Keşke sevilebilecek çağlarda çıksaydınız karşıma;

Zamanın sahteliğinde sevemezdim sizi...

Ziyankar olurdu düşlerim,

Filtreli hayatınızı gördükten sonra…

Son söz: Bu ülkeden de insanın da bir cacık olmaz. Ben umudumu kestim. Herkes potansiyel usulsüzlük için hazır ve nazır. Nazır ve hazır olduğu gibi meşru görüp onaylıyor. Cehenneme odun olacak büyük kitleler. “İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allah’ım?” diye düşünmemiz gerek.

Tadımlık: Bugün, sizin için, yarını düşünmenize izin vermeyecek kadar dolu. Benim içinse, bir hiçtir bugün, bir çöldür. (M. DURAS / Parkta)

Atasözü: Merhametten maraz doğar…

Kulağa küpe: Metal yorgunluğu, genel merkezden ilçe başkanlıklarına varıncaya dek tüm teşkilatlara sirayet etmiş durumda.

AK Parti “elitinin” yaşam biçimindeki 20 yıllık değişim de göze batıyor.

Halkın içinde olan, mütevazı bir hayat yaşayan, görüldüğünde “onlar da benim gibi” hissi uyandıran AK Parti teşkilatı, halka dokunmayan, izole bir hayat yaşayan ve “onlar benin derdimden anlamaz” hissi uyandıran bir teşkilata dönüştü.

Tek başına ekonomiyi düzeltmek bu sorunu çözmez!

Ekonominin yanında teşkilatlara da çeki düzen vermek gerekiyor.

Bürokrasideki israf ve savurganlığı durdurmak gerekiyor.

Yeniden gettolara, kenar mahallelere, yoksulların sofralarına dönmek gerekiyor.

AK Parti bu bağı kurduğu için iktidar oldu.

Aynı AK Parti bu bağı koparırsa istediği kadar ekonomiyi düzeltsin bir sonraki seçim “muhalefet partisi” olur.

Henüz iş işten geçmedi.

Fakat köprüden önceki son çıkış!

Benden söylemesi: Toplumun iyileşen makro dengelere rağmen mikro ölçekte talep daralmasına maruz bırakılması halk hareketlerine neden olabilir.

Etrafımdaki homurtular giderek artıyor.

Dar gelirlinin talepleriyle tasarruf tedbirlerinin yetersizliği arasında geçen gündemin Eylül ayında okulların açılmasıyla büyük bir kırılıma uğrama ihtimali var.

Bu yaz ekonomik ve dış politik tercihlerin masaya yatırılacağı ve yeni yıla bambaşka bir Türkiye ile girilmeye çalışılacağı intibasını uyandırıyor ama değişime inandırmak kolay olmayacak.

Değişim için AK Parti’nin kampı sonrasına işaret edilse de bakanlıklarını korumak isteyenlerin ekran görünürlüğünü artırdığı ve proje üstüne proje açıklaması yaptığı bir yarış hali yapısal reformdan ziyaden bir kişiye oynama dürtüsünü devam ettiriyor.

Bu düzen değişecek de ekonomi ve dış politika ne kadar etkili olacak bunu bu yaz göreceğiz.

Pişmanlığın izlerinden kalıntılar: Ben nerede hata yaptım yaşamın, neresinde yanıldım hayatın biliyor musun? Üniversitede Canan diye bir kız arkadaşım vardı, beni boynuzlamıştı. Canan’la hiç sevişmemiştim, insan sevdiği kızla sevişir mi öğretisi beni esir almıştı; işte orada yenildim bu hayata. Dişin keserken yiyecekmişsin…

Benden söylemesi: Saçını değiştiren Saray’a koşuyor!

Not 1: O eski hülyaların sahile vurduğunu

Yakama bir muamma taktığım gün hatırla

Gurbetin mahşerimde bir sıla bulduğunu

Dağlar gibi eriyip aktığım gün hatırla

Nereden bileceksin, şehrin sokaklarında

Kaybolan ışıkların gözlerim olduğunu

Her seher yüreğimde açan karanfillerin

Her akşam ellerimde sararıp solduğunu

Nereden bileceksin

Kim bilir, belki bir gün kapıma geleceksin

Siyah tüylü martılar yorgun pencerelerde

Benimle ağlayacak benimle güleceksin

Göğsümde ızdırabı deniz fenerlerinin

Hayatımdan fışkıran hüzne gömüleceksin…

N.G.

Not 2: 30 yıldır futbol dünyasının en sevdiğim ismi olan Jose Mourinho Fenerbahçe Teknik Direktörü oldu. Büyük bir kıskançlık ve derin bir saygıyla tebrik ediyorum. Başarılı olur olmaz ayrı konu ama bir Türk futbolsever olarak her hafta Mourinho'yu izleyecek olmak çok klas bir iş...

Not 3: Çıktığın yolda, bugün, yelken açık, yapyalnız,

Gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervasız,

Yürü! Hür maviliğin bittiği son hadde kadar!

İnsan, âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar.

Y. Kemal

Not 4: Üç hâkimin hükmünde hata aranmaz: Kalbin, kaderin ve ölümün. 

Nurettin Topçu

Not 5: Siyasetçilerin, kamu görevlilerinin nüfuzlarını kullanarak ucuz tatil yaptı, ucuz uçak bileti temin etti diye istifa etmek zorunda kalması da ‘elin gavuruna mahsus.

Ayrıca çikolata parası da neymiş! Bizim bakanlar öyle şeylere tenezzül etmez.

Kendi bakanlığına dezenfektan satarsın olur biter!

Peki bir arazinin imarını yükselterek zaten zengin olan bir kişiyi birkaç misli daha zengin etmek yolsuzluk mudur?

Bu işlemlerin ikmal edilmesi için taraflar arasında teati edilen emtia?

Kamuya ait olan bir araziyi imara açarak bir iş adamına, mesela bir turizmciye tahsis etmek?

İhaleyi alan iş adamına işe elini sürmeyen ama kârı paylaşan ortaklar tayin etmek?

İhale verdiğin bir iş adamına belediyenin kullanımı için mesela üç tane minibüs aldırmak yolsuzluk mudur?

Ya da senin yakınlarının yönettiği bir vakfa hatırı sayılır miktarda bağış yaptırtmak?

Böyle işlerin şeffaf, kaydedilebilir, denetlenebilir süreçlerde yapılmaması arada haksız bir işlem, haksız bir kazanç yoksa bile yolsuzluktur.

Hiç duymadım.

Yakınımız bir profesörü rektör yapmak için birkaç günlüğüne kanun değiştirmek?

O da değil. Malum bakan için KHK çıkmıştı 3 günlüğüne, o kadar kıymetli yani.

O da yolsuzluk değilse yok o zaman yolsuzluk.

“3 Y ile mücadele” diye bir laf vardı Ak Parti’nin yeni kurulduğu sıralar.

3 Y: Yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar.

Ak Parti’nin kuruluş günlerinde ve iktidardaki ilk yıllarında sık sık tekrar ediliyordu bu hedefler.

Artık söylemiyorlar.

Bugün durumumuz şudur:

Üç Y’den yoksulluk dimdik ayakta duruyor.

Eskisinden daha derin.

Yasakların bazısı kalktı ama yeni yasaklar ihdas ederek yasak stoklarımızı muhafaza ettik.

Ya yolsuzluk?

Yolsuzluk kaldırıldı.

 Y. Cömert

Not 6: Sıradan halk için enflasyonun temel göstergesi olan süt ve akaryakıt fiyatları son 4 yılda asgari ücret kadar artmış. Buradan yola çıkarak eğer asgari ücrete temmuzda %20 zam yapılırsa yılsonu enflasyonu %80 civarında olacak çünkü temmuzda yeni bir zam dalgası yaşanacak.

Not 7: Enflasyonun sorumlularından biri devlet memurları değildir diyenler... O devlet memurluğundan istifa edip piyasaya çıktığında devletten aldığın maaşın yarısını alabiliyorsan, o enflasyonun sorumlusu sensin. Hizmetin veya ürünün değerini arz-talep yani serbest piyasa belirler. Üstü enflasyon. Türkiye’de kamu personel sayısı nüfusa oranla çok fazla, alım da devam ediyor mütemadiyen ve içlerinden en az üçte biri gizli işsiz.

Not 8: Efendimiz (sav) ne güzel demiş: “İnsan, dostunun yaşayış tarzından etkilenir. Her biriniz dost edineceği kişiye dikkat etsin.”

Hâl saridir, yani hâl sirayet eder, bulaşır.

Not 9: tecrübenin gücü, içerdiği akıl miktarıncadır, zira

ergenin zekası hikmetsiz,

görmemişin serveti bereketsiz

cahilin kuvveti adaletsiz olur.

Not 10: Dünya artık bilinen biçimde dönmüyor. ”Yeni gerçeklikler “yaratılacak, yeni düzen bunun üzerinden kurulacak ve Türkiye joker. Bu bağlam da Türkiye dahil siyasette kartlar yeniden karılıyor, oyunun sonu ŞAH-MAT. Türkiye 14 Mayıs 2025 ten sonraki bir tarihte erken seçime gidecek.

Not 11; 2021-Mayıs 2024 içerisinde 752,2 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirmişiz. Bu ihracatın sadece ve sadece 24,6 milyar dolarlık kısmı “Yüksek Teknoloji” ürünü. Yani koca ihracatımızın içinde yüksek teknoloji ürün payı %3,27.

(Bu oran 2000’lerde yüzde 5-6 seviyelerindeydi) Bir de “Orta-Yüksek Teknoloji” ürünleri var. İşte 752,2 milyar dolarlık ihracatımızda bu ürünlerin payı da 261,6 milyar dolar ile %34,78 tutmaktadır.

Orta ve yüksek teknolojiyi topladığımızda ihracat içindeki oranı %38,0’e gelmektedir. Bu oran 2007 yılında da %36,9 seviyesindeydi.

Not 12: İnsanlar artık mesleklerini, akademik başarılarını ya da hayallerini konuşmaktan çok, nasıl geçineceklerini, geleceklerini nasıl inşa edeceklerini düşünüyorlar. 

Aileler, çocuklarının geleceği için endişeleniyor ve bu durum, toplumun genel olarak moralini olumsuz yönde etkiliyor. 

Gitgide artan bir risk de şu; gelecek kaygısı yaşayan ülkemizin yetişmiş başarılı insanları yurt dışına göç ediyorlar. Her birimizin çevresinde bu insanlar var. 

Daha dün İngiltere'ye göç eden başarılı doktor çiftin artık oranın vatandaşı olmayı düşündüğünü öğrendiğimde üzüntümün daha da derinleştiğini gördüm. 

Bu gidişat, sadece ekonomik bir sorun olmanın ötesinde, sosyal ve ülkemiz için beka meselesine dönüşmüş durumda. İnsanlarımızın gelecek kaygısı yaşaması, ülkemizin geleceği için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Bu nedenle, enflasyonla mücadele etmek, sadece ekonomik bir politika meselesi değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur. Enflasyon rakamları sadece istatistiklerden ibaret değildir; insanların yaşamlarını, umutlarını ve geleceklerini şekillendiren gerçeklerdir. Bu gerçeklerle yüzleşmek ve çözüm üretmek gerekmektedir.