Geçtiğimiz hafta açıklanan ekonomik verilerin etkisiyle dolar endeksi (DXY) değer kaybetti. Tabi bu Bu hafta, iş gücü piyasasına ilişkin yeni verilerin ve Federal Rezerv'in (Fed) Başkanı Jerome Powell'ın yapacağı açıklamaların doların seyri üzerinde etkili olması bekleniyor. Öncelikle bunun anlamını anlayalım. İş gücü piyasası verileri, bir ekonominin sağlığını gösteren temel göstergelerden biridir. Bu veriler, istihdam oranları, işsizlik oranları ve yeni iş imkânları gibi önemli bilgileri içerir. Güçlü bir iş gücü piyasası, ekonominin sağlam olduğunu ve tüketicilerin harcama yapma kapasitesinin yüksek olduğunu gösterir, bu da ülkenin para birimi üzerinde olumlu bir etki yaratır. Örneğin, ABD'de iş gücü piyasasıyla ilgili olumlu verilerin açıklanması genellikle doların değerinin artmasına yol açar, çünkü bu veriler Federal Rezerv'in (Fed) faiz oranlarını artırma ihtimalini güçlendirir. Faiz oranlarının artırılması, yabancı yatırımcıların daha yüksek getiri elde etme umuduyla dolar cinsinden varlıklara yönelmesine sebep olabilir.

Peki dolar endeksi düşerken bizde dolar kuru neden artıyor?

Dolar endeksinin düşmesi genel olarak Amerika Birleşik Devletleri (ABD) dolarının diğer önemli para birimleri karşısında değer kaybetmesi anlamına gelmektedir. Dolar endeksi genel anlamda değer kaybetse bile çeşitli sebeplerle yerel bazda değer kazandığı ülkeler olabilir. Bu sebepler; yerel ekonomik belirsizlikler, koşullar, yerel bazda merkez bankası politikaları, dış ticaret dengesi, yerel bazda yabancı yatırımlar ve küresel risk algısıdır. Bir ülkede; yüksek enflasyon, cari açık gibi makroekonomik sorunlar veya politik belirsizlikler yerel para biriminin değerini düşürebilir, bu da dolar karşısında değer kaybına yol açar. Enflasyon, mal ve hizmetlerin genel fiyat seviyesindeki sürekli artıştır ve para biriminin alım gücünü azaltır. Ayrıca ülkelerin yerel ekonomik politikaları da bu anlamda önemlidir. Örneğin; Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) uyguladığı para politikaları da doların yerel değerini etkileyebilir. Faiz oranlarındaki değişiklikler, para arzının genişletilmesi veya daraltılması gibi politikalar, Türk Lirası'nın değerini dolaylı olarak etkiler.

Eğer yatırımcılar TCMB'nin politikalarını Türk Lirası'nı desteklemek için yetersiz bulursa, bu durum TL'nin dolar karşısında değer kaybetmesine neden olabilir. Diğer bir durum ise ülkelerin dış ticaret dengesi ve yabancı yatırımlar politikasıdır. Örneğin; Türkiye'nin dış ticaret dengesindeki açıklar ve yabancı yatırımlardaki azalma da TL üzerinde baskı oluşturabilir. İthalatın ihracattan fazla olması durumunda döviz talebi artar ve bu, yerel para biriminin değer kaybetmesine neden olabilir. Benzer şekilde, yabancı yatırımcıların Türkiye piyasalarından çıkış yapması da TL'nin dolar karşısında değer kaybetmesine yol açabilir. En temel sebep ise; küresel piyasalardaki risk algısının artması, yatırımcıları güvenli liman olarak görülen dövizlere, özellikle dolara yönlendirebilir.

Bu durum, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinde değer kaybına neden olabilir. Dolayısıyla, dolar endeksi küresel ölçekte düşerken Türkiye'de doların artış göstermesi, yerel ekonomik faktörler, merkez bankası politikaları, dış ticaret dengesi ve küresel piyasalardaki risk algısı gibi çeşitli dinamiklerin bir sonucu olabilir. Bu faktörler, Türk Lirası'nın dolar karşısında değerini doğrudan etkileyerek, dolar endeksinin genel eğiliminden bağımsız hareket etmesine yol açabilir.

Euro Bölgesi'nde ise, son enflasyon verilerinin değerlendirilmesinin ardından, Avrupa Merkez Bankası'nın (AMB) faiz kararının ve yapılacak açıklamaların EUR/USD paritesi üzerinde belirleyici olması öngörülüyor. Avrupa Merkez Bankası'nın (AMB) faiz kararları, Euro Bölgesi'ndeki para politikasını doğrudan etkiler ve bu da EUR/USD paritesi üzerinde önemli etkilere sahiptir. Faiz oranlarının artırılması, Euro'nun değerini artırabilir çünkü daha yüksek faiz oranları, Euro cinsinden varlıklara yönelik talebi artırır. Tersine, faiz oranlarının düşürülmesi genellikle Euro'nun değerinde bir düşüşe neden olur.

Bu, yatırımcıların daha düşük getiri beklentisiyle Euro cinsinden varlıklardan çıkmasına yol açar. Dolayısıyla, AMB'nin faiz kararları ve gelecekteki para politikası yönelimine ilişkin açıklamaları, EUR/USD paritesinde dalgalanmalara neden olabilir. Altın fiyatları, doların zayıflamasıyla birlikte geçtiğimiz haftayı yükselişle kapatarak 2024'ün en yüksek seviyesine ulaştı. Piyasalarda, haziran ayında bir faiz indirimi beklentisi güçlenirken, DXY'nin destek bölgesi olan 103,8 seviyesinin altında yeni haftaya başlaması dikkat çekti. Dolar zayıfladığında altın fiyatları genellikle artar. Bunun nedeni, altının dolar cinsinden fiyatlandırmasıdır; dolayısıyla, doların değeri düştüğünde, altını satın almak diğer para birimleriyle daha ucuz hale gelir ve bu da talebin artmasına neden olur.

Bu talep artışı, altın fiyatlarının yükselmesine yol açar. Aynı zamanda, dolar zayıfladığında yatırımcılar genellikle değerini koruma özelliğine sahip olduğu düşünülen altına yönelir, bu da fiyatları daha da yukarı çeker. Dolar ve altın arasındaki ilişki genellikle ters orantılıdır. Yani, dolar güçlendiğinde altın fiyatları genellikle düşer, dolar zayıfladığında ise altın fiyatları artar. Bu ilişkinin temel nedeni, altının bir değer saklama aracı olarak görülmesi ve genellikle doların zayıfladığı dönemlerde güvenli liman olarak kabul edilmesidir. Dolar güçlendiğinde, yatırımcılar genellikle daha yüksek getiri sağlayabilecek diğer yatırımlara yönelirken, dolar zayıfladığında, ekonomik belirsizlik veya enflasyon beklentileri arttığında altına olan talep artar.

Bu dinamik, dolar ve altın arasındaki ters orantılı ilişkinin temelini oluşturur. DXY, beklenenin aksine şubat ayının sonlarına doğru yükseliş trendinin dışına çıkarak, 104 seviyesindeki desteği koruma mücadelesi verdi. Bu seviye, dolar endeksinde önemli bir pivot noktası olarak görülüyor. Teknik analizde, 103- 104 aralığı destek bölgesi olarak izlenirken, bir kırılma durumunda 103,5 ve ardından 102,6 ile 102,3 seviyeleri sırasıyla destek olarak değerlendiriliyor. Bugün yayımlanacak ADP İstihdam Raporu ve JOLTS iş açıkları raporu gibi önemli iş gücü verileri, dolar endeksi üzerinde etkili olabilir. Bu verilerin önemi özel sektörde çalışanlar ve istihdam durumu hakkında kapsamlı veriler sunmasıdır.

Eğer bu veriler iş gücü piyasasının güçlü kaldığını gösterirse ve FED faiz indirimlerinin daha temkinli olmasını vurgularsa, DXY'nin yükselerek 106 seviyesinin üzerine çıkması mümkün olabilir. ABD’nin kararına paralel olarak; AMB'nin faiz kararının da sabit kalması beklenirken, Euro Bölgesi'nde enflasyon verileri, faiz indirimlerine karşı daha temkinli bir yaklaşım sergilenmesini destekliyor. Dünya artık faiz arttırımı ile enflasyonu dengeleme dönemini geride bırakıyor. EUR/USD paritesi, dolardaki zayıflama sayesinde 1,08 seviyesinden destek buldu ve yukarı yönlü bir hareket sergileyerek 1,085 direnç seviyesine ulaştı. Euro'nun toparlanması için 1,085 seviyesinin üzerinde bir kapanış kritik önem taşıyor. Altın fiyatları, geçen hafta dolardaki zayıflamayı fırsat bilerek yükselişe geçti ve 2,08 dolar seviyesinde kapanarak önemli bir kazanç elde etti. Bu hafta, ekonomik verilerin altın fiyatları üzerindeki etkisi yakından izlenmelidir.