İSTİHBARAT konulu sevdiğim filmler;

-ANNA
-RED SPARROW
-BOURNE IDENTITY
-BOURNE SUPREMACY
-BOURNE ULTIMATUM

Gerçekçi istihbarat filmleri genelde DRAM konuludur. Saha istihbaratçılarının mutlu bir hayatları yoktur.

Bir de, içinde RUSYA & İSRAİL geçmeyen istihbarat filmi olmaz.

Burada ANNA filmi, KGB'nin eski usül saha çalışmasını mükemmel anlatır.

KGB, istediği KARIYI koynunuza sokar, yıllarca sevgiliniz olur da, haberiniz olmaz. Ve tesadüfen tanıştık zannedersin. İnandırırlar.

CIA, tamamen teknoloji ve kaynak odaklı bir örgüt. Her yerden izlerler.

Yukarıdaki 5 filmdeki saha istihbaratçılarının tamamı, kendi örgütleriyle de sorunludur.

Bu da çok gerçekçidir.

Çünkü gerçekte de böyledir.

Yani öyle MİLLİ havalarla yapılmaz bu iş. Her şey birbirine girer.

Bu konuda kitaplara dalarsanız, daha iyi anlarsınız.

TAVUK KÖFTESİ;

KRİZE adapte olan işletmeler var.

Bir tane lüks burgerci, harika bir TAVUK KÖFTESİ yapmış, bunlarla hamburger yapıyor.

Etli burgerler 90 TL.

Tavuklular 60 TL.

Lezzet aşağı yukarı aynı.

Bir başka işletme ise TAVUK İSKENDER yapıyor.

Aynı et iskender sosu, tereyağı falan...

Sadece et tavuk dönerden.

70 TL.

Gayet başarılı.

Henüz tavuktan düz köfte yapana denk gelmedim.

Halbuki, tavuk köftesi daha lezzetlidir aslında. Çünkü, baharatlandırmaya da daha müsaittir.

SOTE TAVUKTA ise Türkiye'nin mükemmel bir markası var. Ye ye doyulmuyor; TAVUK DÜNYASI..

AZAN MİLLETLER;

AZGIN milletleri terbiye etmenin tek bir yolu vardır; AĞIR BOMBARDIMAN.

Tüm şehirlerini dümdüz edeceksin.

Bakalım azgınlık kalıyor mu?

ABD'nin bu şekilde terbiye ettiği bir tane millet yok ki, tekrar azsınlar... 

Azan ve adaletten sapan milletleri helak etme bir Tanrı geleneğidir yani Sünnetullahdır, Allah’ın geleneği..

Kerbela da azan bir kavmin masumları katledişiydi. Kerbela’dan sonra bir kûfeli, abdullah b.ömer'e, "ihramlıyken sineği ezersem haccım bozulur mu?" diye sorar; imam da, "hüseyin'in kanını dökerken çekinmediniz de sineğin kanını mı soruyorsun?" der. islam dünyasına ve müslümanların uğraştığı işlere bakınca bunu hatırlarım hep. 

Emir kusturica, aynur doğan hayranıydı. kurduğu sanat köyünde johnny depp, aynur doğan'la tanışmak için kuliste beklemiş, birçok türk de böylece tanımıştı aynur'u. tıpkı bugün justin bieber vesilesiyle govend'i tanıması gibi. birbirimizi batı üzerinden tanımamız çok acı değil mi?

Dünün muhalif siyasetçilerinden biri, iktidara yanaşmış. burası beni ilgilendirmez. ama yanaştıktan sonra berkin elvan'lı tivitleri silip, eren bülbül'ü sabitlemesi, pespaye bir tavır. çocuklarımızı ucuz siyasi şovlarınızın dolgu malzemesi yapamazsınız. buna hakkınız yok!

Adamlar 20 yılda müthiş bir kadro yarattılar gerçekten. siyaset uzmanı abdurrahman uzun, stratejist tuğrul selmanoğlu, analist fatih tezcan, akil adam ahmet hamdi çamlı, sanatçı hakan ural, ak saçlı bilge doğu perinçek, düşünür yaşar hacısalihoğlu, mütefekkir ibrahim karagül. Hayatında hiç ankara'nın ötesine geçmemiş, hiç kürt ve/ya alevi olmamış, hiç "bir güvercinin ruh tedirginliği" ile yaşamamış insanların, "hepimiz kardeş gibiydik" deyip, 80'li, 90'lı yıllar güzellemeleri yapması ne acayip bir şey. meğer ne kadar habersiz yaşamışız birbirimizden.

90 lı yıllara bir Özlem olacaksa ekonomik refah ve özgürlük açısından olmalı. Meğer en azından memleketin batısında ve medyasında müthiş özgürlük varmış o zamanda ve ekonomi durmadan krizlerle boğuşsa da şimdiye kıyasla gayet tıkırındaymış. O beğenmediğimiz 90'lı yıllarda istanbul'a ve diğer şehir merkezlerine iç göçle geldik. kalabalık ailelerdik. küçük ticari faaliyetlerle arsa aldık, ev aldık, araba aldık. tüm büyükler hacı oldu. piknikler, geziler, tatiller, vaka-i adiyedendi. şimdi faturalarımızı ödeyince derin bir oh çekiyoruz. nereden nereye...

Son söz: 1300 yıldır her Cuma "Allah adaleti, iyiliği, akrabaya yardımı emreder, ..." ayeti okunuyor ama ülkede adalet Kaf Dağı'nın ardında.

İmam olsam bu ayeti utana, sıkıla okurum.
Diyanet de bu adaletsizliklerin göbeğinde; adaletsizliklere kör, sağır.

Acaba utanıp, sıkılıyorlar mı?

Not 1: Madem yerli otomuz; TOGG tüm üst düzey kamu görevlileri tarafından makam aracı olarak kullanılmalı.

S serisi Mersolar, Maybach S'ler, GMC'ler, Audi A8 Long'lar kullanılmamalı.

Bakalım ne kadar yerli otomobili seviyoruz ve destekliyoruz?

Not 2: Özellikle küçük ilçelerde, turistik beldelerde trafikte dikkatli olun.
Hız sınırlarının çok altında araç kullanın.
Basit cerrahi işlemleri, zor olmayan ameliyatları yapacak doktor bulamayabilirsiniz.
Burr hole açılması, açık redüksiyon, damar yaralanması tamiri, tüp torakostomi..

Not 3: – Dış ticaret açığı 2,5 katına çıktı. İyi bir veri bulmamız lazım. Enerji hariç dış ticaret açığı ne alemde?
– Enerji dışı dış ticaret açığımız da artıyor.
– Nası yani? Enerji dışı cari açık nasıl?
– Turizm gelirlerindeki artışın etkisiyle azalıyor.
–Tamam, onu öne çıkaralım.

Cari açık patlıyor, kayıtlı sermaye girişi yok, buna rağmen döviz rezervleri neden tükenmiyor?
Çünkü kayıt dışı finansman girişi tarihi zirvesinde.

Not 4: Gurbetçi: Almanya'da özgürlük yok, kölelik var.

Almanya'da kölelik varsa dön ülkene.
Alman vatandaşlığı aldıysan uçağa bin, havalimanında Türkiye'ye iltica et.

Not 5: Middle East Eye: "Türkiye, rezervlerini güçlendirmek için Suudi Arabistan'dan 20 milyar dolar istedi."

İsteyenin 1 yüzü kara, vermeyenin tüm vücudu.

Not 6: Bankaların işleri tıkırında ama enflasyon sigorta şirketlerine ağır darbe vurdu. İlk 6 ayda Aksigorta 445 milyon lira zarar etti, Türkiye Sigorta ve Anadolu Sigorta reel olarak küçüldü.

Kasko ve sigorta fiyatlarına yakın geçmişte epey bi cisim yaklaşmıştı.

Şimdi daha fazla cisim yaklaşacak.

Önümüzdeki yıl fiyatlar yine uçuşa geçer.

Not 7: “Büyük Birader yanılgıya düşmez ve her şeyi bilir. Her başarı, her icraat, her zafer, her bilimsel keşif doğrudan onun yönetiminin ve gücünün yansıması olarak değerlendirilir. Doğum tarihi konusunda belirsizlik olduğundan asla ölmeyeceği düşünülebilir.”

1984, George Orwell

Not 8: “Ne önemi var ki onların alay etmesinin! Sen itaat etmeyi unutmuş birisin: şimdi emretmen gerekiyor! Bilmiyor musun yoksa, herkesin en çok kimi gereksindiğini?
Büyük emirler vereni. Büyük işler başarmak zordur: ama daha da zoru, büyük emirler vermektir.

En bağışlanamaz yanın bu işte: gücün var ve hükmetmek istemiyorsun.”

Böyle Söyledi Zerdüşt, Nietzsche

Not 9: İktidar yoldan çıkarır, yönetenler kördür. Yalnızca iktidar karşısında mesafeli olanlar, zorbalığa hiçbir bakımdan bağlı olmayanlar, kendi ocaklarına, odalarına, meditasyonlarına kapananlar, yalnızca bu kişiler hakikati keşfedebilir.”

İktidarın Gözü, Michel Foucault

Not 10: Cehalete gömülür bilgeler, cahillerle tartışmaya girdiklerinde. Ey tatlı huzur,
gel, evet, gel de yerleş artık bağrıma!

Not 11: Zeytin Ağacı tarzı dizilerin beslediği ana yaklaşım, kendini gerçekleştirme ideolojisi ve mutlu olma zorunluluğu. Eğer bu olmuyorsa depresyon kaçınılmaz. Kendini gerçekleştirme, gerçekten de günümüz kişisel gelişim endüstrisi açısından ideolojik bir mesele olarak karşımıza çıkar. Bu ideolojik yaklaşıma göre bir insan neden depresyona girer, çünkü psikolojik sorunu vardır. Geçmişten getirdiği bir travması ya da sahip olduğu eksikliği... Bütün sorunlar bireye ve onun psikopatolojisine havale edilmiştir. Siyasi ya da kültürel hiçbir mesele yoktur sanki. Başarılı olmak seçilmiş kişilerin işidir, seçilmiş kişi olmak içinse önce buna inanmak, davranışlarınızdan düşünme biçiminize kadar her şeyi var olan koşullara adapte etmeniz gerekir. Kişisel gelişim endüstrisi tam da bu noktada devreye girerek sizi bir makineyi programlar gibi yükleme yapmaya başlar. Günümüzde anksiyete sorunlarının bu kadar tavan yapmasının nedenleri arasında bu yüklemenin olduğu bir gerçek. Anksiyete, içsel bir çatışma olduğunun işaretidir çünkü, bu tür yüklemeler çatışmayı kalıplara indirgeyip kişiye özgü çözümler üretemediği için artma eğilimi gösteriyor. Berardi, ‘Ruh İşbaşında‘ adlı kitabında şöyle yazmıştı: “Panik, doğanın sonsuzluğu karşısında kendimizi ezilmiş hissettiğimizde, dünyanın yarattığı sonu gelmez uyaranları bilincimizde algılayamadığımızda yaşadığımız bir histir. Sözcüğün etimolojisi Yunancada var olan her şey anlamına gelen pan sözcüğünden gelir. Aynı ismi taşıyan tanrı, ziyaret ettiği fanileri pençesine alan ulvi, harap edici bir deliliği beraberinde getirir.”

Berardi‘ye göre, son yirmi otuz yılda dijitalleşmenin bir sonucu olarak giderek artan miktarda sinirsel uyarana maruz kaldık. Sinirsel bir uyarana tepki verebilmek için gereken zaman gittikçe kısaldığı için istesek de empati yapamaz, öz-ilişkiselliğimizi kullanamaz hale geldik. Berardi‘ye göre, bu yıkım geri döndürülemez bir noktaya geldi. Dijitalleşme, yapay zekâyla birlikte daha da hız kazanmış durumda ve toplumsal çerçeve dağılmayla karşı karşıya. Bu noktada, Guattari‘yi işaret ederek, onun son kitabı ‚Kaozmos‘taki şu sözünü alıntılıyor: „Bin yılımızın sonunu karanlıkta bırakan sislerin ve pis havanın içinde, öznellik sorunu ana motif olarak geri dönüyor. Su ve hava gibi öznellik de doğal olarak verili bir şey değildir. Onu nasıl üretiriz, nasıl ele geçiririz, nasıl zenginleştiririz ve onu mutant değer evrenleriyle uyumlu hale getirecek şekilde sürekli olarak nasıl yeniden icat edebiliriz? Onun özgürleşmesi için, yani yeniden tekilleşmesi için nasıl çalışabiliriz?“ 

Not 12: Yönetmelik dilinin herkes için açık olmayabileceğini belirten Koca, "Günlük hayata tercüme, her ayın 15'inde yapılacak. Hayırlı olsun." dedi. Yeni yönetmeliğin sağlık çalışanlarının beklentilerini büyük oranda karşılayacağını vurgulayan Bakan Koca, "Bir gün bir yönetmelik okuduk. Türkiye’de doktor olmanın anlamı değişti. İleride böyle denecek" dedi. 

 Öyle filozofça laflar ediyorlar, zannedersin ki hepsi efsane filozoflar Nietzche ya da Arthur Schopenhauer. Göreceğiz bakalım mutlu olacak mı doktorlar ayın 15 inde. Zaten bu aralar bakanlar kafayı demleyip açıklama yapıyorlar herhalde.

Hayır öyle açıklama yapıyor ki. Benim anladığım en azından bir uzman doktor en az 30 bin TL ortalama 35 bin TL alacak. Cerrahi branşlar da performanslarına göre  en az 50 bin TL alacakmış gibi açıklamanın perdesi. Daha altı hüsran. 

Bu arada söylemeden edemeyeceğim: 

Hani ne oldu?

DOKTORLARA defolun diyordunuz?

Kaçış rekor hıza ulaşınca, ZAM geldi hemen!

Not 13: Moody’sden gelen sürpriz not indirimi son 2 haftada Türkiye’nin CDS primlerinde gözlenen gerilemeyi tersine çevirebilir. Eylül-Aralık arasında $22 milyar dış borcu çevirmek zorunda olan banka ve finans dışı şirketlerin işi de bir kademe daha zorlaştı diyebilir.
Not indirimi gece yarısı geldiği için, döviz piyasalarında tepkiyi ölçme imkanı olmadı. Dövize talep gelse de, TCMB dolaylı müdahalelerle dolar/TL’yi 18.00’ın altında tutacak. Ancak, kış yaklaştıkça azalan döviz rezervlerinin TCMB’nin kur istikrarını sağlama görevini içinden çıkılmaz hale getirmesi beklenir.
Erdoğan’ın ikinci bir 21 Aralık 2021 şokundan kurtulması için tek çaresi kaldı: Rusya ve Suudi Arabistan’dan yüksek miktarda döviz kaynağı gelmesi.