Azer Bülbülün çoğu gitti azı kaldı parçasını dinlerken aklıma geldi soyu kesikler. Eğer herkes seslendiriyorsa şarkılarını ve her platformda varsa bir zamanların kimsesizi, dedim kesin telif hakkı kovalayan bir evladı yoktur. Beş yıldız bir şarkıcı beş parasız şekilde öldü gitti memlekette. Beş para etmeyenler de belediye konserlerinden parayı vuruyor. Ahmet Kayayı düşünün. Malı mülkü olmadan öldü; üstelik sürgünde. Bir kardelen çiçeğine katlanamadık; ne kadar acı.

Esas konuya girersek şunu ifade etmek isterim: Tarihte bir çok kıymetli insanın çocuğu yok bir bakmışsın kısır, soyu kesik yani ebter. Aslında bir eksiklik değil, kader denilebilir. Bir eksiklik gibi görünmesine rağmen aslında artı değer katan bir yoksunluk. Soyu kesik olanların, daha doğrusu bir nedenden dolayı veya istemedikleri için çocuğu olmayanların sanatsal ve fikirsel üretimleri aynı zamanda insanlığa katkıları çok fazla. En iyi örnek ebedi kurucu liderimiz Mustafa Kemal Atatürk. Sevgiyle ve hürmetle andığımız büyük Önderin manevi evlatları dışında kan bağı olan çocuğu yoktu. Türk milletine atamız Mustafa Kemal Atatürk kadar kimin faydası dokunmuşturki..

Son söz: Muz yerken çilek tadı alınmaz..

Hatırlatma: Dünyada böyle bir zulmün kıyamet koparmadan gerçekleştirilebileceğine inanamıyorum. Dünyanın böyle korkunç bir hâle gelmesine göz yumuşumuza tanıklık etmek canımı yakıyor, geçmişte de yaktığı gibi.
(Rachel Corrie)

Not 1: Çok yazılıp çiziliyor. Işgücünün GSMH'den aldığı pay düşük deniyor. Bunun 2 sebebi var
1. İşsizlik çok yüksek
2. Katma değer çok düşük
Bunlarda bir iyileşme olmadan hiçkimse ücretlerde reel bir artış beklemesin. Bakın reel dedim. Nominal artış olursa enflasyon olarak geri döner.

Not 2: Bütün dünyada ve Türkiye'de güçlü bir anti-entelektüalizm var. Entelektüeller ve entelektüel faaliyetler bundan 10-20 yıl önce olduğu kadar saygın değil. Kimse onları o kadar merakla dinlemiyor.' sözleriyle sosyal medyanın gündemine oturan Tanıl Bora'nın bu sözleri hem eleştirilerin odağı oldu hem de pek çok kişi tarafından desteklendi. Muazzam bir hızla deveran eden müthiş bir söz yığını var ve herkes daha kısa daha pratik daha vurucu daha ilginç daha net daha eğlenceli bir şey duymak istiyor ve hızla duyup işitip devam etmek istiyor. Gerçekten hani entelektüel etkinlik biraz zaman ister, biraz mesafe ister kimsenin hani onlara vakti yok. Böyle bir zamanda yaşıyoruz ve hakikaten bunun da beraberinde getirdiği bayağı bariz bir anti-entelektüalizm var. Günümüzün bu yeni sağına filan baktığımız zaman, bu faşizan popülizme baktığımız zaman onun en önemli unsurlarından biri anti-entelektüalizm. Bunun müthiş bir aşındırıcı etkisi var. Bunu da hesaba katmak lazım, yani sadece düşüncenin kendi zayıflığıyla ilgili ya da dediğim gibi eskisi gibi parlak entelektüeller çıkmaması ile ilgili bir sorun değil bu yani bu yapısal bir sorun bence.

Not 3: Kayırma, enflasyon, nepotizm, gençlerin 6 kişilik yurt odalarına sıkıştırılması, bozuk asansörleri, parasızlığı seni neden rahatsız etmiyor? Valsi zumbası mı kalmış- dolmuş ücreti olmuş kaç lira. Memlekette 9 aylık asgari ücretle alabildiğin telefonu elalem 10 günlük maaşıyla alıyor? Herkesi vekil maaşı alıyor sanan bir burjuvazi sanrısı mı yoksa bu? Hadi sen oradan devam…
Ez cümle. İktidar bu şimşek çakınca biten mantarlar gibi ülkenin en mühim kutlamalarında dahi bir öteki bulan öfke seli kurmaylarından kurtulmalı. Artık başarıyı kör göze parmak sokar gibi bir düşman yaratma fikriyle sunma hali son bulmalı. Tarihin en zorlu seçimini kazanan iktidarın böyle küçük atraksiyonlara ihtiyacı mı var? Sadece kalp kıran, seçmen uzaklaştıran bir PR gafı.
Bu vesile siyasetin de çok da genç işi olmadığını anlamış oluyoruz. Görüyoruz ki arkadaşlarıyla bir üniversite kafesinde kahkaha atacak yaşta olan genç siyasetçiler asla Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaşta değiller.
Koca bir ulusun geçmişe telmih dolu başarılarını iki dans şekline kitleyen idrak siyasetten uzak dursa hem ülkeye hem de kendi partisine daha çok fayda sağlar.

Not 4: ‘Gazze'deki mülteci kampında meydana gelen patlamada onlarca kişinin öldüğü bildirildi’. BBC web sayfasında katliamı böyle duyuruyor. Kendiliğinden bir patlama, fail yok. Utanç verici bir dil. Katliam aklayıcı dil. Bir katliamın aparatı olarak medya. 

Tiksinti çağı.

Not 5; Enflasyon muhasebesinin bankalara uygulanmaması bankalar için pozitif haber değildir. Kazanmadıkları paranın vergisini (özsermayeden) ödemeye devam edecekler demektir.

Not 6: Utanan insan; İYİ insandır.

Utanma duygusunu kaybetmiş bir insan; artık KÖTÜ insandır.

Utanma duygusu hiç olmamış bir insan ise; saf KÖTÜLÜKTÜR.

Not 7: Devletin Vahdettin’e itibar kazandırmaya çalıştığı Cumhuriyet Bayramı’nda Antalya’da özel okulda görev yapan bir öğretmen ise iktidarı eleştirdiği konuşması nedeniyle gözaltına alındı. Öğretmenin gözaltına alınmasına sebep olan sözleri şöyleydi:
“Cumhuriyetin gözbebeği fabrikalar bir bir yabancılara satılırken, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı çerez gibi parası olan herkese dağıtılırken, yabancılar ülkende imtiyazlarla sefa sürerken, parası olan her şeye hüküm verirken; memurun, doktorun, işçin, öğretmenin kendi ülkesinde ikinci sınıf vatandaş muamelesi görürken ve en önemlisi, ‘geleceğim’ dediğin gençler umutsuzca ülkeden gitmenin yollarını ararken sen neredesin?”
Elbette yaşasın Cumhuriyet. Ama tekrar soralım: Yaşasın da böyle mi yaşasın?

Not 8: müslümanların zulme ve zulmedenlere karşı tepkisi genelde minimum düzeyde oluyor bağırmak çağırmak miting yapmak yürümek. Belki de evrime en çok inanandır Müslümanlar hiçbiri devrim sevmiyor devrim istemiyor devrimin olacağına da inanmıyor.

Not 9: MEDYAYA niye güvenmemek lazım?

Medyaya göre, İsrail fena halde çuvallamıştı cephede. Büyük kayıplar veriyorlardı.

Sonra aniden haberler düştü;

"Gazze'yi ikiye böldük!"

"Gazze güney ve kuzey arası koridor açtık!"

Not 10: Gecekonduyu ıskaladı, “tencere kaynamıyor” sloganında kaldı, gecekonduda yaşayanların artan refahını ve modernite talebini göremedi. TÜSİAD’ın gitmediği yere CHP de gitmedi. TÜSİAD bile asgari ücreti savunacak düzeye geldi de CHP, EYT benzeri popülizmlere takılı kaldı. Milyonlar işten atıldı aldırmadı ama 10 bin tekel işçisi için ucuz ideoloji yaptı. Slogandan çıkıp hizmet siyasetine giremedi. Kimlik siyasetinde ise türbandan medet umdu, AK Parti’nin trenden attıklarından çare umdu. Deprem bölgesinde halkın başını okşamak yerine enkaz önü fotoğrafl arı verdi fakat insanların acısıyla hemhal olamadı. Ekonomi yeni yönetiminin 100 gününü değerlendirirken, halkın acılarına altyazı geçmekten öteye gidemedi. Halk da “derman olacak sözün yoksa, derdimi meşgul etme” deyiverdi. Ancak bu kurultayın bende bıraktığı kanaat; her şeye rağmen değişimin yaşanabileceği umudu oldu.

Not 11: Bir insanı küçük düşürmenin en korkunç yolu, onun acı çektiğine inanmamaktır.
( CESARE PAVESE / Yaşama Uğraşı )

Not 12: Bay Kemal'in "Bay bay hepiniz, bay bay loliniz" müziği ile gitmesi iktidar için politika değişikliğine neden olacak.
Yeni başkan en azından CHP'deki dağılmayı durdurabilir.
Bu durum ise zaten döviz getiremeyen Mehmet Şimşek'in görev süresini kısaltabilir.

Not 13: Gazze'ye girilmesini isteyen sivri zekalarla, 1 asır önce, durup dururken, Rusya limanlarını bombalayıp, Türkiye'yi savaşa sokan sivri zekaların hiç bir farkı yoktur.

1.Dünya Savaşı'nın bizimle bir alakası yoktu. Biz, o savaşı zorla kendimizle alakalı hale getirdik.

Not 14: Dünya'nın gireceği CURCUNA, 25-75 sene arası sürer.

Not 15: Gerçekten her yer çok dağılmış durumda. Bütün nesnelere ve nesne muamelesi yapanlara yardım isteyen gözlerle bakıyorum. Karşılık versinler istiyorum. Kusurlu olanı düzeltmemiz, evi yeniden yerleştirmemiz ve her şeyi yeniden isimlendirmemiz gerekiyor. Sonra bir bomba düşüyor, çocuk hastanesine. Sonra başka bir bomba düşüyor başka bir köye. O gürültünün içinde hiçbiri karşılık veremiyor. Benim karşılık veremeyen her şeyle kahredici bir bağım var. Yapraklarla savrulup gitsin zalim öznelliğiniz.

Düzeltilmesi gereken bir dağınıklık. Rejimi kurarken bütün cam kenarlarına koltuklarınızı yerleştirmişsiniz. Çok ayıp. Kuvvet uyguladıklarınızı nesneleştirmişsiniz. Çok ayıp. Teorik imkânların hiçbirini kullanmak aklınıza gelmemiş, siyasal olanı karanlık yere koyup, sistemi güneşli salona aldıkça özneleştiğinizi sanmışsınız. Bu dağınıklığı toplamak lazım ama epey bir yer değiştirme işi var. Meclisteki koltuklar hangi sırada duruyor, kürsüler, mikrofonlar, el kaldırdığınız köşeler temizlendi mi? Yoksa hepsi aynı mı kalacak. Kışa böyle mi gireceksiniz?

Not 16: İnsan yeryüzünde bir kanserdir.

Not 17: Kılıçdaroğlu'nun erken bırakması gerekiyordu.

Bırakamıyordu. Kaybede kaybede yürümek istiyordu. Yakınları bile artık CHP'nin sahibi gibi davranıyordu. Selvi Hanım'ın üzerine vazife mi ki eşine karşı KURULTAYDA yarışan Özgür Özel'i, konuşmasının bitiminde uyarıyordu. Rasyonel zemin kaybı böyle bir şeydi. Eşinin yanında uyuyakalarak en büyük golü atan Selvi Hanım, şimdi sesinin tonunu ayarlaması için eşinin yanında rakibine AYAR veriyordu. ŞAKA gibi...

Olanları herkes yazacaktır.

TEKTONİK HAREKETLER başladı. 7 Ekim'den sonra yazdığımız gibi...

Devamı gelecektir. KÜRESEL SAVAŞ böylesine bir ritim yakalamışken, bunun Türkiye'deki siyaseti PAS geçme ihtimali SIFIR bile değildir! Genel itibariyle AVRUPA-İNGİLTERE orijinli siyasi hareketleri kucaklayan topraklarda yaşıyoruz. ABD bunun dışında kaldı. Oysa KÜRESEL ÇAPTA mücadele ettiği İNGİLİZLER'le burada da kapışması kaçınılmazdı. Benim önermem ve okumam buna dayanıyordu. İsrail'in vahşeti, ABD'nin AKDENİZ'i ODAK olarak belirlemesi, SİHA'mızı vurup YPG/PKK'yı koruma altına alması, kesinlikle burada siyasete etki edecekti. Aksi mümkün değildi.

Kemal Bey, karşı EKOL'den olan Deniz Bey'i devirdi.

Baykal'ın İSTİFASI kaçınılmazdı. Sonuç kendisine yarıyordu!

Geldi koltuğa oturdu. Şimdi de Deniz Bey'den aldığı koltuğu İmamoğlu'nun organizasyonuyla kendi seçtiği delegelerin ayağa kalkmasıyla kaybediyordu!

Kemal Bey, en çok güvendiği DELEGELERİYLE mağlup oluyor çok kötü bir final yapıyordu.

Tarihteki en başarısız ve kifayetsiz CHP lideri olarak yerini alıyordu. Özgür Özel, ipi göğüsleyince aklıma yine Devlet Bey geldi. Bir süre önce MHP lideri Bahçeli olağanüstü toplanan TBMM Genel Kurul çıkışında basın mensuplarına açıklama yaptı. Genel kuruldaki görüşmeleri değerlendiren Bahçeli, CHP Grup Başkanı Özgür Özel'in heyecanlı bir konuşma yaptığını söyleyerek, CHP'de gerçekleşecek bir genel başkan değişiminde Ekrem İmamoğlu'na karşı Özgür Özel'i destekleyeceğini söyledi. Bahçeli, "Özgür Bey'in konuşması çok heyecanlı yapılmış bir konuşma. Aynı zamanda kongre konuşması havasındaydı.

Kongre konuşmasına benzer bir konuşma usulüyle. O bakımdan kendi kendime sordum; CHP'de sınıf arkadaşım devam etmezse, Ekrem'e karşı Özgür derim" ifadelerini kullandı.
Devlet Bey yılların tecrübesiydi. Kimin hangi akıma yakın olduğunu en iyi bilen isimdi. İmamoğlu'na uzak durarak "söylemeden" "ABD'YE YAKIN" demek istiyordu. İmamoğlu'nu durduğu yerin karşısında görüyordu...

Doğaldı bu da. TEKTONİK HAREKETLERİN olması şarttı. Bu CHP'den başlıyordu.
Kemal Bey yıllarca LİBERO gibiydi. Şimdi siliniyordu. Yeni sayfa açılıyordu. Açan kesinlikle İmamoğlu'ydu. İSTANBUL'un gücüyle CHP'yi ele geçiriyordu.
Siyasi olarak kesinlikle büyük başarı, büyük operasyondu!

Eğer Osman Kavala, Selahattin Demirtaş ve Can Atalay serbest kalırsa Türkiye konum değiştirmiştir.

ABD-AB hattına geçmiştir..." diye.

Özgür Özel de KURULTAYDA bu üç isme selam vererek konuşmasına başladı. Yani öyle ya da böyle İMAMOĞLU ile aynı çizgiye düşüyordu. İlan da ediyordu. Sanırım burada, ANKARA'dan ÖZGÜR BEY'le İMAMOĞLU'na gelerek ÇOK ÖZEL GÖRÜŞMELER yapan SELİN SAYEK BÖKE eksikti.

Büyük ihtimal bu rüzgar şimdi Meral Hanım'ı ya etkileyecek ya da partisini sarsacaktı...

Not 18: ÇİP!

Mikroçipler, modern küresel ekonominin artık vazgeçilmez can damarı. Küçük silikon parçalar, LED ampullerden çamaşır makinalarına, arabalardan akıllı telefonlara, yapay zeka teknolojisinden hipersonik füzelere, savaş uçaklarından gemilere kadar her yerdeydi. ÇİP'in olmadığı alan yoktu. Ve ÇİN bunu yapamıyordu. Yumuşak karnı burasıydı. Dünyadaki limanların yüzde 70 erişimi altında da olsa ÇİP'te zayıftı.

Bu da çok şeydi! Hatırlayın Trump gelince düğmeye basıyor TİCARET SAVAŞI başlatıyordu. HUAWEİ ile iş yapmayı yasaklıyordu. Altında yatan gerçek ABD'li şirketlerin ÇİN'e yaptıkları yatırımlarla ÇİP TEKNOLOJİSİNİ kaptırmalarının önüne geçmekti.

Çin'de MİCRON gibi ABD devinin faaliyetlerini kısarak cevap veriyordu. Soruşturma açıyordu. Micron da sonra işlerini Japonya'ya ve Hindistan'a taşıyacağını açıklıyordu. Yani ÇİN, ÇİP konusunda ABD'ye bağımlıydı. Trump ve Biden'ın aldığı YASAK kanunlaşınca ÇİP üretiminin yüzde 92'sini yapan TAYVAN hemen "TAMAM" diyordu. Japonya ve Güney Kore de rüzgara katılıyordu. ABD, ÇİP'le 4'lü ittifak kuruyordu...

Kime karşı? Elbette Çin'e karşı.

İsrail bu konuda Çin için bir nefes borusuydu. ABD'nin INTEL gibi APPLE gibi NVIDIA gibi AMAZON gibi devleri İSRAİL'deydi. Netanyahu da pek ABD'ye yakın değildi. Şov kısmında Washington'a sarılsa da Londra ile arası mükemmeldi.
Dolayısıyla Pekin ile de...


Bakın! 2021'de Çin yönetimi petrole harcadığından daha fazlasını ÇİP'e harcıyordu. Verdiği para 430 milyar dolar'dı. KONU BUYDU. Çin stratejik alet-makineuçak- gemi-yapay zeka-füze gibi konularda ihtiyaç duyduğu ÇİP'leri yapamıyordu, bulamıyordu. ABD hem kendi gücüyle hem kurduğu ittifakla bunu başarmıştı. Zamana ihtiyaç duymasını nedeni buydu.
Bunu yaptığı an ABD ile makas kapanacaktı. Bill Gates "Çin öyle ya da böyle bunu başaracak" diyordu. "Cip Savaşı: Dünyanın En Kritik Teknolojisi İçin Mücadele" adlı kitabı kaleme alan Chris Miller, "Zaten bu iş kolay olsaydı, Çinli firmalar bunu çoktan yapardı..." diyerek Pekin'in yaşadığı sıkıntıyı dile getiriyordu.

Tüm bunlar yaşanırken masum insanlar bebekler çocuklar kadınlar can vermeye devam ediyordu. Dönen bakan yoktu. Durdurabilen de... Uzaktan AKDENİZ'e GAZZE'ye fokuslandığınızda göreceğiniz tablo netti! GLOBAL GATEWAY neyse ABDAVRUPA BİRLİĞİ ittifakı neyse, BATI birliği neyse herkes yan yana omuz omuzaydı. NATO sanki AKDENİZ'deydi. Bir eliyle bizi durdururken diğer eliyle de İSRAİL'i büyütecek gibiydi. Birkaç yıl önce yazdığım "ORTADOĞU NATO'su" ya da benzeri bir yapı mı geliyordu. İSRAİL'in başrolde olacağı bir formatla bölgenin kucaklanması mı hedefleniyordu?
Şimdilik bilmiyoruz. Yine İSRAİL üzerinden GAZZE üzerinden NATO'nun ÇİN'e açtığı savaşı görmek zor değildi! Çin'in zamana ihtiyacı vardı, ABD'nin ise yoktu!


İSRAİL MAŞA'ydı tamam!


Peki neyin karşılığı bu role soyunuyordu? Sanırım buna biraz kafa yormak gerekiyordu...
Arkasında hem ABD hem NATO vardı. İngiltere ile Çin dışarıdaydı... Hiç yaşanmamış bir türbülansa yolculuk başladı.


Bakalım neler olacak...