Duhan Alptürk İnce

Duhan Alptürk İnce

Araştırmacı Yazar ve Ekonomist

Kur hareketliliğine genel bir bakış

Geçtiğimiz hafta açıklanan ekonomik verilerin etkisiyle dolar endeksi (DXY) değer kaybetti. Tabi bu Bu hafta, iş gücü piyasasına ilişkin yeni verilerin ve Federal Rezerv'in (Fed) Başkanı Jerome Powell'ın yapacağı açıklamaların doların seyri üzerinde etkili olması bekleniyor. Öncelikle bunun anlamını anlayalım. İş gücü piyasası verileri, bir ekonominin sağlığını gösteren temel göstergelerden biridir. Bu veriler, istihdam oranları, işsizlik oranları ve yeni iş imkânları gibi önemli bilgileri içerir. Güçlü bir iş gücü piyasası, ekonominin sağlam olduğunu ve tüketicilerin harcama yapma kapasitesinin yüksek olduğunu gösterir, bu da ülkenin para birimi üzerinde olumlu bir etki yaratır. Örneğin, ABD'de iş gücü piyasasıyla ilgili olumlu verilerin açıklanması genellikle doların değerinin artmasına yol açar, çünkü bu veriler Federal Rezerv'in (Fed) faiz oranlarını artırma ihtimalini güçlendirir. Faiz oranlarının artırılması, yabancı yatırımcıların daha yüksek getiri elde etme umuduyla dolar cinsinden varlıklara yönelmesine sebep olabilir.

Peki dolar endeksi düşerken bizde dolar kuru neden artıyor?

Dolar endeksinin düşmesi genel olarak Amerika Birleşik Devletleri (ABD) dolarının diğer önemli para birimleri karşısında değer kaybetmesi anlamına gelmektedir. Dolar endeksi genel anlamda değer kaybetse bile çeşitli sebeplerle yerel bazda değer kazandığı ülkeler olabilir. Bu sebepler; yerel ekonomik belirsizlikler, koşullar, yerel bazda merkez bankası politikaları, dış ticaret dengesi, yerel bazda yabancı yatırımlar ve küresel risk algısıdır. Bir ülkede; yüksek enflasyon, cari açık gibi makroekonomik sorunlar veya politik belirsizlikler yerel para biriminin değerini düşürebilir, bu da dolar karşısında değer kaybına yol açar. Enflasyon, mal ve hizmetlerin genel fiyat seviyesindeki sürekli artıştır ve para biriminin alım gücünü azaltır. Ayrıca ülkelerin yerel ekonomik politikaları da bu anlamda önemlidir. Örneğin; Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) uyguladığı para politikaları da doların yerel değerini etkileyebilir. Faiz oranlarındaki değişiklikler, para arzının genişletilmesi veya daraltılması gibi politikalar, Türk Lirası'nın değerini dolaylı olarak etkiler.

Yazının Devamı

Depremin yıldönümünde yaralar sarılıyor mu?

Türkiyem, mensubu olmaktan her zaman gurur duyduğum, övündüğüm büyük Türk Milleti bundan tam bir yıl önce; 6 Şubat 2023 günü son yüzyılın en büyük felaketini yaşadı. Sabah saat 04.17’de yüzyılın felaketi olarak nitelendirilen, Kahramanmaraş merkezli 7.6 ve 7.7 büyüklüğünde iki büyük deprem ile sarsılan ülkemizde, afet sonucunda resmi rakamlarla 50.783 vatandaşımız hayatını kaybetti; 107.204 vatandaşımız ise yaralandı. Hatay, Kahramanmaraş, Malatya, Adıyaman, Gaziantep, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Elâzığ, Şanlıurfa ve Kilis olmak üzere 11 şehrimizde büyük bir yıkıma sebep olan asrın felaketi; kuşkusuz arkasında yaralı bir millet bıraktı. Tarifi zor, anlatılması zor acılar yaşandı, yaşanıyor. Felaketin yaşandığı bölgedeki acıyı tüm Türkiye en derinde ve en yoğun şekilde yüreğinde hissetti. Depremin ilk gününden itibaren büyük milletimiz vatanseverliğini, vicdanını ve insani duygularını tüm dünyaya örnek olacak şekilde gösterdi. Ülkenin her yerinde deprem bölgesi için yardımlar toplandı, insanımız evindeki eşyasını cebindeki parasını düşünmeden gönderdi. Geride büyük bir acı ve enkaz bırakan depremin bir diğer yüzü ise ardında bıraktığı ekonomik yıkım oldu. Son yıllarda bir darboğazdan geçen ve ekonomik istikrarı tutturmak konusunda sorun yaşayan ülkemiz için bu yıkımın maliyeti çok ciddi boyutta oldu.

Depremin maliyeti…

Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı verilerine göre deprem sonucunda 850 bin konut ve ticari alan yıkıldı. Yıkılanların 650 bini konut geri kalan 200 bini ise ticari işyeri, depo ve ahır olarak kullanılan alanlardı. Şimdiye kadar Şubat ayı içerisinde toplam 46 bin konut teslim edildi. Bakanlık, yıl sonunda 200 bin konuta ulaşarak bölgenin ihtiyaçlarını bir nebze hafifletmeyi planlıyor. Tabi ki bu rakamlar mevcut yıkımın karşısında yetersiz kalmakta ve bölgede hala on binlerce insanımız çadır ve konteynırlarda kalmaktadır. Bu insanlarımız hem depremin yarattığı yıkım ile hem bu yıkımın getirdiği psikolojik baskı ile hem de bölgenin sert doğa koşulları ile mücadele etmek zorundadırlar.

Yazının Devamı

Halkımızın Kovalayan Canavar Enflasyon

Bugünlerde nereye gitsek artan fiyatlardan ve hayat pahalılığında konuşuluyor. Ekonomik dengenin bozulması artık kendini market raflarında ve vatandaşın mutfağında net şekilde belli ediyor. Özellikle pandemi sonrası hayatımızda etkisini gösteren enflasyon uzun zamandır ekonomi otoriteleri tarafından kontrol altına alınmaya çalışıyor ancak ne yazık ki daha başarılı olunamadı.

Dünyada başlayan ülkemizi misliyle etkileyen arz temelli maliyet enflasyonu, toplumda oluşan beklentilerin ve talebin enflasyonun artışına oranla azalmaması sonucu talep enflasyonunu da beraberinde getirmiştir. Ne yazık ki özellikle pandemi döneminde kontrolsüz şekilde kredilerle, faiz düşürme politikaları ile arttırılan para arzı oluşan talep enflasyonun ateşlemiştir. Kredi kartlarının şişirilmesi, kontrolsüz kredi dağıtılması ile artan para arzı, talebi karşılayamamış ve talep enflasyonu hayatımızın merkezine girmiştir. Maliyet ve talep enflasyonunun bir arada oluşması özellikle halkımızın bir dönem orta direk diye anılan sabit gelirli kesiminde önemli refah kaybına sebep olmuştur.

Orta direğin yok olması ne yazık ki para arzının arttırılması sonucu oluşan talep enflasyonu ve kontrol altına alınmayan kurlara endeksli maliyet enflasyonudur. Ülkemizde temel sorunlar, ithal ikame ürün politikasından uzak olmak yani ithalata dayalı üretim ya da doğrudan ithalat temelli olmaktır. Ülkemiz yerli üretimde önemli güç kaybı yaşamıştır. Diğer bir sorun ise toplumumuzda özellikle genç kuşakta oluşan tüketim hastalığı sorunudur. Toplumumuz gelirin çok üzerinde tüketim yapmakta ve bu tüketimi finansal araçlarla yani geleceğinden borçlanarak gerçekleştirmektedir. Üretmeden tüketen ya da ürettiğinin fazlasını tüketen her yapı bir noktada kendini tüketmeye mahkumdur.

Yazının Devamı

Ekonominin enflasyon baskısına karşı verilen savaşta cephanemiz yeterli mi?

Yazıma seçtiğim başlık aslında uzun zamandır sorulan ekonomik soruların bir parodisidir. Ülkece pandemi sonrası dünya genelinde artan enflasyonist baskıdan fazlaca etkilendiğimiz ortada. Bu süreçte dönem dönem müdahaleler yapılmış olsa da ne yazık ki kalıcı bir etki hala yaşanmadı. Uygulanan politikalar için milat değişen faiz kararı oldu. Bu sebeple ülkemizin bu baskıya karşı mücadele gücü ne durumda ya da bu mücadele için kullanılan araçlar ne kadar etkili oluyor bunları uzun uzun tartışmamız gerekiyor. Ancak her savaşın iki gerçeği vardır; birincisi savaş her zaman ardında yıkım bırakır; ikincisi ise düşman doğru hamlelerle tamamen yok edilmezde savaş asla bitmez. Bu sebeple mevcut duruma bir göz atalım.

Geçtiğimiz yılın ortasına kadar uygulanan para politikası sonucunda ne yazık ki enflasyon ve kur seviyeleri çok hızlı şekilde yükseldi. Alınan yanlış kararlar ve düşük faiz ısrarı ile ülke ekonomisi freni boşalmış bir kamyon gibi kontrolünü kaybetti. Bunu fark eden yönetim politika değişikliğine gitti. Özellikle değişen ekonomi yönetimi ile beraber, kararlar tamamen değişti. 2021 yılının dördüncü çeyreğinden 2023 yılının üçüncü çeyreğine kadar süren faiz düşürme politikası ne yazık ki yönetimin beklediği etkinin aksine bir tepki gösterdi ve ülkemiz enflasyonist bir etki altına girdi. Bu sebeple Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) politika faizini sürekli indirerek yüzde 8,5 seviyelerine kadar düşürdü. Daha sonra değişen politika ile arttırılmaya başlana faiz yüzde 42,5 seviyesine kadar yükseldi. Ancak ne yazık ki yıllar içinde oluşan yapısal bozulma sadece faiz kararı ile toparlanamadı. Ülkece enflasyonist baskı devam etti ve kur oranları artışını yavaşta olsa sürdürdü. Bunun yanında 2023 yılının son çeyreğinde bölgemize yakın bölgelerde yaşanan savaşın yarattığı psikolojik piyasa baskısı ile de borsamız ciddi bir durgunluk yaşadı. Bu süreçte her zamanki gibi güvenli liman görülen altın değer kazandı.

Türkiye’de enflasyonu incelemek istersek başlıca bakacağımız kaynak olan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2023 yılı enflasyonu yüzde 64,77 olarak açıklandı. Enflasyon verilerine alternatif bir tepki olarak ortaya çıkan ENAG Grup (enflasyon araştırma Grubu) ise enflasyonu yüzde 127 olarak açıkladı. Market rafları ile TÜİK verileri çelişince bu tarz alternatif rakamlar önem kazandı. Aşağıdaki grafikten kurumların aylık enflasyon rakamlarını ve politika faizini görebiliriz.

Yazının Devamı

2024 umut ışıklarını yaktı mı?

Son günlerini yaşadığımız 2023 yılında ekonomik anlamda birçok farklı darboğazdan geçtik. Özellikle hızlı şekilde artan enflasyon ve kur oranları sebebiyle halkın yaşam maliyetleri arttı ve Türk Lirası (TL) dünya piyasalarında önemli ölçüde değer kaybı yaşadı. Önce düşük faiz politikası ile düşürülen faiz; hem düşük faizli kredilerle piyasada nakit dolaşımını arttırdı hem de yabancı mevduatın ilgisini kaybederek Türk Lirasının değer kaybı yaşamasına sebep oldu. Bunun yanında özellikle pandemi döneminde hızlı şekilde piyasaya kredi verilmesi en basit anlamıyla iç piyasada yaşanan TL bolluğuna karşın yabancı paraların dolaşıma girememesi ve yabancı yatırımcının ülkeye çekilememesi önemli bir kur krizine sebep oldu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) açıklamalarına baktığımızda yılın ilk iki çeyreğinde hızlı şekilde eriyen rezervler ile kur krizine karşı mücadele iyice zorlaştı. Daha sonra değişen ekonomik yönetim anlayışı ile yeniden faiz arttırımı başladı ve politika faizleri rekor seviye olan yüzde 40 seviyelerine ulaştı. Bununla beraber kredi faizleri iç piyasada yüzde 50 seviyelerini aşarak tabanda kredi musluklarını kapatmış oldu. Ayrıca son açıklamaya baktığımızda TCMB döviz rezervinin 126 milyar dolar seviyesine ulaştığını görüyoruz. Ancak bu tabloda yıl içinde devamlı artan fiyatlar ve her gün gelen zamlar ile halk özellikle de orta direk diye tabir edilen ve ülkemizin temel omurgasını oluşturan kesim önemli ölçüde ezildi.

Yıllar içinde temel alışkanlıklarından uzaklaşarak tüketim toplumu haline gelen ve lüks tüketimde dünyanın çok önünde olan ülkemiz için bu durum ciddi bir toplumsal kriz haline geldi. Bir de bu duruma kendi toplumuna karşı zor gününde fırsatçılık yapan vicdan yoksunları ile yetersiz denetim eklenince fiyat dengesi ülkemiz için içinden çıkılmaz şekilde bozulmaya başladı. Gelecek yıla yani 2024’e baktığımızda ise ekonomik tahminlerin çok farklı ya da iç açıcı olduğunu söylemek zor.

Yazının Devamı

Faiz kararı sonrası rekor seviyeye ulaşan faizler neler getirecek?

Dün yapılan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB); Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı sonucunda TCMB son yirmi yılın en yüksek faiz seviyesin açıkladı. Piyasa beklentisinin aksine 500 baz puanlık bir artışla politika faizi %40 seviyesine ulaştı. Alınan bu kararla politika faizi Haziran 2023’ten itibaren yükselme serisinde en üst seviyeye ulaşmış oldu. Daha önce radikal bir kararla başlayan Eylül 2012’ten itibaren sistematik olarak devam ederek Mayıs 2020’de son bulan faiz düşüşü kararının tam tersi bir ortam oluşmuş oldu.

Alınan bu kararların piyasaya en büyük etkisi vatandaş bazında yaşanan kredi faiz artışları oldu. TCMB’nin yayınladığı veriler incelendiğinde bu süreçte; tüketiciler için konut kredi faizleri %18’den %52’ye yükselmiş, ihtiyaç kredileri için kredi faizleri %40’tan %60’a, taşıt kredileri için kredi faizleri %30’dan %46’ya, ticari krediler için kredi faizleri %15’ten %52’ye yükselmiş oldu. Tabi ki bu faiz oranları vatandaş için önemli bir yük olmaktadır.

Özellikle pandemi ve sonrası süreçte tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de vatandaşlara destek adı altında yoğun bir para arzı sağlanmış ve devlet teşvikleri, krediler ile halka para sağlanmıştır. Piyasada oluşan para arzı özellikle politika faizlerinin düşürülmesi ile iyice kredi muslukların açılmasını sağlamış ve Türk Lirası (TL) bolluğu yaşanmıştır. Bunun yanında dövize karşı direncini kaybeden Türk Lirası dünya çapında yaşanan ekonomik krizler, bölgesel krizler ve yaşanan siyasi gelişmeler ile değer kaybetmeye başlamıştır. Kur oranları hızlı şekilde yükselmiş ve genel olarak fiyatlar üzerinde baskı yaratmıştır. Bunun yanında kısılan üretim ile artan enflasyon halk üzerindeki baskıyı iyice arttırmış ve genel bir kriz görünümü oluşmuştur.

Yazının Devamı

Efendiler Yüz Yıl Önce Cumhuriyeti İlan Ettik!

Bugün ülkemiz için en kutlu gün olan cumhuriyetimizin ilanının tam yüzüncü yılı. Acısıyla tatlısıyla bin bir çeşit zorluğu geride bırakarak kurulan ve bugünlere kadar yaşatılan cumhuriyetimiz ilk yüzyılını geride bırakarak, daha sağlam daha güçlü olarak ilelebet devam edecek. Ulu önderimizin dediği gibi;

“Benim naçiz vücudum nasıl olsa bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ebediyen yaşayacaktır.”

Yüzüncü yılımızı kutladığımız bugünlerde düşünmemiz gereken en önemli şey büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’e ve bu toprakları bize vatan yapanlara ne kadar layık olduğumuzdur. Onlara olan borçlarımızı ancak ülkemizi gelişmiş medeniyetler seviyesine çıkararak ve Türk halkını dünyada saygın kılarak başarabiliriz. Ne yazık ki günümüzde bu hedeflerden gün geçtikçe uzaklaşmaktayız. Bir tarafta milli şuurunu kaybetmiş grupların kirli hesaplaşmaları diğer tarafta hayattaki tek hedefi kendisini vize kuyruklarına mahkûm eden, en zayıf anında anavatanında kendini tutsak eden yabancı devletlere kaçmak olan gençler ile milli bilincini ve değerlerini kaybeden bir toplum oluşmaktadır.

Yazının Devamı

Seçim Rüzgârı ile Beraber Ekonomide Neler Oluyor?

Ülkemiz son zamanlarda sadece seçime odaklanmış durumda. Özellikle seçimlerin ikinci tura kalması ile gündem tamamen seçim odaklı bir hal aldı. Tabi ki ekonomik gelişmelerde bu durumdan nasibini aldı ve piyasalarda ki hareketlilik durma noktasına geldi. Herkes hamle yapmak için seçimi beklemeye ve sonuçlarını tahmin etmeye çalışıyor. Seçimin ilk turundan önce piyasalarda hisse bazlı ayrışmalar yaşandı ve piyasa genel olarak volatil bir izlenim verdi. Ancak ikinci turun kesinleşmesinden beri piyasalar halen yönünü tam bulamamış bir halde ve kararsız yatırımcının ağırlığında ilerliyor.

Özellikle son hafta bankalarla ilgili getirilen düzenlemeler ve bu düzenlemelerin sektör bazlı yansımaları, bankacılık sektörünü ciddi bir baskı altına aldı. Seçim sonrası ise piyasanın nasıl bir şekil alacağı ya da ekonomi yöneticilerinin hangi ekonomik modelleri benimseyeceği halen belirsizliğini korumakta ve bu durum piyasaları daha da kararsız hale getirmeye devam ediyor. Özellikle kararsız yatırımcının genel piyasalardan çekinmesi sebebiyle sermaye hareketliliği azalarak durma noktasına gelmiş durumda. Özellikle borsa geçtiğimiz haftalardaki dalgalanmamalara benzer hareketleri bolca görecek gibi duruyor. Seçim sonuçlarına göre pozisyon alanlar ile seçim sürecinde yaşanan gelişmelere karşı tepki olarak yapılan alım ve satımlar piyasayı etkileyerek sert hareketlere sebebiyet vermeye devam etmektedir. Özellikle piyasalardaki işlem hacminin ani artış ve düşüşleri; piyasa fiyatlarında da sert hareketlere sebep olmaktadır.

Geçtiğimiz haftalarda Biden ile Temsilciler Meclisi Başkanı Kevin McCarthy'nin görüşmesi başta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa piyasaları olmak üzere olumlu gelişmelere sebep oldu. Yakın zamanda yaşanan bankacılık krizinin etkilerini de kısa sürede telafi eden ABD’de, küçük bankalar yeniden mevduat toplamaya başlayarak işlemlerini arttırdı. Bu durum ABD genelinde hizmet veren dört binden fazla bankanın da piyasada aktif olmasını sağlayarak, piyasayı canlı tutuyor.

Yazının Devamı

ABD’de İflas Rüzgarı, Fırtına Olur Mu?

Piyasalar son haftalarda dışarıdan gelen haberlerle hareketli günler geçiriyor. Amerika Birleşik Devletleri’nden (ABD) gelen üç bankanın kısa aralıklarla batma haberleri, dünya çapında gözleri ABD’ye çevirmiş durumda. Batan bankalar ABD’de hizmet veren ve büyük bilançolara sahip özellikle devlet tahvilleri açısından taşıyıcı bankalar olan Silvergate Capital, Silicon Valley Bank ve Signature Bank. ABD’de batış dalgası ilk olarak Silvergate Capital adlı bankanın batmasıyla başladı. Bu bankaların en önemli ortak noktaları her bankanın mali portföyü kripto paralardan ve devlet tahvillerinden oluşmaktaydı.

Özellikle ilk batan banka olan Silvergate Capital, FTX kripto para borsasında önemli bir varlık göstermekteydi.

Kısaca FTX batışına değinmek istersek; FTX Sam Bankman-Fried tarafından 2019 yılında kurulmuştur. İşlem gördüğü süreçte piyasanın en önemli ve yüksek hacimli kripto para alım satım platformlarından biri haline gelmiştir. Binance, Huobi gibi birçok dünya çapında yatırımcısı olmuş ve hızlıca milyonlarca kullanıcıya ulaşmıştır. Daha önce bu sektörde bir deneyimi olmayan ve Alameda adlı bir araştırma şirketinin sahibi olan Sam Bankman kısa sürede milyonlarca insanın ve büyük markaların güvenini kazandı. Kuruluşundan itibaren 2022 yılına kadar çok hızlı bir büyüme gösterdi ve batışına kadar yüksek yatırımlar almaya devam etti. Kendi içinde BlackRock, Ontario gibi birçok girişim sermayesi fonlarının yatırımlarını almayı başaran FTX platformu üç yıl gibi kısa bir sürede 32 milyar dolar değerlemeye ulaştı. Bu başarısının arkasında ne yazık ki deneyim, mali güç ya da güçlü bir ekip yoktu sadece bir pazarlama dehası vardı. Yani FTX, kripto piyasalar için süslü bir balondu ve patlaması çok can yaktı.

Yazının Devamı

Hazine İç Borçlanma Stratejisi Programı ve Deprem Maliyeti

Son yüzyılın en büyük felaketini yaşamamızın üzerinden tam tamına 26 gün geçti. Halen acılarımız çok taze ve yaralarımızı sarmaya çalışıyoruz. Bütün ülke olarak hem çok ağır bir travma atlatıyor hem de dünyanın çok az ülkesinin görebileceği bir dayanışma örneğini gösteriyoruz. İlk günden beri gencinden yaşlısına herkes elinden ne gelirse yapmaya çalışıyor. Kimisi bölgede canını dişine takıp çalışırken, kimisi de uzaktan elinden gelen yardımı yapmak için zamanla yarışıyor. Bütün bunların yanında da devletimiz yıkılan bölgeleri yeniden ayağa kaldırmak ve vatandaşlarımızı refaha kavuşturmak için bölgeye ekonomik destekler sunmaya devam ediyor. Tabi özellikle pandemiden beri ekonomimizin geçirdiği zor günler de depremin yarattığı ekonomik yükte hafife alınamayacak boyutta.

28 Şubat tarihinde T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı iç borçlanma stratejisini yayınladı. Açıklanan bu duyuru devletimizin mart, nisan ve mayıs aylarında yapmayı öngördüğü kesinleşmiş iç borç ödemelerini ve bu ödemelerin alıcılara göre dağılımını göstermektedir.

Kaynak: T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı, İç Borçlanma Stratejisi Mart – Mayıs 2023 (28.02.2023)

Yazının Devamı

Yatırımcının okuması gerekenler

Ülkemiz zor günlerden geçiyor. Kahramanmaraş merkezli deprem ile milletçe tarifi imkansız acılar yaşadık. Binlerce vatandaşımızı kaybettik, binlerce vatandaşımız yaralandı. Bu zorlu süreci ülkece atlatmaya ve açılan yaralarımızı sarmaya çalışıyoruz.

Dünya genelinde ise makroekonomik verilerin yoğun hareketli olduğu bir hafta geçirdik. Yabancı merkez bankaları faiz oranlarını 2023 ortasına kadar artış eğiliminde tutacağının güçlü sinyallerini verdi.

İlk olarak Amerika Birleşik Devletleri (ABD) merkez bankası FED (Federal Reserve) kararı ve enflasyon verileri sonrası piyasalarda hareketlenme başladı. İlk olarak borsa ve kripto piyasalarda toparlanma sinyalleri başladı. Piyasaların beklentiler doğrultusunda resesyondan çıkıp yeniden yükseliş trendine dönmesi ile riskli yatırım araçları değerlenirken, altın varlıklarında düşüş yaşandı. Altın önceki dönemlere göre yüzde 0,55’lik bir düşüş yaşadı.

Yazının Devamı

Deprem ve Sonrası

Türkiye 6 Şubat sabahına tarihinin en büyük felaketlerinden biri ile uyandı. Sabah saat 04.17’de merkez üssü Kahramanmaraş Pazarcık olan 7,7 şiddetinde bir deprem gerçekleşti. Yaşanan büyük deprem Gaziantep, Malatya, Batman, Bingöl, Elazığ, Kilis, Diyarbakır, Mardin, Siirt, Şırnak, Van, Muş, Bitlis, Hakkari, Adana, Osmaniye ve Hatay'da da hissedildi. Yaşanan felaketin bilançosu daha net ortaya çıkmamışken ve kurtarma çalışmaları devam ettirilmeye çalışılırken aynı bölgede saat 13.24’de bu sefer Kahramanmaraş Elbistan merkez üssü olan 7,6 şiddetinde bir deprem daha gerçekleşti. Bölgede depremden bu yana yüzlerce artçı sarsıntı yaşandı. Yaşanan artçıların şiddeti kendi başına bir felaket olduğu için hem kurtarma çalışmaları hem de hasarlı binaların durumu çok kritik bir hal aldı. İlk depremden hasar gören birçok bina şiddetli artçılarla yıkılmaya devam etti. Bu sebeple bölgede tehlike devam ederken, kurtarma çalışmaları iyice zorlaştı. Bunun yanında bölgede kış şartlarının yoğun yaşanması, kar yağışı gerçekleşmesi ve ısının eksi derecelere düşmesi sebebiyle depremi bölgesindeki vatandaşlarımız çok zor şartlar altında yaşam mücadelesi vermeye başladılar. Hava koşullarının sert olması, deprem etkisiyle yolların zarar görmesi ve doğa koşulları, müdahaleyi zorlaştırdığı gibi aynı zamanda hem karadan hem de havadan destek verilmesini de zorlaştırmaktadır.

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) basın bültenine göre bu sabah itibari ile yaşanan depremde ne yazık ki can kaybının 14 bin 014’e yükseldiğini, 63 bin 794 kişinin ise yaralandığı açıklandı.

AFAD Bülten verilerine göre Bölgede AFAD, Jandarma, PAK, JAK, JÖAK, Emniyet, MSB, UMKE, DİSAK, Sahil Güvenlik, DAK, Güven, İtfaiye, Ambulans Ekipleri, Gönüllüler, Yerel Güvenlik ve Yerel Destek Ekipleri, Tahlisiye, MEB, STK’lar ve uluslararası arama kurtarma personelinden oluşan toplam 113.201 arama kurtarma personeli ve yardım personeli görev yapmaktadır. Dışişleri Bakanlığı ile yapılan görüşmeler neticesinde diğer ülkelerden gelen arama kurtarma personeli sayısı ise 5.709’dur.

Yazının Devamı

2023 Yılında Piyasalara Bir Bakış: Kripto Piyasalarda Yaşananlar

2023’e merhaba dediğimiz bu ilk günleri çok hızlı geçiriyoruz. Geçen günlerde hem döviz hem borsa çok hareketli günler geçirdi. 2021 yılında başlayan faiz indirimleri ile önemli bir yükseliş ivmesi kazanan dolarda 2022 yılı devamlı önlemlerle geçti. 2022 yılı alınan önlemlerle dolar için 2021 yılının ikinci yarısına göre daha sakin bir ivme ile geçti. Kur rekor seviyelere yükselse de bu yükseliş 2022 yılı içerisinde daha yumuşak gerçekleşti. Dolar şu anda 18,78 seviyesini geçerek yeni bir rekor kırdı. Ülkemiz, dünya genelinde yaşanan istikrarsızlıktan ve hızla yükselen enflasyondan ciddi oranda etkilendi.

Yılbaşından beri artan ve durdurulamayan enflasyon fiyatlara çok ciddi oranda yansıdı. Artan fiyatlar altında vatandaşımızın ezildiği ve her güne zamla uyandığı bir yıl oldu. Ülkemiz geçtiğimiz yılı cari açık, enflasyon ve artan kur oranları ile geçirdi. Hükümet artan enflasyonu daha fazla körüklememek için döviz kurlarını kontrol altına alma yolunu seçti. Ancak bu politika yıl boyu sürdürülebilir olmadı. Öncelikle Rusya-Ukrayna Savaşı dengeleri bozdu ve kur oranlarını yükseltti. 2022’nin ikinci yarısından itibaren ise dünya genelinde artan enflasyon ve büyük merkez bankalarının faiz arttırma kararları ile kur oranlarında artış hızlandı. Özelikle ikinci yarıdan itibaren kur oranlarında en fazla oynaklığın olduğu dönem oldu. Bu süreçte özellikle dolar kuru 18 seviyelerine kadar yaklaştı. Özellikle yıl içinde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) piyasaya müdahale ederek kurları dengelemeye çalışsa da yaşanan düşüş kısa süreli oldu ve yükseliş trendi yıl boyunca etkisini sürdürdü. Özellikle dolar endeksi 2022 yılında son 20 yılın zirvesini gördü ancak Türk Lirası (TL) karşısında dolar sene içerisinde yavaş yavaş yükseldi.

Suyun yavaş akanından kork atasözünde olduğu gibi bu yükselişin inişi de bir hayli zorlu ve uzun mesaili bir süreç olacaktır. Şimdi girdiğimiz 2023 yılında beklentiler ise enflasyonun ve kurun yeni yılda da uzun süre konuşulacağı yönünde. 2022’nin son döneminde Amerika Birleşik Devletleri’nden (ABD) gelen işsizlik ve enflasyon verilerine göre ABD’de enflasyonla ilgili olumlu bir hava hakimdi. 2022’nin sonunda gelen bu olumlu hava ile ABD tahvil getirilerinde yıl içinde yaşanan yükselişte geri çekilmeler yaşandı ve tahvil getirileri düşmeye başladı.

Yazının Devamı

Merkez Bankası Açıklamaları Işığında 2023’de Liralaşma Stratejisi

2022 yılı hem ülkemiz hem dünyamız için ekonomik sallantılarla geçen bir yıl oldu. Özellikle 2020 yılında Çin’de başlayarak küresel bir kriz haline gelen pandeminin yarattığı ekonomik darboğazın etkisi bu sene önemli ölçüde kendini gösterdi. Geçen iki senede kötüleşen ekonomik göstergeler bu sene iyice etkisini arttırdı. Dünya genelinde yaşanan sert enflasyon artışları ile ülkeler zorlanırken, bir yandan da büyüme oranlarında düşmeler yaşandı.

Ülkeler mevcut para politikaları ile paralarının değerini korumakta zorlanırken, vatandaşlarını enflasyona ezdirmemek için yoğun mesai harcadılar. Ülkemizde ise hızla yükselen enflasyon ve kur etkisini özellikle 2022 yılının ikinci yarısından itibaren sert şekilde göstermeye başladı. Enflasyon sebebiyle artan fiyatlar ve düşen alım gücü geçen senenin en çok konuşulan konusu oldu. Bu durum karşısında vatandaş çaresiz kalırken her güne yeni bir zam haberi ile uyanmaya başladık. İşte tüm bu ekonomik sıkıntılar eşliğinde 2022 yılını geride bıraktık ve yeni bir yıla 2023 yılına merhaba dedik. Umarım bu yıl ülkemiz ve milletimiz için çok parlak ve umut verici bir yıl olur.

Geçen günlerde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB); 2023 yılını nasıl geçirecekleri konusunda bir yol planı niteliğinde duyuru açıkladı. Açıklanan duyuruda en dikkat çekici nokta daha öncelerde “Para ve Kur Politikası” olan başlık “Para Politikası ve Liralaşma Stratejisi” olarak değiştirildi. Bu durumun en önemli sebebi ülkemizde yaşanan hızlı kur artışı ve buna bağlı olarak oluşarak fiyatlara yansıyan enflasyonist etkilerdir. Liralaşma stratejisini anlayabilmek için öncelikli olarak dolarizasyon kavramını anlamamız gerekmektedir. Kısaca dolarizasyon; bir ülkede var olan yerleşiklerin, belirsizlik ortamı ve yüksek enflasyon yüzünden ulusal para biriminin değer kaybedeceğini düşünerek yabancı para cinsinden varlık ya da doğrudan yabancı para tutmasına denmektedir. Tam ve kısmi olarak ikiye ayrılır. Tam dolarizasyon, bir ülkenin ulusal para birimini tamamen terk ederek yabancı para birimine yönelmesidir.

Yazının Devamı

Eylül Ayı için Piyasalara Genel Bir Bakış ve Beklenen Kararlar

Son yıllar dünyamız ve ülkemiz için zorlu ve piyasaların devamlı hareket halinde olduğu zamanlar olarak geçti. Özellikle son dönemde yaşanan gelişmeler ışığında özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) aldığı son kararlar neticesinde Eylül ayı hem piyasalar hem de yatırımcılar tarafından merakla beklenen bir ay oldu. Bu ayın önemli olayları arasında Amerika Merkez Bankası (FED) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) tarafından yapılacak açıklamalar ve kararlar var. Özellikle FED başkanı Jerome Powell’in son zamanda Jackson Hole toplantısında yaptığı konuşmasında verdiği önümüzdeki yıl sonuna kadar faiz indirimi düşünmedikleri mesajları piyasada tedirginlik yarattı. Bu konuya bir önceki yazımda ayrıntılı şekilde değinmiştim. 22 Eylül’de açıklanacak olan FED’in faiz kararı şimdiden yatırımcıları düşündürmeye başladı.

Piyasalar faiz arttırımına kesin gözüyle baktığı için fiyat pozisyonlarını özellikle Powell’ın konuşmasından sonra almış durumdalar. 8 Eylül’de gerçekleşecek olan ECB toplantısında da piyasa beklentisine ve Powell’ın konuşmasına paralel olarak faiz arttırımı yapılması beklenmektedir. Bu sebeple özellikle 2023 yılında küresel çapta faiz arttırımları ile hareketli piyasa koşulları beklenmesi şaşırtıcı olmayacaktır.

Powell her ne kadar yaptığı açıklamalarda resesyon yaşandığını kabul etmese de ABD’nin açıkladığı işsizlik ve enflasyon verilerinin dengesizliği bu durumun tam tersini göstermektedir. Bu sebeple 75 veya 100 baz puanlık faiz artışının 2023’ün ilk çeyreğinin sonuna kadar gerçekleştirileceği beklenmektedir.

Yazının Devamı

Jackson Holea Toplantısında Powel Piyasalara Ne Söyledi?

İki gün önce finans dünyasının merakla izlediği Jackson Hole toplantısı gerçekleşti. Her yıl dünyanın önde gelen finansçılarını ve büyük ölçekli merkez bankalarının yöneticilerinin bir araya geldiği Wyoming eyaletinin Jackson Hole kasabasında gerçekleşen sempozyumda bu sene Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Merkez Bankası (FED) başkanı Jerome Powel önemli bir konuşma yaptı.

Yaptığı konuşma ile finans dünyasında büyük hareketliliklere sebep oldu. Özellikle 2023 yılı ve gelecek dönemler için verdiği faiz indiriminin olmayacağı mesajı ile piyasalardaki panik havasını iyice güçlendirdi. Dünya genelinde önemli ölçüde resesyon beklentisi özellikle ABD’nin faiz indiriminden uzak politika sinyali ile iyice güçlendi. Bu durum dünyada artan enflasyon ve işsizliği körükleyecek, ekonomik gidişatın yönünü iyice negatif yönlü bir hale getirebilir. ABD ve Avrupa’dan gelen tarım dışı istihdam verileri ve işsizlik yardımı başvuru verileri beklenen bu resesyonun etkisini şimdiden göstermeye başladı.

ABD’de yapılan bu konuşma ile aynı hafta Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) iç piyasalar için önemli ve sürpriz bir karar aldı ve faizleri 100 baz puan indirerek yüzde 13 seviyesine getirdi. Bu karar sonrası iç piyasalarda yüksek bir hareketlilik başladı ve döviz oranları hızlıca artmaya başladı. Dolar rekor tazeleyerek 18,22 seviyesini gördü. Küresel gelişmeler karşısında direnç gösteremeyen ve negatif ayrışmaya devam eden Türk Lirası (TL) ise tarihi düşük seviyelerde işlem görmeye devam ediyor. Dövizdeki bu hızlı artışı emtia fiyatlarındaki artış takip etti ve farklı kalemlerde yaşanan bu yüksek fiyat artışlarının ilerleyen zamanlarda hane halkı üzerinde sert şekilde etki göstermesi bekleniyor.

Yazının Devamı

FED Kararı Sonrası Küresel Faiz Rallisinde Türkiye

Son hafta piyasalar için çok hareketli geçti ve tüm dünyanın beklediği Amerika Merkez Bankası FED (Federal Reserve) faiz kararı açıklandı. Karar beklentiler doğrultusunda faiz artırımı olarak gerçekleşti ancak artış oranı beklenenin çok üzerinde açıklandı. FED 75 baz puanlık faiz artırımı ile güncel faiz oranlarını yüzde 1,50 ile 1,75 arasında bir seviyeye çıkardı. Alınan bu artış kararı faiz oranlarında 1994’den beri tek seferde yaşanan en sert artış olarak tarihe geçti.

FED kamuoyuna açıkladığı karar metninde Federal Açık Piyasa Komitesi tarafından en yüksek seviyede istihdam sağlanması ve uzun dönemli enflasyon beklentisinin yüzde 2 seviyesine gerilemesinin planlandığını vurguladı. Bu denli rekor seviyesinde yaşanan faiz artışının asıl sebebi son dönemde yaşanan yüksek enflasyonun devamlı olarak yükselme ivmesi içerisinde olması sebebiyle yarattığı artış baskısıdır. Artan bu baskı sonucunda ABD ekonomisinde piyasanın denge fiyata ulaşabilmesi için faiz artışı kaçınılmaz oldu. Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD), daha önce açıklanan enflasyon verileri son 40 yılın zirvesini gördü ve yıllık bazda enflasyon yüzde 8,6 seviyesine yükseldi. Mart ayında yüzde 8,5 seviyesinde olan enflasyonun Nisan ayında yüzde 8,3’e gerilemesi piyasa için umut verici olmasına rağmen Mayıs ayında özellikle enerji, gıda ve barınma kalemlerinde yaşanan hızlı artışlar sonucunda tüketici fiyat seviyeleri yeniden yükselişe geçti. Özellikle gıda fiyatlarında enflasyon seviyesi yüzde 10,1 seviyelerine kadar yükseldi. Piyasalar üzerindeki enflasyon baskısı Covid-19 pandemisinin yarattığı kriz ortamından itibaren hızlıca yükselme eğilimine girdi ve 2022 yılı içerisinde dünya çapında yüksek bir ivme kazandı. FED bu artışı frenlemek için 2021 yılının son aylarından itibaren varlık alımlarında önemli ölçüde bir azaltmaya gitti ve aslında faiz artışı için zemin hazırladı.

Kısaca varlık alımı kavramını açıklayacak olursak, ülke ekonomisinin hareketlendirilmesi amacıyla piyasada likidite oranını arttırmak için yapılan piyasa operasyon hamleleridir. Merkez bankaları tarafından piyasadan tahvil satın alınması gibi işlemler ile piyasaya para aktarılması işlemleri ile piyasadaki likidite oranı arttırılır.

Yazının Devamı

Enflasyon Canavarının Pençesinde Kurtuluş Çabaları!

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) açıklanan enflasyon rakamları beklenen yüzde 8,1 seviyesinin üstünde yüzde 8,3 olarak gerçekleşti. Bu rakamla beraber ABD enflasyonu 2021 yılının 2. Çeyreğinden beri ilk defa gerileme gösterdi. Çekirdek enflasyon ise yüzde 6,5 seviyesinden yüzde 6,2 seviyesine geriledi. Enflasyonun öncekine göre gerileme göstermesine rağmen beklentinin üzerinde olması piyasa tarafından olumsuz karşılandı. Ayrıca rakamlar halen ABD’nin alıştığı rakamların üzerinde bir seyir izliyor.

Petrol fiyatlarında yaşanan gerileme sebebiyle düşüş gösteren enflasyona rağmen halen fiyatlar üzerindeki yukarı yönlü baskı devam etmektedir. Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) yukarı yönlü trendini korumakta ve enflasyon riskleri halen tehlikeli seviyede bulunmaktadır. ABD enflasyon rakamlarını incelediğimizde yaşanan fiyat düşüşlerinin ana sebebi olarak en büyük maliyet kalemlerinden olan enerji fiyatlarındaki gerilemenin etkili olduğunu görmekteyiz. Ancak mevcut düşüşe rağmen genel fiyat değişimi halen yüzde 30 seviyelerinde bulunmaktadır.

Enerji piyasasındaki belirsizlikler ve özellikle Avrupa’da yaşanan enerji krizi ile beraber bu düşüşün devamlılığının olmayacağı ya da tekrar sert yükselişler yaşanacağı beklenmektedir. Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) açıklanan enflasyon rakamlarına göre faiz değişikliğine karar vermesi beklenmektedir. Faiz artışının kaçınılmaz olduğu bu dönemde enflasyondaki gerileme sadece faiz artışını kısıtlayacak bir etki gösterecektir. Bu sebeple önümüzdeki süreçte faizlerin artması kaçınılmazdır. ABD pandemi sürecinde bastığı dolarların yarattığı enflasyonist baskıyı kırmak için piyasadaki dolar arzını kısmak zorundadır. Bu sebeple faiz artışları ile piyasadaki dolar arzını kısmayı planlamaktadır. 2022 yılı boyunca faiz artışları ve varlık alımlarının azaltılması ile ABD’nin iç piyasasındaki enflasyonist baskıyı kırmaya çalışması beklenmektedir.

Yazının Devamı

Ekonomide Yaşananlar Döviz, Kur ve Enflasyon Çemberi

Küreselleşen ekonomi ile beraber dünyanın genelinde ya da herhangi bir bölgesinde yaşanan olayların etkisi eskiye nazaran çok daha büyük çaplı ve çok daha etkili olarak gerçekleşmektedir. Dünya ekonomileri son iki yıldır pandeminin yarattığı ekonomik darboğazla uğraşırken son dönemde de yaşanan Rusya-Ukrayna Savaşı ile iyice zor bir duruma düşmüştür. Küreselleşme ile beraber ülke ekonomileri dış olaylardan ve dış haberlerden yoğun şekilde etkilenmeye başlamıştır. Güçlü ekonomiler bu dış etkenleri kendi araçları ile zayıflatabilirken, kırılgan ekonomilerde bu etkiler çok daha yüksek düzeylerde gerçekleşebiliyor.

Ülkemiz gibi iç riskleri yüksek ekonomiler küresel çapta yaşanan gelişmelerden yüksek oranda etkilenebiliyor. Ukrayna ile Rusya savaşının başlamasının ardından para piyasalarında önemli hareketlenmeler oldu. Batılı ülkelerin Rusya’ya karşı uyguladığı yaptırımlar sonucunda önemli ekonomik stres oluştu. Bu yaptırımlardan en etkilisi dünyada rezerv para birimi olan doların Rusya tarafından kullanılmasının kısıtlanmasıdır. Bu kısıtlanma bir anlamda Rusya’nın dünya ticaretinden soyutlanması demektir. Küreselleşme ile beraber dünyada Rusya çapındaki bir ülkenin küresel ekonomiden soyutlanması sadece Rusya için değil dünya için sorun teşkil edecektir. Bunun devamında Rusya’nın SWIFT sisteminden çıkarılması ile hem Rusya’ya hem de onun müttefiki olan ülkelere önemli bir ekonomik yaptırım tehdidi oluşturulmuştur.

Kuzeyimizde, Karadeniz’in ötesinde yaşanan bu savaşın en çok etkilediği ülkelerin başında şüphesiz Türkiye gelmektedir. Dünya genelinde artan emtia fiyatları, turizmde yaşanacak krizler ve tarımsal sıkıntılar ülkemiz üzerinde oluşan doğrudan etkilerdendir.

Yazının Devamı

Ekonominin Genel Görünümü, Savaş, Faiz Kararları ve Beklentiler!

Küresel ekonomi dünya genelinde yaşanan enflasyon baskısı ve savaş gerginliği ile zor bir sürecin içindedir. Dünya genelinde yaşanan gelişmeler ülkemiz üzerindeki ekonomik baskıyı arttırmakta, özellikle Ukrayna-Rusya Savaşı sonrasında dünya genelinde yaşanan ekonomik gerilimin etkisi her geçen gün artarak devam etmektedir.

Batılı ülkelerin Rusya’ya tepki göstermeleri ve küresel ölçekteki birçok şirketin Rusya’dan çekilmesi ile uygulanan yaptırımlar Rusya ekonomisine büyük darbe vursa da Putin’i geri çekilmeye ikna etmeye yetmemektedir. Bu durum sonucunda birçok alanda olumsuz gelişmeler yaşanarak küresel ekonomide olumsuz sonuçlar yaratmaktadır.

Ülkemiz bu krizden en çok etkilenen ve gelecekte etkilenmesi muhtemel ülke konumunda bulunmaktadır. Mevcut durumun ülkemiz üzerindeki etkilerini üç ana başlık altında sıralayabiliriz; kur oranları, enflasyon ve kripto paralar. Yaşanan son gelişmeler ışığında ülkemizde döviz kurları hareketlilik göstermiştir. Özellikle Avrupa Merkez Bankası (ECB) toplantısı öncesinde hafta sonuna doğru dolar kurunda yukarı yönlü hareketler gözlendi. Savaşın başlaması ile uygulamaya konan yaptırımlar sonucunda küresel petrol arzında yaşanan kısılmalar Euro üzerinde bir baskı oluşturmuş ve Euro son 24 ayın en düşük seviyesine gerileyerek dolara karşı 1,08 seviyelerinde değerlenmişti.

Yazının Devamı

SAVAŞIN YARATTIĞI YIKIMIN ARDINDAN BİZİ NE BEKLİYOR?

Ukrayna ile Rusya savaşının başlamasının ardından para piyasalarında önemli hareketlenmeler oldu. Batılı ülkelerin Rusya’ya karşı uyguladığı yaptırımlar sonucunda önemli ekonomik stres oluştu. Bu yaptırımlardan en etkilisi dünyada rezerv para birimi olan doların Rusya tarafından kullanılmasının kısıtlanmasıdır. Bu kısıtlanma bir anlamda Rusya’nın dünya ticaretinden soyutlanması demektir. Küreselleşme ile beraber dünyada Rusya çapındaki bir ülkenin küresel ekonomiden soyutlanması sadece Rusya için değil dünya için sorun teşkil edecektir.

Savaşın dördüncü gününde Rus birlikleri Ukrayna topraklarında önemli bir ilerleme kaydetti. Dün itibari ile başkent Kiev’i bombalamaya başlayan Ruslar, ülke genelinde önemli bir direnişle karşılaştı. Ukraynalılar ülkelerini korumak adına askerlik şubelerine akın ederken, devlet bütün gönüllülere silah dağıtarak direnişe dahil etti. Rusya yanlısı Çeçen lider Kadirov’un Rusya’nın yanında savaşa katılmasının ardından Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (NATO) Ukrayna’ya yardıma hazır olduklarını bildirdi. Birçok ülke Rusya’ya yaptırım uygularken, Ukrayna’ya ise silah ve hava savunma sistemi yardımı gerçekleştirdi.

Kuzeyimizde, Karadeniz’in ötesinde yaşanan bu savaşın en çok etkileyeceği ülkelerin başında şüphesiz Türkiye gelmektedir. Dünya genelinde artan emtia fiyatları, turizmde yaşanacak krizler ve tarımsal sıkıntılar ülkemiz üzerinde oluşacak doğrudan etkilerdendir. Savaşın ilk etkisi dünya çapında artan petrol ve doğalgaz fiyatlarında görülmektedir. Kısa sürede petrolün varil fiyatında önemli artışlar yaşanmıştır. Dünya çapında arz endişesi ise emtia fiyatları üzerindeki baskıyı arttırmaya devam etmektedir.

Yazının Devamı

Rusya-Ukrayna Savaşı’nın Rüzgârı Ekonomimizi Nasıl Etkiler?

Rusya ile Ukrayna arasındaki günlerdir süren gerginlik bugün itibari ile savaşa dönüştü. Rus kuvvetleri üç farklı noktadan; Ukrayna’nın doğusundaki Donetsk Halk Cumhuriyeti ile Luhansk Halk Cumhuriyeti bölgelerinden hem Belarus sınırındaki birliklerinden hem de Kırım ve Odessa Limanından müdahaleye başlayarak geniş çaplı bir alanda etki oluşturdu. Son alınan bilgilere göre Ukrayna’nın başkenti Kiev’de ve en büyük şehirlerinden olan Harkov’da etkinliğini arttıran Rus birlikleri, şehirlere tanklarla girmeye başladı. Ukrayna’nın sahip olduğu önemli jeopolitik konum birçok noktadan küresel dengeleri etkilemektedir. Enerji hatları üzerindeki bir geçiş ülkesi olması, Avrupa Birliği (AB) ile Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (NATO) arasında etkili bir tampon olması ve Karadeniz hâkimi yeti konusunda önemli bir merkez olması gibi sebeplerden dolayı Ukrayna’nın durumu tüm dünyayı etkileyen bir konudur.

Rusya’nın eski çarlık dönemlerindeki etkinliğini yeniden kazanmak istemesi ve bölgedeki dengeleri kendi lehine çevirerek, Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) karşı üstünlük kazanma çabası sebebiyle Ukrayna önemli bir adımdır. Ukrayna’nın pasifize edilmesi ile Rusya birçok farklı avantaj elde edecektir; ilk olarak Kırım’ın güvenliğini sağlayarak oradan kazandığı Sivastopol Limanındaki hakimiyetini kesinleştirecek ve Azak Denizi üzerindeki etki alanını önemli ölçüde arttıracaktır. Ayrıca Rusya bölgede kuracağı üstünlük ile çarlık döneminden kalma Karadeniz’e hâkim olma hayaline de bir adım yaklaşmış olacaktır. Devamında Balkanlar ve Doğu Avrupa üzerinde etkinliğini yükseltecek ve NATO ile arasında önemli bir tampon bölge avantajı kazanacaktır.

Bir diğer kazanımı ise enerji hatlarının kontrolünü ve güvenliğini sağlayarak, batıya giden enerjiye tam hakimiyet sağlamış olacaktır. Son olarak, Ukrayna’nın kendisine karşı olabilecek faaliyetlerini engelleyecek ve Ukrayna’nın bölgede etkin bir oyuncu olmasını engellemiş olacaktır. Bölgemizde bu çapta etkileri olan bir savaşın bize etkisinin olmaması beklenecek bir durum değildir.

Yazının Devamı

Merkez Bankası Toplantısı Öncesi Beklentiler ve Tavsiyeler

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 2022 yılının ilk toplantısını 20 Ocak’ta yaptı. Toplantı sonucunda beklentilere paralel olarak faiz artırımına gitmedi ve politika faizini yüzde 14’te sabit tuttu. Zaten TCMB bir süredir faizleri artırmadan devam edeceğinin hatta daha da düşüreceğinin sinyallerini veriyordu. Bunun doğrultusunda 2021 Eylül ayından başlayan faiz indirimi sürecinde TCMB, politika faizini yüzde 19 seviyesinden yüzde 14 seviyesine indirdi. Faizlerin indirilmesi ve hızla artan kur oranları ile beraber ülke genelinde yüksek enflasyon etkili oldu ve 2021 Aralık ayında yıllık enflasyon yüzde 36,08 ile 19 yılın en yüksek seviyesine ulaştı.

Para Politikası Kurulu (PPK) Ocak ayında gerçekleşen toplantı sonrası yaşanan yüksek enflasyon ile ilgili olarak yaptığı açıklamada, "Kurul, sürdürülebilir fiyat istikrarı ve finansal istikrarın tesisi için atılan adımlar ile birlikte, enflasyonda baz etkilerinin de ortadan kalkmasıyla dezenflasyonist sürecin başlayacağını öngörmektedir". Ayrıca açıklamanın devamında; "TCMB, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edecektir. Fiyatlar genel düzeyinde sağlanacak istikrar, ülke risk primlerindeki düşüş, ters para ikamesinin ve döviz rezervlerindeki artış eğiliminin sürmesi ve finansman maliyetlerinin kalıcı olarak gerilemesi yoluyla makroekonomik istikrarı ve finansal istikrarı olumlu etkileyecektir. Böylelikle, yatırım, üretim ve istihdam artışının sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde devamı için uygun zemin oluşacaktır." ifadelerine yer verildi. Ancak yapılan bu açıklamalara verilen faiz kararının pek bir etkisi olamadı ve enflasyonist etkiler ülke genelinde güçlü şekilde devam etti. Ayrıca ekonomimizin bir diğer önemli yarası olan kur oranları da halen makul seviyelere düşürülemedi. Peki şimdi ne yapmalı? Son günlerde piyasalarda gözler TCMB’nin 17 Şubat’ta yapacağı yılın ikinci PPK toplantısına dönmüş durumda. Son günlerde hızlı şekilde artan enflasyon ile ilgili TCMB’nin yapacağı müdahale beklenmeye başladı.

Piyasanın toplantı için tahminleri ağırlıklı olarak politika faizinin sabit tutulacağı ya da 50 baz puanlık bir indirim uygulanacağı yönünde şekillendi. Ancak enflasyonun hızlı şekilde yükseldiği ve kurların yüksek olduğu bu ortamda faizleri sabit tutmak ya da indirmek pek anlamlı olmayacaktır. Bu kararların sadece anlık bir piyasa tepkisi oluşturabileceği ve kurlarda eğer düşüşe sebep olursa kısa vadeli ve düşük etkili olacağı unutulmamalıdır. Genel olarak piyasada fiyatı oluşturan etki talebin ve arzın marjinal kısmıdır. Bu sebeple alınacak olası bir sabit tutma ya da indirim kararının etkisi anlık ve hafif seyirli olacaktır. Diğer taraftan 2022 yılının ikinci yarısı için yapılan enflasyon tahminleri yüzde 50’nin üzerinde olmaktadır. Bunun anlamı reel politika faizinin önemli ölçüde negatif olduğudur. Bu durumunda ülke ekonomisine orta ve uzun vadede ciddi olumsuz etkileri olacaktır. Ayrıca TCMB politika faizi, piyasalar için gösterge faizi özelliği taşımaktadır. Ancak TCMB politika faizi yaşanan enflasyon sebebiyle bu özelliğini yitirdi ve kredi faizleri üzerindeki etkisi önemli ölçüde azaldı. Bunun en önemli sebebi piyasaya paralel olmayan faiz politikasıdır.

Yazının Devamı

FED faizi arttırırsa ne olur?

Amerika Merkez Bankası FED, 2008 krizinden beri piyasayı fonlamak için yüksek miktarda para basmıştır. Basılan bu paralar sonucunda Amerika Birleşik Devletleri (ABD), para çokluğunun yaratacağı enflasyon riskini üstlenmiştir. Basılan bu paralar yıllar içinde ABD içinde bir enflasyon sorunu yaşatmamış ancak doların rezerv para olmasının etkisiyle diğer ülkelerde enflasyonis etkiler oluşturmuştur. Ancak ABD geride kalan yıllarda faizileri düşük seviyelerde tutarak, enflasyon hedefi olan yüzde ikiyi korumuştur. Ancak son dönemde özellikle Covid-19 pandemisinin yarattığı ekonomik bunalım sebebiyle dünya çapında enflasyon etkisi oluşmuş ve fiyatlar genel düzeyi yükselmiştir. Bu enflasyon etkisinden nasibini alan ABD, artık faizi enflasyonu baskılama aracı olarak kullanmak istemektedir.

FED Ocak ayında yaptığı olağan toplantısı sonrasında faiz oranlarını sabit tutmuştur. Ancak bir sonraki toplatısında yani Mart ayında faizleri arttıracağının da sinyallerini vermiştir. Ocak ayında yapılan toplantı sonrasında ABD faiz arttırımının ilk işareti olarak varlık alımlarının kısılması kararını verdi. Bütün beklentiler FED’in Mart ayında yapacağı olağan toplantısında faizleri arttıracağı ve varlık alımlarını tekrardan azaltacağı yönünde şekillendi. Ancak bu hafta içinde yapılan rekor seviyesinde enflasyon açıklamasının ardından piyasalarda yaşanan hareketlilik sonucunda, FED 14 Şubat Pazartesi günü olağanüstü toplantı kararı aldı.

Yapılacak olan toplantı snrasında FED’in bir faiz arttırımı kararı alıp almayacağı belirsizliğini korurken. Olası bir faiz arttırımı kararı sonrasında dünya çapında arzı azalan doların diğer para birimlerine karşı değer kazanması beklenmektedir. Artan kura bağlı olarak oluşan maliyet enflasyonu ile zor günler yaşayan ülkemiz, olası bir dolar artışı ile daha ciddi sorunlarla karşı karşıya kalacaktır. Bunun yanında, beklentinin aksine FED’in faiz arttırımı kararını bir ay öncesinden açıklamasının hem geleneksel piyasalarda hem de kripto para piyasalarında oluşturacağı etkiler belirsizliğini korumaktadır.

Yazının Devamı