Hz. Mevlana şöyle diyor;"Ey gönül! Ey gönül! Neden bu kadar gamla dolusun? Yıkık, döküksün ama tılsımlı bir definesin. Meleklerin secde etmeleri emredilen, kadri yüceltilmiş bir varlıksın. Bildiğin gibi değil, her varlıktan daha olgun, daha ilerisin… Kendine hoşça bir bak, sen âlemin özüsün. Varlıkların gözbebeği olan insansın…

İnsan görüştür öte yanı deri; Görüşte dostun görüşüdür, dostu görmektir. Dostun görüşü olmadıktan, sevgiliyi görmedikten sonra kör olsun daha iyi. Ölümsüz olmayan dosttan da uzak olmak yeğ…

İnsan vardır, onun bir soluğu bir cana değer, bir kılı bir maden değerindedir. İnsanda vardır ki, onunla konuşmak şöyle dursun, yüzünü görmemek dünya saltanatına değer."

Hz. Mevlana şöyle diyor; "Katı taş olsan, mermer kesilsen bile bir insan-ı kâmile ulaştın mı inci olursun. Temiz erlerin sevgisini ta canın içine dik. Gönlü hoş kimselerin sevgisinden başka bir sevgiye gönül verme.

Ümitsizlik köyüne gitme, ümitler var. Karanlığa doğru yürüme, güneşler var. Gönül seni, gönül ehlinin mahallesine çeker, benlikse seni bilakis hapishanesine çeker. Hadi bir insan-ı kâmilden gıda ver gönlüne, yürü, devleti, devletin sahibinde ara." 

Hz. Mevlana şöyle diyor;"Bulut ağlamayınca çimen nasıl güler? Çocuk ağlamayınca memeden nasıl süt emer? "Allah(c.c) için ağlayan göz ne mübarek bir gözdür. Allah (c.c) için yanan bir kalp ne mübarek bir kalptir…

Her ağlamanın sonu gülmedir. Binaenaleyh sonunu gören ve gülmek için ağlayan mübarek bir kuldur…

Ya Rab! Bazen ağlar, inler, rızan için gözyaşı dökerim. Sakın benim gözyaşlarıma merhamet edipte bela ve cefalarını benden kesme. Çünkü onlar benim kalbimin hayatı, imanımın gıdasıdır.

Hak yolunda yalnız gitme, bu yol tehlikelerle doludur. Bu yolda, yol kesenler çoktur. Senin tek bir canın var, canınsa düşmanı pek çok… Üstelik içinde bulunan can düşmanını tanımıyor, ona can diyorsun, cihan adını takıyorsun. Bu dünyada senin gibi aptallar pek çoktur…

Din yolu her kötü yaradılışlının gideceği yol değildir. Bu yüzden de tehlikelerle dopdolu bir yoldur. Bu korkulu yoldaki sınamalar, unu kepekten ayırt eder elek gibi yüreklileri, yüreksizlerden ayırt eder. Yol, nasıl bir yoldur? 

Yolcuların ayak izleriyle dopdolu bir yol. Dost, nasıl bir dosttur? Kararlarıyla sana merdivenlik eden, aklıyla seni yücelten dost."

Aşk ehlinin üstadı Hz. Mevlana’yı andık sözleriyle bu yazıda. Nuru ebedi mekanı ferah olsun.

Not 1: “Bu bahar güleceğiz en içten bir sevinçle,
Bir melek ordan bize uzatacak elini.
Beni bırakma kalbim, kalbim sen bana söyle.
Ümitlerin en güzelini!..”
Ziya Osman Saba

Not 2: Edip Cansever, “Ah! Hatırlamak olmasa eski günleri” derken neyi düşündü, onu huzursuz eden neydi? İnsan geçmişinden kaçar mı veya rahatsız olur mu? Hatırlamak, hatıraları çağırıyor ve önümüze koyuyor. Bu durumda belki unutmak güzel şeydir. Peki, nasıl bir şeydir unutmak? Unutmak ve hatırlamak insanın kendi hikâyesini var ediyor. “Musa ve Tektanrıcılık” kitabında Freud şöyle diyor: “Unutulanlar yok edilemez, sadece bastırılır; anı-izleri tüm tazeliğiyle oradadır”. Ona göre zihnin derinliklerinde bastırılıp kalanlar ölümsüzdür, yıllar geçse bile yeni yaşanmış gibi insanı etkiler.

Not 3: “Bir bahar günü doğdun sen/Baharın ta kendisi oldun sen…” diyordu Sezai Karakoç. Hep diri, canlı,umut dolu olmak için böyle diyordu büyük şair. Ayrılmak istemiyor o zaman diliminden. Kopamıyor çünkü hayat orada. Ayrılsa hep o zamanı anacak. Durağan görünse de hep o anın canlılığı vardır. Ruhun ayrılamadığı an. Bu elbette dâhil olduğumuz hikâyeler için böyle olabilir. Peki, bir hikâyeye sonradan girmek mümkün müdür? Hayalen mümkün ama bu tamamıyla avuntudan ibaret olur. Avuntu! Nazım Hikmet, “Aldanışta avuntuyu bulmak bir rakı kadehinin içinde boğulup ölmek gibi bir şeydir.” derken ne güzel anlatmış durumumuzu. Evet, bir aldanışa kapılıp avunuyoruz dünyada. Âdem babamızdan beri böyleyiz.

Not 4: Turgut Uyar, Sevda Üstüne’de zamanı durdurur ve şöyle seslenir: “Bir an durmuş, genişlemiş büyümüş/Bir eski şarkı, bir eski bahar, bir bildik deniz/Vakit nisan ortasında bir akşam…/Bu şiirde sevda sevda üstüne/Senelerdir veda veda üstüne/Yareli yüreğimde dağ dağ üstüne” Hatıralardan bir deniz. Batık bir gemiyiz. Bizi asıl hikâyeden koparamıyor hiçbir şey.

Not 5: hayat bilgisi değil önce hayâ bilgisi/büyüdükçe zorlaşan dersleri vardır ömrün/sağlamasını cebir değil gönül yapar/iki kere ikinin dört etmediği yerlerin..
A.K. Güneş 

Not 6: beyaz gömlektir heves/yakasında al kalır/yalan dünya yorar da/ne takat ne hal kalır.
Aziz Kağan Güneş