Son günlerini yaşadığımız 2023 yılında ekonomik anlamda birçok farklı darboğazdan geçtik. Özellikle hızlı şekilde artan enflasyon ve kur oranları sebebiyle halkın yaşam maliyetleri arttı ve Türk Lirası (TL) dünya piyasalarında önemli ölçüde değer kaybı yaşadı. Önce düşük faiz politikası ile düşürülen faiz; hem düşük faizli kredilerle piyasada nakit dolaşımını arttırdı hem de yabancı mevduatın ilgisini kaybederek Türk Lirasının değer kaybı yaşamasına sebep oldu. Bunun yanında özellikle pandemi döneminde hızlı şekilde piyasaya kredi verilmesi en basit anlamıyla iç piyasada yaşanan TL bolluğuna karşın yabancı paraların dolaşıma girememesi ve yabancı yatırımcının ülkeye çekilememesi önemli bir kur krizine sebep oldu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) açıklamalarına baktığımızda yılın ilk iki çeyreğinde hızlı şekilde eriyen rezervler ile kur krizine karşı mücadele iyice zorlaştı. Daha sonra değişen ekonomik yönetim anlayışı ile yeniden faiz arttırımı başladı ve politika faizleri rekor seviye olan yüzde 40 seviyelerine ulaştı. Bununla beraber kredi faizleri iç piyasada yüzde 50 seviyelerini aşarak tabanda kredi musluklarını kapatmış oldu. Ayrıca son açıklamaya baktığımızda TCMB döviz rezervinin 126 milyar dolar seviyesine ulaştığını görüyoruz. Ancak bu tabloda yıl içinde devamlı artan fiyatlar ve her gün gelen zamlar ile halk özellikle de orta direk diye tabir edilen ve ülkemizin temel omurgasını oluşturan kesim önemli ölçüde ezildi.

Yıllar içinde temel alışkanlıklarından uzaklaşarak tüketim toplumu haline gelen ve lüks tüketimde dünyanın çok önünde olan ülkemiz için bu durum ciddi bir toplumsal kriz haline geldi. Bir de bu duruma kendi toplumuna karşı zor gününde fırsatçılık yapan vicdan yoksunları ile yetersiz denetim eklenince fiyat dengesi ülkemiz için içinden çıkılmaz şekilde bozulmaya başladı. Gelecek yıla yani 2024’e baktığımızda ise ekonomik tahminlerin çok farklı ya da iç açıcı olduğunu söylemek zor.

Beklentiler dünya genelinde yavaşlayan büyümenin devam edeceği, enflasyonun ve kur baskısının devam edeceği yönünde. Çünkü 2024 yılı bizim için küresel belirsizliklerin olduğu bir yıl olacak. Bu senaryo küçük çaplı işletmeler, küçük yatırımcılar ve halk tabanı için önemli zorluklara gebe duruyor. Özellikle bu yıl tamamen kulaktan dolma bilgilerle halka arz çılgınlığına katılan ve temel finansal okuryazarlıktan mahrum küçük yatırımcılar için önümüzdeki dönem birçok tehlike barındırıyor. Ülkemizde ilk üç çeyrek yukarı yönlü güçlü ivmelenen Borsa İstanbul (BIST) son çeyrekte özellikle bölgemize yakın devam eden savaş baskısıyla ciddi bir baskı yaşadı. Yabancı yatırımcının mevduata geçmesi ile de bu aşağı yönlü baskı iyice güçlendi. Orta Vadeli Program olarak açıklanan ve önümüzdeki yıl için ekonomik tahminler içeren programı incelediğimizde ülkemizde önümüzdeki yıl için beklenen büyümenin yüzde 4 olduğunu görüyoruz. Oysa Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü (OECD) raporlarına baktığımızda ülkemiz için gelecek yıl büyüme tahmini sadece yüzde 2,9 seviyelerinde gözüküyor. Bu tatbiki bu veriler kesin doğru ülkemiz az büyüyecek demek değil ancak yabancı piyasalarda ülkemiz nasıl gözüküyor ve yabancı yatırımcı için ne ifade ediyor bunları düşünmek zorundayız. Özellikle son zamanlarda yaşanan temel hukuk tartışmaları, siyasi tartışmalar ve bölgemizde yaşanan savaş ile yabancı yatırımcı için cazip bir ortam kurmamız zor görünüyor. Sadece faiz ile yabancı yatırımcıyı çekemeyeceğimiz açıkça ortada. Bunun yanında ülkemiz için önemli ithalat kalemi olan ürünlerin de artık yerli üretimle karşılanması ve dünya çapında yüksek getirili teknoloji satışlarımızı arttırmamız gerekmektedir.

Kısaca savunma sanayinde yakalanan başarının diğer pazarlarda da yakalanması gerekmektedir. Küresel raporları incelediğimizde dünya piyasalarını sert bir yılın beklediğini söyleyebiliriz. Çünkü özellikle gıda, turizm, ulaşım gibi hızlı fiyat artışı yaşayan sektörlerin önümüzdeki sene gelir kaybı yaşayacağı konuşuluyor. Bu durumun temel sebebi ise bu sektörlerde yaşanan marj daralması ve fiyat rekabeti olarak öne çıkıyor. Dünya için önemli bir gösterge olan Amerika Birleşik Devletleri (ABD), geçtiğimiz hafta içinde ABD Merkez Bankası Federal Reserve (FED) faiz kararı ve enflasyon açıklamaları ile bir süre daha ekonomik baskı yaşayacağını göstermiş oldu.

Kararda politika faizleri son 22 yılın tavanı olan yüzde 5,5 seviyesinde sabit kaldı. Ancak açıklamanın devamı gelecek yıl için önemli sinyaller verdi. Büyüme beklentisi, işsizlik için yapılan tahminler aynı kalırken artık faizin tavan noktasına ulaştığı ve düşme eğiliminde olduğunun sinyalleri verildi. Bir diğer önemli kalem olan enflasyon için ise yüzde 3,1 seviyesinin halen çok yüksek olduğu yüzde 2 seviyesi hedefinin zaman alacağı açıklaması yapıldı. Pandemiden beri süren küresel enflasyon krizi 2024 yılında da devam edecek gibi duruyor. Bazı ekonomistlerin özellikle üstünde durduğu resesyon tehlikesi ise 2024 yılı için iyice önem kazanacak gibi duruyor. Belli olan tek şey ise 2024 yılında hem ABD hem de Avrupa Merkez Bankası faiz indirimine gidecek ve enflasyonu yüzde 2 seviyesine getirmek için çaba gösterecek.

Özetle ülkemizde güçlü şekilde artan kur ve enflasyon baskısı ile beraber yeni ekonomi yönetimin uyguladığı sıkı para politikaları, 2024 yılında tüketici harcamalarının kısılmasına yani ekonomik durgunluğun yaşanmasına sebep olacaktır. Yaşanan bu durgunluk ile vatandaş için fiyat dengeleri zorlayıcı seviyelerde olmaya devam edecek, artan enflasyonist baskı tabanda zorlanmayı sürdürecektir. Kurumsal organizasyonlar için ise 2023 yılındaki yukarı yönlü yatırım trendinin aksine daha dikkatli stratejik yatırım kararları dönemine geçildiğinin sinyalleri veriliyor. Ülkemizde hızlı şekilde halkı rahatlatacak adımlar atılmalı özellikle temel ihtiyaçlarda fiyat dengesi sağlanarak enflasyonist baskı ortamı bozulmalıdır.

İthal ürünlerin fiyat seviyelerini arttıran iç piyasaya dengesizlik getiren kur oranları kontrol altına alınmalıdır. İthal ürünler yerine ithal ikamesi olan ürünler oluşturulmalı yani yerli üretim hızlı şekilde canlandırılmalıdır. Ülkemiz 2024 yılında hem önemli ölçüde iç piyasa ihtiyacını karşılayacak yerli üretim teşvik yatırımları yapmalı hem de özellikle teknoloji temelli yabancı ürünleri halkın daha rahat ulaşacağı vergi seviyelerine taşımalıdır. Halkın barınma, beslenme gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak için yüksek maliyetlere katlanmasını engellemeli ve halkını piyasa koşullarına ezdirmemelidir. 2024 yılında enflasyon ve kur kontrol altına alınmalı ya da alınması yönünde güçlü sinyaller verilmelidir.