Ramazan Risalesinin İkinci Nüktesinden kulağa küpe mesajlara devam edelim..

Ramazan Risalesinin İkinci Nüktesinde Said Nursi, orucun Cenab-ı Hakkın nimetlerinin şükrüne bakan yönüyle ilgili hikmetlerine değinirken “şükür” ile “nimetlerin değerini bilmek” arasındaki ilişkiye işaret ediyor. Orucun, nimetlerin kıymetini bilmeye vesile olduğunu, dolayısıyla şükrün bir çeşit anahtarı olduğunu ifade ediyor. İlgili paragraf şöyle: 

“Ramazan-ı Şerifteki oruç, hakikî ve hâlis, azametli ve umumî bir şükrün anahtarıdır. Çünkü, sair vakitlerde mecburiyet tahtında olmayan insanların çoğu, hakikî açlık hissetmedikleri zaman, çok nimetlerin kıymetini derk edemiyor. Kuru bir parça ekmek, tok olan adamlara, hususan zengin olsa, ondaki derece-i nimet anlaşılmıyor. Halbuki, iftar vaktinde, o kuru ekmek, bir mü’minin nazarında çok kıymettar bir nimet-i İlâhiye olduğuna kuvve-i zâikası şehadet eder. Padişahtan tâ en fukaraya kadar herkes, Ramazan-ı Şerifte o nimetlerin kıymetlerini anlamakla bir şükr-ü mânevîye mazhar olur.”

Bakıldığında, gerçekten şükür ile iyiliğin kıymetini bilmek arasında doğrudan bir ilişki olduğu görülüyor. İyiliği iyilik bilmek, nimeti nimet bilmek, iyiliğin ya da nimetin kıymetini takdir etmek fıtrî olarak bizi memnuniyete, teşekkürde bulunmaya götürüyor. Günlük hayatımızda, diyelim ki bir arkadaşımızın yaptığı iyiliği önemsemezsek ona karşı nasıl teşekkürde bulunabiliriz? Sözlükte teşekkür tam da bu anlama geliyor: Yapılan iyiliğin iyilik olduğunu bilmek, iyilik edeni iyiliği dolayısıyla takdir etmek ve ona karşı memnuniyet içinde olmak.

Metinde ifade edilen “şükr-i manevi” terkibi de çok dikkat çekici geliyor: Manevi şükür. Yani lafız veya ifade olarak değil de hal, davranış, mânâ olarak sergilenen memnuniyet. Şükrün çeşitleri arasında bunun özel yeri olduğu biliniyor. Kendi hayatımızdan pay biçerek söylemek gerekirse, diyelim ki komşumuza yaptığımız bir iyilik karşısında onun dilinin ucuyla teşekkür etmesi mi daha değerlidir yoksa haline yansıyan durumuyla yaptığımız iyiliğin farkında olması mı? Elbette ikincisi. İşte mümin oruç vesilesiyle bir parça ekmeğin bir tas çorbanın, bir kap yemeğin ya da bir bardak suyun ne kadar kıymetli olduğunu anladığında, manevi bir şükür gerçekleştirmiş oluyor.

Bütün bunlar düşünüldüğünde, -Üstadın ifadesiyle- oruç hakiki, halis, azametli ve umumi bir şükrün anahtarı oluyor!

Son söz: “Seçimler kavga aracı olmasın.
Sel gider kum kalır.
Bu seçim de gidecek ama siz akraba olarak, komşu olarak kalacaksınız.”
(Merhum Muhsin Yazıcıoğlu)

Tadımlık: Gürül gürül akmayan ırmaklardan bıktım / Sicim gibi yağmayan yağmurdan / Derin bir arzu gibi dönmeyen başlardan/ Bıktım..