Dün yapılan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB); Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı sonucunda TCMB son yirmi yılın en yüksek faiz seviyesin açıkladı. Piyasa beklentisinin aksine 500 baz puanlık bir artışla politika faizi %40 seviyesine ulaştı. Alınan bu kararla politika faizi Haziran 2023’ten itibaren yükselme serisinde en üst seviyeye ulaşmış oldu. Daha önce radikal bir kararla başlayan Eylül 2012’ten itibaren sistematik olarak devam ederek Mayıs 2020’de son bulan faiz düşüşü kararının tam tersi bir ortam oluşmuş oldu.

Alınan bu kararların piyasaya en büyük etkisi vatandaş bazında yaşanan kredi faiz artışları oldu. TCMB’nin yayınladığı veriler incelendiğinde bu süreçte; tüketiciler için konut kredi faizleri %18’den %52’ye yükselmiş, ihtiyaç kredileri için kredi faizleri %40’tan %60’a, taşıt kredileri için kredi faizleri %30’dan %46’ya, ticari krediler için kredi faizleri %15’ten %52’ye yükselmiş oldu. Tabi ki bu faiz oranları vatandaş için önemli bir yük olmaktadır.

Özellikle pandemi ve sonrası süreçte tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de vatandaşlara destek adı altında yoğun bir para arzı sağlanmış ve devlet teşvikleri, krediler ile halka para sağlanmıştır. Piyasada oluşan para arzı özellikle politika faizlerinin düşürülmesi ile iyice kredi muslukların açılmasını sağlamış ve Türk Lirası (TL) bolluğu yaşanmıştır. Bunun yanında dövize karşı direncini kaybeden Türk Lirası dünya çapında yaşanan ekonomik krizler, bölgesel krizler ve yaşanan siyasi gelişmeler ile değer kaybetmeye başlamıştır. Kur oranları hızlı şekilde yükselmiş ve genel olarak fiyatlar üzerinde baskı yaratmıştır. Bunun yanında kısılan üretim ile artan enflasyon halk üzerindeki baskıyı iyice arttırmış ve genel bir kriz görünümü oluşmuştur.

Bu durumda piyasanın uzun zamandır beklediği faiz artışlarına başlayan TCMB hem yabancı yatırımcıyı ülkeye çekmek hem de mevduat aracılığıyla piyasadaki Türk Lirası dolaşımını azaltmayı hedeflemektedir. PPK toplantısı ile gelen 500 baz puanlık faiz artışı ile mevduata olan ilginin artacağı kesindir. Ayrıca toplantı sonrası yapılan açıklamada TCMB para koruma politikalarını bırakacağını ve sıkı politikalar yerine daha esnek bir yapıya döneceğinin sinyallerini vermiştir. Bu faiz artışlarının duracağı anlamına gelmektedir. Bu sebeple önümüzdeki ay faiz artışının daha makul seviyelerde gerçekleşeceğini tahmin etmekteyiz.

Ancak ne yazık ki hem yüksek kur hem yüksek enflasyon olan bir ortamda sadece politika faizleri ile piyasayı düzene sokmak mümkün değildir. Çünkü ülkemiz uzun yıllar üretimden uzaklaşmış ve bu sebeple ithalat odaklı bir ürün girişine ve üretime dönmüştür. Bu sebeple artan kur oranları devamlı olarak vatandaşa zam olarak dönmektedir. Bu sebeple öncelikle yapısal bir reform ile üretim odaklı bir ekonomi modeli kurulmalıdır. Kurulan bu modelde yerli üretim merkeze alınmalı, özellikle yüksek katma değerli ileri teknoloji ürünlerin ülkemizde üretilmesi sağlanmalıdır. Ülkemizin yerli savunma sanayinde elde ettiği başarılar diğer sektörler içinde sağlanmalıdır.

Kurun yanında özellikle kriz dönemlerinde harekete geçen altın da son haftalarda hızlı bir yükselme baskısı yaşadı. İsrail-Filistin Savaşı ile başlayan yükseliş baskısı ile ons altın vadeli piyasalarda 1950 seviyelerini gördü. Küresel risklere karşı tarihin her döneminde güvenli liman olarak görülen altın, dünyanın her yerinde kriz dönmelerinin popüler yatırım aracıdır. Özellikle Amerikan dolarındaki değer dalgalanması, Amerika Birleşik Devletleri’nden (ABD) gelen satış ve faiz raporları altının cazibesini baskılasa da yükselen bölgesel tansiyon ile birleşince ülkemizde altın üzerinde yükseliş baskısı yaratmıştır.

Bahar döneminden beri düşüş etkisinde olan ons altın 200 günlük basit ortalamasına bakıldığında olması gereken 1930 dolar seviyesini geçerek 1995 seviyesine yükseldi. Bu seviyeden sonra bizi bekleyen 1950 desteği ve 2000 direnci bulunmaktadır.

Son günlerin bir diğer önemli konusu ise kripto piyasalarda yaşanan hareketlilik, kripto para piyasaları Binance'e yönelik düzenleyici adımların hız kazanmasıyla birlikte kısa süreli bir dalgalanma yaşadı. Salı günü, Binance'in CEO'su Changpeng Zhao CZ'nin istifası ve borsaya yönelik 4,3 milyar dolarlık ceza haberleri, panik satışları hızlandırdı. Ancak, dün yaşanan düşüşü fırsat bilen yatırımcılar, endişeyi bastıran alımlarıyla dikkat çekti. Bu sayede piyasadan hem hızlı bir çıkış yaşanırken hem de yüklü alımlar gerçekleşti.

Binance, kripto sektörünün önde gelen borsalarından biri olması nedeniyle yaşanan düzenleyici müdahale, geçen yıl FTX'te gözlemlenen ve hızlı bir çöküşe neden olan süreçle karşılaştırıldığında olumlu bir gelişme olarak değerlendirildi. Bazı uzmanlar, Binance'in düzenleyici müdahale sonrasında yoluna devam etmesinin, olası bir çöküş yerine sektör için daha sağlıklı bir gelişme olduğunu ifade etti. Ancak Binance’in bu durumu yatırımcıda ciddi bir korku yaratmış durumda ve piyasada hızlı bir çözülmeye sebebiyet vermiş durumda. Tabi yaşanan bu çözülmenin yanında fırsat yatırımcıları için de yüklü yatırımların sebebi oldu.

Piyasaya yansıyan bu olumlu görüş, kısa süreli geri çekilmenin sınırlı kalmasına neden olarak, kripto piyasasında şu an için yatay bir görünümün devam ettiği gözlemleniyor. Bu süreçte, Binance'ten çıkan fonların büyük bir kısmının rakip borsalara aktarılması, yatırımcıların sektöre olan güvenini koruduğunu gösteren bir işaret olarak değerlendirilebilir. Tüm bu gelişmeler, kripto varlıklarının nasıl etkilendiğini gösterirken, piyasadaki genel eğilimlerin ve yatırımcı güveninin gelecekteki hareketler üzerinde etkili olacağı öngörülmektedir.

Tüm bu yaşananların ışığında ülkemizdeki ekonomik buhran sadece politika faizleri ile çözülebilecek durumda değildir. Ekonomi ancak yapısal reform ile çözülebilecek bir problemdir. Ülkemizde karar vericiler kurları düşürmeyi, yerli üretimi teşvik etmeyi öncelikli planları içine almalıdır. Ülkemizde yerli savunma sanayi gibi yüksek getirili diğer yüksek teknoloji alanlarının da hızlıca gelişmesi gerekmektedir. Dünyaya açılan bir üretimimiz olması ve bu sayede ülkemizin dışa bağımlı olan ve büyük çoğunluğu enerji giderlerinden oluşan gider kalemlerinin karşılanması gerekmektedir. Bunun yanında ülkemizin enerji kaynaklarının tespit ve üretimine hız verilmeli, ülkemiz coğrafyası için çok uygun olan yenilenebilir enerji konusunda önemli yatırımlar yapılmalıdır. Temiz ve yenilenebilir enerji ile ülkemizin enerji ihtiyacı karşılanmalı ve dışa bağımlılık azaltılmalıdır. Bunun yanında halkımızın refahını korumak için enflasyonun tek haneli rakamlara inmesi gerekmektedir. Özellikle gıda gibi temel ihtiyaçlarda yaşanan maliyet enflasyonu engellenmelidir. Dünyaya gıda satabilecek bir ülke olmamıza rağmen etkin olmayan tarım ve hayvancılık politikaları sebebiyle yaşanan üretim krizi çözülmelidir. Ülkemiz kendi yerli kaynakları ile kendi halkını doyurabilecek kapasitede bir ülkedir ve bunu ivedilikle yapmalıdır. Bunun yanında aşırı tüketimden kaynaklanan talep enflasyonu engellenmeli ve halkımızın içine girdiği tüketim çılgınlığı makul seviyelere indirgenmelidir.