Sivri Dil

Sivri Dil

Bu gidişat nereye?

Temsili demokrasinin sonu ve lüzumsuz hale gelmiş bir dolu milletvekili… Türkiye'ye 100 Milletvekili yeter. Aynı Belediye Başkanlığı gibi, dar bölge sistemiyle, yaklaşık 1 Milyon kişilik bölgeler oluşturup, bu bölgelerin temsilcisi seçilmelidir. Danışmanlık kadroları lağvedilmeli, onun yerine meclis danışmanları alınmalı. Ortak hizmet verecek. Milletvekili gidiyor, hakime küfür edebiliyor. Bunu yapan, savcıya da emir verir. Polisi de döver, hakaret de eder. Sonra, suç niye artıyor? Neden artıyor acaba? Velhasılı kelam, temsili demokrasinin temsilcileri yüktür artık. Dünyanın dijital çağa geçmiş olduğu, temsili demokrasinin tüm kurumlarının yok olmaya mahkum olduğu ve temsili makamların vekillik v.b. iyiden iyiye anlamını yitirdiği, bireylerin etiketleyerek sosyal medya veya diğer teknolojik iletişim kanallarıyla en tepedeki yöneticisine dahi sorununu iletebildiği yeni enteresan zamanlarda vekâlet müessesesi bitmiştir, milletvekilini sistemi çöp sepetine gönderilmelidir; sayıları azar azar azaltılarak. Zamanın ruhu bunu gerektirmektedir.

Not 1: Ev fiyatları reel olarak artamadığına göre, şu anda KİRALAR, olması gerekenin 2 misli. 240 çarpan yerine 120 çarpan ile ev kiralanıyor. AKP tamamen TOKİ'ye odaklanmalı. Enflasyondan falan da daha önemli bir mesele bu. Yoksa, 2028'de, Erdoğan ile bile büyük bir ŞOK yaşayacaksınız.

Not 2: 2020'de en düşük EMEKLİ aylığı 450 TL imiş. Dolar bazlı galiba 50$'a denk geliyor. Şimdi en düşüğü 300$. Aslına bakarsanız, ciddi gelişme var en düşük aylık alanlar için. Fakat, 40 yaşında emeklilik ile kalabalık bir emekli grubu oluşursa, bu maaşlar para etmez.

Yazının Devamı

Bir zincir ve bir kale o kadının öpüşüne kıyasla hiçti..

Bir zincir ve bir kale o kadının öpüşüne kıyasla hiçti..

Yüksekteki tepesinden aşağı inip Şehrin caddelerinde at sürdü. Dar sokaklarda, yokuşlarda, kaldırım taşlarında. Bir kadının iç çekişine doğru gitti. Kadın onun hazinesiydi, onun utancı ve onun sevinci. Ve bir zincir ve bir kale O kadının öpüşüne kıyasla hiçti..

Son söz: Birbirini seven iki kişi ayrıldıktan sonra hala dost kalabiliyorsa ya birbirlerini hiç sevmemiştir ya da hala seviyordur.

Yazının Devamı

Müslümanlığın en itibarsız dönemi ve Basra harap olduktan sonra gelen yenilgi

Medyascope Yayın Yönetmeni Ruşen Çakır’a konuşan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun kampanya direktörü Necati Özkan, İstanbul – Sancaktepe Belediyesi’nde seçimi CHP’li Alper Yeğin’e kaybeden AKP’li Şeyma Döğücü’nün başkanlık katında jakuzi olduğunu iddia etti. Bunun üzerine Döğücü, Özkan’a tepki göstererek kanıt istedi ve “hodri meydan” dedi. Yeni başkan Yeğin de Döğücü döneminde başkanlık katında herhangi bir tadilat işlemi yapılmadığını, bahsi geçen lüks banyonun önceki belediye başkanının zamanından kalma olduğunu söyleyerek “lüks ve batırılan bir belediye hikayesini yakın zamanda sizlerle paylaşacağım” duyurusunda bulundu.

Özkan, yeni başkan Alper Yeğin’i kutlamak için gittiği belediye binasının başkanlık katının altı bin metrekare olduğunu, katta jakuzi ve 200 metrekarelik mutfak bulunduğunu söyledi, “Bu nasıl olabilir? Kamu nasıl böyle yönetilebilir? Aşağıda millet büyük fakirlik çekerken, çadırda iftarlık almak için insanlar varken, bunu nasıl yapabilir bir siyasi yönetim. Bugün Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kaybetmesi boşuna değil” dedi. Özkan’ın bu iddiaları sosyal medyada büyük yankı uyandırdı.

Enteresan zamanlar. Serdar Ortaç'ın binlerce dansöz var şarkısındaki gibi olmuş ülkenin hali. Belediye değil Firdevs cenneti.

Yazının Devamı

Ayrılığın melali çöküyor gönüllerimize, ayların sultanına veda vakti..

Rahmet ayı gitti, gidiyor. Ay, her gün bir parçasını geride bırakmış olarak hüzünle doğuyor. Ayrılığın melali çöküyor gönüllerimize. Yetim yavruların ''gitme baba!'' sesleri şehit babalarını durduramadığı gibi biz de, bir ay boyunca şefkat kanatlarını üzerimize seren Ramazanı durduramıyoruz.

Halbuki ne kadar da alışmıştık. Ölü ruhlarımıza can gelmişti. Bir saadet rüyasına daldığımız füsunlu geceler bitti, bitiyor. O hisli, o hülyalı gün ve geceler geride kalıyor.

Bir ay boyunca nice rahmet avcılarının ta, tan ağarıncaya kadar Rahmeti Sonsuzu''un kapı aralığından ışık sağanaklarının sökün edeceği anı bekleyip durdukları geceler tükeniyor.

Yazının Devamı

Devenin belini kıran son saman çöpü..

31 Mart belediye başkan adaylarının değil ‘Erdoğan’ın seçimiydi’. 10 aylık aradan sonra bir ‘güvenoylamasıydı’. Erdoğan bunu kendi istedi. Hemen her seçim bölgesinde o yarıştı. Adaylar geri planda kaldı. Mayıs ayında cumhurbaşkanlığını kazandığında zaferinin keyfini sürmeden ‘sevdam, sevgilim’ dediği ‘İstanbul’ için seçim stardı verdi.

İstanbul’a çok yüklendi. Seçimin son bir haftasını İstanbul ilçelerini meydan meydan dolaşarak geçirdi. Tekrar sevdasına kavuşmak için yanıp tutuşuyordu. Bütün bakanları sahaya sürdü. Tüm imkanları seferber etti. İstanbul’u tekrar geri almak için her yolu denedi. Sandıklar açılır açılmaz bir saat içinde İstanbul’un kaderi belli oldu. Rakamlar AK Parti’nin büyük bir bozgun yaşadığının habercisiydi. İmamoğlu baştan sona önde götürdüğü seçimi büyük bir farkla kazandı.

Erdoğan İstanbul isterken Türkiye’den de oldu. AK Parti kalesi durumundaki birçok şehri kaybederken, CHP’li adaylar kazandı. Bu kadarını ne CHP bekliyordu ne de AK Parti… 31 Mart tablosu birçok açıdan yorumlanabilir fakat ilk dikkat çeken sonuç seçmenin AK Parti’yi fena halde cezalandırdığıydı. Basit bir uyarı veya kulak çekmek gibi hafif bir ikaz değil bu. Çok daha ağır.

Yazının Devamı

AK Parti'nin yerel seçimlerdeki hezimeti geç gelmiş bir doğumdur

Yazılarımı takip edenler bilir. Anketçi değilim, kamuoyu yoklaması yaptıracak zenginliğe sahip zengin biri değilim. Hiçbir malın mülkün bekçisi de değilim. Ve fakat halkın içinde sıradan biriyim. 14 Mayıs seçimlerinde iktidarın büyük ihtimalle kaybedeceğini ve bunun önündeki tek engelin Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı olacağını söyledim. Kemal beyin akılsızlığı ve çevresindekilerin gaz vermesi ak partinin kazanmasına yol açtı.Köşemi takip edenler bilir. Sürekli İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olmasını dile getirdim. Olmadı neticede.

Yerel seçimlere geldiğimizde sonucun böyle olacağını görmek için vicdanlı ve gören gözlere sahip olmak yeterliydi. Yazılarıma bakarsanız Ekrem İmamoğlu’nun açık farkla kazanacağını ve ölmezse öldürülmezse, siyasi yasak getirilmezse bir sonraki cumhurbaşkanı olacağını ifade ettim. Gerekçelerimi de önceki yazılarımda dile getirdim. Ekonominin kötü olması başta olmak üzere İmamoğlu’nun halka olan samimi ve içten ilişkisine kadar nedenler mevcuttu.

Neticede seçim akşamı herkes şok olurken ben ve yazılarımı takip edenler şok olmadı. 31 Mart belediye seçim sonuçları gecikmiş bir doğumdu hepsi bu..

Yazının Devamı

İmamoğlu açık farkla bir kez daha seçilecek..

İstanbul, hepimizin bildiği gibi, Türkiye’nin bütün renklerini barındıran ve Türkiye’nin hem iktisadi hem de kültürel olarak kalbi olan bir şehirdir. Sayın Cumhurbaşkanı bütün İstanbulluların sevdiği, hizmetleriyle andığı, mütevaziliği ve halktan yana duruşuyla benimsediği bir Belediye Başkanı’ydı. O İstanbullular için Başbakan ve Cumhurbaşkanı olmadan önce Tayyip Başkan’dı. Sayın Cumhurbaşkanı İstanbullu hemşerilerinden bu sevgiyi ve desteği alarak önüne çıkan bütün siyasi engelleri devirip bugünlere kadar gelen siyasi yolculuğunu sürdürdü. Bu yüzden İstanbul’u almak artık onun için şahsi bir iddia meselesi haline gelmiştir. Pekiyi alabilecek mi?

Açıklanan ve açıklanmayan birçok seçim anketi bulunmakta. Bu anketleri yapan kurum yetkililerinin ortak olduğu bazı noktalar var. Bunlardan ilki Zafer Partisi ve YRP’nin %5 bandında ayrı ayrı oy kitlelerine sahip olduğudur. İkinci ortak nokta İYİ Parti’nin hızla oy kaybettiğidir. Önce HDP, seçimde YSP ve şimdi DEM olarak tanımlanan siyasi hareketin oyları aynı kalmış görünmektedir. Bunlara dayanarak şahsi kanaatim şu şekilde oluştu: YRP büyük oranda SP’nin oylarını (%1-1,5 arası) kendinde topladığı gibi %3,5 – 4 arasında bir seçmeni de AK Parti’den kendine çekmiştir. Zafer Partisi ise oylarını %3 arttırırken İYİ Parti seçmenini kendine çekmiştir. Artan hayat pahalılığı, çalışan emekçi kesimlerin içine girdiği zor durum ve yüksek enflasyon da AK Parti’nin oylarını tırtıklamaktadır. Ancak seçime AK Parti ve MHP ortak adayla girmektedir. Muhalefet cephesi ise dağılmıştır. Bu süreçte en çok zarar gören ve en fazla oy kaybeden parti bence İYİ Parti’dir. İYİ Parti başlı başına bir yazı konusudur ancak yayınlanan bütün anketlerde İYİ Parti adayının %1-2 arasında bir oya sahip olduğu görülmektedir. Benzeri şekilde milletvekili seçiminde %2-2,5 arası CHP seçmeni TİP’e oy vermiştir. Bence TİP’e gitmiş olan %2-2,5 arası oya sahip CHP seçmeni partisine geri dönecekken, İYİ Parti’ye oy vermiş %3-3,5’luk bir seçmen de CHP’ye geçecektir. Bu bağlamda genel seçimlerden bir projeksiyon yaparsak muhtemel seçim sonuçları şu şekilde olabilir: AK PARTİ + MHP = %37,35- 37,85, CHP =%33,5 -%34,5, DEM = 8-8,5, ZAFER = %5, YRP = %5, İYİ PARTİ = %2, TİP = %2.

Tabii bu analiz İBB Başkanlık Seçimi için çok anlamlı olamaz. Ancak 10 ay önceki partilerin seçmen tabanlarından bir tahmin yapmak imkânı sağlar. Burada AK Parti ve CHP oyları arasında %4’lük bir fark vardır ve diğer partilerden, özellikle DEM, YRP ve Zafer Partisi seçmeninden, ne kadarını kendilerine çekecekleri çok önemlidir. Burada liderlik ve lider karizması öne çıkmaktadır. Zaten Sayın Cumhurbaşkanı’nı düşündüren nokta da burasıdır. Yani Sayın İmamoğlu…

Yazının Devamı

Emekli açlık sınırının altında fitrelik, fidyelik!

Ekonominin korkunç rakamları Ramazan ayında sarcıcı şekilde kendini gösteriyor: Ocak 2024 dönemi için yoksulluk sınırı 52 bin; açlık sınırı, 15 bin tl. En düşük emekli maaşı 10 bin lira. Emekli açlık sınırının altında fitrelik, fidyelik! Fidye ya da fitre ne demektir?

Oruç tutmaya gücü yetmeyen yaşlılar ile iyileşme ümidi olmayan hastaların bunun karşılığında bir fakire vermeleri geren meblağdır. Bir fidye, bir sadaka-i fıtır miktarıdır. “Oruç tutmaya güç yetiremeyenler, bir fakir doyumu kadar fidye öder.” 1 mealindeki ayette belirtildiği gibi bir fakiri tam bir gün doyurmaktır. Bir gün 2 öğün olarak hesaplanır.

Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu 2024 fidyesini (fitreyi) 130 lira olarak belirlemiş. Bir kişi, günde 130, 30 günde 3900 lira ile karnını doyurabiliyor. Türkiye’de ortalama hane sayısı 4’tür. 4x3900=15.600 tl. (Yazıyla, On beş bin altı yüz lira!) En düşük emekli maaşı 10 bin tl. Emekli ailesinin yalnız karnını doyurmak için 5.600 lira daha bulması lazım! Giyecek, yakacak (elektrik, rahmangaz) yol masrafı vesaire, derken bir 5.600 liraya daha ihtiyacı var. Bunu nereden, nasıl bulacak? Yani, vatandaş istibdat/zorbalıkla kasten ve hileyle ahlâksızlığa mı sürükleniyor!?

Yazının Devamı

Türk Merkez Bankası çok sert

Merkez Bankası Mart toplantısını yaptı bugün. Beklentilerin aksine 500 baz puan artırdı politika faizleri; üstelik 300 baz puanlık koridor genişletmesi de yaptı.

Merkez bankası sürpriz yaptı ya da yapmak zorunda kaldı. Demekki ödemeler dengesine girmemek için mecburen faiz artırdılar. Dolara ihtiyaç çok o nedenle dışarıdan dolar gelmesi için faizi beklenmedik şekilde yükselttiler. Doğru karar ama sürpriz oldu.

Bu ülkede hala devaluasyon bekleyen varsa, son faiz kararından sonra beklemesin. Toplantı sonrası merkez bankasından gelen açıklamalar şahin tutumun devam edeceğini gösteriyor. Anlaşılan sayın Cumhurbaşkanımız enflasyonla kararlılıkla mücadele konusunda samimi ve içten. Dolayısıyla seçimlerden sonra kimse dolarda ani sıçrayış falan beklemesin.

Yazının Devamı

Kulağa küpe mesajlar

Ramazan Risalesinin İkinci Nüktesinden kulağa küpe mesajlara devam edelim..

Ramazan Risalesinin İkinci Nüktesinde Said Nursi, orucun Cenab-ı Hakkın nimetlerinin şükrüne bakan yönüyle ilgili hikmetlerine değinirken “şükür” ile “nimetlerin değerini bilmek” arasındaki ilişkiye işaret ediyor. Orucun, nimetlerin kıymetini bilmeye vesile olduğunu, dolayısıyla şükrün bir çeşit anahtarı olduğunu ifade ediyor. İlgili paragraf şöyle:

“Ramazan-ı Şerifteki oruç, hakikî ve hâlis, azametli ve umumî bir şükrün anahtarıdır. Çünkü, sair vakitlerde mecburiyet tahtında olmayan insanların çoğu, hakikî açlık hissetmedikleri zaman, çok nimetlerin kıymetini derk edemiyor. Kuru bir parça ekmek, tok olan adamlara, hususan zengin olsa, ondaki derece-i nimet anlaşılmıyor. Halbuki, iftar vaktinde, o kuru ekmek, bir mü’minin nazarında çok kıymettar bir nimet-i İlâhiye olduğuna kuvve-i zâikası şehadet eder. Padişahtan tâ en fukaraya kadar herkes, Ramazan-ı Şerifte o nimetlerin kıymetlerini anlamakla bir şükr-ü mânevîye mazhar olur.”

Yazının Devamı

Bana damdan düşeni getirin...

"Dertli isen derdini dertsize açma Dertsiz hekim olsa yara mı bağlar." (Reyhani)

Düçar olduğunuz derdinize çare aramak için kapısını çaldığınız makam ve mevki sahipleri, etki ve yetki sahipleri, sizde olan dertlerin zerresini yaşamamışsa, yaşamıyorsa, zaten, günümüzde bolca örneklerine rastladığımız gibi sizi dinler gibi yapar aslında dinlemez, anlar gibi yapar aslında anlamaz ve algılayamaz.

Katkılarıyla, el kaldırmasıyla size takdir ettikleri maaşın, elli katını, yetmiş katını alan bir vekil, bir bakan ya da hiç bir şeye bakmayan makam sahibi, sizin ıstırabınızı dinler mi, dinlese de anlar mı?

Yazının Devamı

Mevlana’ya kulak verelim

Hz. Mevlana şöyle diyor;"Ey gönül! Ey gönül! Neden bu kadar gamla dolusun? Yıkık, döküksün ama tılsımlı bir definesin. Meleklerin secde etmeleri emredilen, kadri yüceltilmiş bir varlıksın. Bildiğin gibi değil, her varlıktan daha olgun, daha ilerisin… Kendine hoşça bir bak, sen âlemin özüsün. Varlıkların gözbebeği olan insansın…

İnsan görüştür öte yanı deri; Görüşte dostun görüşüdür, dostu görmektir. Dostun görüşü olmadıktan, sevgiliyi görmedikten sonra kör olsun daha iyi. Ölümsüz olmayan dosttan da uzak olmak yeğ…

İnsan vardır, onun bir soluğu bir cana değer, bir kılı bir maden değerindedir. İnsanda vardır ki, onunla konuşmak şöyle dursun, yüzünü görmemek dünya saltanatına değer."

Yazının Devamı

Ramazan Risalesinden Güncel Mesajlar..

Bediüzzaman Said Nursi'nin Ramazan Risalesinden günümüzün anlamsız hayatına hikmetler ihtiva eden Ramazanı Şerife dair mesajlarını paylaşmaya çalışacağım bu yazımda.

Bediüzzaman hazretleri Ramazan Risalesi’nin Birinci Nüktesinde, müellif orucun pek çok hikmetleri bulunduğuna dikkat çekiyor ve bunları kategorik olarak beş madde halinde şöyle sıralıyor: a) Cenab-ı Hakk’ın rubûbiyetine bakan hikmetleri, b) insanın hayat-ı içtimaiyesine bakan hikmetleri, c) hayat-ı şahsiyeye bakan hikmetleri, d) nefsin terbiyesine bakan hikmetleri, e) “niam-ı ilahiye”nin şükrüne bakan hikmetleri.

Çok zengin bir anlam dünyasına sahip olan “hikmet” yerli yerinde yapma, maksada uygun şekilde yapma, faydalı ve sanatlı şekilde gerçekleştirme gibi mânâlara geliyor. Fizikî alemde küçük-büyük her şeyin yerli yerinde, faydalı, maksada uygun, sanatlı olarak yaratılması Yaratıcının “hakîm” yani sonsuz hikmet sahibi olduğunu gösteriyor. Aynı şekilde kainat kitabının tercümesi olan Kur’an-ı Hakim de doksan civarındaki ayette Allah’ı “hikmet” sahibi olarak tavsif ediyor. Dolayısıyla kainat kitabının ayetleri hükmünde olan her varlık Yaratıcısını aynı zamanda “hikmet” sahibi olarak yansıtırken Kur’an kitabındaki her ayet de Onu hikmet sahibi olarak niteliyor. Bu yüzden alimler, Kur’an’daki bütün açıklama ve buyrukların hikmet dolu olduğunu kaydediyor, emir ve yasaklara dair hükümlerdeki hikmeti ifade etmek için “hikmet-i teşriiye” (hükmün arkasındaki maslahatlar) terimine yer veriyor.

Yazının Devamı

Hoşgeldin Ramazan..

Recep,Şaban derken geldi Ramazan. Bir Ramazan'a daha ulaştık şükürler olsun. Biliyorsunuz kutsal ay, her yıl 10 gün öne geliyor. Böylelikle her mevsimde, hey ayda orucun lezzetini yaşamak müminler için mümkün oluyor. Bunun sebeb-i hikmeti elbette samimi müminler için imanın ziyadeleşmesi için önemli.

Dinimizde 'yardım' konusu çok hassas ve kırılgandır. Yardım edeceğim derken günaha girmek riski çok büyüktür. Rencide etmeden, kişiliğini zedelemeden, onuruna ilişmeden, ortalık yere atıp, konu komşuya reklam etmeden yardım edebilenleri yürekten kutlamak lazım.

Yoksa, daha Ramazan'ın birinci günü, "Bu sene gene mi geldin, seni gidi beleşçi" diyerek çorbaya daldırdığı kepçeyi tabağa boca eden aşçının aracısı olduğu hasenatı ne yapayım ben?

Yazının Devamı

Bir nesil tufaya geldik..

Okumuş yazmış medeni insanların örgütlü yapılara yenilmesi zor olmadı!

1990 sonrası yoğun bir okuma gayreti içine girdik!

Şöyle diyorduk, dünyadan haberimiz olsun, kendimizi yetiştirelim, bizleri birbirine kim öldürtüyor, bilelim, ülkemizi kim soyuyor ve uyanık farkında sorumlu insanlar olalım, sanata edebiyata müziğe ve bilime ve dünyaya böyle baktık

Yazının Devamı

Bakmışsın ki hayatın sonuna gelmişsin, içindeki çölden başka bir şey kalmamış..

Haraptar köyünün ağası Şener Şen, sadece köyün değil marabalarının da sahibiydi. Köy ahalisi de tıpkı bir mal gibiydi. Ağa izin vermeden yemek dahi yiyemeyen bu güruh üzerinde ağanın müthiş bir otoritesi vardı. Derken kıtlık ve kuraklık geldi çattı. Buğday hasatı az olunca, ağa faturayı köylüye kesti ve paylarını düşürdü. (Bütün istibdat düzenlerinde öyle değil midir zaten? Başarısızlıklar halka taksim edilirken başarıyı ağalar tek başına sahiplenir.) Buğday bire yüz verseydi, ağa köylüye bir güzellik yapacak mıydı? Hadi oradan. Ağanın köylünün payını düşürmesi üzerine, köylünün şevki kırıldı, neşesi kaçtı. Tarla sürmek köylü için artık bir angarya oldu. İşlemeyen demir paslandı. Bu işten ağa zarar gördüğü gibi köylülerin çiftçilik yetenekleri de köreldi.

Çalışıyormuş gibi yapan köylüde riya baş gösterdi. Dalkavukluk, aldatma ve yalana alıştılar ve günü gelip fırsatını bulduklarında ağanın buğdayını çalıp o diyarı terkettiler. Ağanın marabaları üzerindeki otoritesine ve köylülerin ağaya olan bağlılıklarına uzaktan bakan bir kimse, “bu ağanın sırtı yere gelmez galiba” diyebilir ve ümitsizliğe düşebilir.

Oysa Züğürt Ağa örneğinde olduğu gibi her muktedirin sırtı bir gün yere gelir. Yeter ki manevi kuraklık olmasın..

Yazının Devamı

Yeni bir lider doğuyor..

Seçim maratonu devam ederken Afyon milletvekili CHP Afyon Belediye Başkan adayı Burcu Köksal hanım halka propaganda buluşmasında “Başkan olursam tüm partililere kapım açık biri hariç” diyerek Dem partili yani hdp li Kürtlere veya vatandaşlarımıza kapısını kapatacağını ilan etmiş.

Bu konuşma üzerine chp genel başkanı Özgür Özel nazikçe “Dili sürmüştür..” diyerek geçiştirmeye çalışmış; fakat Burcu hanım parti genel merkezine posta koyarcasına “Hayır dilim sürçmedi.” şeklinde konuşarak seçim arefesinde partisini zor duruma sokmuştur.

Hangi akla hizmet bir politikacı halkın bir kesimine kapıyı kapatır! Burcu Hanım Kılıçdaroğlu ekibinden. Hasbelkader oraya oturmuş vekil olmuş. Kerameti kendinden menkul bir tip. Şimdi de adeta CHP yerel belediye seçimlerinde başarısız olsun İstanbul’u kaybetsin, CHP başarısız olsun ve Kemal bey chp nin başına tekrar otursun diye yırtınmaktadır.

Yazının Devamı

İmamoğlu karşısındaki ittifakı darmadağın etmiş durumda...

Seçim maratonu tam gaz sürerken Ekrem İmamoğlu yalnız savaşçı olarak karşısında Cumhur İttifakı, İyi Parti ve diğer irili ufaklı partiler ile can hıraş mücadele ediyor.

Mücadelesinde kararlılıkla ilerlerken karşı ittifak ve ak parti Reisin de sahaya inmesiyle hata üstüne hata yapıyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın sabah halka oy vermezseniz hizmet gelmez, öğleden sonra kimse halkın oyunu rehin alamaz diyerek dalgalı denizlerde sörf yapmaya çalışan acemiler gibi davranmaktadır.

Normalde Ak Parti ve Cumhur ittifakının kolay şekilde kazanacağı İstanbul seçimi emeklilerin zor hayat şartları ve büyükşehirlerdeki geniş halk kitlelerinin satın alma gücünün düşmesiyle seçim propaganda süreci iktidar için kabusa dönmüş durumda.

Yazının Devamı

Gerçeğin acıtıcı ayazında ayrıcalıklı bir batış hikayesi...

Okullarda yemek verilmesi gerekiyor.

Kaan üreterek olmuyor öyle güçlü olmak.

İlköğretim öğrencilerine yemek çıkaramıyorsan...

Yazının Devamı

Emeklilerin oy hakları ellerinden alınmalı...

Emekliler sosyal atık haline geldi. Akmayan musluğa ağzına dayamışlar içmeye çalışıyorlar. Erken emekliliğin dayanacağı noktanın burası olacağı belliydi. Şimdi ha babam emekli ağlıyor mikrofon görünce. Durmadan zam yapılıyor ama netice hasıl olmuyor. Şimdi yine bir seyyanen zam söz konusu. Gerçi yalanlandı ama seçime doğru yaklaştıkça söylentiler değişiyor.

Emekliye seyyanen yapılacak 4 bin TL zammın 10 aylık bütçeye yükü 640 milyar TL. Bu da bütçe açığının 3 ila 3,5 trilyon TL'ye ulaşması demek. Çıkmaz sokak. Benim naçizane tavsiyem para basmak yerine emekli başına her ay 4 kg kırmızı et ve 4 kg peynir yardımı yapılması.

Maaşlara zam yaparak alım gücünün artmadığını emekliler ve halk ne zaman idrak edecek acaba? Yapılan zam bütçe açığını artırıyorsa bu enflasyon olarak geri dönecek. Örneğin emekli maaşı 10 bin TL. Açlık sınırı 14 bin TL. Emekli maaşı 13 bin TL olsa açlık sınırı da 17 bin TL olacak.

Yazının Devamı

Mazi düşer mehtabına kaçamazsın..

Bir bardak çayını yudumlarken tenha bir kafede Şubat akşamları nasıl yaşanır böyle yalnız ve kırgın, bilemezsin Ve çayın buğusuna karışır sigara dumanı Hazin bir şarkı vesiledir Hep geriye çekersin kürekleri Mazi düşer mehtabına kaçamazsın..

Ben nerede güzelsem orada yenildim Ne kadar aldansam da Gönüllü yenilmiştim kalbe dokunanlara Tanrı’nın testisinde suya olmaz elveda.. Bıraktım meseleleri bir kenara Başladım kıskanmaya Bitki ve hayvanları..

Hüzün çökmüşken içime Bir olasılığın salıncağında Kutsal tapınak fahişelerinin sineleri belirmişken Dünyanın en bedbahtlarına umut verircesine Karanlık çökmüş gecenin sessizliğinde Asılı kalıyorum bir yerlerde Başlamakla bitirmek arasında..

Yazının Devamı

Yaşlıyız, duluz, obeziz ve kafayı yedik...

Haberleri biraz izlerseniz hak verirsiniz. Bir taraftan Feyza Altun gözaltına alınıyor diğer yandan bir siyasetçimiz siyanürle altın arandığını söyleyen vatan hainidir diyor. Nereden baksan kafayı yedirtir ülke gündemi.

Maaşını hiç görmediğini söyleyen bir bakan Bodrumda 25 dönümlük hazine arazisini avanta alıyor üzerine 2 katrilyon hibe teşvik alıyor. Cebinden harcamasına gerek kalmamış. Bakan maaşı devenin kılı değil. İyi ki almıyormuş maaşını. Bir de alsa ne yapacak!

Vatandaş ise tost ayran hesabı yapsın. 2 tost 2 ayran olmuş 400 TL. 10 bin TL alan emekli ne yapsın şimdi? Okula giden çocuklar nasıl karın doyursun!

Yazının Devamı

Muhtarlıklar kaldırılmalıdır...

Dünya dijital çağa geçmiş, temsili demokrasinin tüm kurumları yok olmaya mahkum ve temsili makamların vekillik v.b. iyiden iyiye anlamını yitirdiği, bireylerin etiketleyerek sosyal medya veya diğer teknolojik iletişim kanallarıyla en tepedeki yöneticisine dahi sorununu iletebildiği, köyler dışında şehir merkezlerinde mahalle muhtarlıkların tamamen anlamını yitirdiği, milletin üzerine tamamen yük haline geldiği (şehir merkezleri için) muhtarlık mekanizması ivedi olarak lağvedilmelidir..

Muhtarlık müessesesi büyükşehirlerde acilen kalkması gereken kurum. Maalesef aldıkları maaş devlete lüks, muhtarlıkların masrafları ayrı dert.

Muhtarın hiçbir vasfı yok ama muhtar adayı afişe " destek sizden hizmet bizden " yazmış. Şehir merkezlerinde muhtarların bir fonksiyonu kalmamıştır. Tek görevleri çocuklarını belediyede işe sokmak ve belediyenin verdiği prefabrik yapılarda gün geçirmektir. Köylerin haricinde tüm muhtarlıklar lağvedilmelidir. Şehirlerde bir işlevleri kalmadı.

Yazının Devamı

Çare ne!

İki bin onlu yıllarda Kütahya’da çalışırken bir ara dağa taşa hatta çeşme başlarına “Çare Sarıgül” yazılmıştı. Bilen bilir Kütahya pınarlarıyla meşhur. Az şehri çıkınca hele de yazsa yolcular seyahat edenler pınar başlarında su içerler hem de beleş.

Sarıgül’ün yerinde yatmayacası Deniz Baykalı kongrede deviremeyip yeni bir hareket başlattığı dönemler. Hiçbir siyasetçiye anlık bile olsa böyle rüzgar nasip olmamıştı. Tabii neticeye edemedi murat hasıl olmadı. Türkiye’de partiler derebeylik hatta küçük krallık gibi. Parti dışında siyaset imkansız adeta. Şu anda zaten Sarıgül de CHP Erzincan milletvekili. Yuvasında yani.

Peki konuyu nereye getireceğim? Şu an malum ortada reel anlamda bir kriz olmasa da; enflasyon nedeniyle bozulan gelir dağılımı ve geniş halk kesimlerinden zenginlere devlet eliyle düşük faiz yoluyla servet ve gelir transferi nedeniyle ipin ucu kaçmış, büyüme kalitesi bozulmuş, gini katsayısı 1’e olan yolculuğuna son sürat at sürüyor, diğer deyişle gelir dağılımı iyice bozulmuş. Herkes çare arıyor kendince. Soruyor peki çözüm ne? Nasıl düze çıkacağız telaşı içerisinde azgın azınlık dışında olan herkes. Yani bir sıkıntı olduğu gerçek.

Yazının Devamı