İbn-i Haldun’un doğduğu diyarlar...

Tunus’a gitmeye hazırlandığım sıralarda Cumhurbaşkanı Kays Said tarafından parlamentonun feshi nedeni ile ülkede büyük bir gerginlik vardı. Henüz havaalanında inerken ve sonrasında otelden çıkıp Habib Burgiba Caddesinden ilerlerken çok sayıda güvenlik gücünün olması zaman zaman rahat gezmeyi engeller boyuttaydı. Ancak bu yine de bu güzel ülkeye gitmeme ve gezmeme mani olmadı. Yasemin çiçeği renkli, portakalın en çok bahçelerine yakıştığı Tunus’taydım ve aklımda hep bir kişi vardı: Tunus doğumlu olan. Yalnızca döneminin değil, tüm dönemlerin âlimlerinden İbni Haldun (1332-1406). Kaldığım otel doğduğu eve çok yakındı. 

Tunus’un, birazdan bahsedeceğim İslami dönem eserlerinin yanı sıra aynı zamanda çeşitli tarih duraklarına bir geçiş alanı olduğu için önemli bir tarihsel kimliği vardı. Ve en sonda da 2011 yılından itibaren başlayan Arap Baharının da ilk görüldüğü ülkeydi. Ülkenin orta kesimindeki Sidi Büzeyd kentinde yaşayan Muhammed Buazizi isimli seyyar satıcı, ekonomik krizin de etkisi ile kendisini yaktığında aynı zamanda 2010 yılından beri başlayan ve domino etkisi yaratarak birçok ülkenin siyasal iktidarlarının değişimine neden olan Arap Baharının da fitilini ateşliyordu. Ve gelişen olaylar sonucunda Habib Burgiba gibi önemli bir lideri deviren Zeynelabidin bin Ali yurtdışına sığınmak durumunda kaldı.

kamuran kaya tunus (1)

Aynı zamanda başkenti de Tunus olan ülkenin isminin nereden geldiği konusunda bazı farklı görüşler bulunmakta. Bunlar arasında en kabul gören düşünce Tunus’un Latince “geceyi geçirmek, gece kampı kurmak” manalarına gelen “tines”ten türetilmiş bir kelime olduğu yönünde. Tunus toprakları sadece İslami dönem için değil, aynı zamanda Fenike ve Roma döneminde de önemli bir havzayı betimlemekte.  Özellikle Kartaca uygarlığının bu topraklarda görülmesi yönüyle çok önemli. Kartacalılar bir ara o kadar geniş topraklarda koloni kurmuşlar ki, Roma için ilk gerçek tehdidin Kartacalılar olduğu söylenir. Özellikle birden fazla yapılan Pön Savaşları sonrasında tehdit ortadan kaldırılarak Roma’nın Afrika eyaleti haline getirilmiş bu topraklar. Ünlü Osmanlı donanma komutanı Barbaros Hayreddin tarafından Hafsilerin egemenliğine son verilerek bu topraklar Osmanlı idaresine geçer. Ancak Hafsilerin egemenliği İspanyolların desteği ile zaman zaman geri gelir. 1574 yılında Uluç Ali Reis ve Sinan Paşa tarafından Tunus tamamen yeniden Osmanlı imparatorluk topraklarına dâhil edilir. Ne var ki, günümüzde her yerde Fransız etkilerinin rahatlıkla görüleceği üzere Fransa’nın Osmanlı ile yaptığı Bordo Anlaşması ile Fransız egemenliği başlar. Fransız sömürgesi olmasının etkisi her yerde görülmekte. Kafeler özellikle Habib Burgiba Caddesinde belirginleştiği üzere tamamen Fransız sitili. Ve caddelerde de onların etkisini görmek mümkün. Fransızca oldukça yaygın. Herkes Fransızca konuşabilmekte. Fransa Tunus’u tıpkı Fas’taki gibi genel valilerle yönetmiş. Ancak 1. Dünya Savaşı sonrasında Tunus’ta sömürge karşıtı çeşitli ulusal hareketler de oluşmaya başlar. Özellikle genel sekreterliğini Habib Burgiba’nın yaptığı El-Cedid hareketi bağımsızlık mücadelesini 1940’lı yıllardan sonra arttırır. Ve 1956’da ülke bağımsızlığına kavuşur. 30 yıl boyunca Burgiba ülkeyi modern reformlarla yönetmeye başlar. Hatta kimi laik uygulamalarının etkisi ile Burgiba’nın Atatürk etkisinde olduğu da çok kez dillendirilir. 1987 yılında bir çeşit bir darbe ile Zeynelabidin bin Ali iktidarı ele geçirir. Ancak daha önce de belirttiğim gibi Arap Baharı sonrasında o da iktidarı bırakmak durumunda kalır.

kamuran kaya tunus (2)

İSLAM MİMARİSİNİN ŞAHESERLERİNDEN: ZEYTUNE CAMİİ

Tunus’ta gezmeye önce Tunus’un tarihi kapısı olan “Babu-l Bahr” yani “Deniz Kapısı” ile başlıyorum. Buradan ilerlediğiniz zaman medina yani eski şehir sizi karşılıyor. Şayet tren istasyonuna doğru yol alırsanız da bu kez Habib Burgiba Caddesi var. Cadde’de önce çok büyük bir İbni Haldun Heykeli bizi karşılıyor. Ardından sol tarafta önemli bir Fransız Katolik yapısı olan ve 1897 yılında Fransız mimar L. Bonnet- Labranche tarafından inşa edilen görkemli St. Vincent de Paul Katedrali önümüzde tüm heybeti ile duruyor. İlerisinde ise Habib Burgiba Heykeli ve tren istasyonu bulunuyor. Bu kez rotamızı tam tersi yönde Liman Kapısının medina tarafına yöneltiyoruz. Ve burası ufak “souk” adı verilen pazarları ve dar sokakları ile tam bir kadim Arap/Berberi etkisini bizde uyandırıyor. Tabi ki aklımda hep İslam döneminin en önemli eserlerinden kabul edilen 732 tarihli Zeytune Camii var. Burası bir nevi eski şehrin merkezi. Emeviler döneminde Tunus ve çevresinde fetih hareketlerine komuta eden Hassan bin Nu’man tarafından inşa ettirilen camiinin ismi hemen yanında bulunan dev zeytin ağacı nedeni ile alındığına inanılıyor. Zeytune Camii bende Endülüs mimarisinin şaheseri olan Kurtuba Ulu Camii etkisini uyandırdı. Camiinin dokuz kapısı bulunmakta ve her bir kapısı çeşitli çarşılara uzanıyor. Özellikle akşam ezanı sırasında orada bulunursanız İslam’ın o insanlığa huzur veren ilk dönem etkisini hemen hissedeceksiniz. Buradan sağlı sollu açılan çarşılarda o kadar farklı ürünleri toplu ve ucuz görmeniz mümkün ki. Parfüm, tuhafiye, halıcılar, kuyumcular ile kadınlar ve şapka pazarlarının önünden bir bir geçiyorsunuz. Şayet Tunus’taki Osmanlı etkisini yaşamak istiyorsanız bu kez 1655 yılında inşa edilen mermer yapılı Hammuouda Paşa Camisini görmeden dönmeyin. Paşanın mezarı da yine bu camii bahçesinde. Benim için Tunus, hatta tüm İslam Dünyası ilmi demek olan İbni Haldun’un doğduğu, ilk eğitimi aldığı, ailesinin acı dolu yaşamlarına şahit olduğu evini görmek için sabırsızlanıyordum. Ancak o dar sokaklarda bulmak o kadar zordu ki burayı. Bu nedenle sık sık karşınıza çıkacak ve cüzi bir ücret vererek size yerleri gösteren bir Tunuslu aracılığı ile küçük bir taş evinin önüne gelerek İbni Haldun gibi bir âlimin soluk aldığı topraklarda bulunmanın sevinci ile evi izliyorum. Önünde bir de bilgi panosunun olduğu ev beni çok etkiledi. Evin önünde beni takip eden sevimli kedi de bu seyir zevkini arttırdı. Eski Tunus bölgesinde bunların yanında Hafsiler döneminden kalma çok sayıda eseri görmeniz mümkün. Kasba Camii, yine bir Osmanlı etkisini taşıyan Yusuf Bey Camii, Bey Türbesi mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerler.

kamuran kaya tunus (3)

FENİKENİN MERKEZİ: KARTACA VE HANNİBAL

Merkezi bitirdikten sonra dünya tarihinin en önemli uygarlıklarından Fenikelilere ait Kartaca’ya yol almaya başlıyorum. Kartaca şehri Fenikeliler tarafından M.Ö 9. yüzyılda bir ticaret limanı olarak kurulur. Tunus’a 18 km mesafede bulunan Kartaca’ya merkezden kalkan ancak biraz ilkel olan trenle yaklaşık yarım saat içerisinde ulaşmanız mümkün. Romalılar ile Kartacalılar arasında yapılan Pön Savaşları ile burası Romalılar tarafından yağmalanarak bir harabeye döndürülür. Günümüzde antik kentin harabelerini gezdikçe Kartacalı komutan Hannibal’ın kahramanlık öykülerini hatırlamamak mümkün değil. Bu konuya mahsusen küçük not da bizimle ilgili: Hannibal’in mezarı olduğu kabul edilen anıt mezarı Gebze’de Tübitak binası içinde görülebilir Atatürk özellikle Hannibal’ın Gebze’de olduğu belirtilen mezarının bulunması için bilim insanlarını görevlendirilir. Anıt mezarda Atatürk’e ait sözü içeren pano da var. Kartaca’da aynı zamanda Tunus Cumhuriyeti Başkanlık Sarayı da bulunmakta. Bölgede antik kentin günümüzde kalan harabeleri ile birlikte Okyanus Müzesi, Antion Hamamı, Hadrian Tiyatrosu da yine gezilebilecek yerlerden. Kartaca’ya kadar giderseniz mutlaka çok yakınında bulunan Sidi Busaid’e de uğrayın derim. Burasının özellikle beyaz-mavi tonlardaki ev mimarileri çok hoş bir Akdeniz kenti görünümü katmış. Bana burası biraz Santorini ve Mykanos’u anımsattı. Şehirde özellikte Tunuslu bir ailenin kullandığı müze olarak kullanılan “Family House”u ziyaret edebilir, bölgenin ev yaşamına dair bilgi edinebilirsiniz.

kamuran kaya tunus (4)

İSLAM’IN KUTSAL KENTLERİNDEN: KAYRÂVAN.

Ve benim Tunus gezim için yine önemli bir durak olan Kayrâvan şehrine geldi sıra. Merkezden anlaştığım bir yerel rehberle yaklaşık iki saatte ulaştığımız bu önemli İslam kenti, 670 yılında sahabelerden Ukbe-bin Nâfi tarafından kurulur. Kâyravan, tipik İslamın ilk dönem mimarisine sahip. Çarşıları, ev yapıları, daracık sokakları size tıpkı Tunus medinasının o geçmiş dönem uygarlıklarından gelindiği izlenimini ziyadesiyle sunuyor. Ağlebiler tarafından şimdiki görünümüne ulaştırılan Ukbe-bin Nâfi Camii burada en görülesi yer. Avlusu çifte revaklarla çevrili camii, Endülüs minare tipine sahip. Burası sadece bir ibadet yeri değil, aynı zamanda Zeytuni Camii gibi iyi bir eğitim kurumu, dini âlim yetiştirme işlevine de sahip. Uzun süre İfrikkiye eyaletinin başkentliğine de sahne olduğu için Kayrâvanda çok sayıda tarihi eseri görebilirsiniz.

Gezdiğim yerler arasında önemli bir durak da yine gözalıcı otelleri ile ilgi çeken “Hammamet” oldu. Özellikle deniz tatili meraklıları için önemli bir durak burası. Tunus’un güneyinde yer alan eski Berberi yerleşimlerinden olan “Matmata” ise geleneksel berberi kültürüne meraklılar için adeta bir film platosu. Film ve plato demişken, bunu sözgelimi belirtmiyorum. Burası ünlü Star Wars’ın bir filmine de mekân olmuş. “Sousse” şehri ise UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer alan Tunus şehirlerinden. Burada bulunan El Kantaoui Limanı ve Arkeoloji Müzesi ile yine bir Ağlebi eseri olan Sousse Camii görülmeye değer yerlerden.

kamuran kaya tunus (5)

Tunus denilince turistler için en merak edilen bir yer ise El Cem’de bulunan Roma dönemi mimarisinin şaheserlerinden sayılan, dünyanın ikinci en büyük Kolezuyumudur. Burayı gezdikçe kendinizi bir an Roma’ya gelmiş gibi hissedebilirsiniz. Tunus’ta sizler için gezmeden dönmeyin diyebileceğim son yer ise tabi ki Bordo Müzesi olacak. Uzun bir tadilattan sonra tekrar açılan, Endülüs ve Akdeniz mimari özellikleri taşıyan, Hüseyinoğulları Hanedanının sarayını kullanan müzede mermer heykeller ve eşsiz mozaikler ile dolu galeri, dünyanın sayılı mozaik müzesi özelliği katmış tarihi bu alana.

Tunus; Akdeniz, Berberi, İslam ve Fransız kültürünün etkisi altında olduğundan yemek çeşidi olarak zengin bir mutfağa sahip. Tunus’ta yemeklerde sarımsak karışımı sos ile harrissa adı verilen baharatla sık sık karşılaşacaksınız. Tunus’ta en bilinen yemek “kuskus”. Genellikle iri parçalı etle servis edilen oldukça doyurucu bir yemek kuskus. Bol baharatlı ve acı ojja ie nohut yemeği olan lablabi ve biber dolması da yine tüketilen yemeklerden.  Habib Burgiba Caddesinde yediğim kimyon ile hazırlanan sığır etli ve karaciğer karışımlı kaounia ise oldukça lezzetliydi, tadı halen damağımda. Çay sevenler için ise özellikle özel bir şekilde servis edilen naneli çayları şekerli olarak servis edilmekte, buradan şekersiz çay içenleri uyaralım. Tunus’ta özellikle medina kısmında çay içilen, Arapça müziklerle de oturma zevkini arttıran özellikli yerleri bulmanız mümkün.

kamuran kaya tunus (6)

İslam ve Akdeniz kültürünü fazlasıyla yaşayacağınız, şehirlerde farklılaşan mimari özellikleri ile hem kültürel hem de daha sakin bir tatil geçirmek için Tunus önemli fırsatlar sunuyor ziyaretçilerine. Günümüzün biraz daha popüler gezi sahalarından olan Fas’ın gölgesinde kalsa da, fiyatların makul olması ve tarihi birikimi ile Tunus’u gezi listenize mutlaka alın…