Türkiye 6 Şubat sabahına tarihinin en büyük felaketlerinden biri ile uyandı. Sabah saat 04.17’de merkez üssü Kahramanmaraş Pazarcık olan 7,7 şiddetinde bir deprem gerçekleşti. Yaşanan büyük deprem Gaziantep, Malatya, Batman, Bingöl, Elazığ, Kilis, Diyarbakır, Mardin, Siirt, Şırnak, Van, Muş, Bitlis, Hakkari, Adana, Osmaniye ve Hatay'da da hissedildi. Yaşanan felaketin bilançosu daha net ortaya çıkmamışken ve kurtarma çalışmaları devam ettirilmeye çalışılırken aynı bölgede saat 13.24’de bu sefer Kahramanmaraş Elbistan merkez üssü olan 7,6 şiddetinde bir deprem daha gerçekleşti. Bölgede depremden bu yana yüzlerce artçı sarsıntı yaşandı. Yaşanan artçıların şiddeti kendi başına bir felaket olduğu için hem kurtarma çalışmaları hem de hasarlı binaların durumu çok kritik bir hal aldı. İlk depremden hasar gören birçok bina şiddetli artçılarla yıkılmaya devam etti. Bu sebeple bölgede tehlike devam ederken, kurtarma çalışmaları iyice zorlaştı. Bunun yanında bölgede kış şartlarının yoğun yaşanması, kar yağışı gerçekleşmesi ve ısının eksi derecelere düşmesi sebebiyle depremi bölgesindeki vatandaşlarımız çok zor şartlar altında yaşam mücadelesi vermeye başladılar. Hava koşullarının sert olması, deprem etkisiyle yolların zarar görmesi ve doğa koşulları, müdahaleyi zorlaştırdığı gibi aynı zamanda hem karadan hem de havadan destek verilmesini de zorlaştırmaktadır.

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) basın bültenine göre bu sabah itibari ile yaşanan depremde ne yazık ki can kaybının 14 bin 014’e yükseldiğini, 63 bin 794 kişinin ise yaralandığı açıklandı.

AFAD Bülten verilerine göre Bölgede AFAD, Jandarma, PAK, JAK, JÖAK, Emniyet, MSB, UMKE, DİSAK, Sahil Güvenlik, DAK, Güven, İtfaiye, Ambulans Ekipleri, Gönüllüler, Yerel Güvenlik ve Yerel Destek Ekipleri, Tahlisiye, MEB, STK’lar ve uluslararası arama kurtarma personelinden oluşan toplam 113.201 arama kurtarma personeli ve yardım personeli görev yapmaktadır. Dışişleri Bakanlığı ile yapılan görüşmeler neticesinde diğer ülkelerden gelen arama kurtarma personeli sayısı ise 5.709’dur.

Sahada çalışan personelin yanında afet bölgesine başta ekskavatör, çekici, vinç, dozer, kamyon, arazöz, treyler, greyder, vidanjör vb. iş makineleri olmak üzere toplam 5.557 araç sevk edilmiştir. Bu araçlar başta kurtarma çalışmaları olmak üzere; arama-kurtarma, tahliye, lojistik gibi alanlarda kullanılmaktadır.

Hava Kuvvetleri, Kara Kuvvetleri, Sahil Güvenlik ve Jandarma Genel Komutanlığı’na bağlı toplam 160 hava aracı ile bölgeye personel ve malzeme sevkiyatı için hava köprüsü kurulmuştur. Hava desteği sayesinde bölgeye hızlı ve verimli bir müdahale amaçlanmaktadır.

Bölgeye personel, malzeme sevkiyatı ve tahliye amacıyla Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından 20, Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından 2 olmak üzere toplam 22 gemi görevlendirilmiştir.

Ancak bölgeden gelen haberlere göre arama kurtarma ekiplerinin ulaşamadığı çok fazla enkaz olduğu ve vatandaşların kendi imkanları ile enkazda kalanlara müdahale etmeye çalıştığı aktarılıyor. Yaşanan felaketin çok geniş bir alanı kapsaması, 10 şehirde yıkım gerçekleşmesi ve bölgede çok fazla dağınık yerleşim yeri olması sebebiyle arama-kurtarma çalışmaları ne yazık ki istenen hızda ve verimlilikte gerçekleşememektedir. Bölgede arama-kurtarma ekiplerimiz, sağlık personelimiz, Jandarmamız, askerimiz, polisimiz ve gönüllü vatandaşlarımız insan üstü bir çaba vermekte ve enkazda kalan insanlarımızı kurtarmaya çalışmaktadırlar. Devlet mevcut tüm imkanlarını seferber ederek bölgeye müdahale etmeye çalışmakta ve depremden zarara gören vatandaşlarının yanında olmaya çalışmaktadır. Ancak görülen o ki felaketin boyutu büyüdükçe, etkilediği alan büyüdükçe, zarar gören insan sayısı arttıkça; eldeki imkanlar konusunda, mevcut hazırlık durumunda, gösterilecek reflekste, yetişmiş insan gücü ve ekipman konusunda, organizasyonda yetersiz kalındığı görülmüştür. Buradan ders çıkararak deprem kuşağında olan ülkemizde olası depremlere karşı can kaybını, yıkımı ve hasarı en aza indirecek tedbirlerin alınması için gerekli çalışmalar süratle yapılmalıdır.

Ne yazık ki bölgeden gelen haberler yaklaşık 20 milyon insanın yaşadığı ve ekonomimizin kalbi olan İstanbul için beklenen olası deprem ile ilgili korkularımızı daha da arttırmaktadır. Çünkü vatandaşların sosyal medya ve ulusal kanallar üzerinden aktardıklarına göre yardım ulaşmayan birçok bölge, sokakta soğuk havada ısınma, barınma sorunu yaşayan yemek ve su yardımı yapılmayan vatandaşlarımız olduğu görülmektedir. Böyle bir felaketin 20 milyon insanın yaşadığı, normal günlerde bile ulaşım sıkıntısı yaşanan İstanbul’da yaşanmasını düşünmek bile insanı ürpertmekte ve korkutmaktadır. Görüntülerden Vatandaşlarımızın parça parça kendi hallerinde korunmaya çalıştıkları, çocuklar, bebekler, yaşlılar ve hastaların kendi imkanları ile korunmaya ve barınmaya çalıştıkları görülmektedir.

Ayrıca yaşanan bu felaketin ve sert doğa şartlarının yanında insan vicdanını zorlayan yağma ve hırsızlık haberleri bölgeden gelmektedir. Buda çok üzücü ve düşündürücüdür.

Tüm bu yaşanan acıların ve yıkımların yanında bu felaketin bir de ekonomik sonuçları olacaktır. Ülkemizin içinden geçtiği bu ekonomik dar boğazda depremin yaratacağı maliyette göz ardı edilebilir bir düzeyde değildir. Depremden etkilenen bölge ülkemiz için önemli bir ticaret, sanayi ve tarım bölgesidir. Oluşan deprem ile meydana gelen fiziki hasar çok ciddi boyuttadır. Yıkım 10 ilde gerçekleşmiş ve binlerce bina, kamu kurumu, alt yapı sistemleri kullanılamaz hale gelmiştir. Bu yıkımın telafisi çok zor olacaktır. Uluslararası organizasyonların ilk tahminlerine göre beklenen muhtemel hasarın maliyetinin 10 ile 15 milyar dolar arasında olması beklenmektedir. Oluşan depremin yaratacağı bir diğer problem bölgede uzun zaman mahrum kalınacak iş gücü ve üretim eksikliği olmaktadır. Bunun yanında deprem bölgesinde harcanan enerjinin de bir maliyeti olacaktır. O bölgedeki ekiplerin, makinaların oluşturduğu maliyet ve bölgede zarar gören vatandaşlara verilen destekte ülkemiz için önemli bir maliyet oluşturacaktır.

Ülkemizde meydan gelen ve son yüz yılın en büyük depremi olan bu felaket ülkemiz için insani, vicdani bir yara ve bunun yanında içinde bulunduğumuz kriz döneminde ise ekonomimiz için yeni bir yük ve ağır bir darbe olarak tarihe geçecektir.