Neredeyse herkesin, oluşan 818 Milyar TL zararın, Kur Korumalı Mevduat finansal ürününden kaynaklandığını iddia etmesi bı yazıyı kaleme almama vesile oldu. Yiğidin hakkını yiğide vermek lazım. KKM ak partiye 2023 cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimini kazandıran bir enstrümandı. Görevini yaptı ki hala yapıyor. Eğer KKM olmasaydı AKP şu an 2.parti bile olamazdı.

Suçu KKM’ye atan zevat, KKM finansal ürününün matematiksel olarak nasıl zarar oluşturabileceğini izah edemedikleri için dolaylı ve etkileşimli işlemleri öne çıkarıp isabetsiz çıkarımlar yapıyorlar.

Deniliyor ki “KKM’den dolayı enflasyonun %70 olduğu bir dönemde firmalara %14’le kredi verilerek çok büyük kaynak transferi yaratıldı.”

Doğrudur. Gerçekten de öyle bir dönem yaşandı ki firmalar, krediyle veya değil, neredeyse aldıkları her maldan yıllık bazda en az %50 net para kazandılar.

Peki, bu yanlış politikaların müsebbibi ve sorumlusu niçin KKM finansal ürünü olsun ki?

Bayramdan önce TCMB’de, KKM’nin faydalarını gördü ve yayınladığı bir yazıyla, KKM’yi büyütme kararı aldı.

Görüldüğü gibi KKM var ve büyüyor diye hiç kimseye %14 faizle kredi verilmiyor. Yani düşük faizli kredilerin sorumlusu asla KKM değil.

“KKM’den dolayı TCMB piyasalara, arka kapıdan aşırı miktarlarda döviz satarak kurları baskıladı.”

Bu da doğrudur.

Gerçekten de TCMB, sabah Tahtakale’de açılan KKM hesaplarından topladığı dövizleri adeta öğleden sonra Kapalıçarşı’da neredeyse talep eden herkese sattı.

Bu da KKM finansal ürünün suçu değil.

KKM finansal ürününün, ekonomiyi dengeleyici niteliklere sahip olduğunu ve pek çok işlevi olabileceğini yaşayarak öğrendik. Hatta KKM finansal ürünü sayesinde, TCMB’nin kasaları dövizle dolmuş ve bu sayede Türkiye, “bir döviz darboğazına girmekten kurtulmuştur” denilebilir.

KKM finansal ürünü olmazsa dolar, astronomik seviyelere yükselmiş ve Türkiye’de hiper enflasyon yaşanıyor olabilirdi; belki de Türkiye IMF’ye gitmiş ve bugünlerde kaynak bulma konusunu müzakere ediyor olabilirdi.

Fakat her halükarda ve mutlaka Ak Parti Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimlerini kaybetmiş olurdu. Hatta mahalli seçimlerde daha fazla hüsrana uğrayabilirdi.

Döviz kaynaklı KKM finansal ürününün TCMB’ye zarar ettirmesi teorik, teknik ve muhasebe açısından mümkün değildir; asla mümkün değildir.

TCMB’deki 818 Milyar TL zararın sebebi de döviz esaslı KKM finansal ürünü değildir.

Doğrusu aşırı döviz alım satımları ve diğer pek çok işlem bu zararları oluşturmuş olabilir fakat hiç kimse bu zararın tam sebebini bilemiyor; TCMB’deki yetkililer biliyor mu emin değilim. Dolayısıyla KKM finansal ürününe hakkaniyetli ve adaletli yaklaşım lazım.

KKM olmasaydı muhtemelen ülke ekonomik olarak çok daha büyük uçurumlara sürüklenecekti ve belki bugünleri bile mumla arayacaktık. KKM’yi çıkaranlara ve KKM hesapları açanlara gerçekten teşekkür borçluyuz. Yoksa ahvalimiz daha fena olurdu. Hoşça bakın zatınıza.

Son söz: Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı İçişlerini geçmiş. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı  ve Dışişleri Bakanlığının harcamaları da yüksek. Özellikle Dışişleri bu kadar parayı nasıl harcar ki? CIA vari ayrı bir istihbarat organizasyonu kurulmadıysa Dışişlerinde Dışişleri Bakanlığı için bu harcama çok fazla. Anlaşılan boşuna enflasyon vergisi durmadan tam gaz devam etmiyor. Para basmaya ve enflasyona ve hayat pahalılığına devam. Fatura bedel halka.

Not 1: "Dünyanın en büyük lezzeti acısızlıktır" sözü üzerine çok düşünürüm. Schopenhauer ne demek istemiştir? Ya da eskilerin deyimi ile “zeval-i elem lezzettir”, yani acının yokluğu lezzetin ta kendisidir. Acısız olmak ne demektir. Gerçek haz nedir ya da?

Oruç Aruoba bir kitabında Kafka’nın Sisyphos’u için “mutlu olduğunu düşünmeliyiz onun” der. Bir kayayı her gün bir dağa çıkarıp oradan aşağıya bırakan Sisyphos mutlu mudur? Bu duyguyu anlayabilir miyiz?

Not 2: Hayatımızın çıkmazları içerisinde boğuluyorken ya da yoğun bir ıstırabın içerisindeyken rutinimizin içinde sıra dışı hayallerimizi akla getirmeyiz. Fakat rutini ister ve özleriz.

Ansızın kendini evden dışarı atabilmenin, hiçbir şeye kafa yormadan bir kahveyi yudumlayabilmenin, sevdiğin bir şarkıyı usulca mırıldanmanın o sıradanlığının sonsuz keyfini ararız. Yani kederin insanı sarmalına aldığı o boğucu anlarda özlediğimiz şey Uzak Doğu’da bir tatil veya Monaco’da yenilen bir ıstakoz değildir, fakat serin bir yastığa düşüncesiz baş koymaktır.

Not 3: EKONOMİ BATTI.

Kent Lokantaları, halkın durumunu ifşa etti.

AKP'liler de, dalga geçer gibi; Istakoz, Rolex...vb. diye gidiyorlar.

Not 4: Asgari Ücret, denetimsiz ya da beceriksiz kişiye ödenecek taban ücrettir.

Toplumun yarısı tamamen beceriksiz olmadığına göre, becerikli insanların hakkı yenerek, Asgari Ücret anormal yükseltildi.

Ekonomi iyice batınca, akıllanırsınız.

Not 5: Devlet okullarında karşılaştığım öğretmenlerin, en az 2/3'ünün, değil öğretmen olmak, devlet kapısından geçmemiş olması gerekirdi.

Türkiye'de TORPİL ve LİYAKATSIZLIK hep vardı.

AKP ile daha organize bir hale geldi bu.