

Tan Kızıllığı, Nietzsche

Not 33: Gerçek hediye, dolu dolu sevgi ve şefkattir; gerçek hediye, aile içinde sükûnet, saygı ve sevinç ortamıdır.

Not 34: Hiçbir şey yapmasalardı da 20 yıllık iktidara tepki oylarını alacaklardı, aldılar.
“Sana söz” sloganının altı halâ dolmadı. Üstelik söz vermenin işe yaraması için  güven endeksinin çok yüksek olması gerekir.
Söz veren Haluk Levent olsaydı işe yarardı, zira güven endeksinde ilk sırada.
“15 bin TL bayram ikramiyesi”, “30 bin TL asgari ücret”, “300 milyar dolar yatırım” türü batan geminin malları yaklaşımı ters etki ederdi, kamuoyu araştırmalarına göre etti de.
Bilboard fotoğraflarında Kemal Beyin bize, yanındakilerin başka yöne bakması da evlere şenlik bir komedi.
Diyeceğim o ki, seçmeni koyversen de zaten alacakları oyları alacaklar. Aradan reklam ajansları hak etmedikleri halde zenginleşecek o kadar.

Not 35: RTÜK’ün “kötü örnek oldu” iddiasına konu sahne şöyle:
Muhafazakâr ailenin kızı Nursema istemediği bir adamla zorla evlendiriliyor. İlk gece kocasının birlikte olma ısrarına karşı koyduğu için eşi tarafından yere itiliyor, kaçmak için pencereye tırmanmışken eşi onu aşağıya itiyor.
Karara itiraz edildi. Yayın durdurma cezası kaldırıldı. Dizi başlarken yayın durduruluverdi, sanki yangından mal kaçırılıyor.

Not 36: Yazar Ahmet Ümit’in “Tapınak Şövalyeleri” kitabı basımından 16 yıl sonra müstehcen bulunarak poşetlendi.
Ahmet Ümit düşkünü değilim, 16 yıldır da “Tapınak Şövalyeleri”ni okumak aklımdan geçmemişti.
Şimdi o kitabı okumayı ilk sıraya koydum. Size önerim, yasaklamanın cazibesini artırmaktan başka işe yaramadığını unutmamanız.

Not 37: Ne kadar kapalı devre hayat sürdüğümüz gerçeği, ülkem dizilerinde net olarak görünüyor.

Kocaman malikânelerde, kalabalık aileler şeklinde yaşıyorlar. İşe giden, çalışan pek yok ama para sebil.
Senaristleri bir salın, bir sosyalleşsinler.

Not 38: Bildiğim en vahşi, baştan sona koreografik şiddet içeren “John Wick” yeniden çekiliyor. Şiddeti en uç noktalara götüren bilgisayar oyunları satışı denetimsiz serbest. Neoliberalizmin “her şey satılık, satılık olmayan değersizdir” anlayışı hüküm sürüyor ruhlarımızda. “Şiddete hayır” kampanyaları sadece kenar süsü olarak kalıyor ya, büyük ikiyüzlülük orada.

Not 39: Eğer cumhurbaşkanlığı seçimi 14 Mayıs’ta biterse, 15 Mayıs’a kadar, yok ikinci tura kalırsa 29 Mayıs’a kadar 85 milyon teba cümbüş yapacak. Sonra siz ve evlatlarınız ömür boyu sürüneceksiniz.

Çünkü, devlet bir işletme değildir, kendi gelirini üretmez, sizden toplar, yine size dağıtır.  Reis’in doğal gaz jestinin bedeli herhalde yıllık TL20 milyar civarında BOTAŞ’a girecek, o da size boru döşeyecek. Size ve evlatlarınıza döşenecek borunun kalınlığı ve uzunluğunu anlamanız için, krediyle aldığımız ve asla geri ödeyemeyeceğimiz için icra-iflas yoluyla evlatlarımızdan tahsil edilecek diğer kıyakları sıralayayım size:
* En az 2.5 milyon EYT emeklisi
* Bayram ikramiyelerinin asgari ücrete eşitlenmesi, ve düşük maaşlı emekliye zam.
* Temmuz’da kamu işçisine en az %40 zam
* TL400 milyar KGF’nin “görev zararı”.
* TL150 milyar depremzedeye konut ihalesi..
Not 30: TCMB faizinin %35’e çıktığı bir senaryoda, KOBİ kredi faizlerinin %45’in altında kalması imkansız. Bu durumda Türkiye pandemi öncesi ekonomi basınının manşetinden düşmeyen “konkordato furyası” ile ikinci kez yüzleşecek. Üstelik, bu kez fırtına değil, tsunami ile vurulacağız, çünkü 2018’den bu yana KGF ve negatif reel faiz sayesinde, ISO500 hariç tüm şirketler dev miktarda kaldıraca gömüldü. Henüz şirketlerde oluşacak hasar konusunda tahmini bir rakam veremiyoruz.

Not 31: bayramlar daima bize “başkaları” sayesinde varolduğumuzu hatırlatır, başkalarına rağmen varolduğumuzu ise unutturur.

Not 32: iktidara yürüyüş yürek (samimiyet) ile olur;
iktidarda kalış akıl (itidal) ile.
iktidardan düşüş küstahlık (kibir) ile.

Not 33: Almanya'da 2,5 milyon kamu çalışanına tek seferlik 3 bin euro ve ücretlere yüzde 5,5'lik zam konusunda hükümet ve sendikalar anlaştı.

Ver.di Başkanı Frank Werneke de uzlaşma kararının "ağrı eşiğine yaklaştığını" belirterek, gelecek yıl düzenli maaş artışlarının federal hükümet ve belediye çalışanlarının büyük çoğunluğu için yüzde 11'in üzerinde bir artış anlamına geleceğini vurguladı.

Not 34: Başkentlere sıkı sıkıya bağlı olan, rant arayış amacı ağır basan, devlet tarafından korunup desteklenen ve özellikle de kulüpçülük faaliyetleri arşı aşan bir dindarlık modeli bölgemizi sarmalamış ve adeta bir hastalık haline bürünmüştür. (...) Bu dinci oluşumların ekonomik özgürlük, gelir dağılımı, ekonomik büyüme, tüketim alışkanlıklarını değiştirme ve benzeri gibi dertleri yoktur ve olmayacaktır. Her şey din ile para arasındaki dengedir onlar için."

Din ile siyaset arasındaki denge de para içindir; paraya ulaşmak isteyenlerin kurduğu bir denge...
Tarikat ve cemaatlerin holdingleşmesi hatta partileşmesi bu gerçeğin yansımasıdır... Tarihte de böyleydi ya...

Not 35: Neden kur iki yılda iki katı olur biliyor musunuz?
Erdoğan faizi düşürdükçe enflasyon yine yukarı gidecek çünkü:
1-Erdoğan ekonomisi Merkez Bankası deli gibi para basıyor. 23 Nisan 2021 yılında 1,2 trilyon olan M1 para arzı (vadesiz mevduatlar + dolaşımdaki para) an itibariyle 3,6 trilyona vurdu. Büyümeden daha fazla para basarsanız enflasyon artar. Lira değer kaybeder. Faizi indirdiğiniz zaman da faiz enflasyon makası iyice açılır kur fırlar.
2- tarım ve sanayideki dışa bağlı, üretimden kopmuş durumun da düzeltilmesine dair verilen bir reform işareti yok. Demek ki arz sıkıntılarına bağlı enflasyon yukarı gitmeye devam edecek. Faiz düşerken kur ne olacak?
3-Yanlış yönetimin sonuçlarını telafi etmek, seçimi kazanmak için bol keseden harcama yapılan bütçe muazzam açıklar veriyor. Üç ayda 200 milyarı geçen açık var. Bu açık ise zamlarla ve vergilerle kapanacak. Zamlar enflasyonu artıracak. Enflasyon artarken Erdoğan faiz indirince ne olacak? Kur kopup gidecek, resmî kurun iki katı olacak…
Sözün özü; yukarıda enflasyonu artıracak dinamikleri ve karşısında faizi indirecek ve işleri daha da berbat hale getirecek bir planı sizlere önceden söyledim.
Gelecekte kıymanın kilosuna 700 TL, soğana 60 TL vermek isteyen kardeşlerimiz varsa artık kendileri bilir…

Not 36: Kuran bile 1400 yıldır hep aynı: İnsan rutini seviyor. Değişim zor. Yaşadığımız tüm olumsuzlukların baş nedeni Kuranı kişisel iktidarları için kullananlar. Dolayısıyla Kuranı ve politikayı her işe karıştırmak zorundayız.

Not 37: Dünya nüfusu, her 40 yılda, tam 3 Milyar kişi artıyor.

Bu durumda, kimi ülkeler OTOMASYONA geçerken, kimilerinde ise UCUZ İŞÇİLİK kaçınılmazdır.

Nüfus artıyorsa, toplum zenginleşemez.

Zenginleşmek istiyorsanız, nüfusunuz artmamalı.

Not 38: ABD'de de karılarının MAYOLU fotoğraflarını paylaşan erkeklere GAVAT demeye başlamışlar.

Gördüğünüz gibi, kültür farkı da bir yere kadar.

GAVATLIK kurumu her ülkede abuk karşılanıyor.

Not 39: ABD'de de karılarının MAYOLU fotoğraflarını paylaşan erkeklere GAVAT demeye başlamışlar.

Gördüğünüz gibi, kültür farkı da bir yere kadar.

GAVATLIK kurumu her ülkede abuk karşılanıyor.

Not 40: Kaybedeceğini bilen iktidar vaatte sınır tanımıyor 
Halk uyandı 
Dönüp sormazlar mı 
21 yıldır niye yapmadınız diye 

Not 41: Dövize ihtiyacın var:

1. Almak için düğmeye basıyorsun

2. Devlet yani hükümet sana %5-6 daha pahalıya satıyor

3. Bir de komisyon alıyor üstüne

Nereye mi gidiyor tümü?

O adalara.

Not 42: ''Merkez Bankası’nın swaplar düşülmüş 
  net rezervlerinin 
 19 Nisan itibariyle 
-62.8 milyar dolara geriledi.''

  Dolar neden karaborsada, anlaşılmakta.... 5 günde gerçekleşen arka kapı döviz müdahalesi 4,2 Milyar USD

Not 43: Bazen düşünüyorum, ne garip mahluklarız? Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikayet ederiz; fakat gün denen şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak için neler yapmayız?

-- Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Ahmet Hamdi Tanpınar

Not 44: “Özgürleşme çabası insanı tutsak hale getirdi.”

Michel Foucault

Not 45: Manzara net:  Genç işsizliği bir kaç yıl içinde altedilemez, işgücü verimliliği de hızla yükseltilemezse, SG (sosyal güvenlik) transferleri bütçe için kara delik oluşturacak. Ekonomi gittikçe yaşlanan ve ortalamada her bireyin daha uzun süre emekli maaşı aldığı bu sistemi taşıyamaz. Çalışandan emekliye transfer ekonomisi evresine geçer ve işgücü verimliliği kalıcı gerileme trendine girer.  Sonuçta, ya vergiler sürekli artacak, ya da emekliye tanınan haklar sürekli kısılacak.

Not 46: Seçimlerden sonra faiz artırımları kaçınılmaz. KK ve Mİ kazanırsa “parasal normalleşme” hemen başlayacak.  Eğer Erdoğan ve Cİ iktidarda kalırsa, Erdoğan kış aylarına kadar ekonomi politikasında revizyona gitmez. Fakat herhalde artık herkes  ikna oldu ki, YEM kronik döviz açığı üreten bir hastalık. Model de değişmeyeceğine göre kış aylarında ödemeler dengesi krizi kapıya yaklaşacak. Erdoğan mecburen faiz artırımına razı olacak ve hatta IMF’yi dahi çağırmak zorunda kalabilir.

Not 47: Seçim sathına girildikçe olay git gide daha çok kontrolden çıkıyor ve akıl tutulması iyice ulufe dağıtmaya ya da vaatler fırtınasına dönüyor. Ben doğalgazı bedava vermekle, seçim sonrası 300 milyar dolar gelecek söylemlerini birbirinden çok farklı görmüyorum.
Eğer bir ülkede yönetime talip olanlar program anlatmak yerine, vaat yarışına girdiyse, orada o vaatlerin çoğu gerçekleşmeyecek demektir. Öte taraftan da bu seçmen kalitesinin ‘sormak’ değil ‘almak’ üzerine kurgulanmış yapısını göz önüne serecektir.

Bu da sadece bir laf yarışını doğurur ve asla size proje ve gerçek çözüm anlatılmaz. Tam bir kısır döngü. Öyle bir havadan söz ediyoruz ki bu iklim, projesi olana da proje anlattırmıyor. Oy verecek olanı da seçmen olmaktan çıkarıp ‘bana ne vereceksin’ beklentisine giren insanlara çeviriyor.

Not 48: Gıdada fırsatçı arayanlar, ev fiyatları söz konusu olduğu zaman toz oluyorlar; konuyu kapatıyorlar. Burada kara para aklamadan fahiş kazanca kadar bir dizi tespitte bulunmanız mümkün. Ama bunu da ‘bence’ diyerek yapamazsınız. Hukuki karşılığının olması için yasal düzenleme yapmanız gerekir.
Var mı? Yok. Ama kiralar olmuş 10 bin TL ortalama, 1,8 milyon TL’ye mal edildiği söylenen evler satılıyor 5-6 milyon TL’ye, ama soğanın fiyatı bugünün meselesi değil, çünkü orada oynaklık var öyle mi? Hadi canım sen de…

Not 49: DÖVİZE YAPILAN BASKI ARJANTİN’DE KARABORSADA KURLARI ZIPLATTI.
Arjantin pezosu, Nisan 2023’teki %104 enflasyon, azalan rezervler, ihracatı vuran kuraklık ve ülke ekonomisine ilişkin endişelerin artmasıyla geçtiğimiz hafta ABD doları karşısında rekor bir düşüş yaşadı.

Not 50: Ekonomik krizle uğraşan Arjantin'de sıkı sermaye kontrollerinin resmi foreks piyasalarına erişimi sınırlaması nedeniyle resmi kurla çarşı kuru arasındaki makas yüzde 200'ü geçti. Türkiye'deki döviz piyasasında da kur ile serbest piyasa arasındaki makas açıldı. Yüzde 6'ya çıktı.

Not 51: Hakikatten yana değil yanılgıların yanında hizaya girmiş bir toplum. Oysa her dem anlatılan Hz. Ömer ve onun adaleti gitmiş yerine betondan anlatılar kalmıştır.

Not 52: “Çoğu insan büyük ve küçük yenilgilerin yükünü içinde taşır.” Kieslowski

Not 53: dünyayı fani olarak tanımladığımızı varsayıyorum, gerçekten dünyanın faniliği bizim için bir telaffuz ettiğimiz havalı bir alışkanlık mı yoksa gerçekten içimizle, dışımızla bütün eylemlerimizle teyit ettiğimiz bir hakikat mi? Dünya’nın “imtihan dünyası” veya “yalan dünya” olduğunu ifade edişimiz bizi peşine düştüğümüz gerçeği bulmada ne kadar istim üzerinde tutar?

Not 54: Fani olana tamah eden bir insan için gerçekten dünya bir misafirhane midir? Öyle olsa sevinçler, kederler, gamlar bu kadar bayraklaştırılır mıydı? Bu dünyayı bir diğerine kâbusa çevirmeye çalışan insanın zaferini ne ile taçlandırabiliriz? İçinde her geçen gün kartopu gibi haset, kibir, kin biriktiren insanı hangi zafer mutlu eder. İçindeki zayıf noktaların, hiç tamamlanmayacak boşlukların sürüklediği karanlık iç kuyularından insan ne ile çıkar? Hangi ilaç, hangi tabip, hangi modern icat buna yardımcı olur.

Not 55: Sürekli mutluluk pazarlayan bütün mecralardan payına dünya karşısında yenilmiş bir insan figürü düşmektedir. Bu insanın hayatından hakiki neşe ve bereket çekilmiştir. Ne kadar meta’a sahip olursa olsun içinin kuraklığını, vahasını artık değiştiremez. Çünkü kaybolmuştur, kendini hep olmadığı yerlerde aramaktadır. Yazık!

Not 56: Oysa İmam Şafi Hazretleri resmi açık ediyor ve: “Ey dünya ve dünyanın süsüyle şeref bulduğunu zanneden! Ölüm binaya da gelecek, bina edene de... Kimin izzeti dünya ve süsüyse, bilsin ki izzeti pek az, geçici ve fânî... Bil ki dünyanın hazineleri altındandır. Sen iyilik ve îmandan hazineler biriktir!” diye tembihliyor. İşte bu noktada sadece bir gün has değil her gün faniliğimizi ve dünyanın misafirhane olduğunu karakter haline getirecek muhasebeyi ihmal etmeyelim.

Not 57: Zaman geçiyor. İnsan tükeniyor. Gafil olmamak için, bir gün toprak olacak şeyleri değerli, önden gidecek şeyleri tali olarak görmeyelim. Dünyamızı belirleyen amelleri (işleri) incelikle yapalım çünkü onlar şekillerden ibarettir, asıl onlara ruh kazandıran ihlâsın varlığıdır. Dünya’yı güzel kılacak, içi dışı barışık yapacak şey muhasebedir. Ne kadar titiz sayım, döküm yaparsak işte o kadar sarih bir dünya’ya sahip oluruz. Hoşça bakın zatınıza…

Not 58: Dünya, düşünenler için bir komedi, hissedenler içinse bir trajedidir..

Not 59: İnce bir ağrıdır uzaklar. Hasret ekersin rüzgârlara, geceler kaç saattir bilinmez. Şarkılar gelir, şişeden çıkan bir mektup gibi.

Not 60: Yürek otağı yananların sızısı, üzerine  benzin dökülse geçer mi?

Not 61: “Gölgesinde otur amma / Yaprak senden incinmesin.
Temizlen de gir mezara / Toprak senden incinmesin.”
( Abdurrahim Karakoç/İncitme)

Not 62: Merkez Bankası tarihinin en liyakatsız yönetimi sonunda bunu da yaptı.

Sistemi öyle zorladılar, öyle bozdular ki önce enflasyon kontrolden çıktı, şimdi de piyasadaki döviz kuru ile TCMB gösterge kuru arasındaki makas %5'e ulaştı. Bu anomali hem şirketlerimizi ateşe atıyor hem zarara uğratıyor. Şirketler bu riski bertaraf etmek için müşterilerine gösterge kuru değil, piyasa kurunu dikkate alacaklarını açıklamaya başladı. 

Bu ne mi demek? Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın açıkladığı döviz kurunun geçerliliği yok demek. Milli paramızın itibarını korumakla görevli olan kurum kendi itibarını beş paralık etti, kendini kimsenin dikkate almadığı bir kuruma dönüştürdü. 

Ne açıkladığı politika faizine inanan var ne açıkladığı döviz kuruna. (Bilge Yılmaz)