Sivri Dil

Sivri Dil

Uyuşturucu meselesi ve bir zamanların güzel ve ahlaklı insanları..

Osmaniye’de bir eve yapılan uyuşturucu operasyonunda şehir olan astsubayımıza rahmet diler, yaralanan iki güvenlik görevlimize acil sağlık ve şifa dilerim.

Devletin direksiyonunda olanlar son zamanlarda daha önce İstanbul’da da polis kardeşimizin şehit edildiği uyuşturucu operasyonunu dikkate alıp, ülkede uyuşturucu işinin kötüye gittiğini fark etmeliler. Daha önce bu tarz operasyonlarda güvenlik görevlilerimize ateş açılması çok nadir görülürdü. Şehitlerimizin kanını yerde bırakmamak ve gelecekte olabilecek sıkıntılar için uyuşturucu meselesiyle mücadelenin tekrar gözden geçirilmesi lazım. Şu an üzücü şekilde ülke uyuşturucu tacirleri için hem transit hem de tüketim merkezi olmuş durumda ve çok para kazanma aracı hale gelmiş durumda. Akılcı hareket edilip, gerekirse kol kanat kesilmeli, uyuşturucu bataklığı haline gelmesine izin verilmemeli ülkenin.

Eskide kalan güzel adamlar:

Yazının Devamı

Ne kur korumalıymış..

KKM’nin bankalar açısından cazibesini azaltmak ve bankaları vatandaşı ikna etmeye yönlendirmek için temmuz ayında zorunlu karşılık kararı alındı. Temmuzdaki bu kararla KKM hesaplarına tüm vadeler için yüzde 15 oranında zorunlu karşılık getirildi.

Son alınan kararla ise zorunlu karşılık uygulamasında değişikliğe gidildi. Tüm vadeler için yüzde 15 olan zorunlu karşılık oranında vadelere göre değişiklik yapıldı. Resmi Gazete’de yayımlanan ve 1 Eylül’den geçerli olması kararlaştırılan kararı göre altı aya kadar (altı ay dahil) vadeli KKM hesapları için zorunlu karşılık yüzde 25’e yükseltildi, altı aydan uzun vadeli hesapların karşılık oranı ise yüzde 5’e çekildi.

Bu değişiklikteki amaç çok açık; isteniyor ki yeni açılacak ya da yenilecek KKM hesapları olabildiğince uzun vadeli olsun. KKM’de en düşük vadenin üç ay olduğunu da hatırlatalım.

Yazının Devamı

Biçare bırakıp gidenler bilmezler ki; yüreğimizin her gece balyozla dövüldüğünü...

Biçare bırakıp gidenler bilmezler ki Yüreğimizin her gece balyozla dövüldüğünü Meğer ne mucizevi bir şeymiş yalnızlar için Ve de kendi içine hapsolmuşlar için Herhangi bir şeyin olduğunu hissetmek Tutunabilecekleri, sarılabilecekleri Korkularından kurtulmak için Yaşlılığın ve kimsesizliğin ve hiçliğin girdabında ölüm dehlizlerine sürüklenirken..

Not 1: Suç çöküntü olur kalır, silinecek bir leke, kurutulacak bir su birikintisi değildir. Bellek ebedidir…

Not 2: Enflasyon döneminde zaten reel ücretleri gerileyen ve yoksullaşan kesimlerin harcamalarının üçte bire indirilmesi hedeflenmiş. Hem de enflasyon artmayı sürdürürken. Bu önlem planın sınıfsal yanını açıkça ortaya koyuyor. Enflasyon döneminde süper-kârlarla zenginleşen sermaye kesiminin vergilendirmesi akıllara bile gelmemiş.

Yazının Devamı

Zemheriye yürüyoruz yavaş yavaş..

Feri kalmamış gözlerimin yorgunluğunda Çekildim köşeme uzandım ranzama İçimi yakan bir acının kıvamında düşünüyorum şimdi Hüznün duvarları yıkılıyor üzerime ; yıkıntılar arasından feryatları yankılanıyor gençliğimin... Sonbahar da gelmiş kapıma dayanmış, belliki zemheriye yürüyor yavaş yavaş tabiat... Ayaz vuracak yine umutlarımızı Biliyoruz ki kalabalıklar da kurtarmayacak dibe vurmuş yalnızlıklarımızı Sevginin olmadığı mevsimlerde Soğuğun ayaza kestiği yerlerde..

Çağdaş Türk şairi Mustafa Akgül’ün henüz yayınlanmamış bir şiirini daha sizinle buluşturdum değerli ekran haber okuyucuları. Sonbaharınınız bahar tadında neşeyle geçsin ve mutluluk yaşamınızda neşet etsin.

Not 1: pragmatist siyasetin attığı taş, ürküttüğü kurbağaya değmez.

Yazının Devamı

Yorgun düşmüş kalpler..

Bugün yine çok değer verdiğim çağdaş Türk şairi Mustafa Akgül’ün henüz yayınlanmamış bir şiirini paylaşacağım. Daha önce de kalbimizi ısıtan şiirlerini paylaştığım olmuştu. Arada paylaşmaya devam edeceğim. Kalemine ve gönlüne sağlık şairimizin. O zaman şiir yorgun düşmüş kaplere gelsin:

Geceler çökerken karanlığın üstüne Boş durmuyor insan hafızası Sarıyor kaseti başa Mazide arıyor ne arıyorsa Mutluluğa dair

Bir tek tesellin o da hayalin Onu da gel acımıyorsan Sözleri dökülüyor kadife sesli Güllünün ağzından Yorgun düşmüş kalplere

Yazının Devamı

İnsan insanın yurdu olmaktan çoktan çıkmış..

Uşak’ın Banaz ilçesinde yalnız yaşayan Nazif Bozkaya’dan bir süredir haber alamayan komşuları eve yaklaştıklarında içeriden kötü koku geldiğini fark edince durumu polis ekiplerine bildirdi, meğer adam yalnız vefat etmiş, günlerce kapısını çalan olmamış, koku gelmese komşular hala fark edemeyecekmiş..

Bu haber ne Avrupa'dan ne Amerika'dan ne de İstanbul'dan. Komşularla yardımlaşmanın sanki çok iyi olduğu zannedilen bir Anadolu şehrinden. Kendimizi kandırmayalım, çok derin bir yalnızlık buhranı içinde yaşıyoruz. Birbirimizin yarasına merhem olmak, zor ve ihtiyaç olduğu anlarında el uzatmak gibi erdemler tarihin tozlu sayfalarında anlatılan birtakım menkibeler adeta.

Velhasılı büyükşehirlerde de taşrada da insanlar yalnız, insan insanın yurdu olmaktan çoktan çıkmış durumda. Menfaatler bitince muhabbet hemen kesiliyor. Kendimizi kandırmayalım lütfen.

Yazının Devamı

Merkez Bankası'nın Eylül faiz kararı ve Acun Ilıcalının korsan isyanı

Türk Merkez Bankası 21 Eylül Para Politikası Kurulu toplantısında muhtemelen faizi 1000 baz (10 puan) artırarak % 35 lere çıkaracak. Dolara kaçışı engellemek ve kur korumalı mevduattan çıkışı yumuşak gerçekleştirmek için başkaca da bir yolu yok. Eğer dövize kaçışı yine engellemezse bu karar; ki engelleyemeyecek. Nedeni ise enflasyonun % 70 lerde olduğu yerde % 35 enflasyon tl tutanların hala ciddi oranda fakirleşmesi demektir. Bu nedenle dolara geçiş devam ederse yıl sonuna büyük ihtimal politika faizi % 45 leri, mevduat faizleri % 60 ları, kredi faizleri % 70 leri bulacak. Bence bunların hiçbiri yeterli olmayacak. Faizler enflasyonun en az % 5 üzeri olmadan Türk Lirasına dönüş sağlanamaz.

Faizleri yükseltmek de yetmez, kurumlara güveni sağlamak şart. Mehmet Şimşek gibi kişilikler önemli ama güçlü ve bağımsız kurumlar olmadan Türkiye’ye güven oluşması zor. Güçlü kurumları tekrar yaratmak da zaman alacak. En başta böyle bir irade olacak. Bu da yerel seçimlerden sonra belli olacak. O zamana kadar günü kurtarma politikalarına devam. Yalnız insanlar kendisini yüksek faizlere hazırlası, ayağını yorganına göre uzatsın.

Acunun isyanı:

Yazının Devamı

İrade terbiyesi adlı kitap ve filenin sultanları..

Rahmetli Cemil Meriç’in “Disiplin içinde çalışmayı bu kitaptan öğrendim.” dediği bu önemli kitapta Fransız eğitimci Payot, “İnsan iradesinin zayıf olmasının nedenlerini araştırdık, çözümün geliştirilmeye müsait duygu durumlarına dayandığını değerlendirdik.” diye belirtikten sonra eserin yazılma amacını “irademize faydalı olacak duygularımızı güçlendirmek ve zararlı olanları da uzaklaştırmak” olarak ortaya koyar.

Ahlak eğitimcisi, kitapta insanların ertelediği, ötelediği, görmezden geldiği birçok sorunun çözümünün aslında o kadar zor olmadığı ve üstesinden gelinmesi gereken şeyin “irade terbiyesi” olduğunu dile getirir. Payot’a göre hayattaki başarısızlıklarımızın tek sebebi irademizin zayıflığıdır. İsteksizlik, tembellik, şehvet, kötü arkadaşlar, düşüncesizlik ve enerjimizi başka şeylere harcamak doğamızı tamamen etkiler ancak bu tutkular gelip geçicidir. Hâlbuki insanların harekete geçmesi ve canlanması için çalışması gerekir. Çünkü çalışmak insanı mutlu eder. Çocuklarımıza bile ders çalışma konusunda ne kadar zor bir sistem uyguladığımızı kendimiz de gözlemleyebiliriz. İşçiler kendinden öncekiler kadar çalışır. Sınava giren öğrenciler en düşük notla dersi geçmek ister. Kimse daha iyisi için çaba sarf etmez. İnsanlar avukat, hâkim, doktor bile olsa zamanla hayatlarının ilk yıllarındaki gibi zihinleri berrak değildir. Çünkü öğrenmeleri ve araştırmaları gereken şeyler artmıştır, artık onlar da monoton olarak hayata devam ederler. Hâlbuki hayatımızı çalışmadan anlamlı ve faydalı bir şekilde sürdüremeyiz. Çalışmanın birinci kuralı her zaman çok dikkatli olmaktır. İkinci kural derin düşünme ve konsantrasyondur. Fransız eğitimciye göre, başarılı olmak istiyorsak işimizi sevmek zorundayız. Birçok insana hayat tercihi yapmasını isteseydik tabii ki sefalet içindeki bir hayatı tercih etmez; bir entellektüelin hayatını tercih ederdi. Düşüncelerimiz her zaman bir düzen içinde değil, genelde ihtilaflıdır. Düşüncelerin doğal eğilimlerin ya da isteklerin vahşi gücü karşısında bir gücü yoktur. Tekrar ve çağrışımlar olmazsa zihin her düşünceyi derin bir yere gömmektedir. Burada tefekkür ve bunun sonucunda kendimizi bulmak çok önemli kilit noktadır. Yazar, insanın dış motivasyon kaynaklarından çevrenin önemine değinirken neredeyse herkesin aile, arkadaş çevresi ve okul hayatı gibi konulara çok çabuk kapıldığını dile getirir. Ona göre, çevreden gelen dilin gücü öyle güçlüdür ki, ondan kendini kurtarabilenler gerçekten kıskanılacak bir hayat yaşarlar.

Payot’a göre beslenme ve egzersiz gibi sağlıklı aktiviteleri de hayatımıza dâhil etmemiz, uyku saatlerimize de dikkat etmemiz gerekir. Burada savaşılacak iki düşman; şehvet ve tembelliktir. Kontrol edemediğimiz tutkular da bize zarar verir fakat ömürleri daha kısa sürelidir. Gereksiz özentiler, yanlış arkadaşlıklar, başıboş eğlenceler gençlerin içindeki ahlaki ve asil duygularını kötü bir maya gibi etkilemeye başlar. Bunların önüne geçmek ise gençlerimize faydalı idealler telkin etmek ve enerjilerini o tarafa yönlendirmektir. Eğitim sisteminin de kişilerin iradesinde büyük etkiye sahip olduğunu dile getiren yazarımız, eğitim yoluyla insanların zayıf iradeli olabileceğinden söz eder. Liseye kadar her türlü aile ve okul denetiminden geçen çocuklar, üniversite çağına geldiklerinde tamamen yapayalnız bırakılır ve neye uğradıklarını şaşırıp boş heveslerin ve tembelliğin pençesine düşer. Çünkü ona yıllarca sorumluluk verilmemiş, aksine her daim yönetilmiştir.

Yazının Devamı

Eylül notları..

Not 1: 'Merdivenin tepesine çıkıp da yanlış duvarda durduğunuzu farketmekten daha fena ne olabilir?'

Joseph Campbell

Not 2: Vîrânelerin yasçısı baykuşlara döndüm, / Gördüm de hazânında bu cennet gibi yurdu. / Gül devrini bilseydim onun, bülbül olurdum.

Yazının Devamı

ÜÇ MEKTUP HİKÂYESİ

Eski sadrazam, yeni sadrazama görevi devrederken kapalı 3 zarf bırakır… Yeni göreve başlayan sadrazam masasının üzerinde not yazılı bir pusula ve üç kapalı zarf görür. Not kâğıdının üzerinde “başın sıkışırsa birinci zarfı, biraz daha sıkışırsa ikinci zarfı, çok sıkışırsa da üçüncü zarfı açarsın” yazılıdır. Yeni sadrazamın ilk yıllarında işler gayet iyi gider. Lakin bir müddet sonra halkın feryadı yükselmeye başlar. Nerdeyse her şey kötüye gitmeye başladığı, işlerin kontrolden çıktığı bir anda; aklına eski sadrazamın kendisine bıraktığı zarflar gelir.

Birinci zarfı açar… Zarfta bir pusula: “Yapamayacak olsan bile sürekli vaatte bulun ve senden öncekileri kötüle!” diye yazılıdır. Sadrazam başlamış eskileri, geçmiş siyasetçileri kötülemeye ve vaatleri peşi peşine sıralamaya… Biraz rahatlar. Lakin işlerde bir düzelme yok. Sadece halk bu kötülemeler ve vaatlerle biraz avunur. Bir müddet sonra şikâyetler ve homurtular tekrar yükselmeye başlayınca ikinci zarfı açar… Zarfın içinde “Etrafını kötüle!” diye yazmaktadır. Sadrazam bu defa başlamış kendi çevresindekileri kötülemeye… Yaşanan bütün olumsuzlukların sebebinin etrafındakilerin beceriksizliği yüzünden olduğunu her vesileyle söylemeye başlamış.

Halk, bir müddet bu etrafındakileri kötülemelerle biraz avutulmuş olsa da, işler eskiye göre daha da kötüye gitmeye başlar. Şikâyet sesleri ve homurtular dinmeyince üçüncü zarfa müracaat eder. Üçüncü zarfın içinden çıkan pusulada “kendinden sonra gelecek kişi için sen de üç zarf hazırla!” diye yazmaktadır. Bizdeki üçüncü zarfın içeriği, şimdilerde; “ yapısal reform yapacağını söyle” olmuş gibi.

Yazının Devamı

Sanal mecralar ve içtenlik.

Sanal mecralar sahte bir yanılsama oluşturuyor, derin bir ilişki ancak g-öz g-öze değdiği zaman gerçekleşiyor gerçekten..

Bu durumu 2 yıl önce ve 2 ay önce farklı zamanlarda ciddi iki ameliyat geçirdiğimde derinden acı bir şekilde fark etmiştim. Twitter’da dua talebi nedeniyle bunu duyurduğumda 278 bin kişi görüntüleyip 1250 kişi beğenip 250 kişi altına mesaj yazmasına rağmen hastane odasına geçmiş olsun için bilfiil gelen kişi sayısı inanmayacaksınız ama -kendi ana babam kız kardeşim, eşim dışında- 7 kişiydi, yanlış duymadınız 7!

İnsanlardan iyice soğuyup doğaya ve boşluğa revân olmaya kesin karar verdiğim zor günlerdi vesselam. Allah âkibetimizi hayr eyleyip umduğumuza nail eylesin...

Yazının Devamı

Cortoplacismo..

Cortoplacismo, kısa dönemcilik, ileriyi görmemek, ileriyi düşünmemek anlamına gelen İspanyolca bir kelime. Cortoplacista ise, kısa dönemci, geleceği görmeyen veya düşünmeyen kişi veya kişiler anlamına geliyor. Cortoplacismo,1950’lerden başlayarak, Latin Amerika ülkelerinin laneti olarak bilinir. Bu ülkelerde yüksek kronik enflasyon vardır, paraları sürekli değer kaybeder, kişiler ve şirketler yerli paradan kaçarlar, önemli tasarruf açıkları oluduğu için yüksek borçları da vardır. Cortoplacista, bu lanete neden olan siyasileri tanımlamak için kullanılır. Düşündükleri yalnızca kendi siyasi çıkarlarıdır, her yolu, özellikle her harcamayı bu yönde kullanırlar. Bu çerçevede uzlaşma da kabûl etmezler. Cortoplacista siyasiler ile ekonomide de, dış ilişkilerde de açmazlar, çıkmaz sokaklar yaratılmıştır. Sonuçta cortoplacista siyasiler, devlet yapısını da zayıflatmış, sosyal gerginliklere neden olmuşlardır.

Devlet kırılganlığı: 
Bir ABD sivil toplum kuruluşu olan Barış İçin Fon (FFP, Fund for Peace), 1990’larda devlet kırılganlığı kavramını 12 maddede dile getiriyor.

1) Devlet güvenlik sağlamada zayıfsa; devlet güçleri yeterli olmuyorsa, organize suç örgütleri, paralel silahlı güçler, özel korumalar etkin ise 
2) Yönetici elit gruplar kamplara ayrılmış, birbirlerine ayrımcılık, partizanlık ve ötekileştirme uyguluyorlarsa
3) Belli ve/veya muhalif gruplara karşı haksızlık, kindarlık varsa; siyasi liderlik tüm toplumu temsil etmiyorsa; uzlaşma yoksa, gerginlik varsa
4) Ekonomik gerileme varsa; burada daha çok büyüme, istihdam, cari açık dikkate alınıyor
5) Ekonomik bölgesel eşitsizlik belirgin ise; kişisel gelir dağılımı pek dikkate alınmıyor 
6) Dış göç ve özellikle dış beyin göçü oluyorsa; hem devlete ve ekonomiye güvensizlik ve küskünlük vardır, hem devletin işleyişi kısıtlanır; girişimciler, eğitimciler, doktorlar önemlidir
7) Devletin meşruluğu azalıyorsa; seçimlerle halkın önemli bölümleri temsil edilmiyorsa, yolsuzluk yaygınsa, devlet kurumlarına güven azalmış ise
8) Kamu hizmetleri aksıyorsa; eğitim, sağlık, elektrik, su, internet, çevre temizliği zayıflamışsa 
9) İnsan hakları ihlali ve adaletsizlik varsa; bağımsız medya ve demokratik haklar kısıtlanıyor ve baskılar görülüyorsa, adalete güven azalmışsa
10) Nüfus artışının getirdiği yetersizlikler varsa 
11) Sığınmacılar ve iç göç çoksa; sığınmacı yoğunluğu etkin devlet işleyişini ve devletin vatandaşlarına kaynak ayırmasını sınırlıyorsa, sosyal sorunlar yaratıyorsa 12) Dış baskılar çoksa; başka devletlerin ve uluslararası kuruluşların baskıları varsa.

Yazının Devamı

Ten ve can..

Ekonomimizin temel sorunu cari açıktır. Cari açık sorununu kenara koyup denklem oluşturmak gayet imkânsızdır. Cari açığı düşürmek için farklı senaryolar oluşturulabilir. Bunun en kalıcı çözümü ithal ikame yoluyla ithal ettiğimiz veya etmek zorunda olduğumuz her ürün yerine yerli üretimi sağlamaktır. Ancak bu uzun, planlı, meşakkatli bir yoldur.
Kısa vadeli, kolaycı çözüm ise faiz arttırmak veya yerel paranın değerini düşürmektir. Ancak bu işlem ilanihaye sürdürülemez!
Esasen bunların hiçbiri tek başına uygulanamaz. Yani demem o ki “ekonomik düzen” veya daha anlaşılır bir ifadeyle “ticaret” dengeler manzumesi ve kıvam işidir. 
Örneğin; yerli üretimi ithalata karşı korumanın kısa vadeli çözümü değeri düşürülmüş yerel para düzeni ise de bunu uzun süre koruyamayacağınız hemen ardından gelecek yüksek enflasyon rakamları ile aşikardır. 
Diğer taraftan tasarruf sahiplerine verilecek enflasyonun üzerinde faiz oranı kişileri daha fazla tasarruf etmeye yöneltir, kısa vadeli yabancı girişini sağlar ve tüketim harcamalarını kısmaya zorlar. Ancak bunun da maliyeti daha düşük büyümedir. Fakat aksi durum da düşük veya negatif getirili faiz ortamı ise tasarruf sahiplerini yerli paradan soğutup dövize geçişi sağlar. 
Bu durum hem enflasyonu tetikleyecek yerel para değeri düşümü oluşturur hem de ilk etapta tüketimi arttırır. Bu noktada düşük faiz ile oluşan tüketim eğer yerli mallara harcanıyorsa sorun yok eğer ithal mallara yönelimi arttırıyorsa (bizde böyledir) cari açığı azdırıcı yani döviz talebi oluşturucu etki ortaya koymaktadır. Her adımın gerçek hayatta olduğu gibi ekonomide de avantajları ve dezavantajları vardır.

Not 1: Piyasalarda uzun vadede kalıcı olanların tek bir ortak noktası var; RİSKTEN kaçınmaları. Diğer türlü, SIÇRAYAN ÇEKİRGE oluyorsunuz. Er geç, bir gün sıçrayamıyor, olduğunuz yerde eziliyorsunuz. RİSK, en büyük problemdir. Ne kadar alınacağı, nasıl yönetileceği...

Not 2: Maalesef, DOKTORUN arkası yok. Köyden 20 kişi toplanıp, hastane basanlara karşılık, 2 minibüs dolusu JANDARMA, bu saldırganları güzelce dövse, kimse DOKTOR dövmeye kalkamazdı. Türkiye'de toplu eylemler artıyor. Çünkü, devlet ortalarda çok gözükmüyor.

Yazının Devamı

Kıyıdaki tekne..

Paran olmayınca talimat tavsiyeden öteye geçmiyor. Mecburen baktın olmuyor, bakmayacaksın.. Bakmayıp yapmaya karar verdi Türk Merkez Bankası. Faiz kararı kesinlikle doğru, eleştirmek hakkaniyete yakışmaz. Gaye hanımı tebrik ediyoruz. Mehmet Şimşek ve hükümet enflasyonla gerçekten mücadele edecek demektir. Tek sıkıntı şu: Bir kırlangıçla bahar gelmez.. Bu nedenle MB gelecek toplantılarda politika faizini üç ay içinde % 35 lere çıkarmazsa dün bankanın attığı adımın hiçbir anlamı kalmaz. Ayrıca politika faizini yükseltip kuru düşürmek ya da kuru 26-27 TL civarlarında tutarsak sıcak ve soğuk para gelmez. Körfez sermayesi gelmezse işler sarpa sarar.

Enflasyon geçmişi gösterir, faiz de geleceği… Geleceğin faizi de geçmişin performansıyla şekillenir.

Yanlış, yanlışla düzeltilemez. Uzayan çözüm, çözüm olmaz, dert olur.

Yazının Devamı

Geyikli Gece

Halbuki korkulacak hiç bir şey yoktu ortalıkta Her şey naylondandı o kadar Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı. Ama geyikli geceyi bulmadan önce Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk

Geyikli geceyi hep bilmelisiniz Yeşil ve yabani uzak ormanlarda Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan Hepimizi vakitten kurtaracak

Bir yandan toprağı sürdük Bir yandan kaybolduk Gladyatörlerden ve dişlilerden Ve büyük şehirlerden Gizleyerek yahut döğüşerek Geyikli geceyi kurtardık

Yazının Devamı

Ağustos notları...

Not 1: 1 makale, 1-2 kitap bölümü ile Türkiye'de en genç finans profesörü olabilirsiniz ama ABD'de olamazsınız. Olursanız olduğunuz yer finans dünyasının bilmediği bir yerdir.

Not 2: Ey Nesîmî cân Nesîmî bil ki Hak aynındadır. Cümle mahlûkun vebâli ulemâ boynundadır.

Not 3: Gurbette ömrüm geçecek Bir daracık yerim de yok Oturup derdim dökecek Bir vefâlı yârim de yok

Yazının Devamı

Kur korumalıdan geçişte uçurumun kıyısında dans

Merkez Bankası yeni bir tebliğle KKM stoğunu küçültmek için bazı kararlar almış.

Bankaların TLden KKMye geçenlerin yarısını vadeli TLye geçirmesi, Dövize Dönüşebilir KKMde ise bu oranın %5 olması (herhalde bu grubun döviz talebi fazla olabilir öngörüsüyle) istenmiş. %70 DDKKM olduğunu düşünürsek bu tebliğ ilk etapta mevcut KKMnin ~%18.5 (3.3 trilyonda 610 milyar) azalması hedeflenmiş. Bunu gerçekleştirmek için bankaların TLden KKM faizini düşürmesi vadeli TL faizini yüksek oranda arttırması gerekecektir. Yeni KKM girişlerini engelleyen/sınırlayan ya da müşteri açısından KKM uygulamasını değiştiren bir durum görmedim.

MB ayrıca bir tebliğle DTH zorunlu karşılıkları arttırmış. MB brüt rezervinin artması, DTHın daha büyük bölümünün ZK yoluyla MB tarafından kullanılabilmesi dışında bir etkisi olmayacaktır. Bankada duran vadesiz her 100 doların 29u MB, 71 doları bankanın kullanımında olacak.

Yazının Devamı

Bezginliğin ardından yıllar sonra yaptığım Bodrum tatili..

Seçim sonrasında politika ve ekonomi temelli konular aslında genel okuyucu kitlesinde eskisi kadar karşılık bulmuyor. Toplum, yaşanan sıkıntıların dile getirilmesine bile isteksiz gibi görünüyor.

Bu yılgınlık, bana göre toplumun yansıması olan siyasi örgütler için de geçerli. Yaşanan tüm olumsuzluklara tepki vermeye mecalleri bile kalmamış demem yanlış olmayacaktır. Katıldığım siyasi içerikli toplantılarda ne yazık ki üzülerek görüyorum. Neyse diğer gözlemlerime döneyim.

Ben de yıllar sonra bir tatil kararı aldım. Çocukluğumdan beri hayalini kurduğum bir tatil. Bodrumda belli süre konaklayıp, etrafı gezmek. Son yıllarda iyice popüler olan Yalıkavak ve Turgutreis dikkatimi çekmişti. Kendi aracımızla yola çıktık ailecek. Yakut fiyatlarının cebimizi yaktığını yakından hissettik. Özellikle mesafeler uzadıkça bütçeyi deldiği daha net hissediliyor.

Yazının Devamı

Gerçeğe talip olanlar, bedel ödemeyi göze almalıdır..

Üç kişi giyotinle idama mahkûm olur. Bunlardan biri papaz, biri hâkim, biri de fizikçi.

İdam sehpasına ilk papaz çıkarılır. Başını giyotinin altına yerleştirir ve sorarlar: – Son sözün nedir? Der ki: – Ben Allah’a inanıyorum, O beni kurtaracaktır.

Giyotini indirdiklerinde boynuna birkaç santim kala giyotin durur.

Yazının Devamı

Devletin dini adalettir..

Adamın biri müslüman mezarlığına ölü bir köpek gömer.

Görenler onu, zamanın Kadısına şikayet ederler.

Kadı adamı çağırır ve işin aslını sorar.

Yazının Devamı

Ah ihmallerimiz

Öyle perişan öyle yapayalnız döküldünüz kanat kanat tüy tüy hayır ola kuşlar sizin de mi yıkıldı eviniz

beklerim her sabah duymak için cıvıltınızı medet umarım rüzgardan getirsin gökyüzünü dolduran neşenizi

yeter artık gökleri deldiğimiz gideceğimiz yere yakın olmak varken ne diye kanatsız uçmaya kalkarız ah ihmallerimiz..

Yazının Devamı

Temmuza saygıyla..

Bugün köşemi Girdap, Dipsiz Kuyu ve Cenneten Çıkış adlı üç şiir kitabıyla şiir sevenlerin gönlünü fethetmiş şair Mustafa Akgül’ün son şiirlerinden birine açıyorum, kalemine ve yüreğine sağlık:

Terziydi Dikmişti gönlümdeki yaraları birer birer Yasak elmam olmuştu o gece Aylardan Temmuzdu Ayaklarını öpmüştüm uğurlarken, gece aydınlığa kavuşurken Belki iyi zamanlarda kavuşmak ümidiyle Güzeldi güzel olmasına da Çok gençti Ruhuma değil amma Bedenime fazlaydı Yine de göz görünce Gönül istiyordu İstemsizce Akıtmıştı zehrini ruhuma..

Biliyordum her gece tütecekti gözümde bu saatten sonra Her şafakta isteyecektim onun boyu uzun beli ince bedenini Biliyordum aşkın kelepçeleri mühürlemişti kalbimi Çileydi bundan sonrası benim için Kara sevdaya tutulmuştum karavana değil Artık yoktum Varlığım armağandı gerçekleşmeyecek kadar güzel olana..

Yazının Devamı

Filler kavga eder çimler ezilir

Doların dün saat 14.30 sıralarında 26 lira 96 kuruştan işlem görüyordu. Bu fiyat yükselecek gibi bir eğim gösteriyor. Bazen 27.40’ı yokluyor, arka kapı satışlarıyla 27 sınırına ve az altına çekiliyor. Fakat 30 TL sınırına zorlayabilir. Hükümet faizi bir anda yüzde 40’ın üstüne çıkarırsa dolar o şokla hissedilir derece de düşebilir. Bu da dolara yatırım yapanların büyük zarar etmesine neden olacaktır. Dolarını altınını bozduran faize yatıracağından altın ve doların fiyatı biraz daha aşağılara inecektir. Unutmayın filler kavga eder ama çimler ezilir. Ekonominin düzeleceğini sananlar hayal kırıklığı yaşayacaktır. Ucuz ürün kuyrukları uzadıkça uzamaya devam edecek.

Ülkemde iyi bir şeyler olmayacak mı diye sorduğunuzu duyuyorum. Evet oluyor ama bu dar gelirliler için değil. Üzülerek söylüyorum. Zengin daha zengin fakir daha fakir olacak. Zenginin lüks restorantlarda verdiği bahşiş parasıyla geçim savaşı veren vatandaşlarımız daha da zor günler yaşayabilir. Onun için borca girmeyin. Televizyonlarda izlediğiniz bir lahmacuna 750 TL verenlerle kendinizi kıyaslamayın.

Faiz yanlışı ile bozulan ekonomik istikrar hepimizden götürdü. Doğrudan yabancı yatırım sermayesi ve portföy yatırımları girişi durdu. Tersine çıkış başladı. Döviz ihtiyacı arttı. İthal girdi maliyetleri enflasyonu artırdı. Ekonomi yönetimi için güven sorunu oluştu ve yerli sermaye yatırım yapmıyor. Kur korumalı mevduatın sosyal maliyeti yüksek oldu. Bütçe açıkları arttı. Hükümet telafi için vergileri artırdı. Vergi artışları halkın alım gücünü düşürdü. Gelir dağılımı aşırı bozuldu. Hükümet düşük gelir gruplarının vergilerini bütçe ve MB yoluyla dolar zenginlerine transfer etti. Yoksulluk arttı. Zira yüksek enflasyon devam ediyor. Dahası ekonomide durgunluk başladı ve stagflasyona gidiyoruz. Bugünkü uygulamalarla çıkış yoktur. Dahası dış borç temerrüt riski de artıyor. Özetle; faiz yanlışı hepimizin refahından en az 20 yıl götürdü.

Yazının Devamı

Ganimet ve malın imanın yongası olduğu gerçeği..

1453 yılının 29 Mayıs’ına uçacağız bu kez… Mihmandarımız Zweig olacak… Okumayanlar da bilir; haberdardır hiç değilse… Biyografi ve monografi literatürünün büyük ustası… Stefan Zweig, Bizans’ın Fethi’ni (de) yazar:

Sultan Mehmet’e yirmi dört yaşında Fatih unvanını kazandıracak, Peygamber vaadi İstanbul’un fethine giden süreçteki “Büyük Saldırıdan Önceki Gece”yi anlatır … Karşılıklı hamlelerle sinirlerin gerildiği anda, Osmanlı cephesinde, varlıkla yokluk arasında salınan kritik dönemeci resmeder, Zweig:

“Hemen hemen her gün yapılan ve altı hafta süren bir savaştan sonra Sultan’ın sabrı tükenmek üzeredir.” Zira “Topları, surların pek çok yerini yıkmıştı, ancak buyurduğu büyük saldırıları hep kanlı kayıplarla sonuçlanmıştı.” “Bu durumda bir ordu komutanı için geride yalnızca iki olasılık vardır: ya kuşatmayı kaldırmak ya da şimdiye kadar yaptığı pek çok mevzi hücumdan sonra, kesin darbeyi vuracak son saldırıyı başlatmak.“ diye yazar, monografi yazarlığının usta kalemi: “Mehmet, bütün paşalarını toplayarak bir savaş meclisi kuruyor. Ateşi ile yanıp tutuştuğu utku arzusu, bir anda bütün duraksamaları yeniyor. En büyük ve kesin saldırının 29 Mayıs’ta yapılmasına karar veriliyor. Sultan her zamanki kararlılığıyla hazırlıklara başlıyor.” Ve serde delikanlılık.. Hedefte berraklık… Yürekteki inanç, beyinde dönen zekâ çarkında fır dönerken, zafere kilitlenmiş Padişahın kazanma arzusuyla bilenen hırsı zembereğinden boşanmış, sığamıyor bir yere:

Yazının Devamı