Sevda kanatsız bir kuş
Aerodinamik de bilmez 
Uçmak ister sadece 
Sığınmak ister eteklerine
İhtişamlı bulutların..
Sevda, yüreğimizden göklere doğru uçan kuş sürüsü idi bir zamanlar...
Bir zaman geldi ki doldurdu içimizi 
Enkaz yığını yaptı hayat
Evrimin neşteri
Dayandı boğazımıza.

Son söz: Kişinin, teveccühünün bekleme odasında uzun süre beklettiği tüm insanlar ya mayalanırlar ya da ekşirler.
Karışık Kanılar ve Özdeyişler, Nietzsche

Aforizma: Bir yalanın inandırıcılığı onu söyleyenin güzelliği kadardır.. M.A.

Aforizma (2): Vasatlık önce ahlakı yok eder, sonra da toplumu bertaraf eder ama, mutlu bir azınlığı da ihya eder.

Tadımlık: Şaşılacak bir dünya. Esvab değiştirmişiz ve şimdi külçeler yüklüyüz. Çıkmak istiyoruz yokuşu, yürek acıyor sona yaklaştıkça sonsuzluğun deryasında.

Replik: Katherine Clifton: İlerde bizim için her şey yoluna girer mi?
Almasy: Evet! Evet, kesinlikle!
Katherine Clifton: "Evet" demen rahatlatıcı. Fakat "kesinlikle" dediğinde insan şüpheye düşüyor.
(Antony Minghella'nın 1996 yapımı English Patient'inden çarpıcı bir sahne.)

Hatırlatma: ‘’Dinleyin şimdi ey zenginler, başınıza gelecek felaketlerden ötürü feryat ederek ağlayın. Servetiniz çürümüş, giysinizi güve yemiştir. Altınlarınız, gümüşleriniz pas tutmuştur. Bunların pası size karşı tanıklık edecek, etinizi ateş gibi yiyecektir. Son günlerde servetinize servet kattınız. Bakın, ekinlerinizi biçmiş olan işçilerin haksızca alıkoyduğunuz ücretleri size karşı haykırıyor... Yeryüzünde zevk ve bolluk içinde yaşadınız. Kıtal günü [azap günü] için kendinizi besiye çektiniz. ‘’
Yakup'un Mektubu

Not 1: Bende de fiyat kavramı koptu.

Parayı kazanırken az geliyor, harcarken çok geliyor.

Not 2: Nereden baksan olmuyor. Kadından erkeğe erkekten kadına kardeş ancak kan bağıyla olur ya da 70 yaşından sonra.

Kardeş gibi seviyoruz tehlikeli bir söylem. Kız erkek arasında kanka muhabbeti de böyle tatsız bitiyor çoğunlukla. Mutlaka bir tarafta beklenti oluyor.

Not 3: Varoluş tekrarı sever ve ister.
Aylar, ayları kovalar; mevsimler geri dönmeyi bekler; her bitki kendi tohumunu saçar.
Doğum ve ölüm birbirine gebedir.
Tekrar ya "yuva"ya dönüştür ya da umuda yürüyüş...
Tekrarlarla kavga eden insandır.
Özellikle de günümüz insanı...
Sürekli "yeni" peşinde koşturarak yeryüzünden kopar.
O artık huzursuzdur...
*
Sevmekten söz ediyorsun sürekli...
Sevmek istiyorsun...
Ve aynı anda sürekli yeni keşiflere(!) koşmaktan hoşlanıyorsun.
Ama bu koşu var ya bu koşu...
Sen yeniyle büyülenmiş halde ilerledikçe, sevgin eskiyor; farkında değilsin.
*
Sev...
Bir daha, bir daha, bir daha; durup tekrar ederek...
Döne döne...
*
Sevmek tekrarları sevmektir...
*
Değişimi put kıldın, tapındın...
Kurbanlar verdin...
İyi şeyler nereye gitti peki?
Onlar da değişmeli miydi?
*
Benim bir yuvam olsun, diyorsun...
Bir kozam hiç değilse...
Çevrende dönerek ör onu...
Tekrar tekrar dönerek...
Ama sıkıldın, biliyorum.
Hep sıkılıyorsun...
Yuvayı bir inşaat sanıyorsun...
Tespih çekmek oysa...
Tespih etmek daha doğrusu...
Kalbinle tekrar tekrar dua ede ede...
Varlığı sabırla örmek yani...
Bu yüzden işte günümüzde evlerimiz var ama yuvamız yok!

Not 4: Temmuz'da Asgari Ücret'e ne zammı yapılacakmış başka?

600$'a yaklaştı zaten.

Ücretleri alttan ittirmek, ekonomiyi batırır.

Bunun yerine, maliyetler düşmeli. Mesela KİRALAR.

Vasıfsız işçiye 17.000 TL de çok fazla. Vasıflısı kaç alıyor?

Not 5: TRT, Şampiyonlar Ligini aldı, çünkü, ekonomiyi unutturacak bir şeyler lazım.

FUTBOL da bunlardan birisi.

SÜPER LİG'i de alırlarsa, şaşırmayın.

Herkes oturur maç izler.

Not 6: İnternet ne kadar inanılmaz bir buluş. Olmasa ne yapardık..Daha once nasıl yaşamışız?!

Not 7: Allah zalimlerin hayatını kolaylaştıranlarla beraber değildir. 

Not 6: Kalkayım gideyim, dünyayı gezeyim,
Vefalı kim acep, dünyada, bileyim.
İnsan ender oldu, nerde bulmalı,
Arar bulunursa, arayıp göreyim.
Her arzumu buldum, insan bulmadım ben,
Eğer bulsam, arzum, yüzüne bakayım.
Vefa pek kıt oldu, cefa[1] doldu dünya,
Vefa kimde acep, az’cık isteyeyim.
….
İnsan adı kaldı, insan tavrı gitti,
Bu tavır nerede, ben takip edeyim.”
Kutadgu Bilig, Yusuf Has Hacib

Not 7: “Bu dünyada insanlık kötüdür;
Yazık, hani insanlık nereye gitti?
Vefa gölünün suyu çekildi, kaynakları kurudu;
Denizlerden daha engin cefa doldu taştı
Dünya düşmanlık, cefa ve eziyetle doldu;
Hani bir vefalı; varsa ara bakayım.
Sen (kendin) bozuksun onun için dünya bozuldu
Niçin bu dünyadan şikâyet ediyorsun.”

Edip Ahmet

Not 8: ABD, kendi kekolarını, İDAM ya da olay yerinde POLİS KURŞUNU ile temizliyor.

Kekoları temizlemezseniz, er geç size de saldırırlar.

Bunlar, evrimleşemeyen TAŞ DEVRİ insanları. Çoğalmalarının önüne geçmek de gerekir ki, GENLER düzelsin.

Not 9: Türkiye'de SOL, birilerinin eldivenidir.

SAHTE PANDEMİ zamanı, SAHTE AŞILARI savunanlar da, SOLCU idi.

İlaç şirketlerinin KÖPEKLERİ sizi.

Not 10: İZMİR denince, eskiden akla, Türkleşmiş Rum güzelleri gelirdi.

Siyah saç, bembeyaz ten; Türkçe konuşmasa, sanki Yunanistan dersin.

Medeni bir yer idi.

Şimdi, aşama aşama, ortadoğululaşıyor.

Not 11: 3-4 ay önce kanalları gezerken Seda Sayan’a baktığımda Anastasia vardı, şimdi yine aynı programa denk geldim ve yine Anastasia var.

Not 12: Egemen Bağış’ın “bakara, makarası” ile Fatih Altaylı’nın “zart, zurtu” arasındaki tek fark, birinin ak partili olması.

Altaylı’ya tepki gösterenler dinden ötürü değil partiden ötürü tepki gösteriyorlar!

Not 13: Onura onur için değil getirdiği yarar uğruna değer veririz. Onura değer verilmediği takdirde mayasında az bozukluk olanlar menfaat için onursuzluk sırasında kümelenecektir.

Not 14: Bugün yirmi yaşında bulunan bir genç kollarını sıvayıp çok emek ve sabır isteyen işlere başlamazsa önündekiler gibi boşu boşuna yaşlanacaktır.

İsmet Özel

Not 15: Sende yağmur, bende kar... 
Bu kış hiç bitmeyecek gibi... 
'Cahit Zarifoğlu

Not 16: Eskiden sadece kışlar soğuktu. Şimdi ise insanlar soğuk, yürekler soğuk.

| Cahit Zarifoğlu

Not 17: Kıskandırmaya çalışma yani rekabet ortamı yaratma da en klişe oyunlardan biridir. İlişki için adım atmakta güçlük çeken, ilgisiz davranan ya da ilişkiyi sonlandırmış birisinin sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlarla ilgisini çekmeye çalışmak sadece bir kişinin değil, aslında neredeyse tüm takipçilerin fark ettiği bir davranış. Yalnız, işin ilginç tarafı bazı insanların hala bu oyuna gelmesi. “Çok mutluyum, keyfim yerinde, dışarıda geziyorum, yanımda başka insanlar var. Yani her an başka bir ilişkiye başlayabilirim“ mesajının verilmeye çalışıldığı sosyal medya paylaşımları ustalıkla hazırlanır. İnsanın canı dışarı çıkmak istemiyorsa bile o birkaç kare için giyinir, süslenir ve dışarı çıkar. Oysa insanın kendi kendisine yetebilmesi, evdeyken de keyifli ve huzurlu zaman geçirmesi o insanın kendilik değerinin yüksek, kendine yetebilen biri olduğunu gösterir.
Ayrıca, bir insanla tanışmak ve ilişkiye başlamak için illa sık sık dışarı çıkmak gerekmiyor. Günümüzde sosyal medya üzerinden ya da dating uygulamalarından da tanışılıyor. Yani evde yalnız olmak, insanın canının sıkılacağı ya da mutsuz olacağı anlamına gelmez. Dahası, insan zaman zaman yalnız ve mutsuz hissedebilir. Hayat sürekli neşeli olmak, eğlenmek ve sosyalleşmek değildir. Mutsuzluğu kabul edip onunla kalabilmek de büyük olgunluk gerektirir. Mutsuzluktan ya da yalnızlık duygusundan kaçmak için kendini sürekli meşgul tutmak kıskanılacak bir davranış değildir. Aslında insanın kendisiyle baş başa zaman geçirebilmesi kıskanılacak bir şey olabilir.

Not 18: Samimi bir ilişkide taktik olmaz, gelişmiş insanlar açık açık konuşurlar. Bunu unutmayalım.

Not 19: Defterdar Mehmet Paşa’nın yıllar önce söylemiş olduğu “emanetleri ehline veriniz” düsturu, o zamanda bugünü görmek üzere yapılmış beyan olduğu gibi, aksi halde-emanetlerin ehline verilmemesinin vatana, millete zarar vereceğini ve birçok bozukluğa neden olacağını anlatmaya çalışmıştır. Vasatlık önce ahlakı yok eder, sonra da toplumu bertaraf eder ama, mutlu bir azınlığı da ihya eder.

Not 20: Tüm bu model içerisinde motivasyonu üst seviyede tutan ana beklenti ise ‘rant’ olmuştur. Vasatlığın beklenti karşılığı sadece budur. Bu çürümüşlüğün içinde, eğer insanlar motive edilecekse bunun muhakkak suretle ahlaki erozyona motife edilecek bir ‘bonus’u olmak zorundadır. Bu beklentilere cevap verecek iki temel ‘rant’ kurgusu-benim alanım olduğu için-futbol oyunu içerisinde mevcuttur. Birincisi; kulüplerin içindeki kaynakların-menajerler ve varlıklarının ihaleler vasıtasıyla ticaret şeklinde dışarıya servet transferi şeklinde aktarılmasıdır. Futbol adeta menajerlik oyununa ve yap-işlet-devretme modeline çevrilmiş durumda… İkincisi; bahis oyunlarındaki gibi kişilerin kendi oluşturdukları kaynağın servet transferi şeklinde şike ve manipülasyon yapılarak belirli bir mutlu azınlığa aktarılmasıdır. Araçlaştırlmış futbol, illegal bir kazanç kapısı oldurulmuş durumdadır.