Cumhuriyetimizin 98.yılını kutladık. 100. Yılında kutlayabilecek miyiz bunu zaman gösterecek. Üzücü olan 16 milyar TL lik bütçesiyle milletten toplanan gelirden Aslan payını alan Diyanet İşleri Başkanlığının yine hutbelerde ve kutlamalarda Atatürk’ten bahsetmemesi oldu. Diyaneti bizzat kurduran Atatürk olup, aynı zamanda imamlar kimseye dilenmeden el açmadan namazlarını kıldırırsın millet hurafelerin peşinde gitmesin diye din adamları sınıfı oluşturan ve maaş bağlayan kişidir. Diyanet varlığını Atatürk’e borçludur ve hayata geçirdiği uygulamalar ülkenin kurucu liderine direkt saygısızlıktır.

Buradan geçelim savaş seferberlik, seçim ekonomisine. Geçen hafta şiddetli tartışmalardan sonra içerisinde hükümete ülkemizde yabancı askerleri de bulundurma yetkisi içeren tezkere meclisten CHP nin şiddetli itirazlarına rağmen geçti. CHP ilk defa vatan millet Sakarya gazına gelmeden bu tezkerede milli dava mesele deyip hükümetin peşine takılmadı ve gerçek muhalefet olduğunu gösterdi. Hükümetin savaş ekonomisine hayır dedi. Chp nin bu tavrı hükümetin ayarını o denli bozdu ki; Ak parti grup toplantısında sayın Kılıçdaroğlunun Çubuktaki linç görüntüleri belli ki altyazılar da eklenerek özel olarak gösterime sunuldu. Devletin başı olan sayın Cumhurbaşkanı tarafından ana muhalefet liderinin bu görüntüleri paylaşması siyaset açısından olumlu bir gelişme olmamıştır. Daha önce de Meral hanıma daha dur bu ne ki diyerek siyaseten doğru olmayan bir tavır göstermişti sayın Erdoğan. 2023 yılında ya da daha önce yapılacak seçimlere hazırlık olarak ortam sertleşebilir ama yine de bazı eşikleri aşmamanın herkes için iyi olacağını hatırlatmanın gerekli olduğunu düşünüyorum.

Bence asıl hükümetin dengesini bozan ilk açıklama sayın CHP genel Başkanının 18 Ekim 2021 tarihini milat göstererek bu tarihten sonra suça karışan bürokratların yargılanmasıyla ilgili olandı. Tezkere de tuzu buzu oldu ve hükümetin iyice şirazesini bozdu. Anlaşılan hayat pahalılığıyla halktan teveccühü iyice azalan Ak parti ve hükümeti sayın Kılıçdaroğlu sıkıştırmaya ve hırpalamaya devam edecek.

Son olarak seçim ekonomisine girdiğimizi ifade etmeden geçemeyeceğim. Muhtemelen pahalılıktan kızılcık içip kan kusan halkın değişik kesimlerini memnun etmek için karşılıksız para basıp dağıtılmaya başlanacak ve neticesinde 90 yıllardaki hiperenflasyonla yakında yine tanışmaya başlayacağız. Enflasyon devalüasyon faiz üçlemesi milletimizin geleceğini umutsuz hale sokabilir. Dağıtılan düşük faizli krediler, memurlara 3600 ek gösterge ve asgari ücretliye %30 bulan yeni zamlar seçim ekonomisinin temel basamakları olacak ve tüm bu yanlış ekonomik politikalar ve devletin israf içerisinde olması kısa vadede halkımızı bir nebze rahatlatsa da üretime dayanmayan bu ekonomik politikaların faturası ileride karşımıza daha ağır şekilde çıkacak ve ceremesini gençler ve çocuklar çekecektir. Seçim kazanmak için 90 lı yıllarda Demirel ve Çiller tarafından uygulanan erken emeklilik ve negatif reel faiz uygulamaları nasıl 94, 99, 2001 krizleriyle ve hala sonuçlarıyla yüzleştiğimiz bedellerle ödüyorsak, şu an seçim kazanmak için uygulanan ekonomik politikaların bedeli de maalesef çok ağır olacaktır. Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Selam ve muhabbetle. Hoşçabakın zatınıza..